Kadın cinayetlerinde son zamanlarda büyük bir artışın yaşandığı ülkemizde bir grup kadın, 2 Mart’ta TBMM Dikmen Kapısı önünde kadın cinayetlerini protesto ederek Meclis’in cinayetlere karşı harekete geçmesini istedi. CHP de Meclis Araştırması istedi. Cinayetlerin sebepleri üzerinde gerçekten bir oturup düşünmek gerekiyor.Ülkemizde niçin cinayetlerde, tecavüzlerde, tacizlerde, lise ve üniversitelerdeki kavgalarda bir artış görülüyor? Hadi bir grup medya organı ülkemizde meydana gelen her olayı “Provokasyon”, “Ergenekon’un oyunu” şeklinde değerlendirerek olayların sosyolojik ve psikolojik yönlerini görmezden geliyor. Peki, ama işlenen kadın cinayetleri de mi “provokasyon” veya “Ergenekon’un oyunu”? Meydana gelen olaylarda insanlardaki “empati kuramama”, kendisinden olmayanı “düşman belleme” gibi etkenler ne olacak? Maalesef her olayı “provokasyon” şeklinde değerlendirmeye devam ettiğimiz, olayların içinde yer alan kişilerin sosyolojik ve psikolojik analizlerini yapmadığımız müddetçe hem işlenen kadın cinayetleri hem de diğer küçük ve büyük olaylar, suçlar ülkemizde görülmeye, bizler de 8 Mart Dünya Kadınlar günü dolayısıyla böyle yazılar yazmaya ve okumaya devam edeceğiz.

Sponsor Bağlantılar

Gazetecilere Tutuklama

Medyada tam kadın cinayetleri ile ilgili haberlerin ve yazıların sayısı artmaya başlamıştı ki 3 Mart Cuma günü aralarında Dünya Basın Özgürlüğü Kahramanı seçilen, “Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları” adlı kitabın da yazarı olan Milliyet gazetesi muhabiri ve Posta gazetesi yazarı gazeteci Nedim Şener, Nokta Dergisi’nde Darbe Günlüklerini yayınlayan gazeteci Ahmet Şık ile Prof. Dr. Yalçın Küçük’ün de bulunduğu 10 kişi Ergenekon Davası’nın 18. dalgasında gözaltına alındılar. Ertesi gün ise 3- 4 tane gazete hariç tüm gazeteler bu gözaltıları eleştiren manşetlerle çıktılar. Ergenekon Davasına büyük destek veren Taraf gazetesi bile “Ergenekon Bu Mu?” sürmanşetiyle çıktı ve haberi iç sayfalarda “Bu dalga şık olmadı” başlığıyla verdi. Şimdiye kadar Ergenekon Davasına büyük destek veren bazı yazarlar da bu operasyonu şöyle eleştirdiler:

Zaman gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan: “Eğer bu gazetecilerin gerçekten de darbe girişimi ve onun uzantıları ile bağlantılı olduğu bir an önce ortaya çıkmazsa, bu operasyonun manevi yükü muhafazakâr demokrat kitlenin üzerinde kalabilir.”

Taraf gazetesi yazarı Ahmet Altan: “Eğer kanıtlar ortaya konmazsa hükümetin, cemaatin ve polisin kendilerine muhalif olarak gördükleri insanları Ergenekon üyeliğini bahane ederek susturduğu iddiası fevkalade inandırıcı bir hale gelecektir.”

Zaman gazetesi yazarı Loost Lagendijk: “Bu tutuklamaların, sürekli Ergenekon diye bir şey olmadığını ve davanın hükümet tarafından muhalifleri susturmak için kullanıldığını iddia edenlerin değirmenine su taşıyacağına hiç kuşku yok. Ergenekon davasının mevcut savunucularının göz önünde güvenilirliğini kaybetmesini önlemenin tek yolu, soruşturmanın ölçeğini iddia edilen şebekenin en dış çeperine yayıp, Veli Küçük gibileriyle komploculuk yaptığına kimsenin inanmadığı Şık ve Şener gibi insanları işin içine katmak gibi büyük bir riske girmekten vazgeçmektir. Rayından çıkan ve bir yıldırma kampanyasına dönüşen dürüst ve temiz bir macera olarak tarihe gömülecek. Türkiye’nin geçmişinin karanlık taraflarıyla yüzleşmek yönünde altın bir fırsat da kaçırılmış olacak.”

Birçok demokrat yazar, bu operasyonun Ergenekon Davası muhaliflerinin ekmeğine yağ süreceğini ve dava bir an önce tamamlanmayıp tutuklu sanıklar cezaevinde kalmaya devam ettikleri müddetçe de Ergenekon Davası muhaliflerinin sayısının artacağını söylüyorlar. Aslında güçlü bir kamuoyu desteği bulunan Ergenekon Davası muhaliflerinin olduğu, bu dalganın ardından “Ergenekon Davası, iktidar ve cemaat elbirliğiyle muhalifleri susturma çabasının örneğidir” diyerek Ergenekon davasını “fasa fiso” olarak nitelendirenlerin “Bakın biz diyorduk da inanmıyordunuz?” demeye başlamaları ve böylece argümanlarını güçlendirmeleri göz önünde bulundurulursa; gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener ile Prof. Dr. Yalçın Küçük’ün da aralarında bulunduğu 7 kişinin İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanmaları sonrasında daha da artan tepkilere yönelik “Gözaltıların gazetecilikle ilgisi yok. Açıklanamayacak deliller var.” açıklaması yapan Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’ün işinin oldukça zor olduğu görülüyor.

Erden ÖZKANT