Hayaller midir bizi hayata bağlayan yoksa hayat mıdır bizi hayallere bağlayan? İşte bu soru üzerine kurulu sanki kendi dünyamız. Ve nedense hiçbir şekilde bu dünyamızı şekillendiremiyoruz. Ya da şekilleniyor biz farkında değiliz. İstediğimiz gibi olmazsa hiçbir şekilde kabul edemiyoruz. Halbuki küçücük bir umut küçücük bir ümit nasıl da yardımcı oluyor dünyamızı mutlu kurmaya. İşte insanoğlu küçücük bir şeyde hayatnı mahvediyor, küçücük bişeyle de hayata yeniden dönebiliyor. Evrendeki en garip yaratık ünvanınıda sanırım bundan dolayı insanlar alıyor.
Kabullenmek, herşeye herkese rağmen kabullenmek. Neyi kabul etcez bizi mutsuz edenleri mi, bizi başarısızlığa sürükleyenleri mi,  bizi engelleyenleri mi, bizi bizi bizi… Bu böyle gider. Reddetmek, inkar etmek bu kadar basit olurken herkesin tek yapabileceği bu gibi görünüyor. Kimse hiç birşeyi kabullenmiyor. Evet ben mahvettim kimsenin diyemediği tek söz bu olsa gerek. Ama tam tersini düşünsek nasılda herkes ben merkezcil oluyor. Merkezleri direk ben olarak oluşuyor. Yalan da olsa birşeyler yaptığını gören ya da sezen nasıl da hemen kendisini sevebiliyor. Diğer durumu da oluşturan kendisi değilmi? Bahaneler üreterek bu durumdan çıkmaya çalışmıyor mu? Ne kadar basit demi bahane üretmek. Ama farkında değil ki, hayatının bir sonraki hamlesinin gerçekleştirmedeki en önemli rolu oynadığının… Sanırım bilinçaltı dedikleri olay bu olsa gerek.

Sponsor Bağlantılar

İnsan hayata ne veriyor ki kendisi hayattan ne bekliyor. Evet buna gönülden inanıyorum. Hayata ne verirsen o da aynısını sana vermiyor mu. Bu görüşüme çok karşı çıkanlar olur buna eminim. Evet benimde bazen karşı çıktığım anlar olmuştur. Ben böyle yaparken neden bu böyle yapıyor neden bu böyle oluyor ya da bu neden olmuyor neden istediğim hiçbir şey olmuyorlara dönüyor. Bunların cevapları da tabiki bi bahane oluyor ve kabullenmemek. Demek ki zamanında birşeyler yapmışsın ki şimdi onun sonucunu yaşamaktasın sen farkında olmadan. Bunu da kimse kolay kolay kabul etmiyor. Vicdanının sesini çok uzaklarda bırakıyor. Vicdanımız kendimiz için başrol oynamış olsaydı sanrıım çok farklı durumlar ortaya çıkardı. Vicdan başrol oyuncusuysa pişmanlık da dublör olarak oyuna katılabilir. Kimi zaman cesaret edemediğinde oynatırsın kimi zaman cesur olduğunda.

İşte hayat bir oyunsa sen hangi roldesin? Başrolü sen misin, dublör mü kullanırsın ya da set arkasında sadece izlemeyi mi tercih edersin? Ya da sanki hiç bir şey olmamış hiç birşeyin farkında değilmişsin gibi sadece renkli camın önünde mi izlemeyi tercih edersin? TERCİH SENİN…