O zamanlar ordunun başında Enver Paşa bulunmaktadır. Olası her türlü olumsuz durumlardan Enver Paşa sorumludur, bu belki de bildiğimiz bir durumdur.
Bu olayı eleştirisel bir dille ifade ederken iki noktaya değinmeye çalışacağım ki bilindiği gibi tarih objektif olmayı gerektirir. Fakat bu olay hakkında araştırma yaptığımda kimi tarihçilerin Enver Paşa düşmanı kimi tarihçilerin ise Enver Paşa hayranı olduğunu görmüş bulunmaktayım. Nasıl ki;
Enver Paşa gibi Mustafa Kemal Atatürk de dahil cumhuriyeti kuranların büyük çoğunluğu İttihat ve Terakki partisinin ileri gelenlerindendir.Bunu neden söyledim;Enver Paşayı suçlamalarındaki bir asıl neden de İttihat ve Terakki partisinden dolayı olmasıdır.Sakin sözlerim burada yanlış anlaşılmasın amacım burada Enver Paşayı savunup Mustafa kemal Atatürk’ü yok saymak değil olamazda…
Bir hadiseyle daha ele alacak olursak olayı eğer Sarıkamış’ta da Çanakkale deki gibi iki yüz bin kayıp verseydik durum ne olurdu. Belki orada da zafer kazanılır ve bu zaferin kazanılmasını sağlayan Enver Paşayı yere göğe sığdırılmazdı. Ya da iki yüz bin insan kaybı verdiğimiz Çanakkale Savaşlarında başarısız olunsaydı acaba Mustafa Kemal Paşaya neler edilmezdi.Ya Milli Mücadele başarısızlıkla sonuçlansaydı; kendisini vatan haini ilan eder ve Çanakkale de Ben sizlere savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum! şeklinde vermiş olduğu emirleri delil göstererek 200.000 kişinin telef edilmesine sebebiyet vermekten suçlu bulur ve belki de idam edilirdi! Dolayısıyla hadiseleri sebepleriyle ve sonuçlarıyla iyi incelemek ve ona göre hüküm vermek gerekmektedir. Her şeyden önce yansız ve dürüst olmak lazımdır.
Bakın gelin yine Enver Paşa cephesine dönelim. Enver Paşanın hayatının en ilginç yanlarından biriside hiç şüphesiz onun Türkistan da yürütmüş olduğu hürriyet mücadelesidir. Bu mücadele, tamamen serdengeçtice ve belki de tamamen tarihe bir kahramanlık destanı bırakmak istercesine yapılmıştır. Çünkü soyunmuş olduğu mücadele, onun bir başına altından kalkamayacağı kadar büyük bir mücadele idi ve etrafında ne bir mücadele gücü vardı ne de görüş birliği. Her grup kendi başına Ruslara karşı mücadele ediyordu. Enver Paşa ise her ne kadar. Buralar benim ata yurdum dese de gerçekte Türkistan da bir yabancı idi ve etrafında ancak bir avuç Türk Serdengeçtisi vardı.
Enver Paşanın, Türkistan millî mücadelesinde aktif olarak savaş meydanlarında boy göstermesi, Türkistan tarihinde de Türk dünyasında da eşine rastlanmayan büyük bir hadisedir. Türkistan milli mücadelesine yeni ufuklar ve yeni ümitler kazandıran Enver Paşa, Türk liderleri için büyük meşale olmuştur. Başka bir Türk ülkesinde doğmuş, Osmanlı Devleti ordularının başkumandanı ve nihayet Osmanlı Devletinin savunma bakanı olmuş bir şahsiyetin, askeri yönden bir mağlubiyete düşmüş olsa da, Türkistanda yaptığı faaliyetten dolayı gurur duyması, takdire şayandır.
Askeri yönden bir mağlubiyet demişken gelin o günün şartlarına göz atalım;
1. Yeterli bilgi birikimi ve askerlik tecrübesi olmayan küçük rütbeli subayların büyük askeri birliklere kumanda etmek zorunda bırakılması.
2. Askerlerin eğitimsizliği ve savaşma isteklerinin olmaması.
3. Özellikle bölge insanlarından oluşan askerlerin, bazen alay ve tümen seviyesinde olmak üzere düşmanla savaşmayarak cepheden firar etmeleri.
4. Askerler ve hayvanlar için iaşe ve ibate imkânlarının son derece yetersiz olması, yeterli ve etkili askeri mühimmat bulunamaması.
