Erden ÖZKANT

Yaklaşık 20 gün Hakkari’nin Şemdinli İlçesi’nde PKK ile ordu arasında şiddetli çatışmalar yaşandı.

Hükümetten de, TSK’dan da çatışmalara ilişkin resmi bir açıklama yapılmadı.
PKK’ya yakın internet sitelerinden ise, her gün “Bu kadar asker öldürüldü, şu kadar helikopter düşürüldü” şeklinde, propaganda niteliğinde abartılı haberler yapıldı bu süre içerisinde.

Sponsor Bağlantılar

Türkiye medyası her zamanki gibi gazetecilik görevini yerine getirmedi, “Bölgede ne oluyor” diye sormadı ve hala daha, sormuyor, susuyor.

Yani anlayacağınız, Suriye’de ne olup bittiğini biliyoruz ancak ülke topraklarımızda ne olup bittiğini, kaç kişinin öldüğünü bilmiyoruz.

Ama Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu biliyor fakat o da, “Söylemem” diyerek dalga geçiyor aynı dış politikada yaptığı gibi.

Doğrusu ya, Ramazan ayında bölgeden resmi açıklama gelmese de, kötü haberler geliyor gazetecilerin kulağına.

Gelen haberler iç açıcı değil.

Zira onlarca ölüm var.

Yani anlayacağınız, Ramazan ayında yine annelerin gözleri yaşlı.

Ve bu arada Şemdinli’ye odaklanmışken 5 ağustos pazar günü bölgeden, 4 ağustos gecesi Hakkari’nin Geçimli Köyü’ndeki Jandarma Karakolu ile Çukurca’da üç ayrı karakola PKK’lıların gerçekleştirdiği eş zamanlı saldırılarda 6 asker ve 2 köy korucusunun şehit olduğu, 14 PKK’lının öldürüldüğü, 15 civarında asker ve sivilin yaralandığı yönünde resmi bir açıklama geldi.

Haber bültenleri yine uzmanlarla doldu, taştı.

Gazeteler yine malum manşetlerle çıktı ertesi gün, vatandaşlar ve şehit askerlerin aileleri yine malum söylemleri dile getirdi, yine hamasi boş laflar edildi, yine siyasiler çıkıp “Üzgünüz, terörle mücadelede sonuna kadar gideceğiz” dedi.

Ve yine o bildik, istihbarat ve karakol zaafiyetleri ortaya çıktı.

Yine bildik, ordunun kendisine emanet edilen askerleri koruyamamasına şahit olduk.

Peki, ama bıkmadık mı artık yıllardır aynı şeyleri yaşamaktan?

PKK, sağlam olmayan, korunaksız karakollara saldırıyor; zenginlerin, bürokratların, komutanların, siyasilerin çocukları o bölgede askerlik yapmadıkları için maddi durumu iyi olmayan ailelerin çocukları ölüyor; komutanların o baskın anında nerede ne yaptıkları bilinmiyor; sonra da birileri çıkıp “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” diyerek halkı kandırıyor.

Yok ya!

Bir de, şehit aileleri “Başka oğlum var, onu da göndermeye hazırım, gerekirse ben de giderim” diyor sanki 30 yıllık sorun böyle çözülecekmiş gibi.

Maalesef, “İnsanlar ölürken, böyle vatan sağ olmasa da olur” denilemiyor. (Doğrusu ya, insan değerine önem verilmeyen bir ülkede bu sözleri duymak aslında çok da şaşırtıcı olmasa gerek.)

Bırakın artık bu boş lafları, Allah aşkına bir susun.

Görmüyor musunuz yıllardır aynı terane…

Peki ya sonuç: Binlerce ölüm, on binlerce yaralı, gözleri yaşlı anneler, babalar, eşler, sevgililer, akıl sağlığını kaybeden yüzlerce kişi ve trilyonlarca lira maddi zarar.

Kime ne yararı var?

Keşke saldırıların ardından yapılan saçma sapan konuşmalara harcanan enerji,  terör ve Kürt sorununu çözmek için harcansa biraz da.

Belki insanlar, birilerinin rant elde etmek için körüklediği boş bir savaş uğruna hayatlarını kaybetmezler, anneler ağlayıp durmazlar devletin kendi eliyle kurdurduğu ve beslediği PKK yüzünden.

Bu arada: Bazılarının AKP karşısında artık tek umut olarak PKK’ya bel bağlaması ne kadar da acınılası bir durum. Aynı şekilde, bir takım solcu ve liberallerin, hala daha PKK’ya sempatiyle bakmaları ve bir türlü, örgütü eleştirememeleri de…

Alın size büyük devlet, alın size büyük ordu!

Yukarıdaki yazdıklarıma ilaveten şu haberi okuyun: PKK’nın, Hakkari’deki karakol baskınlarında yaralanan İnegöllü Jandarma Komando Onbaşı Erhan Yakut, evine döndü. Oğlunu şehir girişinde karşılayan baba Cengiz Yakut, yaralı oğlunun otobüsle gönderilmesine tepki gösterdi.

Hakkari Devlet Hastanesindeki ilk müdahalesinin ardından Van Askeri Hastanesinde götürülerek tedavi altına alınan ve buradaki tedavisinin ardından geri birliğine dönen Erhan Yakut’a 20 gün moral izni verildi. Hakkari’den Van’a karayoluyla, Van’dan Ankara’ya ise havayoluyla gelen Erhan Yakut, başkentten otobüsle İnegöl’e gelmek için hareket etti. Askerin babası, oğlunun can güvenliksiz bir şekilde otobüsle evine gönderilmesine tepki gösterirken, askerin çatışma psikolojisinden kurtulamadığı gözlendi. Otobüsten iner inmez evladının boynuna sarılan baba Cengiz Yakut, tepkisini şöyle dile getirdi: “Vergi ödüyorum. Devlet benim verdiğim parayla gırtlağını doyuruyor. Ben böyle göndermedim askere çocuğumu. Psikolojisi gitmiş. Hani devlet? Ben Askeriyenin getireceğini bekliyordum. Arkadaşlarımdan bulduğum borç parayı oğluma gönderdim. Oğlumu Van’dan uçakla Ankara Etimesgut’a getirmişler. Oradan da otobüsle yollamışlar. Ben otobüsle geleceğini tahmin etmiyordum. Devletimiz illa bir şey yapacak diye bekliyordum. Ben çocuğumu evin önünde karşılayacaktım. Arkadaşının telefonundan arayarak yaralandığını söyledi. Beni arkadaşının telefonundan değil, beni komutanlarının araması gerekirdi. Benim tepkim, oğlumun otobüsle gönderilmesinedir. Devletim büyük, Yenişehir Havaalanına çocuğumu uçakla indirip evime getirebilirdi. Yaralı olan oğlum, Ankara’dan 5 saatlik otobüs yolculuğu sonucunda nasıl geldi? Sırtında yarası var, o koltuklarda nasıl geldi. Uzanıp da, rahat ederek gelmesi lazımdı. Ben çocuğumu askere sapasağlam gönderdim, yaralı bir şekilde geldi.”