Osmanlılar, kitap ve gazete basımında olduğu gibi, dergi yayını alanında da Avrupa’yı oldukça geriden takip etmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ilk dergi, 1849 yılında yayımlanmaya başlayan Vakayi-i Tıbbiye’dir. Tıbbi konuları bünyesinde barındıran bu derginin çıkarılması için, o dönemde Hekimbaşı olan Abdülhak Mollâ, bir gerekçe ile Babıali’ye müracaat etmiştir. “Memleketteki önemli işlerin yoluna girdiği sırada, tıbba ilişkin konularında düzenli bir şekilde ilerlemesinin Tıbbiye’deki hocaların eğitim ve öğretim yönlerine bağlı olduğunu” belirttikten sonra, özellikle Paris ve Londra’da bilimsel alanlarda ortaya çıkan yeniliklerin tıp bilimine önemli katkılarda bulunduğunu ifade etmiştir. 600 civarında abonesi olan dergi, yayın hayatını üç yıl sürdürebilmiştir[1].

Sponsor Bağlantılar

1862’de ikinci dergi olan Mecmua-i Fünun yayınlanmaya başlamıştır. Dergi “Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye” tarafından çıkarılmıştır. Ahmet Vefik Paşa, Edhem Pertev Paşa, Mehmet Cemil Paşa, Kadri Paşa, Halil Bey, Rıfat Bey, İngiliz Sait Paşa, Hekimbaşı Salih Efendi, Aleksandr Karatodori Efendi, Sakızlı Ohannes Efendi, Tarihçi Hayrullah Efendi gibi devrin önemli simaları bu derginin yazar kadrosunda yer almışlardır. İlk iki yıl düzenli çıkan dergi, üçüncü yılında İstanbul’daki kolera salgını yüzünden önce aralıklarla yayınlanır, daha sonra ise yayını tamamen durdurulur. 15 yıl geçtikten sonra 1883’te tekrar Münif Paşa tarafından yayınlanmaya başlayan Mecmua-i Fünun ilk sayısındaki “Bir Yıldız Böceği İle Bir Yolcu” başlıklı makaleyi yayımlamıştır. “Yıldız” kelimesi Abdülhamid’le özdeşleştiğinden ötürü, o dönemde yasaklı kelimeler listesinde yer almaktaydı. Bu konu yüzünden sorguya çekilen Münif Paşa “Bunda kasıt aramak alıklıktır” der ve kalkar. Türk kültür tarihinde önemli bir yeri olan derginin kapatılma sebebi de budur[2].

 

1849-1871 yılları arasında çıkan dergiler genellikle seçkinler tarafından yayınlanmış ve yine aynı kesime hitap etmiştir. 1872 yılında ise Ahmet Mithat Efendi’nin yayınlanmaya başladığı Dağarcık ile bu durum değişerek alışılagelen yapı bir nebze de olsa kırılmıştır. Dağarcık kolay okunan yazıları, vakit geçirtmeye olanak tanıyan konuları ile kısa zamanda geniş bir kitlenin beğenisini kazanmış, aranan bir dergi haline gelmiştir. “Duvardan Bir Seda” adlı bir makale yayınlayan Ahmet Mithat, Basiret’te çıkan imzasız bir yazıda İslam aleyhinde yayın yapmakla suçlandı. Ahmet Mithat Basiret’e gönderdiği cevabî yazıda bunu reddettiyse de Bab-ı Meşihat tarafından suçlu bulunarak Rodos’a sürüldü[3].

 

Osmanlı kadın dergileri incelendiğinde, bu dergilerin toplumun çok çeşitli katmanlarında yaşamlarını sürdürmekte olan bütün Osmanlı kadınlarına seslenmek gibi bir genel eğilim taşıdıkları gözlenmektedir. 1869-1927 yılları arasında eski harflerle yayınlanmış olan 38 kadın dergisinin her biri, o dönemin kendisine özgü deyimiyle “bila-tefrik-i cins ve mezhep”, bütün Osmanlı kadınlarına hitap ettiği iddiasını taşır. Ancak buna rağmen, Osmanlı uyruğu olan gayrimüslim bir kadın yazarın imzasıyla yayınlanmış yazılara pek rastlanmaz. Aynı şekilde, dergi sayfalarında Müslüman kadın yazarlar dönem dönem alevlenen “tesettür” ve “milli kıyafet” tartışmalarına karşılık örneğin, “sonbahar şapka modelleri” gibi yalnızca gayrimüslim Osmanlı uyruklarına mensup kadınlara yönelik olarak hazırlanmış tek bir yazıya bile rastlamak mümkün değildir[4].

 

Osmanlı kadın dergilerinde yazıları yayınlanan eğitimli Müslüman Osmanlı kadın yazarların, kadın okuyucularına hitaben kaleme aldıkları ve onlara diğer kadın gruplarını anlattıkları “biz ve onlar” şeklinde özetlenebilen bu yazılar, bu yazarların çeşitli sınıfsal kökenlerden gelen kadınları hiçbir şekilde kendilerine denk ya da eşit statüde görmediklerinin göstergesidir[5].



[1]Bülent VARLIK; “Tanzimat ve Meşrutiyet Dergileri”, T.C.T.A., İletişim Yayınları, İstanbul 1985, s.112.

[2] Dündar AKÜNAL; “İlk Türk Dergisi: Mecmua-i Fünun”, T.C.T.A., İletişim Yayınları, İstanbul 1985, s.117.

[3] İlhan YERLİKAYA; Basiret Gazetesi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat fakültesi Yay., Van 1994, s.69

[4] Yavuz Selim KARAKIŞLA; “Kadın Dergilerinde (1869-1927) Osmanlı Hanımları ve Hizmetçi Kadınlar”, Toplumsal Tarih, Mart 1999, S.63, s.15. Karakışla’nın bu makalesinde konu ile ilgili olmayan ancak terminolojik olarak düzeltilmesi gereken bir hata vardır ki, Osmanlı İmparatorluğu’nde yaşayan gayrimüslimler için sürekli “azınlık” teriminin kullanılmasıdır. Bu terimin Osmanlı uyruğu olan Gayrimüslim halk için kullanılmasını sakıncalı bulmaktayız. Çünkü Osmanlı Hukukunda “azınlık” terimi yer almamaktadır. Bu yüzden de yazarın makalesinden yapılan alıntılarda azınlık teriminin geçtiği kelimeleri aynen almak yerine doğru şekliyle kullanmayı uygun buldum. (M.Demireğer)

[5] KARAKIŞLA; “Kadın Dergilerinde (1869-1927) Osmanlı Hanımları ve Hizmetçi Kadınlar”,s.22.