Yazacaklarım Türk Milleti’ni ilgilendiren çok önemli  sorun hakkındadır. Bu sorunu herkes gündeme getiriyor. Fakat gündeme getirenlerin çoğu sorunu kendi amaçlarını duyurabilmek için araç olarak kullanıyorlar. Yani sorundan bahsedip sorunu çözeceklerini söylüyorlar. Daha sonra alacaklarını aldıktan sonra geri vites yapıyorlar.Neyse bizim derdimiz büyük insanları yöneten küçük insanlarla değil (Bu cümleyi yeni buldum. Nasıl olmuş? Tam bizim ülkeyi anlatmıyor mu?).  Bizim derdimiz; bizi içi boş insanlar haline getiren kapitalizmin en çok faydalandığı sorunu anlatmaktır. Hangi sorundan mı bahsediyorum? Tabii ki de doğduğunuzda ezandan sonra kulağınıza üflenen işsizlikten bahsediyorum.

Sponsor Bağlantılar

İşsizlik; çok basit bir sorun gibi görünmesine rağmen derine inildiğinde bu sorunun ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Efendim, doğumundan itibaren “işsizlik”  kelimesini defalarca duyan gençlerimiz  sağlıklı düşünceden yoksun büyüyor. Sağlıklı düşünceden yoksul, karamsar bir genç evladımız ne yapar?

a-) İdealleri uğruna işsizliğe göğüs gerer. “Az kazansam da sevdiğim işi yapacağım.” der.

b-) Toplumun karamsarlık yaratan sözlerini dinlemez. Her zaman umutlu olur.

C-) Kulağına üflenen işsizlik sorununun köküne inmeye çalışır. Sorunun sebeplerini araştırır. Projeler hazırlayarak sorunun çözümü için mücadele eder.

d-) İşsizlik sorunundan kurtulmak için –ailesinden aldığı direktiflerle- siyasi bir çizgi belirler ve bu çizgiye uygun yaşamaya başlar. Eğitim hayatında kendi düşüncesi olmaz, ona yüksek not veren öğretmenlerinin düşüncesi olur. İş hayatına atılınca siyasi çizgisini koruma yoluna gider. Kim baskınsa ondan taraf olur. Milliyetçi baskı varsa Türkçü, solcu baskı varsa Sosyalist, dini bir baskı varsa hemen sarıklı oluverir. Kardeşimiz yurt dışına açılırsa siyasi çizgisi Türkiye’dekiyle paralellik gösterir. Patronu iyi bir Hristiyan ise kardeşimizde Hristiyan olur. Yani Müslüman görünce camiye Hristiyan görünce Kiliseye doğru koşar.

e-) Hiçbiri

Siz sorunun cevabını düşünürken ben de yazıma devam edeyim. İşsizliğin bunalıma sürüklediği gençler ne kendilerini ne de fikirlerini ortaya koyabiliyorlar. (Artık kimsen öğrendiyseler) Siyasetin alasını yapıyorlar, dik durmak yerine yanar-döner meyve olmayı tercih ediyorlar. Nice genç beyin bu yolda kendini şaşırıyor. İş bulabilmek için her kılığa giriyor, hem kendini komik duruma düşürüyor hem de değerini aşağıya çekiyor. “Başarı” etiketi vurulan, -aslında toplumu benliğinden koparmak, siyasi düşünceden uzaklaştırmak için yıldırma çabaları-  saçmalıkları tartışmadan kabul ediyor ve dünya üzerinde sürdürülen oyunların bir aleti olduklarının farkına varmıyorlar. Durumun bilincinde olanlarda zaten aç kalıyor.

Birisi kendini kurtarmak için benliğini satan insanımıza  “Benliğini satıyorsun da karşılığında ne alacaksın?” sorusunu sormalıdır.  2000 TL + SSK+ YOL+ YEMEK karşılığında kendimizi satmamız ne kadar doğrudur?

İtiraflar:

Çocukluğumdan beri beden işçiliğine merakım var. Onların mücadeleleri, emek uğruna döktükleri ter ve onurlu yaşamlarını koruma çabaları her daim beni büyülemiştir.

Şu kariyeri için kendini satan, kariyer basamaklarında yükseldikçe etik değerlerden uzaklaşan ve bu yaptıklarını profesyonel yaftası altına gizleyen insanlardan tiksiniyorum.