Yazar: Hilal

Gün Batımı

Her akşam gün batımında hatırlıyorum seniDalgaların sesi eşliğindeGüneş kayboldukça, karanlık çöktükçeMartılar terkediyor denizi Yalnızlık kapladıkça her yanıSeni kaybettiğimi düşünüpHüzne bırakıyorum mutluluğu…...

Devamını Oku

Ruhumdaki Gece

Yağmur yağıyor… Rüzgârdan dağılmaya başlamış bulutların arasından bembeyaz yüzünü gösteriyor dolunay. Geceye hakim olmak amacı, çırpınıyor. Rüzgârın sesi kulaklarımda. Bir ritmi var, hafif ama anlamlı. Biraz musuki tarzı, hüzün taşıyor. Gecenin göz kırpışlarını görüyorum. Korkmuyorum ondan. En büyük düşman denen karanlık dostum benim. Sırdaşım, belki derdimin tek ortağı. Baykuşlar ötüyor. Ağaç kavuklarında parlayan gözleri geceye ışık katıyor korku yerine. Sessizliği bozuşları yalnızlıktan korkuları. Bir cam kenarından izliyorum yarasaların kör gözlere rağmen hiç çarpmadan uçuşlarını. Gök gürlüyor. Şimşekler aydınlatıyor bir anda tüm gökyüzünü, bazen yıldırımlar düşüyor. Yağmurun huzurlu sesi yükseliyor aralarından. Artık birşeylerin eksikliğini hissetmeye başlıyorum. Üşüyorum. Ellerim buz gibi, yüreğimin soğukluğu vurmuş sanki. Yaz yağmurları bu kadar soğuk olur muyduki? Yüreğim başka bir yüreğe muhtaç sanki. O’nun sıcaklığını arıyor parmaklarım. Sarıp sarmalayacak bir yürek arıyor. Bulmuş belki ama yanında bulamıyor. Aranıyor, aranıyor… Penceremin karşındaki evler ağlıyor sanki halime. Ahşaptan yapılmış bir tarih taşıyan ruhları maziden benzer hikayeler anlatıyorlar usulca. Yavaş yavaş tüm hüznü yaşayarak. Yaşanmış hayatları tekrar yaşıyorlar içlerinde. Yağmurdan ıslanmış yürekleri sağlamlaştırmış temellerini. Yıkmak isteyenlere böyle direniyorlar. Bir ana şevkatiyle kucakladıklarını hissediyorum. Ruhumu teslim ediyorum ellerine biraz huzura kavuşabilmek adına. Bu sefer o ahşap evler oluyorum penceremdeki yansımamı izleyen. Yağmur tanelerinden buğulanmış camın arkasında bulanık bir gölgeyim gözlerimde. Hüzünle bakan hayata. Dizlerini kırıp oturmuş, üşümüş. Yalnızlığını yansıtan yüzüne. Sabah oluyor artık. Ay parlaklığını kaybetmeye başlarken, güneş dağların arkasından yüzünü göstermeye başlıyor. Ufukta ince kızıl çizgiler oluşturarak doğuyor ağır...

Devamını Oku

Yalnızlığım Seni Özledim

En çok seni özledim yalnızlığım Sahilde dalga seslerini tek başıma dinlemeyi Tek başıma bir kaya parçasına ilişmeyi Sadece dinlemeyi özledim. Bir şelaleden akan suyun şırıltısını duymayı Hiçbir acı hissetmeden sadece huzur içinde nefes almayı Yağmurun kokusunu doya doya duymayı Yalnızca kendim olmayı özledim. Çok olmasa da mutluluğu yaşamayı Belki özgür; belki bencil olmayı Kendimi özledim çok Çocukluğumdaki kadar saf yaşamayı Temiz, tertemiz… Belki sadece yaşamayı, Ama en çok seni özledim; yalnızlığım...

Devamını Oku

Bir Genç Kızın Kısa Hikayesi

Bir evin karanlık odasından hıçkırık sesleri geliyordu. Öyle içten ve acı doluydu ki… Yalnızlığını yanına almış genç bir kız dizlerine kafasını koymuş ağlıyordu. Yalnız, yapayalnız… Her gözyaşı gözlerini terk edip ellerine düştüğünde aklında yaşadığı şeyler tekrarlanıp hüznü daha da artıyordu. Gözyaşlarının arttığını hissettikçe kendini durdurmaya çalışıyor ama bu sefer de kalbine ağrı giriyordu. Hıçkırıklarını tutmaya çalışırken nefes alması zorlaşıyor sanki bir daha nefes alamayacakmış gibi hissediyordu. Ne kadar ağlarsa ağlasın hiçbir şey değişmeyecekti; biliyordu. Kendini sakinleştirip derin bir uykuya daldı. Kâbuslarla dolu bir gecenin ardından tertemiz bir sabaha uyandı kalbinde anlam veremediği bir çarpıntıyla. Sabah mahmurluğuyla ne gerçek ne rüya anlayamadı. Dakikalar geçtikçe yaşadıklarını hatırlıyor, hatırladıkça da o çarpıntı yerini tarifsiz bir ağrıya bırakıyordu. Yüzünde gülümsemeyle uyandığı sabahları artık karamsarlıklarla dolu gün doğumlarına dönmüştü. Yine de hayat devam ediyordu; her şeye rağmen… Kalbini acıtan gerçekle yüzleşmek zor geliyordu ve kaçmaya karar verdi bu gerçekten. Kaçtıkça yaşadıkları sanki birer hayalmiş gibi gelmeye başladı ve acısı köreliyordu yavaş, yavaş. Hiç yaşanmamış gibi görmeye başlamıştı olanları. Sanki kötü bir rüyaydı da soğuk bir suyun serinliğiyle uyanmıştı. Ne kadar dindi dese de kalbinde hep aynı yerde aynı acı vardı. Yoksaymaya çalıştıkça sanki kendini unutturmamak için çabalıyordu. Şımarık bir çocuk gibi hiç bırakmak istemiyordu yakasını. Üstelik o acıyı iyileştirecek olan şeylere de izin vermiyordu. Bu körpe kızın en mutlu anlarında, kahkahalarının arasında kendini hatırlatıyor, mutluluğunu zehir ediyordu. Hep hayatta kaldı; yok olamadı. Bir gün...

Devamını Oku

Yalnızlığımın arkadaşı

İliklerime kadar üşümüşken Isıtansın beni Sıcacık bir bardak çayın buharında Karanlık gecemde Sokak lambasından süzülen puslu ama aydınlık ışığım Tam şuramda, hani şuramda Sol yanımda Kayadan daha ağır; belki kuş kadar hafif Belki de sadece bir acıdan ibaret Yalnızlığımda tek sırdaşımsın Varlığına inanmak zor Belki hiç yoksun; ama Acının sebebisin nasıl olmazsın, Sevince neden olduğun da bir çelişki İşte tam şuramdasın İçten bir sıcaklık kanım çekilse de En soğuk gecemde bile en sıcaksın Gönlüm senden vazgeçse Olmaz; yapamaz Aydınlık ne de olsa aradığımız Karanlık bir köşede bulmaya çalıştığımız Ufacık bir ışık; belki yansıma sadece...

Devamını Oku