Ömrüm boyunca hiçbir siyasi partiye sempati duymadım, düşüncelerimin hep siyaset üstü olduğuna ve bana hitap eden bir siyasi parti bulunmadığına inandım. Sanırım dünya görüşüm gerçeklerle pek örtüşmüyordu ve bu nedenle bize öğretildiği gibi bir vatandaşlık görevi olan oy kullanma görevini hiçbir zaman yerine getirmedim.
Bu kişisel görüşlerim belki bir çoğunuzu ilgilendirmiyor, bunlardan söz etmemi anlamsız buluyorsunuz. Bunları anlatmamın tek nedeni de aslında bu konuda bir çoğunuz gibi sabit bir fikrimin olmayışına, bir taraf olmayışıma ve tamamen sanatın üstünlüğüne inanan bir insan olarak samimiyetime inanmanızı istiyor olmam.
İnanmalısınız çünkü ben yaşadığım yer itibariyle sizden şanslıyım. Sahip olduğum bu ayrıcalıktan haberdar olmanızı istiyorum, sizlerde aynı keyfi yaşayabilin istiyorum. Zira sanatın olduğu yerde olumsuz, kötü hiçbir şey barınamaz, sizlerde kirlerinizden arınabilin istiyorum.
Bir zamanlar bu semtte tek bir tiyatro salonu vardı ve o salonda da tiyatro yerine evlenecek çiftlerin nikahları kıyılırdı. Tiyatro izleyebilmek için semtin dışına, yaşadığınız yerin çok uzağına gitmeniz ve medeniyete inmeniz gerekirdi. Tiyatro sadece kalabalık ve gelişmiş semtlerin insanlarının tüketebileceği lüks bir ayrıcalıktı.
Beni tanıyanlar bilir, biraz aksi, kafasını eğmeden dimdik yürümekten hiç taviz vermemiş, inandıklarından hiç vazgeçmemiş bir adamım. Yaptığım tiyatro oyunları ve yazdıklarım hiç tanımayan insanlara da hakkımda önemli fikirler verebilecek açıklıktadır. Bu nedenle de bu makalede söyleyeceklerimi bir yalakalık yada siyasi malzeme olarak değerlendirmeyeceğinize inanıyorum.
Bu yazının benim için iki önemli nedeni var; Bunlardan ilki tanık olduğum bu güzel durumu sizlerle paylaşmak ve bir çoğunuz için çok uzak gibi görünebilecek gerçeğe sizlerinde sahip olabileceğini hatırlatmak. Yazımın başında da belirttiğim gibi bu ülkede gerçekten iyi şeylerde oluyor. Bir çok umutsuz ve karamsar insanın yaşadığı bu ülkede insanlarımızın böyle hoş haberler de duymaya ihtiyacı var çünkü. Bu bir örnek olmalı insanlara, hem sade vatandaşlara hem de bizi yönetmeye aday siyasetçilere örnek olmalı. Vatandaşlar yapılabilmiş, başarılabilmiş bu güzelliği yöneticilerinden istemeyi bilmeli mesela, isterken sizde yapın siz de başarın diyebilmeli. Siyasetçilerde böyle önemli adımların insanları nasıl mutlu ettiğini, nasıl geliştirdiğini görmeli daha iyilerini başarabilmek için kendi yarışlarını başlatabilmeli.
Sözünü ettiğim yer bir zamanlar İstanbul’un kırsalı, varoş semti diye adlandırılan İstanbul’un, Ümraniye’si. Evet, evet şaşırmayın belki bir çoğunuzun aklında hala varoş bir semt olarak yer işgal eden Ümraniye’de bugün tam 12 tane Tiyatro salonu var. Belediyenin bünyesinde bulunan 12 tiyatro salonu var ve bunların dışında da 1 şehir tiyatrosu ve yine İBŞB. Ne ait dev bir tiyatro salonu daha. İşte bu bir Türkiye mucizesidir bence.
Evet, bu yazının iki önemli nedeni var demiştim benim için ve ikincisi de bana bu keyfi, bu mutluluğu yaşattığı için belediye başkanı “Hasan Can’a” teşekkür etmek. Hangi siyasi partinin belediye başkanı olursan ol, hangi dünya görüşüne sahip olursan ol, sağ ol Hasan başkan, var ol. Bu bir başarıdır ve bir tiyatro oyuncusu olarak seyircimiz nasıl bir samimiyetle bizi alkışlıyorsa aynı samimiyetle bende seni alkışlıyorum. “Bir siyasetçinin beni böyle mutlu edeceğini 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi”
Bundan çok uzun yıllar önce ilk okul yıllarımda Rusya ve Rusya’daki köylülerin evlerinde bile piyano olduğuna dair örnekler verilir, yaşadığım ülkede ne kadar geri kalmış bir hayat sürdüğüme inanmama neden olurdu büyüklerim. Şimdi neredeyse her insanına bir tiyatro koltuğu düşen yaştayım. Ben büyüdüm ve değişti Dünya, başka yerlerde de başka insanlara da söylensin, anlatılsın istiyorum. Her vatandaşına bir tiyatro koltuğu düşen yerde yaşıyorum.