5. Subaylar arasındaki geçimsizlik ve sürtüşmeler, ayrıca subaylar arasındaki çekememezlikler.
6. Hesapsız ve plansız olarak uygulanan yanlış savaş taktikleri.
7. İklim şartlarının elverişsizliği.
8. Harekât bölgesindeki arazinin yeterince tanınmaması
9. Düşman kuvvetleri hakkında yeterli bilgiye sahip olunmaması, buna bağlı olarak düşmanın küçümsenmesi.
10. Savaş ve savaşın evreleri konusunda İstanbul ile Cephedeki komutanlar arasındaki oluşan görüş ayrılıkları.
11. Cephede savaşan birlikler arasındaki koordinasyon ve iletişim eksikliği (ki; bu sebeple Türk birlikleri zaman zaman birbirleriyle savaşmak zorunda bile kalmışlardır).
Akıllarda hemen şu soru uyanabilir madem biliyordu bu şekilde kış şartlarının çetin geçeceğini ve yeni bir askeri darbeden çıktığını ne demeye onca askeri sürükledi cepheye diye kızanlarımız olabilir Enver Paşaya…
Bununda açıklaması ise yine edinmiş olduğum bilgiler doğrultusunda Köprülü Şerif İl in hakaret amacıyla yazmış olduğu bazı cümleler. Bunlar bile Enver Paşayı harekata sürüklemiş olabilir… İşte o cümleler;
‘’28. Tümenin başına Pitgirden itibaren Enver geçti, dağa taşa çarptı. Zorla yürüttü ve teker teker yürüme olanağı bile olmayan karlı, buzlu yollardan koşarak sürdü, akşam basınca artık yürütemeyerek Terpinkte bıraktı. Kendisi de ?dikkat ediniz? beş on karargâh atlısını önüne ve tüm kurmaylarını arkasına takarak hiç bilmediği ve tanımadığı bu yalçın arazide karanlıklar içinde Bardıza (Gaziler) doğru başını aldı gitti. Eğer yol üstünde beş on özverili Rus bulunsaydı tüm karargâhı canlı veya cansız kökünden koparıp atması işten sayılmazdı. Yol o kadar sarp bir boğazdan geçer ki. Karargâhta hiç kimse bu geceki hedefleri olan Bardıza bizim birliklerimizin varıp varmadığını bilmiyordu. Bardıza girerken karşılarına iki Rus nöbetçisi çıksaydı bu karanlık gecede ne olacaktı? Ben size cevap vereyim: Enver mahvolurdu, geri dönmezdi. Kesinlikle beş on karargâh süvarisiyle Ruslara gece hücumu yapmaya kalkışırdı.? (Şerif İlden, Sarıkamış, s.199, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2003)’’
Türk milletinin hasımsızlık duyduğu en zayıf noktalarından biriside olası hakaretlerden kaynaklanmaktadır ki Enver Paşa da buna dayanamayıp savaşa girişmiş olmalıdır diye düşünüyorum.
Ya da şu cepheden bakın olaya üzerinize gelen bir Rus tehlikesiyle karşı karşı kalmışsınız ne yapacaksınız devam diyip savaşacak mısınız yoksa pes edip yenilgiyi amaçsızca mı kabulleneceksiniz.
Evet evet yanlış duymadınız sorum sizlere arkadaşlar.Malum iki farklı soru ve iki farklı yanıt olması yadsınamaz bir gerçek olacak. Şayet Enver Paşa Ruslara amaçsızca pes olmayı düşünceydi onu yine vatan haini olarak suçlamayacakmıydınız…
Öte yandan gel gelim başka bir tarihçilerin açıklamalarına.Onu Alman hayranı yapanda var,yanlış işler yaptığını söyleyende var.Yine aynı şekilde savaşa katılmayıp İstanbulda oturduğu yerden savaşı yönettiğini ve bir asılsız idda yüzünden onca askerin boşu boşuna şehit ettiği söyleyenlerde…
İşte görüyorsunuz bu noktada tarihçiler bile ikili taraf olurken bizim tarihi doğru algılamamız ne ölçüde mümkündür bilinmez.
Aslında burada eleştiri yapılması gereken ne Enver Paşa ne diğerleri eleştiri okunun uçuna almasız gereken tek durum tarihçiler. Tarih objektif olmalıdır yargısını savunanlarda onlar tarihi objektiflikten
çıkaranlarda onlar. Her tarihçi kendi siyası ve İdeoloji görüşüne göre yaşanan olayları anlatmaya kalkışdığı noktada tarih tarih olmaktan çıkar ne yazık ki…