Gerçek dünyayı henüz görmedim. Gerçek renkleri; mavinin mavisini, yeşilin yeşilini, sarının sarısını hala göremedim. Denizin deniz halini, ağacın ağaç halini, yağmurun yağmur halini göremedim. Çünkü ben gözle görüyorum kalple değil.

Sponsor Bağlantılar

Hiçbir şey bilmiyorum; ne okumayı, ne sevmeyi ne de yürümeyi. Yaşamayı bilmiyorum ki ölümü bileyim. Ağlamayı, gülmeyi, konuşmayı bile bilmiyorum. Doğru ile yanlışı karıştırdığım zamanlar oluyor. Çünkü ben akıl ile biliyorum kalple değil.

Bir şeyler duyuyorum; böceğin, ağaç yapraklarının, yağmurun sesini… Ama onların konuşmalarını duyamıyorum, güneşin sesini, ayın sesini ve karın sesini duyamıyorum. Dallarda meyvelerin sesi gelmiyor bana. Çünkü kulağımla duyuyorum kalbimle değil.

Her gün binlerce kelime çıkıyor ağzımdan. Sular seller gibi konuşuyorum. Bazen kendimi durduramadığım anlar oluyor. Ama anlatamıyorum. Orhan Veli de destek çıkıyor bana bu konuda:

Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.

Ben de konuşuyorum ama anlatamıyorum. Çünkü ağzımla konuşuyorum kalbimle değil.

Dünyanın her şeyi yalan gelir bazen. İşte gerçek dünya o. Gerçek dünya bizim bilmediğimiz türden. Gerçek dünyayı Mevlana’dan, Yunus Emre’den dinlemek gerek. Onlar için gerçek dünya; olmayan, yalan dünya. Tek gerçek kalpteki dünya.

Bu yüzden ben de biliyorum ki Mevlana’nın Hamdım, Piştim, Yandım dediği türden değilim. Ben yanmadım ki söneyim.