Farkındalığımız dışında kılık değiştiren fiziksel özelliklerimizle, etkilerini dış dünyaya aktarana kadar varlığını bilmediğimiz biyolojik iç dünyamızla ve değişimler çerçevesinde ele aldığımız tüm doğasal gelişim ya da kısıtlamalarla iç içe yaşadığımız bir evrendeyiz.
Zaman kavramı çoğu zaman değişimlerle ilgili belirleyici rol oynadı, kimi dönemlerde her gün bir öncekinden farklı yaşandı. Yaşadığımız çevredeki değişmlerde yine zamanla oluştu. Beynimizin algılamadığı ya da günlük telaşlarımızın ört pas ettiği bu değişimler aslında hep bizim gözümüzün önünde oldu. Anneannemiz öldü, yiğenimiz doğdu, yeni bir iş bulduk, yeni bir araba aldık, okulu bitrdik, üniversiteli olduk… Sanki bunlar hep olmalıydı, sanki zaman denilen o düzen zaten böyle işlemeliydi. Hayatımızdaki bu farklılıklar üzerindeki etkimizi hep göz ardı ettiğimiz için çevremizdeki değişimler bizim için olası duruma geldi ve değişimlerin algılanmasındaki körlüğünde başlangıç noktası burası oldu. Olması hayatımızda bir değişiklik yaratan her şey zaten olmalıydı, bizim çabamız ve isteklerimiz üzreindeki uğraşımız sanki dünyevi bir telaştı ki zaten bunların hiç biri için çaba göstermesek bunlar zaten olacaklardı. Bu düşüncedeki basitlik hem bizim hayat anlamındaki huzurumuzun azalmasında rol oynadı, hem de değişimi zamanında görmemize engel teşkil etti.
Anlatmak istediğim şu ki : Dünyada geçirdiğimiz zaman içerisinde bir gün önceki bizin, bir gün sonraki bizden ne kadar farlı olduğunu, dün uyandığımız sabahın bugünkünden ne kadar faklı olduğunu ve yatacağımız her akşamında bir gün öncekinden ne kadar farlı olacağını görme yetimizi kaybettik. Belki hiçbir zaman bu özelliğe sahip olmadık. Belkide değişimler karşısındaki körlüğümüzde zamanla var olan özelliklerimizin değişmesine neden oldu…