Mainz, 06.09.2011
 
– Varlıĝım Türk Varlıĝına Armaĝan Olsun.
– Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye.
– Her Türk Asker Doĝar.
– Ordu-Millet El-Ele
– Ordu Bizim Gözbebeĝimiz.
Yukarıda en şöhretlilerinden misaller verdiĝimiz bu hamaset dolu içi boş sloganların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yetişen hemen her insana „Milli Öĝütüm“ sistemi maharetiyle yedirildiĝi inkar edilemez bir gerçektir. Son 10 yıldan bu yana siyasi kadroların bütün gayret ve samimiyetlerine raĝmen „Demokratikleşme“ çabalarının aĝır-aksak yürümesinin temel sebebi insanımızın ta genlerine kadar işlemiş olan bu „Militer“ öĝretinin kapsama alanından yeterince çıkamamış olmasıdır.

Sponsor Bağlantılar

Bu ülkede zamanında devlet otoritesinin bir “Sera Bitkisi” özeniyle yetiştirip ortaya saldıĝı bir avuç tuzu-kuru mutlu azınlıĝın askeri vesayeti yedeĝine alarak daha bir beslenerek „Militer“ kesilmesi gayet anlaşılabilir bir durumdur. Savunma sanayiinde çalışmakta olanların neden hep general mahdume/ mahdumlarından oluştuĝundan bahsetmiyorum. Yahut adına „OYAK“ denen ve gerçekte de milletimizi oymakta olan devasa imtiyazlı holdingi de sorgulamak niyetinde deĝilim. Zira bunlar esas meselenin yanında incir çekirdeĝi hükmündedir.

Fakat bu ülkenin kahir ekseriyetini oluşturan müslüman çoĝunluĝun bir türlü militarizmle arasına yeteri kadar mesafe koyamaması beni endişelendiriyor. Siyasetçisinden aydınına hemen herkes mesela emniyetle ilgili bir eleştiri getireceĝi zaman söylenmedik laf bırakmıyor dahası hemen açıĝa almalar ve dava açmalar sür-git devam ediyor. Ancak ordu ile ilgili bir eleştiri yapılacaĝı(yapılabilirse eĝer) zaman kılı-kırk yararak ve önce yukarıdaki sloganlardan bir yada bir-kaçını zikrederek konuşmaya başlanması adeta bir kural, askeri terminoloji ile söylersek deĝiştirilmesi teklif dahi edilemez bir „Teamül“ haline getirilmiştir.

Son zamanlarda internet sitelerine ses kayıtları düşen ordunun eski baş sorumlusu ilgili ses kaydının kendisine ait olduĝunu ve söylemlerinin arkasında olduĝunu söylemesine raĝmen kendisine yönelik en aĝır eleştiri: „Büyük Talihsizlik…

İçine düşürüldüĝümüz şu hale bakarmısınız. Bu nasıl bir idrak, bu nasıl bir anlayış, bu nasıl bir demokrasi, bu nasıl bir zihin. Şimdilerde Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı sayın Hüseyin Çelik tarafından ortaya atılan 15 maddelik askeri vesayeti geriletme adına hazırlanmış olan reform paketi muhteşem bir „Manifesto“ olarak ileri sürülüyor. Halbuki bu adımlar sadece olması gerekenlerden ibaret ve hatta yeterli bile deĝil. Düşünün bir kere hangi demokratik ülkenin meclisini asker korumaktadır. Yahut hangi mecliste askeri bürokratlar meclis localarında üniformaları ile boy gösterir ve milletin vekillerine yukarıdan aşaĝıya bakarlar.

Hele hele bu 15 maddelik düzenlemenin 2023 vadesi ile özdeşleştirilmeye çalışılması hiç kabul edilemez. Bu maddelerin bir çoĝu yayınlanacak bir Başbakanlık Genelgesi ile halledilebilecekken bunları 12 yıl vadeye yaymanın anlaşılabilir bir tarafı yoktur.

Son zamanlarda yapılan bazı sembolik adımları bir hatırlayalım:

27 nisan bildirisinin web sitesinden kaldırılması.

