Siyaset felsefesi, siyaset nedir? siyaset sosyolojisi, Türkiye siyaset, siyaseti, düşünen siyaset, yeni siyaset…

Sponsor Bağlantılar

 

SİYASETİN TÜRKÇESİ

 

Türkiye'de SiyasetÜlkemizdeki politikacıları izlerken hep bir soru gelir dilimin ucuna icra edilen nedir diye, siyaset yapmak mı siyasi olmak mı?

 

Önce siyasetin açılımına bakalım.

 

Siyaset: Bir devletin politik, ekonomik, askeri ve hukuki özelliklerinin aynı çatı altında toplandığı yer olup; bunların nizam içinde yürütülmesinde aktif rolü üstlenmek anlamına gelmektedir. Ayrıca bunların birbiri arasındaki geçişleri sağlayan siyaset, bir anlamda bağlayıcı manasını da taşır.

 

Yazılı ya da görsel basından takip ettiğimiz siyasilerimizin vatandaşlarını aydınlatmak adına yapılan röportajlarda ne kadar net, ne kadar aydınlatıcı olduklarını görebiliyoruz.

 

Hangi konu olursa olsun eğer mesele zülfü yare dokunuyorsa anlaşılmaz bir diyalog başlıyor, gayet açık sorulan soruya verilen cevaplar hep aynı.

 

Artık spikerin bayılma noktasına geldiği hatta sorduğu soruyu bile unuttuğu bu zamanlar da müdahalesine de‘ama böyle olmaz lütfen sözümü kesmeyin’ denmesi de değerli politikacılarımızın derin aydınlatmalarda bulunacağına işarettir!

 

Hiç birimiz nasılsınız dendiğinde çocukluğumuzdan başlayıp anlatmayız…

 

Yaşadığımız bu gerçek, vermek istenilmeyen cevaplara bin dereden bin su getirmekle hedefin şaşmasını sağlama çabasıdır.

 

Siyasette de adı siyasi olmaktır…

 

Nedir problem anlatamamak mı anlaşılamamak mı?

 

Kürsüde söz olan milletvekilinin henüz sözünü tamamlamasına izin vermeyen diğer vekil ya sesini yükselterek ya masalara vurarak tepki veriyor buna cevaben konuşan da onları sözde terbiyeye davet ediyor.

 

‘’Bağırmayın bağırmayın adam gibi dinlemeyi öğrenin” ya da başına “Sayın” ekleyerek daha saygılı olduğunun göstergesi bir cümle kuruyor, “sayın bakanım çeneni kapa dinle, önce dinlemesini öğren…” diyerek…

 

Ya anlatamadığı ya anlaşılamadığı yerde hakaretlerin hatta kaba kuvvetin devreye girmesi, siyasete çok yakışan davranış biçimleri değil diye düşünüyorum.

 

Bizleri temsilen gelen bizlerin sesi olan siyasilerimiz gerçekten örnek davranışlar mı sergilemektedirler?

 

Mutlak yapılan çalışmaların anlatımı, doğruları yanlışları ifade şeklimiz var, eğer dinlersek anlayacağımız anladığımızda da fikrimizin olacağı her konuya saygıyla bakarsak belki de daha örnek davranışlarımız olacak hatta belki de bir şey öğreneceğiz daha düz daha net daha anlaşılır konuşma dilimiz olacak.

 

Sanırım kafaları karışık olan siyasetçilerin  bir de medya önünde yaptıkları gaflar var ki bizim onları anlamamızı hepten zorlaştırıyor.

 

“Füzelerle savaş kazanabilirsiniz ama füzelerin üzerine oturamazsınız…” (Deniz Baykal)

Hadi buyurun çözün.

 

“Afrikalı zombiler gibi…” (Bülent Arınç)

Zombi kelime anlamı yaşayan ölü yani hortlaktır…

“Ben 1960’larda çalışma bakanlığı yapmıştım. Yani tam hatırlamıyorum ama 1995’e kadar sürdü bu görevim…” (Bülent Ecevit)

 

“Sekiz yıl Özal’a verdiniz, onun iki yılını ananıza verin, o zaman Türkiye şahlanır…” (Tansu Çiller)

Bunu yorumlamayacağım..

 

“Bu bacınız Trabzon’u Akdeniz’in incisi yapacak”

bu durumda İstanbul da Karadeniz’in incisi olsun…

 

“Samsun’u il yapalım mı?”

Yapmayalım kasaba kalsın bence…

 

“Cenabı Allah’ı size emanet ediyorum”

Bu söylemler karşısında bizler kimlere emanetiniz tartışılır.

 

Gerçekten zor zanaat siyaset, yapılan işin hiç de kişisel olmadığı göz önüne alınırsa vazifenin ehemmiyeti aşikar, ancak böyle irtifa kayıpları siyasete ne kadar ciddi baktığımızın göstergesidir.

 

Biz millet olarak dileklerimizi beklentilerimizi taleplerimizi çok yalın anlatan insanlarız, seçmenken de amacımız bizim lisanımızla bizleri anlatan dertlerimize çare olacak anlattıklarından öğreneceğimiz yolumuza ışık hayatımıza kolaylık sağlayacak vekiller tayin etmektir bu yüzden oy verir bu yüzden seçeriz.

