Yazar: arif özdemir

“Martı” Bir Kitap Tanıtımı

Okuyun hayatınız değişsin… “MARTI” isimli kitabın yazarı Richard BACH’ tır. Eserin tanıtımından önce kısaca yazarı tanımamızın faydalı olacağını düşünüyorum. Richard BACH 27 Mart 1889’da Almanya’da doğdu. 1913’te ilk hikaye kitabını çıkarır. 13 Aralık 1974’te İtalya’da’ ölür. Kendisi aynı zamanda bir tıp doktorudur. Çağının en büyük belası olan vebaya karşı o zamanın şartları altında büyük başarı göstermiştir. Kitap hikaye (öykü) türünde yazılmış olup, sürükleyici bir üsluba sahiptir. İlköğretim ikinci kademe öğrencilerinin sıkılmadan, rahatlıkla okuyabilecekleri kitap, aynı zamanda görsel öğelerle de süslenmiştir. Martı Jonathan’ın hayata atılışını anlatan bir hikaye kitabı. Bir martının isteklerini yerine getirme mücadelesinin anlatıldığı mükemmel bir eser Martı Jonathan, diğer martılardan daha yükseklere uçmayı, daha derinlere dalıp, en leziz balıkları avlamayı hedeflemiştir kendine. Ve her seferinde de bunu gerçekleştirip kendisine daha yüksek, daha derin hedefler seçmiştir. Richard Bach, herkesin bir hedefinin olması gerektiğini ve her seferinde bir öncekinden daha iyi hedefler seçmemiz gerektiğini, mutluluğumuzun bu olduğunu anlatmaya çalışmıştır. “Martı”, bir kuşun hiçbir şeyin onu caydıramadığı o devirde zorluklarla mücadele etmesini; hiç düşmemeyi değil, her düştüğümüzde ayaklarımızı daha sıkı basarak ayağa kalkabilmeyi öğretiyor bize. Hangi ortamda olursak olalım, cehaletimizi kırıp, yeteneklerimizi ve zekamızı kullanarak kendimizi bulabileceğimizi, kendimizi gerçekleştirebileceğimizi ve böylece özgür olabileceğimizi anlatıyor “Martı” bize. “Martı”, yaşamın gerçek anlamını arayan ve bulmaya çalışan, idealleri olan insanlara, hedeflerine nasıl ulaşacaklarına dair yol gösteriyor. Hedeflerimize ulaşabilmemiz ve ortaya çıkan sonuçtan haz alabilmemiz için, durmadan çalışıp çabalamamız gerektiğini ve başarıyı tırnaklarımızla kazıyarak elde...

Devamını Oku

Divan Edebiyatı Üzerine

Dil, insanların duygu ve düşüncelerini yazılı ve sözlü olarak ifade etmeleri, karşılıklı iletişim kurmalarıdır. Dil, bir milleti millet yapan, onu başka milletlerden ayıran en önemli unsurlardan birisidir. Dil olmadan düşünce gelişmez. Dilin, kültürün ve edebiyatın olmadığı bir yerde köklü bir medeniyet de olmaz.   Konfüçyus’a sormuşlar: ‘‘Bir ülkeyi yönetmek için çağrıldığınızda, ilk yapacağınız iş ne olurdu? Konfüçyüs şöyle cevap vermiş: “Hiç şüphesiz ki öncelikle dili gözden geçirmekle işe başlardım. Dil düzensiz olursa sözler düşünceyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılamazsa, yapılması gereken sözler, işler iyi yapılamaz. Görevler gereğince yapılmazsa, adetler ve kültür bozulur. Adetler ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını bilemez. İşte bunun için hiçbir şey dil kadar önemli değildir.” Dilimizin, edebiyatımızın ve kültürümüzün en önemli bir parçası da Divân Edebiyatı’dır. Divân Edebiyatı’nı gelecek kuşaklara sevdirerek onun zengin ses, ahenk, dil, ifade ve üslubunu, hayal gücünü, düşünce örgüsünü, sanat anlayışını göstermek ve Divân Edebiyatı’nın bu özelliklerinden ilham alarak bugünkü edebiyatımızı da ihmal etmeden edebiyatımıza yön vermemiz elzemdir.   Kendi diliyle, kendi kültürel değerleriyle yoğrulmayan kuşaklar, kültür yozlaşmasına maruz kalırlar. Geçmişten ilham alamayan nesiller, geleceklerini tayin etmekte zorlanırlar ve zamanla kendi öz benliklerine, kendi öz değerlerine yabancılaşarak, yabancı kültürlerin etkisi altında kalırlar. Bu da gelecek nesillerin kültürel değerlerimizle olan bağlarını koparmasına sebep olur. Yahya Kemal Beyatlı’nın tabiriyle terakkînin şartı ‘‘Kökü mazide olan bir âti olabilmektir.’’ Dolayısıyla edebiyatına, tarihine, mazideki kültürel değerlerine sahip çıkamayan...

Devamını Oku

Dil ve Kültür Üzerine…

Bir milleti millet yapan, onu başka milletlerden ayıran, olmazsa olmaz unsurların en başında dil, kültür ve edebiyat gelir.  Kendi diline, kültürüne, edebiyatına ve tarihine sahip çıkamayan milletler hiçbir zaman geleceklerine yön veremezler ve tarihin akışı içerisinde kaybolup giderler.Biz mevcudiyetimizi sürdürmek istiyorsak her bir karesi zaferlerle dolu, ihtişamlı tarihimizden ilham alarak, geleceğimize yön vermek zorundayız. Aksi takdirde zaman ve şartlar bize yön verecek ve tarihten ibret almadığımız için tarih tekerrür edecektir. Muharrem Ergin, dili tarif ederken şunları ifade eder; Dil, bir milletin diğer milletlerden farklı olan terennümü ve konuşmasıdır. Dil, bir milletin ses dünyasıdır. Sesler kâinattaki hayat tezahürüdür, kainatı kendisine göre seslendirmesi, kainatı ve hayatı kendisine göre adlandırması, ona kendi damgasını vurmasıdır. Her millet, her milli cemiyet kâinatı, duygu ve düşünceleri, meramları ayrı şekilde seslendirmiş, ayrı şekilde ifade etmiştir. (Ergin, 2002, s. 24) Ergin burada, bir milleti diğer milletlerden ayıran en önemli unsurun dil olduğunu ifade etmiş ve her milletin kendine özgü bir dil anlayışının olduğunu, duygu ve düşüncelerini bu dil anlayışına göre ifade ettiğini vurgulayarak her milletin dil zevkinin ayrı olduğunu ifade etmiştir. Dil, düşüncenin aynasıdır. Onun için dil,bir milletin düşünce sistemini gösterir. İnsan dil ile düşünür. Bir dil, onu kullanan milletin kafa yapısını, nasıl düşündüğünü, o milletin fertlerinin zihninin nasıl çalıştığını ortaya koyar; milli düşünce tarzını aksettirir. (Ergin, 2002, s. 24) Ergin, kültürün tanımını da şu şekilde yapmaktadır: … Kültür, milli hayat tezahürlerinin heyeti umumiyesi, bir milli değerler...

Devamını Oku