TÜRKİYE’NİN VE MEDYANIN HALLERİ
ERDEN ÖZKANT
 
Türkiye’de, Cumhuriyet’in kurulduğu yıllardan bu yana çeşitli katliamlar, darbeler ve muhtıralar yaşandı.

Sponsor Bağlantılar

Devlet, kendi insanına çok acılar çektirdi ve çektirmeye de devam ediyor.
Hala “Önce insan” değil, “Önce devlet ve devletliler” kuralı işliyor.

Hala seçilmişlerin üstünlüğü sürüyor.

Hala suçlulara hesap sormadan önce suçlunun kim olduğuna bakılıyor ve daha sonra ceza verilip verilmeyeceğine karar kılınıyor.

Hala hukukun üstünlüğü işlemiyor.

Hala katliamların hesabı sorulamıyor.

***

Örneğin…

Şırnak’ın Uludere İlçesi’nde, 34 vatandaş, 28 Aralık 2011’de, TSK’ya ait F-16 Jetleri tarafından bombalanarak hayatlarını kaybediyorlar.

Ancak devlet 15,5 aydır resmi bir özür açıklamasında bulunmuyor, sorumluları ortaya çıkarılamayan katliam aydınlatılamıyor.

Katliama ilişkin TBMM’de kurulan komisyon raporu ise, “Araştırma ve incelemelerde olayın kasten yapıldığına yönelik olarak herhangi bir delil elde edilemediği görüş ve kanaatine ulaşılmıştır” diyor.

***

Örneğin…

Diyarbakır’ın Lice İlçesi’nin Şenlik köyü kırsalında, 28 Eylül 2009’da, koyunlarını otlatırken havan mermisiyle bedeni parçalanarak yaşamını yitiren 12 yaşındaki Ceylan Önkol’un ölümüyle ilgili olarak, Lice Cumhuriyet Başsavcılığı, “Görevini kötüye kullanmak” suçlamasıyla açılan soruşturmada şüpheliler hakkında takipsizlik kararı veriyor.

Ceylan’ın babası, “Olayda ihmali olanlar hakkında takipsizlik verilmesi hukuksuzluktur” diyor.

Ama devlet de medya da oralı olmuyor.

Bu arada, 13 Nisan tarihli Zaman gazetesinin “HSYK, Ceylan dosyasının kapanmasına izin vermedi” başlığı ile manşetten verdiği şu haber dikkat çekiyor: “Lice Başsavcılığı’nın, savcıyı olay yerine götürmeyen jandarma görevlileri hakkında takipsizlik kararının aksine HSYK, İlçe Jandarma Komutanı Binbaşı Eyüp Subaşı hakkında kovuşturma izni verdi. Batman Başsavcılığı, görevi ihmalden soruşturma ve kovuşturma yapacak. Komutan 2 yıla kadar hapisle yargılanabilir.”

Dosyanın kapanmaması adına sevindirici ancak bir canın bedeli sadece iki yıl mı?

***

Örneğin…

Şırnak’ın Güçlükonak İlçesi’ne bağlı Akdizgin Köyü kırsalında, geçtiğimiz hafta,  hayvanları otlatmaya götüren 11 yaşındaki Ramazan Yıldız arazide bulduğu bir cismin patlaması sonucu yaşamını yitiriyor.

Olayla ilgili soruşturma başlatılıyor.

Devlet, bakalım soruşturmanın sonucunda neye karar verecek? Hep beraber bekleyip, göreceğiz.

Ama ben bu soruşturmanın akıbetinden pek umutlu değilim.

Zira olayın hemen ardından, “Diyarbakır Adliyesi önünde saatlerdir bekleyen Ramazan’ın akrabaları, nöbetçi savcının yapması gereken otopsiyi yapmadığını belirterek, ‘Saat 20.00’dan 21.30’a kadar savcıya ulaşmaya çalıştık. Evde olduğunu ve otopsiyi yarın yapacağı haberini gönderdi. Hem bizi hem de çocuğumuzun cansız bedenini bir gün boyunca bekletmek doğru mu, yetkililere soruyoruz’ dediler” şeklinde haberler medyada yer aldı.

Hal böyle iken, soruşturmadan nasıl umutlu olunabilinir ki?

***

İşte bu ülkede insana verilen değer bu kadar.

Niye?

Çünkü burası Türkiye de ondan…

Seni seçtim akil insan!

Önceden “Seni seçtim Pikachu” deniliyordu.

Şimdilerde “Seni seçtim akil insan” favori…

Gazeteci-yazarlar, bir süre, “İşte benim akil insanlar listem” şeklinde gönüllerinden geçen isimlerin yer aldığı yazılar yazdılar.

En son, hükümet listeyi belirledi ve listedeki isimleri arayarak “Akil insan olarak sizi seçtik” dedi.

***

Evet, 30 yıldır süren çatışma ortamı sona ersin.

