Sevgili Hans, sayın başbakanımız Tayyip Erdoğan Almanya’yı ziyarete geldi. Türk mahalleriyle ilgili entegrasyon konusunda açıklamalar yaptı. “Türk vatandaşlarının asimile olmamak şartıyla Alman toplumuna entegre olma sürecini hızlandırması gerekir” dedi. Daha sonra Merkel’e dönerek “Siz ne için Türk vatandaşı olmuyorsunuz.Biz nasıl Almanya’yı çok sevdiğimiz (daha doğrusu ülkede yemeye ekmek bulamadığımız) için akın akın Almanya’ya göç ettik ve sizin vatandaşınız olduk. Almanlar da Türkiye’ye gelerek çifte vatandaş statüsünü kazanmak için başvuru yapabilirler” dedi. İşte bu sözler beni çok ürküttü be Hans. “Ne için ürküyorsun bu kadar. Adam sanki ölümden bahsetti.”  dediğini işitmiyorum sanma Hans. Hanscığım konunun ölmekle hiç alakası yok. Beni ürküten yirmi dört yıldır benim alışamadığım bu ülkeye senin nasıl alışacağın sorusudur. “Kardeşim beni düşünmek sana mı kaldı” deme Hans. Sonuçta sende insansın kardeşim. Seni uyarmak benim vazifemdir. Sakın yerinden yurdundan çıkıp da buralara gelme. Buralar karışı, acılı ve acınacak bir halde. “Sizin ekonominiz bizden daha iyi olmaya başladı. Sen ne kötülüğünden bahsediyorsun. Bence çok şüphecisin. Sana inat yarın Türkiye’ye geliyorum” demeden önce ülkemin halini bir de benden dinle. Sonra kararını verirsin.

Sponsor Bağlantılar

Türkiye’de Adalet:

Hanscığım, bizim ülkede yasalar güçlünün istediği şekilde yorumlanır. Örneğin; maddi olarak güçsüz biriysen bir çiklet bile çalsan peşinde onlarca polis gelir. Kovalarlar ve yakalayınca da seni güzelce bir döverler. Tam tersi bir durum olsa yani fakir olsan ve senin eşyaların çalınsa polisler yerlerinden kalkmak için zahmet etmezler. Hele bir de kendini savunamazsan vay haline kardeşim. Suçsuzken suçlu durumuna düşersin.

Güçlüler için mi ülkemizde kanunlar nasıl uygulanır? Hani geçenlerde silahlı saldırıya uğrayan bir ünlümüz vardı. Onun sağlığı için zirveden tabana cansiperane bir çaba gösterildi. Ağzında diş olmayan yaşlı teyzem, başbakan, fabrika köşesinde ünlümüzün türkülerinin eşliğiyle tiner kullanan sokak çocukları  da beyefendinin sağlığını düşünmekten uyuyamadılar. Şimdiye kadar hiçbir suçlunun bulunması için kullanılmayan teknolojik aletler ünlümüz için kullanıldı.

İşte hanscığım bizim adalet kavramımız bundan ibaret. Ünlü olursan peşinden koşarlar. Tabii ki ünsüz olursan da ünlüyü beslemek için yağlı kazığı her zaman sana …

Türkiye’de Eğitim:

Sevgili Hans, Türkiye’de eğitimin gün geçtikçe geriye gittiğini belirtmek zorundayım. Kendimize ait bir eğitim programımız yok. Bir ülkenin kendine ait eğitim programının olmaması şaşırttı mı seni? Şu an şaşırman normal. Hele bir vatandaşımız ol, iki yıl sonra hiçbir şeye şaşırmamayı öğreneceksin. Neyse ne diyorduk. Evet, kardeşim zirveden zemin kata kadar bütün eğitim kurumları benliğini kaybetmiş durumda. Özel kurumlar, öğrenciye müşteri gözüyle bakıyor, devlet kurumları ise garibanın eğitimine hiç önem vermiyor. Şu an devlet üniversitelerinden birine gidiyorum. İçeri girdiğim zaman şişirilmiş balon olan bu üniversiteye hayran kalmıştım. Daha sonra anladım ki balonun güzelliği sadece dışarısında. Dersler ilkokul seviyesinde bile geçmiyor. Yani mis kokulu bir bataklık burası. Ne dedin. Bataklığı kurutmadan, mikroplardan arındırmadan ne için mi güzel kokularla donatıyoruz? Eee kardeşim dışını güzelleştirerek hem halkın gözünü boyuyorlar, hem de devletten aldıkları bütçeyi ihale yoluyla ceplerine indiriyorlar. Nasıl iş ama?

Hans ben kimya bölümünde okuduğum için laboratuvar da çalışma yapmam gerekiyor. Üniversite bize çok güzel laboratuvarlar veriyor. Daha sonra mı ne oluyor? Laboratuvarda bize ilkokul seviyesinde deneyler yaptırıyorlar. Örneğin; geçen günkü deneyde beher (deney kabı) içine on ml su koyduk ve onu yavaş yavaş lavaboya dökerek damlaları saydık. Güler misin, ağlar mısın?

Yani kısacası kardeş “Kral çıplak” diyorum sana. Artık gerisini sen anla.

Türkiye’de Özgürlük:

İşte bu konuda benim ülkemi kimse geçemez. Kardeş, en güzelini sona sakladım. Hans, bu ülkede ölene kadar özgürsün. Özgürlüğün tadını çıkar. İnanmadın mı? Vallahi öyle kardeşim. Örneğin; Hrant Dink ölene kadar özgürdü. Uğur Mumcu, Eşref Bitlis, Recep Yazcıoğlu ölene kadar özgür yaşadılar. Tabii özgür yaşmalarının bedellerini faili meçhule kurban giderek ödediler. Bu işin ayrıntısı be kardeşim. Çok da önemli değil.

Kızın var mı Hans? On üç yaşında yirmi altı tecavüze uğramış ve uğradığı her tecavüzü ayrıntılarıyla anlatmış olan bir kızın var mı? Yargıtayın “cinsel birleşmeyi kendi rızasıyla yaptı” diyerek sanıkları tahliye ettiği on üçünde küçük bir kız. Yok mu? Benimde yok Hans. Fakat birilerinin bu yaşta bir kızı varmış. Bu kızcağız tam yirmi altı kez tecavüze uğramış. Yirmi altısını da ayrıntılarıyla anlatmak zorunda kalmış.

Şimdi gördün mü ülkemin halini sevgili Hans? Eğitimi sıfırdan aşağıda, adaleti kabile geleneğine göre sürdüren, küçük bir kızı neredeyse tecavüze uğradığı için suçlayacak bir ülkede senin ne işin var Hans? Hans. Hans… Nereye gitti bu çocuk?