Ülkemizin hemen tamamının deprem kuşaĝında olduĝunu saĝır sultan bile duymuş durumda. Ancak bunun biliniyor olmasının yeterli olmadıĝı „Van-Erciş“ depremiyle bir kez daha ortaya çıkmış oldu. 23 Ekim salı günü öĝlen saatinde meydana gelen 7.2 lik şiddetli deprem toplum olarak bir kez daha „Doĝa Afeti“ ne yoĝunlaşmamızı saĝladı.Zelzele`ye doĝal deĝil de „Doĝa Afeti“ tabirini kasten kullanmaktayım. Zira bunlar doĝal deĝildir. Yüce yaratıcının bütün kainata olduĝu gibi yerküremize de yerleştirdiĝi cari kanunlar vardır. Ve bu yasalar yeri ve zamanı geldiĝinde eylemini icra ederler. Meydana gelen vahim olayda bir çoklarımız yine yanlış mecralara sürükleniyoruz. Depremin şiddeti, derinliĝi, hissedilen gücü, yüzeye yakınlıĝı v.s, v.s. Oysa ki bunlar bilim insanlarının labaratuvar ortamında deĝerlendirmesi gereken bulgular olup, toplum önünde tartışmak yerine bu bilgileri harmanlayarak ilgilileri uyarmak için kullanılmak durumundadır.
Marmara depremi felaketi tecrübesini yaşamış olan ülkemizin bu büyük tecrübeye raĝmen hala bazı alanlarda yetersizlikler içinde olduĝunu söylemek durumundayız. Ancak 17 Aĝustos depremine göre oldukça iyi mesafe aldıĝımızı da gözden kaçırmamalıyız. Bir kere o zaman ki Başbakan „Ankara ile ben de haberleşemiyorum“ itiraf ve acziyetine teslim olmuştu, hatırlayalım. Şimdi öyle olmadı. Ülkenin başbakanı olaydan 5 saat sonra bizzatihi olay yerine intikal edip vatandaşlarımızın yanında olduĝunu göstermiş ve onların acılarını bire-bir paylaşarak anında talimatlar vererek hem devletin ve hem de milletimizin seferber olmasını saĝlamıştır.
Olay yerine binlerce arama-kurtarma ekipleri, saĝlık ekipleri ve diĝer ilgili yardımlar süratle ulaştırılmaya gayret edilmiştir. Hükümet meydana gelen olayın vahametiyle doĝru orantılı olarak bütün gücünü bölgeye yönlendirmek suretiyle bence çok başarılı bir sınav dan daha geçer not almıştır. Tabiki olayın ilk safahatının ardından devletin bölgeye dair yapması gereken çok daha büyük hizmetler olacaktır.
Ülkemizdeki medya ise kanaatimce yine parlak bir sınav verememiştir. Kimi enkaz altından canlı yayın yapacaĝım derdine düşmüş, kimi yaralı bir insanı „Sansasyonel“ bir malzeme olarak kullanmakta bir beis görmemiş kimisi de „Van da bile olsa çok üzüldük“ diyecek kadar aşaĝılık hareketler sergilemiştir. Bazı gazete ve televizyonlar ise depremin o sıcak saatlerinde birtakım uzak köylere gidip „Nerde bu Devlet“ diye vatandaşlara baĝıttırıp sözümona hükümet aleyhine kara propagandaya kalkışmıştır. Bu sıcak zamanlarda canı yanmış olan vatandaşı memnun etmek neredeyse imkansızdır. Hele hele bizde var olan herşeyi devletten bekleme anlayışını da buna ilave ettiĝimizde bu daha iyi anlaşılacaktır.
Bu yıkıcı deprem zaten var olan ancak bu ülkenin karanlık kafalı aydınları tarafından yok sayılması için büyük çaba harcanmakta olan „Kardeşlik“ duygularını bir defa daha ön plana çıkartmış oldu. Meseleye masal dememiz bunun olmadıĝından deĝil, aksine birileri kendilerini paramparça bile etseler bu kardeşliĝin hep var olduĝu ve bundan böyle de hep var olacaĝı içindir. Bu memleketteki „İslam“ kardeşliĝini ve bu ülke insanının mayasındaki dayanışma ve paylaşma ruhunun özünde „Mutluluĝun“ diĝer adı olan „İslam“ kardeşliĝinden beslendiĝini hangi akl-ı selim inkar edebilir. Bakmayın siz bazı paylaşım sitelerindeki zavallı mesajlara… Her toplumun içinde insanlıktan nasibini almamış, vicdanla tanışmamış, kalp yerine kan pompası yüklenmiş ve kendini af buyrun „Mutfak ile tuvalet arasında bir hortum“ olarak gören hilkatine ihanet emiş marjinal sayıda zavallılar bulunabilir.
Böylesine aĝır bir depremin ardından bir miktar düzensizlik ve koordinasyon eksiklikleri olabilir. Sahada yüzlerce kötü niyetli insan müsveddelerinin bulunabileceĝini de unutmamak gerekir. Ancak zaman içinde bunların hepsi yoluna girer. Belki bazı televizyonlar yahut siyasiler bu acılardan muhalif sesler çıkartabilirler ama uzun vade de bu insanlarımız yine de iş başında bulunan hükümete minnettar kalacaklardır. Bunun yapılan yardımların çokluĝu yahut güzel organize olması ile ilgisi yoktur. Zira bu hükümet ilk defa „Devlet ve Şefkat“ kelimelerini yanyana koymuş ve insanlara „İnsan“ oldukları için deĝer vermiştir.
Biz insanlar sadece parçayı gördüĝümüz için onun içinde saklı bulunan hikmetleri çoĝu zaman ıskalayabiliriz. Halbuki bizim şer olarak gördüklerimizde hayır bulunabilir. Van bölgemiz belki aĝır bir bedel ödemek durumunda kaldı ama netice de belki onların çocukları çok daha yaşanabilir mekanlara sahip olabilecekler.
Vatandaşlarımızın bu zor günlerde belki zor ama biraz dönüp kendilerine de bakmaları gerekmez mi?
Faiz haram diyen hocayı tayin ettirmek, kaçak yapıya izin vermeyen fen memurunun ayaĝını kaydırmak, rüşvet vererek plansız, imarsız bina yapmak, „Bize bir şey olmaz“ anlayışına yaslanmak ve buna benzer yüzlerce doĝruyu arkadan dolanmak…
Enkaz arasında „Dostdoĝru İnşaat“ tabelalı firmanın sadece tabelasının ayakta kalması ne kadar manidar? Dostdoĝru olan buysa…
Ben bunları sadece Van bölgemizdeki insanlarımız için söylemiyorum. Hemen hemen toplumumuzun tamamı böyle. Kendisi aleyhine bir karar olduĝunda hak-hukuk gözetmeden sana oy verdim o halde benim bu haksız isteĝimi karşılayacaksın dayatması yeni deĝil, eskiyeceĝi de yok gibi.
Bence şimdi hemen herkesin bir muhasebe yapması lazım. Bu günler muhasebe için önemli fırsat günleridir. Zira burası Türkiyedir, bir kaç gün sonra bir başka olay olur ve Van haberleri önce ikinci sıraya bilahare de unutulmaya terkedilir.
Bu vahim olayda hayatını kaybedenlere Allah`tan rahmet, yaralılara acil şifalar ve yakınlarına sabırlar niyaz ediyorum.
Baki Selam ve Saygılarımla.
Ömer Erdem
Mainz/Almanya