Evet, insanlar artık boşu boşuna yaşamlarını yitirmesin, analar ağlamasın, çocuklar babasız kalmasın, sevgililer ayrılmasın.

Ancak bu akil insanlar ne yapacaklar?

En önemlisi, bu akil insanlar kime göre akiller?

Niye listenin tamamına yakını hükümete yakın isimlerden oluşuyor?

***

Listeye bakıldığında görülüyor ki, isimlerin çoğu, toplumun herhangi bir kesimini temsil etmiyor.

Ayrıca, listede yer alan isimlerden hangilerinin ne dediği ve ne düşündüğü bilinmiyor?

Zaten bu isimlerin çoğu, gazetelerde ve/veya televizyonlarda sık sık görüşlerini açıklamıyorlar mı?

Hatta bazıları çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yapmıyorlar mı?

Bu isimler, gazetelerde ve televizyonlarda söylediklerinden farklı ne anlatacaklar da sürece olumsuz bakan vatandaşları olumlu bakmaya ikna edecekler acaba?

***

İşte bu akil insanlar heyetinin Güneydoğu bölgesinde yer alan isimler, Ceylan Önkol’un ailesini ziyaret etmişler.

Ceylan’ın annesi Saliha Önkol, kızının soruşturmasında sorumlular hakkında takipsizlik kararı verildiğini hatırlatarak “Farz edin ki Ceylan sizin kızınızdı ve böyle bir olayda hayatını kaybetti. Ne yapılması gerekiyorsa onu yapın. Kızımın hakkını sonuna kadar arayacağım. Hep söylüyorum. Başbakan, Ceylan kendi kızıymış gibi düşünsün ve gerekeni yapsın” demiş.

***

Maalesef, Başbakan Erdoğan da, hükümet de, medya da şu ana kadar Ceylan’ı, Ramazan’ı ve Uluderelileri kendi evlatları gibi düşünüp gereğini yapmadılar.

4. Yargı Paketi’ne “Fesat” ve “Şike” karıştı

Uzun bir süredir gündemde olan ve kamuoyunda Dördüncü Yargı Paketi olarak bilinen “İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”, geçtiğimiz hafta, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. 4. Yargı Paketi, 14 Mart’ta TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşülerek alt komisyona havale edilmişti. Paket, alt komisyonda, adli yardım talebini, itiraz eden hakim yerine başka bir hakimin incelemesi şeklinde yapılan küçük bir değişiklikle 22 Mart’ta kabul edilmiş ve daha sonra, yeniden üst komisyona gönderilmişti. Paket, 29 Mart’ta, üst komisyondan Genel Kurul’a sevkedilmişti. Paketin üst komisyon görüşmeleri sırasında, CHP’li üyelerden, “ihaleye fesat” suçuyla ilgili önerge gelmiş ve bu önerge, AKP’li üyelerin de oylarıyla kabul edilerek pakete eklenmişti. Maddeyle, kamu kurum veya kuruluşlarının yaptığı ihalelere fesat karıştıran kişiye verilen 5 yıldan 12 yıla kadar olan hapis cezası, 3 yıldan 7 yıla indirilmişti. Ayrıca, “İhalede ilgili kamu kuruluşu açısından bir zarar meydana gelmişe cezanın yarı oranında artırılacağına” ilişkin hüküm kaldırılmış ve kamu zararı doğmadıysa ya da kişi kendisine menfaat sağlamadıysa cezanın 1 yıldan 3 yıla kadar olması benimsenmişti.

***

AKP ve CHP marifetiyle “fesat” karışan paketin kapsamı, Genel Kurul’daki görüşmeler sırasında AKP’nin önergesiyle genişletildi. Buna göre, artık şiddet içermeyen propaganda faaliyetleri ve gösterilere katılanlara örgüt üyeliğinden ceza verilmeyecek. Ayrıca, şike davasını etkileyecek bir düzenleme de pakete eklendi. TCK’nın ağırlıkla silahsız örgüt suçlarına uygulanan 220. maddesinin 6. fıkrasında değişiklik yapıldı. Buna göre, “Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç
işleyen kişinin ayrıca örgüte üye olmak” suçundan da cezalandırılacağına ilişkin hüküm sadece silahlı örgütler hakkında uygulanacak. Böylece, silahlı olmayan örgüt davalarındaki sanıklar sadece işledikleri suçlardan ceza alırken, onlara ayrıca örgüt üyeliği suçundan ceza verilmeyecek.

***

Ceylan’ın, Ramazan’ın ve Uludere’nin sorumluları ellerini kollarını sallayarak aramızda dolaşacak.

İçine “şike” ve “fesat” karışan paketle daha fazla KCK’lı, daha fazla mafya ve hırsızlık çetesine üye serbest kalacak.

Ve bunun adı da “adalet” olacak, öyle mi?