Evden sabahın erken saatlerinde çıktım…
Her gün beni şarkılar eşliğinde evimin bahçe kapısından uğurlayan kuşlar yoktu…
Herhalde soğuk olduğu için görünmüyorlardı…
Bilmem belki de artık çok uzaktalardı…
O kuşlar yoktu…
Ama çok soğuk vardı…
Kar vardı…
Her yer bembeyazdı…
Evlerin üstü…
Arabaların üstü…
Ağaçların üstü…
Yerler ise kayak pisti gibiydi…
Kar yağıyordu…
Acaba kar, kirlerimizden arındırabilir miydi bizleri?
Zaten 5 yıla yakın bir süredir devam eden Hrant Dink Cinayeti Davasında da karar verildi.
Cinayetin perde arkası aralanamadı.
Cinayetin, birkaç gencin işi olduğuna hükmedildi.
Savcı ve hâkimden birbiriyle çelişen açıklamalar geldi. Hakim Rüstem Eryılmaz, karar için “Örgüt yok diyemem, delil yok” dedi. Savcı Hikmet Usta ise karşı çıktı: “Fazlasıyla delil var, örgüt var, hakim suç işledi”
Sanıklardan Yasin Hayal, “tasarlayarak adam öldürmeye azmettirmekten” ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. Mahkeme, Erhan Tuncel ve tüm sanıkların “Silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan beraatlarine karar verdi.
Gazeteci Hrant Dink, Ocak 2006’da öldürülmüştü…
Çünkü…
Ergenekon yapılanması devredeydi.
Çünkü…
Ordunun içerisinde AKP’yi devirmek için darbe planları yapılıyordu.
Çünkü…
Bu darbe planlarının hayata geçirilebilmesi için aynı 1990’lı yıllarda olduğu gibi faili meçhuller olmalıydı…
Ermeni bir gazeteci öldürülerek ülke karıştırılmalıydı…
Ordu ‘netekim’ ülkeye el koymalı, AKP ve cemaatin canına okumalıydı.
Zaten o günün medyası da buna alet olmaya çekinmemişti.
Şimdi o gazetelerin bazıları sırf AKP’ye çakmak için Dink kararını kullanıyorlar ve sanki cinayetin ardından birilerini o düşmanlığa ve cinayete körükleyen yayınları kendileri yapmamışlar gibi “Bu karar viçdanları sızlattı” türünden yayınlar yapıyorlar.
O yayın ve yazılarda imzası olanlar ise Hrant için, adalet için yapılan yürüyüşe katılıyorlar…
Hem de hiç utanmadan, sıkılmadan…
O cinayete davetiye çıkaran ırkçı yayınları kendileri yapmamışlar gibi…
Ergenekon örgütüne inanmayan ve/ veya bir şekilde inanmak istemeyenler bugün Dink kararını veren mahkemeye kızıyorlar “Nasıl örgüt bulamazsınız” diye. Hâlbuki biliyoruz ki örgüte bağlansaydı bu dava, aynı kişiler çıkıp “Oooo! Her şeyi Ergenekon Davasına bağlıyorlar, bu dava inandırıcılığını yitirmiştir” diyeceklerdi.
Bir yanda bembeyaz ve tertemiz kar…
Diğer yanda ise, bu beyazlıktan fersah fersah uzak olan ikiyüzlüler…
Acaba kar, bu kirliliklerimizden arındırır mı bizleri ve o ikiyüzlüleri?
Mart kedisi gibi hem tırmalayıp, hem kendiniz bağırıyorsunuz. Sütün kaymağı gibi üste çıkmaya çalışıyorsunuz. Tartışmayı kişisel boyuta zat-ı alileriniz taşıdılar.
B. li filan laflar da söylemeye başladınız ki, iyice bulaşık artığı dökülen çöp konteynırları gibi kokuşturmaya başladınız ortamı.
Yazdıklarınıza dikat etmiyor musunuz? Ne dediğiniz işte orada, yorum penceresinden bir ibret vesikası gibi bakıyor…
Söylediğiniz absürt lafları okuyamıyor, göremiyor musunuz? Nedir kardeşim sizin bu bilenmişliğiniz, kin ve öfkeniz? Kimsiniz siz, sahi siz kimsiniz? Gösteriniz şöyle bir endamınızı da alem bir görsün sizi, bir tanısın…
Tamam bu kadardır laflarım; artık sizlerle faydasız, boş lakırdılar yarışı içinde olmayacağım. Ne söylerseniz söyleyiniz, istediğiniz kadar ağzınızı bozabilrsiniz. Üslûb-i beyân aynıyla insandır. Hoşçakalınız.