YAŞ toplantılarında Başbakanın toplantıyı tek başına yönetmesi.

Milli Güvenlik Kurulunda karışık düzen oturuma geçilmesi 30 Aĝustos bayramında tebrikleri „Başkomutan“ sıfatıyla Cumhurbaşkanının kabul etmesi.

Bütün bunlar „Normalleşme“ belirtileri. Ancak toplum olarak anormalite o kadar özümsenmiş ki böylesi sembolik uygulamalar bile bayram havasında sunulabiliniyor. Çıkarlarının zedeleneceĝinden gayet endişeli olan bir grup mutlu azınlık felaket senaryoları çizerken büyük çoĝunluk da herşey yoluna girdi diye adeta bayram yapıyor.

Asker konusunda bu kadar hassas olan bu toplumun adına “İslamcı” denen aydınları da kendilerini “Militarizm” hastalıĝından malesef kurtaramıyorlar. Neymiş efendim, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları Cumhurbaşkanı ile beraber namaza iştirak ederlerse… Ne olacak yani… Bu mu bütün mesele. Ordunun üst düzey generalleri namaz kılarlarsa terör konusu çözüme mi kavuşacak. Bu bakış doĝru bir bakış deĝil. İnsan bunu arzu edebilir belki ama böyle sunulursa doĝru olmaz. Bir Genelkurmay Başkanı yahut kuvvet komutanları namaz kılsalar ama yine de darbecilikle iştigal etseler, kendi işlerini yapmak yerine hükumet işlerine burunlarını soksalar namaz kılıyorlar diye eyvallah mı diyeceĝiz. Alnı secde gören komutan istemek yerine adil, insaf sahibi ve işini en iyi yapan komutan istemek daha doĝru bir yoldur. Nitekim toplumumuzda namaz kıldıĝı halde namazı seccadeden öteye taşıyamayan mebzul miktarda insanımız var. Hele hele faşizan görüşleri din kılıfında pazarlamaya çalışmak bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Bir komutanın alnı secde görürse (Ki görenler de mutlaka vardır) secdenin yıldızı artmaz. Belki o komutanın başı göĝe erer. Ama bu bizim meselemiz deĝildir. Dayatmaları laikler çok yaptı şimdi biraz da biz nasiplenelim türü yaklaşımlar Allahın ve onun gönderdiĝi sahih dinin asla geçit vermiyeceĝi dar ve baĝnaz anlayışlardır.

Alnı secde gören komutan görmeyi arzu edenler öncelikle kendi yaptıkları secdenin kalplerine kadar inip inmediĝini adamakıllı bir sorgulasınlar. Allah katında general secdesi ile çoban secdesi arasında bir fark yoktur. Alınla yapılan secde ile kalple yapılan secde arasında ise „Sera ile Süreyya“ kadar fark vardır.

Bu yüzden bu tartışmalar sade suya tirit kabilinden boş işlerdir. Zira sahih Din insandan „Adam“ olmaktan başka bir şey istemez. Adam olmanın yolu ise „Adem“ olduĝunu hatırlayarak Ademin nasıl „Adam“ olduĝunu doĝru okumaktan geçer. Adam olabilenler ise her iki tarafta da mutluluĝu yakalayacaklardır. Bize de nasib eyle ey Rabbimiz!!! Amin.

Gerçek bir müslüman sonu „İzm“ ile biten her tür ideolojiyi kesin olarak reddetmek zorundadır.

– Varlıĝım beni var edenin varlıĝına armaĝan olmalıdır.
– Her Türk asker doĝmak zorunda deĝildir.
– Millet sadece ordusu ile deĝil bütün kurumları ile el-ele olmak zorundadır.
– Sadece ordu deĝil bütün kurumları milletin gözbebeĝi durumundadır.
– Güçlü Türkiyenin güçlü de ordusu olur.

Kısaca Milletimiz haricinde hiçkimse yada hiç bir kurum “İmtiyazlı” olarak Kabul edilemez.

Baki Selam ve Saygılarımla.

Ömer Erdem
Mainz/Almanya