Millet birçok anlamda kullanılsa da dilimizde Latince Nation manasında kullanılan aynı yerde doğmuş insan topluluğu anlamında kullanılagelmiştir. Milletin tanımı Ziya Gökalp ‘de ‘’dilce dince ahlakça ve amaçta ortak olan zümre‘’ olarak anlam bulurken Yusuf Akçura da ırk ve dil birliğinden dolayı ortak bir vicdan oluşturan topluluk olarak kullanılmıştır.
Türk Milliyetçiğinin izlerini ilk olarak 8. yy’ın ilk yarısında yazılmış olan Orhun kitabelerinde görmek mümkündür.Türk adının kullanılmasından,milliyetçiliğin temel anlamda verdiği ilk izlenim olan Milletini korumak iç ve dış düşmanlara karşı uyanık ve dik tutmak içeriği de ilk olarak bu kitabelerde dillendirilmiştir. Bu kitabelerde Bilge Kağan “Türk milletinin adı, sanı yok olmasın diye gece uyumadım, gündüz oturmadım. Tanrı buyurduğu ve bahtlı olduğum için ölecek hâle gelen milleti dirilttim. Aç milleti tok, az milleti çok hâle getirdim” diyerek milleti için çalışmanın gerekliliğini belirtmiştir.Türk dilinin öneminden milli şuur ve benliğin önemine kadar birçok noktada Türk milliyetçiliğinin yazılı kültürel temeli şüphesiz bu kitabelerdir.Bununla birlikte İslamla tanıştıktan sonra  11. Yy da Karahanlı döneminde yazılmış olan Divanı Lügat-it Türk adlı eserinde Kaşgarlı Mahmut Türk dilinin önemini ortaya koymuştur. 12. yy da Fahrettin Mübarek Şah Şecere-i Ensab adlı eserinde,Babürşah hatıralarında, Çağatay döneminde Hüseyin Baykara, Nevai eserlerinde,Özbek hanlarından Ebul Gazi Bahadır Han Şecere-i Türki adlı eserinde hep bu milli şuuru ve Türk Milliyetçiliğinin ilmi olmasa da manevi ve doğal halini oluşturmuşlardır.Selçuklu ve Osmanlı döneminde dil olarak eski değerinin gerisinde bir yol izleyen Türk Milliyetçiliği siyasi , askeri ve  mimari alanda Ortadoğu ve Avrupa içlerine kadar günümüzde bile izleri ve etkisi görülen bir tarih bırakmıştır. 18 ve 19 yy da Türkoloji çalışmaları Avrupa da artmıştır. Türk siyasi hayatına genel anlamda yön veren Osmanlı siyasi olarak çözülmeye ve arkası kesilmeyen iç isyanlarla dağılma noktasına gelmiştir.Dış destekli çıkan ayrılıkçı isyanlar Osmanlı Türkleri arasında da doğal bir korunma anlayışıyla Türk Milliyetçiliğini önce dil alanında yeşertmiştir. Edirneli Nazmi Mahremi gibi yazarlarla sade Türkçeyle verilen eserler Tanzimat ile birlikte Şinasi,Namık Kemal ve Ziya Paşa ile vatan millet mefkuresini işleyen milliyetçi bir edebiyatla kendini göstermiştir.

Sponsor Bağlantılar

Şinasi 1860 da çıkarttığı Tercümanı Ahval gazetesinde Türk Milletini diğerlerinden ayırarak asli unsur olduğunu belirtmiş Namık Kemal ‘’Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten’’ diyerek milli davanın yüceliğini belirten yazılar yazmıştır. Namık Kemal o dönemdeki batılılaşmayla milli değerlerin geri plana atılmasını da eleştirmiş ve vatan millet bağımsızlık gibi duyguları daha önce böyle bir eğitim almamış topluma okutarak sonraki dönem milliyetçi kitlesini hazırlamıştır.

Bu dönemde Avrupa’daki Türkoloji çalışmaları Türkiye’de de etkisini göstermiş Ahmet Vefik Paşa’yla başlayan ilmî milliyetçilik Süleyman Paşa, Özbekler Tekkesi Şeyhi Süleyman Efendi, Ali Süavî, Ahmet Cevdet, Ahmet Mithat Efendi, Veled Çelebi, Şemseddin Sami ve Bursalı Tahir’le devam etmiştir.