Oo! Vala iki kelime bir şey yazmaya gelmiyor yavu! Hemen hakaretler filan havada uçuşuyor. “Deve kuşu gibi kafayı kuma gömek” bir deyimdir Kutlay. Burda bir üslupsuzluk yok. Ama asıl üslupsuzluk, senin bana iki yüzlü demen, diyebilmen. Yapma. Adam gibi yazacaksan yaz bir şeyler yazmayacaksan hemen işin b.kunu çıkaracaksan yazma, hakarete filan kalkışma. Şu ortam yine bozulmasın. İsteyen istediği kişinin ismini ağzına alabilir. Ona da mı karışacaksın? Sana ne? Oo isimlerin hepsi öldürüldü derin devlet tarafından. Ayrıca iki de bir “siz”, “biz” deyip durma, kişisel tartışmayı geneleştirme. Siz şehirlerde dilediğiniz gibi at koşturabilirsiniz. “Artık o şehirler de apartmanları da, sokakları da sizin, sizin olsun be kardeşim.” bu nasıl bir cümle ya? Ne demek bu? Konuyu yine bir yerinden uydurarak başka bir yere taşıdığının farkında mısın? Biz kimiz, siz kimsiniz? Dahası sen kimsin, kendini ne zanediyorsun? Ele defa yazdık buralar hepimize yeter diye anlamıyor musun? Sana tavsiyem şu medya borazanlarına daha az takıl. Zira aklını iyice bulandırmışlar. Biraz akılan olur mu? Bir de hakarete filan girmeden yazmayı dene. Belki yanlışlıkla da olsa yaparsın?
Zeka pırtılarınız ciden gözlerimi kamaştırdı Ahmet bey, bence doğru söylüyorsunuz sizin gibi ikiyüzlüleri hergün kentlerde görmektense köyde yaşamak çok daha iyi bence… Bak bunu hiç düşünmemiştim, teşekür ederim.
Siz şehirlerde dilediğiniz gibi at koşturabilirsiniz. Artık o şehirler de apartmanları da, sokakları da sizin, sizin olsun be kardeşim. Ahmet bey lütfen siz de şu sazınızı mümkünse bir akortlar mısınız?
Üslubunuza dikat ediniz ben deve kuşu filan değilim! Bir örgüt (Onun varlığı sübut bulmuş değil) ismi kulandığınız için onu eleştirdim ve size hukuka saygılı olmanızı hatırlatım. Dink’in ölümünde bir örgüt çalışması var ise çözülsün diyorum zaten ben. Mumcu’yu filan da ağzınıza almayınız. Gören de sizi çok hümanist filan sanabilir. Sizin gibi böyle kaba bir üslup kulanan birinden, hemde ölü değil yaşayan birine, yani bana kalp güzeliği sadır olamaz; eşyanın tabiatına aykırıdır bu.
Kardeşim bak, sen niye herşeye maydanoz olmaya kalkışıyorsun?
Gözlerim görüyor merak ediyorsan ve senin gibi hadini bilmezleri de ço iyi seçebiliyorum.
“Hani ya hani ya o kız nerde” diye güzel bir şarkı vardı. O aklıma geldi. Siz de, “Hani ya hani ya örgüt nerde” diyorsunuz. Örgütü çok aramayın olur mu? Zira o her yerde. Bir karikatür dergisinde görmüştüm. Adamın birisi soruyor “derin devlet nerde” diye. Karşısındaki “taşın altında” diyor. Diğeri “hangi taşın altında” dediğinde ise “hangi taşı kaldırırsan kaldır” diyor. Bu arada yerde onlarca taş var! Bir de “Bu ülkede Türk’üm demek, Türk örf ve ananesiyle yaşamak, Türk kültürüyle büyüyüp, çocuk yetiştirmek gitikçe zorlaşıyor ve hergün biraz daha bu algı somut bir hale geliyor” demişsiniz. Küçük bir örnek: Bu ülkede hergün sabah andımız okunmuyor mu, orada “Ne mutlu Türk’üm” denmiyor mu? Bir de, kültürden, örften, ananeden bahsediyorsanız eğer gidin büyşükşehirde yaşamayın o zaman. Çünkü büyükşehirlerde bu kültürden uzaklaşıldı biliyorsunuz. Zira apartmanlaşmalar, nüfus yoğunluğu vs. gibi nedenlerden dolayı insanlar birbirlerinden uzaklaştılar ve artık selam sabah vermez oldular. Hata yaşlılar her Ramazan ayında derler “Ah! Nerde o eski Ramazanlar” diye. Gidin bir köyde, kasabada yaşayın iyisi mi siz?!
sayın kutlayC*dostum böyle bir örgüt var mı diye soruyorsun? Örgüt var ama adı nedir o beli değil. Dink davasının hakimi de örgüt var ama delil yok dedi. Savcı hem örgüt hem de delil var dedi. Siz hala kafanızı kuma gömüş örgüt nerde diyorsunuz? Görme melekelerinizi kaybetmiş biri olmadığınıza göre gönül gözü kapanmış olayları süzemeyen birisiniz.
Dink olayı birliğimize sıkılmış bir kurşundur. Komplodur. Mumcu, Gafar Okan ve diğerleri gibi. Bu ülkede bir ondan bir bundan az adam öldürülmedi. 17 bin faili meçhul yaşanmadı diyemezsiniz. 19 kafatası mö’ye aitir diyemezsiniz.