 

Maksadın siyasi olmak değil gerçek anlamda siyaset yapmak olması, bugün yaşanan pek çok anlaşılmazlığın yok edilmesini ve çok daha rasyonel olmasında yarar sağlayacaktır.

 

En basitiyle enflasyon var mı yok mu sorusuna taaa Osmanlı imparatorluğundan başlayarak cevap vermek sadece gerçeği zora sokmaktır anlaşılırlığını kaybettirmektir cevaplanmayan sorudur.

 

İşsizlik, pahalılık, enflasyon, istihdam ve buna benzer hepimizin anlayacağı sorunların politik olmadan da verilecek cevapları olmalı olmalı ki bizler icraat de ne kadar verimli olunmuş ne kadar yol almışız takip edebilelim.

 

Sakladığınız üzerlerini örtmeye çalıştıklarınız bizlerin anlamadıkları değil ki sadece sizlerin ifade ederken yarattığınız keşmekeştir.

 

Her zaman sanatçılardan örnekle göz önünde olan insanların emsal teşkil etmesinden dem vururuz ve de haklıyız, çünkü sanatçılar, düşünürler, yazarlar ve topluma konumu sebebiyle maal olan her insan bir misyon yüklenmiştir.

 

Biz ulusça milletine önderlik etmiş liderlerden, hep doğru sözler doğru tavırlar ve bilgelik gördük bu Osmanlıdan Atatürk’e uzanan zaman dilimine kadar adeta gelenek olmuş ve nihayetinde milletçe de itibar bulmuştur.

 

Şeffaflık, her konuda açıklık siyasetin temiz yüzüdür, uygulanması zor olanı değil uygulanabilirliği daha önceden tecrübe ile tescillenmiş olan siyaseti sunmanın hiç kimseye zararı dokunmayacağını düşünüyorum.

 

Söylediğim devlet her attığı adımdan bahisle halkını aydınlatmak zorundadır değil, bu zaten mümkünsüz haber almanın da belli sınırları olduğunu biliyoruz, mahremiyetler, saklı kalması gerekenler olacaktır ama bilinmesi gerekenlerinde ifade ediliş şeklindeki yalınlık çok şık olurdu.

 

Başarının olduğu yerde başarısızlık da olacak hiç kimse elma ile armudu aynı kefede tartmayacak hep başardıklarınızdan söylerseniz ortada aksayanlara bakarak peki başaramayan kimler diye sorarız bilmezsek ölçemeyiz anlamadığımız ifadeleri çözemeyiz, köylü tarlasından kalkacak ürüne verilecek fiyatı, memur maaşına gelecek zammı, halk bütçesini sarsacak enflasyon oranını, işsiz istihdamda ki sıkıntıyı, emekliliğini bekleyen vatandaş daha ne kadar gün çalışacağını, öğrenci yatıracağı harç miktarını ve saymakla bitmeyecek bir sürü sorunun cevabını anlamak için şifre çözmesin kimse, çok daha net çok daha düz dildir Türkçe’miz.

 

İyi hatiplik lafı dolandırarak karşındakinin çaresiz kalışına zafer çığlıkları atmak değildir, bu iyi vasıf da değildir, iyi liderlik hiç değil.

 

Bunu idrak eden tüm politikacılarımız eminim ki dertlere çare olmanın yolu dinlemek anlamak ve dosdoğru anlatmaktır diyerek özlediğimiz siyasetin TÜRKÇESİNİ yapacaklardır.

Umuyor ve diliyorum…

 

“Liderler Kadir Has’ta Buluşuyor” isimli programa katılan DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, ‘Türkiye’nin dünü, bugünü ve yarını” başlıklı bir konuşma yaptı. Türkiye’nin bugüne gelene kadar bir çok darbeyle karşı karşıya kaldığını ve darbelerin demokrasiyi yozlaştırdığını belirten Sezer, “Darbe süreçlerinde hiç siyasetle uğraşmamış yaşını başını almış insanlar birden başbakan, cumhurbaşkanı, milletvekili oldular. Siyaset sorun çözmeden çıkıp sorun üretir hale geldi. Günümüzde de siyasetçiler sorun üretir hale geldi ve hatta sorunun ta kendisi halini aldı. Ama demokrasiler de siyasetsiz olmuyor. Siyasetteki yozlaşma önümüzü tıkayan nedenlerden bir tanesidir.”

 

Ve Dünya Atatürk İçin Diyor ki…

 

Vatanını muhakkak bir parçalanmaktan kurtararak devlet gemisini güvenilir bir limana götürdükten sonra milletinden bir taht istemedi. O, kelimesinin bütün anlamıyla bir insan, eşsiz bir dahi, kahraman bir asker ve siyaset adamı idi… (Suriye Elifba Gazetesi)

Büyük düşüncelerin adamı…bir devlet mimarıydı. (Viyana Neue Freie Presse)

 

Cumhuriyet Türkiyesi’nin Devlet Başkanı Kemal Atatürk, diğer önderlerde görmeye alışmadığımız şu değerli nitelikleri kişiliğinde toplamış bulunuyor: alçak gönüllülük, yeterlilik ve başarı.(The Truth Dergisi)

 

Türkiye’yi yaratan, tarihimizin bu en büyük adamını başımı en derin hürmetle eğerek selamlarım. (İSVİÇRE Profesör MORRF)