1876 da başlayan meşrutiyetle Osmanlıcılık ve ardından 2. Abdülhamit ile güçlenen İslamcılık ülkeyi böldürmemek gibi milli bir hisle uygulansa da ilmi Türk Milliyetçiliği Osmanlı ülkesinde büyümeye devam etmiştir. Şemsettin Sami  Orta Asya Türk Kültür izlerini tanıtırken Tahir Bey o dönemde Türk oldukları dahi bilinmeyen Türk büyüklerini Türk kamuoyuna tanıtmışlardır. 19. asrın sonunda ise milliyetçilik inancını şiir sahasına naklederek Türk edebiyatında açık bir şekilde hissedilmeye başlamıştır. Türkçülüğü ilk defa bir sanat ideali hâline getiren Mehmet Emin Yurdakul’dur. ’’Ben bir Türküm dinim cinsim uludur’’ mısrasıyla milli hisleri yansıtmış Türk sazı, Ey türk uyan Turana doğru gibi eserlerle milliyetçiliğin mihenk taşlarından biri olmuştur. Hemen hemen aynı dönemlerde Azerbeycan Kazan ve Çarlık Rusya içerisindeki Türk coğrafyalarında da Yusuf Akçura, Zeki Velidi,Ali Zahir gibi abide şahsiyetlerle Türk  Milliyetçiliği İlmi şuuru güçlenmiştir. 1917 Rus ihtilali sonrası Ahmet Ağaoğlu, Prof. Yusuf Akçura, Prof. Sadri Maksudi Arsal, Prof. Abdülkadir İnan, Dr. Hamit Zübeyr Koşay, Prof. Dr. Reşit Ahmedi Arat, Prof. Dr. Akdes Nimet Kurat, Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu, Prof. Dr. İsmail Ertaylan, Prof. Dr. Zeki Velidi Toğan ve daha birçok aydına kucak açmıştır. Bu aydınların hemen hepsi Türkiye’deki Milliyetçi Derneklerin kuruluşunda görev almışlardır. 1912 de resmen kurulan Türk ocaklarını M. E.Yurdakul Ahmet Ağaoğlu Fuat Sabit beyler kurmuş ve Türk Milliyetçiliği ilmi ve kültürel anlamda güçlenmiştir. Balkan bunalımı tüm ülkede Türk Milliyetçiliği fikrini güçlendirmiş siyasi olarak İttihat Terakki ve Milliyetçi subaylar ülke yönetiminde daha etkin bir rol almaya başlamışlardır. 1. Dünya Savaşı yenilgisi ve Mondros sonrası başlayan işgaller başka hiçbir çabaya gerek duymayan bir milli his ve Milliyetçi bilinç büyütmüştür. Yeni TÜRK Devletinin kurulmasıyla Milliyetçilik resmi ideoloji olmuş Ulu önder Mustafa Kemal le birlikte Türk Milliyetçiliği resmi kurum ve okullarla daha da güçlenmiştir.

Atatürk’ün ölümünden sonra Tek Parti yönetiminin dış politikası, bağımsızlık anlayışı ve millî kültür politikalarının değişmesi ve devlet idaresinde sol bürokratların kadrolaşması tepkilere yol açmıştır. Bu dönemdeki Marksist faaliyetlerin asıl hedefleri dışında ülke politikalarını etkilemek ve yönlendirmek; milliyetçi fikir ve akımları karalayarak geriletmek ve Türkiye’nin Sovyet Rusya ile ilişkilerini geliştirmesini teşvik etmek gibi ara hedefleri vardı. Nitekim o dönemin Marksistleri bazen hümanizm, bazen batıcılık ve ilimcilik adı altında bir çok faaliyette bulunmuşlar, askeriyeye ve eğitim camiasına sızarak kadrolaşmaya başlamışlardır. Bu gelişmeler sonucunda Nihal Atsız, Orhun Dergisi’nde ilki 1 Mart 1944, ikincisi 21 Mart 1944’te olmak üzere dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu’na iki açık mektup göndermiştir. Atsız, ilk mektubunda tehlikeye dikkat çekmiş, ikinci mektubunda ise, isim isim bazı komünistlerin faaliyetleri üzerinde durarak tehlikenin boyutlarını göstermeye çalışmıştır.Atsız ın iktidarı sert eleştirisi Sabahattin Ali’nin Hüseyin Nihal Atsız’ı mahkemeye vermesine neden olmuştur. Turancılık suçlamasıyla yargılanan Atsız ve aralarında merhum Başbuğ Alpaslan Türkeş inde bulunduğu 23 Türk Milliyetçisi dava sonunda beraat ederek Türk Milliyetçiliğinin mahkum değil, Türk düşmanlığı karşısında savunma hattı olduğunu kanıtlamışlardır.Türk Milliyetçiliği daha sonraki dönemde Türk Milletinin Merhum başbuğu Alpaslan Türkeş liderliğinde önce CMKP 1969 dan sonrada 9 IŞIK doktirinli MHP ile siyasi ve fikri hayatını devam ettirmiştir.

Türk Milleti yaşam süreci boyunca milli kimliğini korumayı bağımsızlık inancıyla bir tutmuş yozlaştırma ve asimile ne şekilde gelirse gelsin kültürünü ve dilini korumayı  milli refleks haline getirmiştir.Türk Milliyetçiliği Türk dilinden, Türk ahlakından, Türk karakterinden, İslam ahlakından ve tarih birliği şuurundan oluşmuş Türk milli kültürünün yaşattığı Türk Milletini sevmek  ve saymaktır. Türk Milliyetçisi ise Türk
düşüncesini ilmi, fikri, felsefi ve siyasi alanlarda imkan ve kabiliyetlerini zenginleştiren dünya Türklüğünün bağımsızlık, refah ve mutluluğu için çalışan insandır.

MURAT ÇITAK tarafından “Makale Yarışması” için yazılmıştır…