Fransanın yaptığı alçaklıktır ama biz alçak olmamalıyız.
“Ergenekon Örgütü” diye bir örgütün varlığı kanıtlandı mı? varmıymış böyle bir örgüt, mahkeme kesin hükme bağlamış mı? Siz şu an itibariyle hukuka saygılı bir vatandaş olmaya davet ediyorum, böyle kesin bir kanat bildiremez, “İdia edilen örgüt” diyebilirsiniz ancak. (Mahkeme bildirisidir)
Dink olayının aydınlatılmasını Alah’a andolsun ki en az sizin kadar şahsım adına bende istiyorum. Cinayetin ardında bir örgüt var mıymış, yok muymuş, varsa hangi örgütmüş, tek tek açıklıkla günyüzüne çıkarılmasını şidetle arzu ve talep ediyorum. Bu olay gizemini korudukça “Şuyu vukundan betermiş” misali büyüyor ve yaygınlaşıyor; miletimiz töhmet altında bırakılıyor.
Hükümetin, yargının (Özel yetkili hem de!), istihbarat biriminin, TİB’in, sizlerin ve itifak etiğiniz bilumum muhteremlerin elini tutan mı var? Bu uğurda, hep birlikte elinizden gelen çabayı gösterin ve Alah aşkına artık bu işi çözün.
Evet bu ülkede Türk’üm demek, Türk örf ve ananesiyle yaşamak, Türk kültürüyle büyüyüp, çocuk yetiştirmek gitikçe zorlaşıyor ve hergün biraz daha bu algı somut bir hale geliyor.
Madem ki sizin için endişeye mahal birşey yok, ne mutlu size!
Erden Özkant yazısında öldürülen bir insana, mahkeme kararına, Ergenekon’a dikat çekmiş. Türkiye’de sadece Türk olmak değil insan olmak zor KutlayC. Ayrıca kendinizi bir kez gayrimüslimlerin, azınlıkların yerine koyun. Tanıdıklarınız varsa gidin bir konuşun. Bu ülkede halen olaylara,, sizin de baktığınız gibi bakılıyor yani olaylara önce ‘insan’ özne alınarak bakılmıyor. Önce ırka, dine, ideolojiye bakılıyor. Bu arada bugün Uğur Mumcu’nun ölüm yıldönümü. O da öldürüldü 19 yıl önce. Yani laik bir Türk de, Ermeni birisi de öldürülüyor, hedefe alınabiliyor. Dedim ya bu ülkede insan olmak, yaşamak zor. Vaktin filan daraldığı yok bu arada. Türklük de yerinde Cumhuriyet de. Çok fazla medyadaki borazanlara aldanmayın derim. Onlar, Erden Özkant’ın da bahsetiği gibi ikiyüzlülerdir zira.
Fransa Senatosu genel kurulu, 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni idialarının rededilmesinin suç sayılmasını öngören yasa teklifini 127 oyla kabul eti. (Ajanslar)
Yasa tasarısının kabul edilmesi, Paris’teki senato binası önünde toplanan binlerce Ermeni’yi sevince boğdu.
Fransa ve Ermenistan bayraklarıyla kutlama yapıldı.
Erivan’dan da bir açıklama geldi; Ermenistan Dışişleri Bakanı Edvard Nalbandyan:
“Sadece Ermeni- Fransız ilişkileri tarihine altın harflerle yazılacak bir gün değil, insan hakları tarihine geçecek bir gün” değerlendirmesinde bulundu. (Medya)
İşte dünya genelinde Ermeni soykırımı tasarılarını kabul eden ülkeler:
Kanada, Venezuela, Şili, Arjantin, Uruguay, İsveç, Almanya, Holanda, Belçika, Fransa, İtalya
Slovakya, Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi, Litvanya, Polonya, İsviçre, Rusya, Lübnan, Avrupa Parlementosu.
“3T” formülü bir sat gibi tıkırında ve arıza yapmadan çalışıyor.
Hem içeriden, hem dışarıdan yüklenilerek çember daraltılıyor.
Türkiye’de Türk olmak, Türk olduğunu söyleyerek yaşamak zorlaşıyor; dünyada Türk olarak yaşamaksa zaten zor.
Güçlü bir at aramaya başladım kendime, ortaysa bozkırına geçmek için vakit daralıyor.
Bu kadar üzülmenize gerek yok sanırım, herşey arzu etiğiniz istikamete gelişiyor; hadi tebesüm edin biraz, gülmek size yakışıyor üstadım:)
Hrant Dink’in öldürülmesi ile birliğimize kurşun sıkılmıştı. Şimdi de verilen karar ile ergenekon korunmaktadır. Poyrazköy ve Dink birleştirilmelidir.
Temeninize aynen katılıyorum. İnşalah beyaz karlar bizleri de arındırır.