Sevgili Coni, seni ve senin zihniyetini hiç sevmediğimi çok iyi bilirsin. “Beni sevmiyorsan ne için bana mektup yazıyorsun?” diyeceksin biliyorum. Ne yapayım Coni? Koskocaman ülkede bir kişiye bile derdimi anlatamadım, o kadar yalnız kaldım ki en son çare sen geldin aklıma.Beni yalnızlığa mahkûm eden, her defasında söylemek istediğim fakat “vatan haini” sloganlarıyla yarıda kesilen derdimi bir de sana anlatayım. Belki sen anlarsın, daha sonra da halkıma anlatırsın. İthal zihniyet devreye girince, eminim ki insanlar farklı bir bakış açısı sergileyecekler. Her gün sokakta gördükleri kendilerinden birinin sözleri pek cazip gelmiyor olsa gerek. Neyse fazla uzatmadan konuya gireyim. Senin zamanını almak istemem.

Sponsor Bağlantılar

Sevgili Coni, ben vicdani rettin  ülkemin demokraside, insan haklarında bir basamak atlayabilmesi için gerekli olduğunu söylüyorum.  Ben şu cümleyi söyledikten sonra bir kişi bile düşüncelerimi sonuna kadar dinlemiyor. Hemen ağzıma bir kilit vurmaya çalışıyorlar. “Vatan borcunun retti mi olur. Sen vatan haini misin” diyorlar. Daha sonra “Bak! Karşı komşunun tek oğlu askere gitti. Çok zor durumda kaldılar. Eve bakacak kimse kalmadı. Yine de aile bir kez olsun şikâyet etmedi” diyerek beni susturmaya çalışıyorlar. Susturamadıkları ilk dakika ağzımdaki tüm cümleleri suratlarına boşaltıyorum. Ne mi söylüyorum? “Kardeşim evde yaşanan sefaleti gurur duyacak bir tablo olarak göstermek yerine ne için sefaleti önlemeye çalışmıyorsunuz? Örneğin; askere gelen her bireyin ailesine belli bir miktar para bağlayabilir ve bu sorunu çözebilirsiniz.” diyorum. Ne dedin? Sizin oralarda asker olmak isteyen her bireye maaş mı veriliyor? Devlet tarafından özel statüde tutulan bir kurum mu askerlik? Söylediklerine inanmak benim için çok güç be arkadaşım. Sizin gibi olmak için bir şeyler mi yapalım? Kitleler halinde askerliğin kalitesinin artırılması için yürüyüşler mi düzenleyelim? Ya coniciğim neler söylüyorsun öyle? Senin söylediklerini de sözlerime eklersem vallahi bu ülkeden atıverirler beni. “Yürüyüş” kelimesi duyuldu mu buz tutar bizim insanımız. Yürüyüşe falan inanmaz. Tek inandığı evdeki küçük televizyonudur. Televizyonda beş-altı şehit gördü mü başlar küfür etmeye. İlk önce sana, daha sonra askerliğe karşı olan bana ve daha sonra teröristlere elinden gelen bütün orijinal küfürleri sıralayıverir. Peki, bu çözüm mü? Kesinlikle hayır. Ne yapmalı bu kardeşimiz. Evinde bulabildiği en sessiz odaya geçmeli ve düşünmeye başlamalıdır. Şehit olan çocuğun yüzündeki bakımsızlık emarelerini, ne için şehit olanların sadece belli bir kesim olduğunu düşünmeli ve doğruya varmalıdır. Öyle değil mi Coniciğim? Bizim sizden ne eksiğimiz var ki. “Az gelişmiş ülkelerin böyle sorunları olacaktır. Milliyetçi numaralarla insanları kandırmaktan başka bir çare yok. Bu sayede insanlar vatan borcu sanarak evini, yurdunu bırakıyor ve askere geliyorlar.” diyorsun. Genç kitlenin bir bölümünü askerde kıracak ve ekonomik düzeni dengede tutmaya mı çalışacaklar? Az gelişmiş ülkelerin hepsinden aynı durum mu mevcuttur? Peki, Coniciğim sizin insanınız insan da bizimkisi koyun mu? Bizde insan değil miyiz güzel kardeşim? Sizler maaşlı askerlik yapıyor, askerinize değer veriyor ve toplumda sözde değil özde ayrı statüde tutuyorsunuz da bizimkiler neden böyle yapıyor? Halkı uyandırmak yerine sihirli kelimelerle uyutmak nereye kadar durumu idare edecek? Bir gün kralın çıplak olduğu anlaşılmayacak mı? Peki, o gün durumu idare edecekler.

Neyse coniciğim benim sorularım bitmez. İşin vardır senin. Hadi git de numaradan birkaç terörist yakala. Onları komutanına götür. Akşamda bankamatikten maaşını çekiver. Ben mi ne yapacağım? “Her Türk Asker Doğar” nidaları eşliğinde askerlik ocağına gidecek, hayvan tartmakta kullanılan tartıda tartılacak, sağlıklı olup olmadığımı öğrenecek ve daha sonra da tıpış tıpış askeri birliğime gideceğim.