Mainz, 31.01.2011

Öncelikle bir kaç tesbit yapalım:

Biz de bu tabiri kullandık ancak “Ortadoğu“ diye bir coĝrafya esasen yoktur. Bu tabir Büyük Britanya Imparatorluĝu tarafından sümmettedarik uydurulmuş bir tabirdir.
Batılılar bu bölgenin sınırlarını cetvelle çizmiş ve sömürebilecekleri her sülaleye bir toprak ve sözümona “Devletçik” bırakarak çekilmişlerdir.

Sponsor Bağlantılar

Batılılar tarafından ödüllendirilen bu despot rejimlerin tamamı bugüne kadar sadakatte asla kusur etmemişlerdir.

Batılılar, o meşhur evrensel deĝerler diye yutturdukları palavraları yani “Demokrasi”, “Serbest Piyasa” ve “Özgürlükler” i sadece kendileri için isterler.

Irak ve Afganistan`da demokrasi isteyen Batı, despot Suud rejimi ile sevişmekten geri durmaz.

Modernist felsefenin dimaĝlara kazıdıĝı „Hümanizma“ denen şey bir batı efsanesinden başka bir şey deĝildir. Batılılar kendi çıkarlarına olmayan hiç bir şeyi sevmezler. Irak`ta demokrasi ve özgürleştirme adına milyonlarca insanın „mülteci“ olmasına ve milyona yakın kişinin katledilmesine yol açan batılının hümanizmadan anladıĝı şey; „Sizi çok sevdiĝim için öldürüyorum“ faaliyetidir.

Çok yakın bir zamanda Tunus`ta üniversite mezunu genç bir seyyar satıcının kendini yakmasıyla başlayan bu coĝrafyadaki halk ayaklanmalarını nasıl anlamak gerekir. Bu konuda etkin olan amilleri mutlak anlamda bir noktada toplamaya çalışmak kesinlikle isabetsiz sonuçlar doĝurur. Zira bu tür kalkışmalar ne ilk ne de son dur. Tunus`taki genç adamın canını şahit kılarak yaptıĝı, temmuz sıcaĝında kurutulmuş bir saman yıĝınına kibrit çalmaktan ibarettir. Tunus`ta başlayıp, Mısır ile devam eden yer yer Yemen ve Ürdün`de başgösteren bu tür ayaklanmaların adı bize ait olmayan bu coĝrafya`nın zaman içinde tamamında etkili olcaĝı çok açık.

Bu konuda ileri sürülmekte olan bazı görüşleri sıralamak gerekirse:

Zorla demokrasi ihraç etme heveslisi Bush rejiminin ardından „Yumuşak Güç“ rejimini daha faydalı bulmakta olan Obama`nın yeni politikaları.

ABD ve diĝer „Emperyal“ güçlerin mevcut despot rejimlerden bıktıkları için yeni diktatörler icat etme hevesleri.

Küreselleşmenin yol açtıĝı yeni imkanlar.

Iletişim teknolojisinin insanlara sunmakta olduĝu uydu antenler ve internet siteleri üzerindeki facebook ve twitter gibi sosyal paylaşım siteleri.

Mevcut despot rejim saliklerinin sefahat içesinde yüzmesine raĝmen halkın kahır ekseriyetinin sefalet içinde olması. Yani 3Y durumu, Yoksulluk… Yolsuzluk… Yoksunluk…

Bu ve buna benzer gerekçelerin hepsinin bu tür kalkışmalarda şöyle yada böyle rol oynadıĝı hakikattir. Ancak meseleyi sadece bu olaylara baĝlamak yeterli olmayabilir. Özellikle Mısır`da senelerden beri sürmekte olan bir „Ihvan Hareketi“ gerçeĝini gözardı edemeyiz. Tamam şimdiki çaĝdaş Firavun her 30 metreye bir „Ajan“ yerleştirmek suretiyle bu hareketin serpilip gelişmesine ve özellikle de organize olmasına engel olmuştur. Zaten bugün mezkur coĝrafya`da yaşanmakta olan kıyam hareketlerinin belirgin bir lideri yoktur. Ancak özellikle Mısır için konuşacak olursak burada çok derin bir entellektüel birikimin varlıĝını görmemiz gerekir. Baskı ve zorbalıĝın artık nefes almayı bile zorlaştırdıĝı bu coĝrafya`da yılların birikimini barındırmakta olan „Volkanik Yanardağ“ bir kıvılcımla patlamıştır.

Bölgemizde yaşanmakta olan bu despotizme karşı gelme hareketlerinin Türkiye modelinden etkilendikleri de önemli bir parametredir. Başbakanın „One Minute“ çıkışından sonra Lübnan da meydan mitingi düzenleyebilmesi, Katar`da iken bile onların gözünün içine baka baka Filistin davasına sahip çıkması Arap kamuoyunda önemli bir gösterge olmuştur. Ben kendimden bilirim ki, önceki hükumetler zamanında herhangi bir yerde bir zulüm olduĝu zaman bizim yetkililerimiz BM bakalım ne diyecek ona göre görüş belirtiriz derken mesela „Chavez“ hemen sert tepki verip mazlumun yanında yer alınca bir insan olarak bu açıklamalar, bunalan ve vicdanı olan herkesin kalbine su serperdi.

Temennimiz bu olayların daha fazla kan dökülmeden ve yeni diktatörler icat edilmeden demokrasiye evrilerek sonuçlanması yönünde olmakla birlikte bu konuda kısa vade de çok umutlu olmadıĝımı da ifade etmeliyim. Ülke ordularının şu ana kadar olan tutumlarına bakarsak umutlanabiliriz. Ancak bu coĝrafya`da ikiyüz yüzlü batılıların asla demokrasi istemiyecekleri gerçeĝini hatırımızdan çıkarmamız gerekir.

Son olarak şunu ifade etmeliyim ki, artık bu bölgede mızrak çuvala sıĝmamaktadır. Ve batı`ya raĝmen bu bölge halkları en azından orta vade de kendi yönetimlerini kendilerinin belirleyecekleri bir noktaya geleceklerdir.

Baki Selam Ve Saygılarımla.

Ömer Erdem
Mainz/Almanya