Hepimizin ruhuna naksolmus Saman Sarısı adlı şiirinde şöyle seslenir Nazım Hikmet Sen mutluluğun resmini yapabilirmisin Abidin?. Abidin Dino ciddiye alıp acaba denemiş midir? Denediysede gerçekten çizebilmiş midir? Bu konuya kendimi direk müdahil sayarak bende bir mutluluk resmi çizmeye karar verdim. Tuval olarak hayatımı, boya olarak arzularımı, model olarak gerçeği, fırça olarak da hayallerimi kullanıyorum.
Gerçeklerden kopya ettiğim herşeyi, arzularımın el verdiği renklerde karıştırıp, hayallerimi bandırarak, hayatım üzerine resmetmeye çalışıyorum. Düşünüyorum, soğuk renklermi kullansam yoksa sıcak renkler mi? Arzularına gem vurmayan biri olarak hemen kararımı veriyorum; evet soğuk renkleri kullanmalıyım. Yaşanan düş kırıklıklarını, sahtelikleri, tükenişleri, sonsuz yalnızlıkları, hissiz dokunuşları, sıcak renklerle çizecek halim yok ya. Sonra düşünüyorum nasıl bir fırça kullansam? Gerçekleşemeyen hayallerimin geniş ve sonsuz oluşu aklıma geliyor ve yelpaze fırçada karar kılıyorum. Çizdikçe, kendi çizdiğim labirentler içinde kayboluyorum. Bir an durmayı düşünüyorum, kendimi o kadar kaptırmışımki bir daha bu tuvalde kendimi bulamama pahasına çizmeye devam ediyorum. O kadar sert fırça darbeleri vuruyorum ki; hayallerim sağa sola kaçışıyor, artık hiç hayalimin olmadiğını fark ediyorum. Ellerimin arzularımla kirlendiğini ve temizlemeye çalıştıkça daha çok kirlendiğimi fark ediyorum, anlıyorum ki tüm arzularım katran karası. Gördüğüm gerceği aynen mi çizmelimiyim yoksa eğip bükmeli miyim? Yoksa daha net görmek için, kirli arzularımla temizleyip olmayan hayallerimle mi parlatmalıyım?