Kendi Masalının Kahramanı Olmak…
Biz küçükken masallar vardı. Çok sevdiğimiz, uzak, yemyeşil ülkelerde çok sevdiğimiz, kötülüğe asla boyun eğmeyen, asla yenilmeyen çok güzel ve çok güçlü kahramanlarımız vardı. Masallarla hayat çok güzeldi, hayat basit bir oyundu sadece, saklambaçtan zor olamazdı ya hayat. Küçük odalarımız masallar ülkesine açılan kapıydı bizler için. Sokaklarsa bin bir türlü macera demekti.Sadece zaman değildi ilerleyen. Zamanla birlikte bizde ilerledik korkularımız kaygılarımızda bizler gibi büyüdü. Masal kahramanları uğramaz oldu odalarımıza. Hayal evrenimizin yerini alansa “gerçekti” salt gerçek. Çırılçıplak vurdu yüzümüze hayatın acımasızlığını, acıta acıta öğretti sessizce kabullenmeyi. Kabuk bağladı yaralarımız ki bu kadar kaygısızlaştık. Ben gencim çok fazla bir hırsım yok benim. Zaten çok fazla beklentimde yok geleceğimi kendim yazamıyorum. Bana biçilmiş kılıfları üzerime geçirmekle geçirmemeye çalışmak arasında debelenip duruyorum. Sanırım “olgun” insanların gençlik kavramından anladığı da bu. Bizler yarışıyoruz. Yarışmak için yetiştiriliyoruz. Onlara göre gençlik sanatla, sporla, kültürel faaliyetlerle boşa harcanacak zamanı olmayan, kendi hür iradesiyle meydanlara inip kendi haklarını savunmak için seslerini yükseltmeyi hak etmeyen buna kalkıştığında o “olgun” arkadaşlar tarafından engellenmesi hatta üzerlerine atlanması gereken tehlikeli, boş, gereksiz varlıklar. Küçükken masallara inanmak kolaydı oyunlarsa tadına doyamadığımız bitmesini istemediğimiz güzellikteydi. Büyüdük ve artık inanılmayı bekleyen masallarla kuşatılmış gençleriz. Güzel ve güçlü masal kahramanlarımızın yerini karanlığa hizmet eden kendi karanlık oyunlarına bizleri çekmek için var güçleriyle uğraşan bencil avcılar aldı. Bizlere öğretilenlere rağmen hayat bizim hayatımız ve uğrana mücadele edecek kadar güzel. Kendi masalının kahramanı olmak, geleceğini kendi ellerinle...
Devamını Oku