Zaman şimdiki zaman, gün, dün ya da bugün… Belki belirtmek bile yersizdi zamanı, değişen pek bir şey yoksa zamanda vakit aynı vakittir.

Yıllardır konuşulur, söylenir, yazılır, çizilir, binlerce kez farklı biçimlerde dile getirilir ancak belkide insan burun buruna gelince bir çığlık atma gereksinimi hisseder.İç burkan, bukadar da olmaz dedirten bir içbükey sahne sonrası gırtlağımdaki yumruyu öksürmenin zamanı. Bir öksürükle çıkarmı o yumru yerinden bilmem, işin gerçeği zannetmemde ama iyi bildiğim bir şey varsa varamasakta yolunda ölmeyi biliriz.

Sponsor Bağlantılar

Zor iştir sanat, hele oyuncu olmak, bitmek bilmeyen bir yetişme süreci ve eh artık, ucundan kıyısından bir sahneye adım atmakla başlayan ve inmek bilmeyen bir süreç. Kimse bilmez o yolu oyuncudan başka, ne ağrılı, sancılı bir yoldur ve ne sessiz bir acıdır doğum sancısı gibi. Yıllar yılı süren bir doğum sonrası çocuğunu il kez görmenin heyecanına benzer sahneye attığın ilk adım. Ve tanrısal bir büyü kavurur o tepinme anını. Öylesine temiz, saf ve yalındır sahne aşkı… Tüm vaktini bu büyük ve uzun süren oyuna harcayan oyuncu küçük ama önemli bir ayrıntıyı atlar çok zaman. Oyuna hazırlanırken hayata hazırlanmayı unutur, unutmak da değil aslında kendini oyunun kurallarına kaptırır. Büyü bozulmasın ister ve önce tiyatro diyerek erteler hayatı.

Onca iyi çabanın kendisini bekleyen cellattan en ufak bir haberi bile olmaz, hislerinin getirdiği kaygıdan öteye geçmez korkusu. İşin ucunda tiyatro vardır, sahne vardırya giyotin de bu işin kahrı. Tüm ustaları gibi oda hazırdır göze almaya kahrının çekmenin, sevdasının. Hazırlanırken mesleğe buda öğretilir ona çünkü parasızlığı, yoksulluğu ve hatta insan olarak sayılmamayı bile göze alarak girer işin içine.

Zanneder ki yeteneği, bilgisi, donanımı sorgulanacak piyasada, birde sabrı ve kişiliği…

Oysa bir oyuncu olduğu andan itibaren verilir eline vesikası, ha oyuncudur artık ha sanat fahişesi…

Son zamanlarda şarabını yudumlayan bir yönetmenden işittiğim oyuncu eleştirisi; Ne onuru, ne kişiliği ve karakteri diyorsun sen arkadaş… Ben alıştım artık bunlara, geçen gün monitörün arkasında başımı ovuştururken geldi bir oyuncu yanıma. Kız daha 19 yaşında, sizi stresli gördüm, rahatlatmamı istermisiniz dedi bana.

Ben; Nasıl olur, ne alayda ne de okulda böyle bir ders yok, yönetmeni rahatlatan teknikler öğretilmedi bize… Aman bir yerinizi sakatlamasınlar efendim, mesleki çubuğunuz incinmesin… (İç sesim)  

Yönetmen; Sen buna şaşırıyormusun? Biz bunlara alışığız, bu da bir şeymi, bunlar bizi artık şaşırtmıyor, doğal şeyler… Biz buraları geçtik, işin kötüsü artık bizi de şaşırtacak fenalıkta oyuncular…

Zavallı ben; Nasıl?

Yönetmen; Neredeyse tüm oyuncular yapıyor bunu, bunları anlıyoruz, artık üçlüleri yarıştırıyorlar. Buna ben bile şaşırıyorum…

Hiç; Ne ölçüsü?

Yönetmen; Hahahaha… Çok geri kalmışsın sen, hiç bir şey bilmiyorsun… Artık vajinalarının boy ölçülerini yarıştırıyorlar. Tam birine peki rahatlat diyeceğim diğeri gelip ama benimki daha dar, daha küçük diyor… Nasıl karar vereceğimi bilemiyorum…

Hiçten az; Bunu oyuncular mı yapıyor?

Yönetmen; Hem de gencecik kızlar, güzel, güzel kızlar… Onurmuş, erdemmiş geçeceksin bunları arkadaş. Yok, artık böyle şeyler…

Hiç sesim; Bunlar oyuncumu?

Yönetmen; Tabiî ki… Ne sanıyorsun, oyuncu dediğin nedir ki… Yönetmenlerin gittiği barda sabaha kadar acaba bu gece hangisine verebilirim diye dikilip yalakalık yapanlar…

Piç sesim; Eh… Onlar sanatın fahişeleri yönetende fahişelerin pezevengi sanıyorum… Peki, erkekler, onlar ne yapabilir, bizim verebilecek pek bir şeyimiz yok size…

Yönetmen; Olurmu canım… Geçen gün x anlattı, oyuncu gitmiş kapısına, penceresinin önünde bas, bas bağırmış, xxxxxxx benim tanrım sensin diye…

Ben; Anladım, artık şaşırmıyorum da, şimdi şarabınıza eşlik etsin diye söylüyorum, eğer onlar oyuncuysa ben değilim, eğer ben oyuncuysam onlar değil…

Böyle kıvrak bir dönüşle namusu kurtarmaya çalışmaktan, durumu olduğu gibi kabullenmekten ve onu onaylamaktan başka çare yok gibi görünüyor eğer cumayı penceresinde kılmak istemiyorsam.

Ne büyük bir acıdır ki bu uyduruk bir monitörden bakınca uğrunda onca savaş verdiğin mesleğin böyle görünüyor. Ve eğer kıbleyi yönetmenden yana çeviremeyeceksen başaramamış bir oyuncu olmaktan öteye geçemeyeceksin. Elbette ki böyle öğrenmedik, başta da söylediğim gibi varamasakta yolunda ölürüz’ü iyi biliyoruz. Tüm yönetmenleri sağlıklı bir cinsel yaşama, korunmaya davet ediyoruz. Diplomasız(vesikasız) bir oyuncu olarak diyorum ki, eğileceğim tek yer sahne, eğileceğim yegane kişide seyircidir.