Bu ara Facebook’ta çok izlenen bir video var. Belli yaşın üstündeki insanlar: ”dear sixteen years old me” yani benim sevgili 16 yaşım diyerek, geçmişlerine hitap ediyorlar. Tavsiye ederim izleyin. Cilt kanserine yakalanmamak için önemli uyarılar yapıyorlar. Bugün ben de buna benzer bir şey yapmaya çalışacağım. Tek farkı ben 19 yaşından, 70 yaşına gideceğim, oradan 19 yaşıma hitap edeceğim. Anlıyacağınız 70 yaşımdayım artık ve diyorum ki ”dear nineteen years old me” Benim sevgili 19 yaşım…
70 Yaşın kederi var üzerimde, dünya rekoru kırsam daha bi 40 sene yaşarım. Da o 40 sene ne işe yarar ki benim sevgili 19 yaşım. Senin gibi bakabilirmiyim dünyaya. Düşebilir miyim en güzel kızların peşine. Alay edebilirmiyim ölümle? Yıldızları da sayamıyorum artık, binli rakamlardan sonra gelip gidiyor kafam. Yağmur benim için çeşmeden akan su kadar anlamlı, ben senin gibi koşamıyorum yağmurda. Düşemem çamura, toprağı alıp elime tüm hıncımla sıkamam, çünkü korkumdur artık benim toprak… Elma şekeri yemek istiyorum ben de, 19 yaşındaki gibi merdivenlerden koşarak çıkmayı. Eğilip yerden çiçek toplamayı istiyorum ama olmuyor, yapamıyorum. Şu televizyonun başında geçti ömrüm. Bizim zamanımızda evlilik programları vardı, oturur onları izlerdik. Şimdi de gökyüzünde yapıyorlar o programları. İşte yine izliyorum ben de, keşke o zamanlar izlemeseydim diyorum. Oysa o programlarla aynı saatte, hayatın başka bir güzelliği de başlıyordu. Bak hala televizyon var; ama o güzellikleri bulamıyorum. Biliyormusun benim sevgili 19 yaşım? Artık 1 yaprağı yarım saatte okuyabiliyorum. Oysa senin için her yaprak bir dakikaydı. Keşke boş hayaller kuracağıma daha çok okusaydım diyorum. İşte görüyorsun şimdi de hayal kuruyorum. Ama senin kadar hızlı okuyamıyorum. Sigara, içki içirmedim ben sana hiç; ama yine de içen arkadaşlarıma üzülüyorum. Keşke ikna edebilseydin onları diyorum. Ama biliyorum bırak ikna etmeyi, artık onlarla aynı nefesi bile veremiyorum. Biliyormusun, artık ben kimseyi kıramıyorum. Aklım gidiyor biri üzülecek diye, ama sana bakıyorum da fikirleri için ne kadar çok kırdın insanları, o sarı laciverte gönül vermiş diye girdiniz birbirinize, oysa hayatın tek rengi varmış yeni anladım. Siyah ve beyaz… Ama Beşiktaşlı olduğumdan değil. Hayatı siyahla beyaz olarak algılıyorum. Beyaz sensin Siyah ben…’ ‘Esaretin bedeli” filmini daha önce izleseydin ya benim sevgili 19 yaşım, geçenlerde yine İncir Reçelini izledim. Eskiden oradaki adam gibi aşık sanardım kendimi, şimdi oradaki kadın gibi çaresiz hissediyorum içimi. Benim sevgili 19 yaşım İzmir’in kızlarıyla gurur duyardım benim hemşehrim diye, oysa şimdi bir şey ifade etmiyorlar benim için; keşke denizi ile daha çok gurur duyabilseydim diyorum. En azından içime daha çok çekerdim, burnumda kokusu kalırdı. Artık martı falan da yok, belki o zaman daha çok bakabilseydim martılara, gözümde bir şekli kalırdı. Parklar vardı eskiden, sen iyi değerlendirdin ama; keşke bugünki çocuklara da getirebilseydik o zamanlardan: kaykayları, salıncakları… O zaman derlerdi sene 2060… Hiçbir şey kalmayacak dünyada çocuklar için diye. İnanmamıştım biliyor musun benim sevgili 19 yaşım? Keşke inansaydım zalimlerin bu zamanlarda da var olacağına… İnan bilseydim birkaç salıncak saklardım evimde. Çocukları evime alır sallardım şimdi, oysa bugünlere bolbol para biriktirdim. Araba falan aldım. Ama işime yaramıyor biliyormusun hiçbiri… Hukukçu olmak marifet sanardım, senin yaşlarında mutlu olurdum bununla. Sonra baktımki o saygılı, sana değer veren insanların hiçbiri yok artık. İnanma onlara olur mu benim sevgili 19 yaşım. Sakın vazgeçme o sevdiğin kızdan. Bir tek o kaldı bak benim yanımda. Belki de hayalidir yanımdaki bilmiyorum. Eskiden cebir lafını hukuku tanımlarken kullanırdım. Şimdi hayatı tanımlarken. ”Hayat: cebir ile bitendir, istemesen de zorla biten…”

Sponsor Bağlantılar

Daha çok şey yazarım sana benim sevgili gençliğim. Çünkü o kadar çok şeyi ıskaladım ki hayatta. Hiç bitmeyecekmişçesine hırslıydım. Yine hırslandığım günlerin birinde, leyleklerin göç etmesini bile kaçırdım. Zaten bu aralar da pek uğramıyorlar bu taraflara. Ama yazmayayım artık… Biliyorum, dinlemeyeceksin beni, biliyorum yine pampiş olacaksınız, bir günde 5 bölüm dizi izleyeceksiniz, sizleri biranelerden toplayacaklar. İçip Leyla olduğunuzu sanacaksınız. Dua etmeyi unutacaksınız, aylarca belki. Birini mutlu etmediğiniz anların sayısını toplamaya gücünüz yetmeyecek. Bunların hepsi masal gibi gelecek ama; sonra aynı işte… Bunları uygulayamıyacaksın biliyorum; ama bari şunu unutma… Her canlı bir gün ölümü tadıyor. Ben bilmiyorum nasıldır tadı da tadıyor işte. Karına iyi bak, onu hiç üzme, daha çok git mezarlığa, unutma senin de ihtiyacın olacak buna… Bana da sakın kızma… Biliyorum sen bu satırların gerçek olduğunu anlatacaksın, gerçekten 70 olunca da…

Benim sevgili 19 yaşım, ne olur hayata ve insana dair hiç bir şeyi ıskalama…