Şeytanın şifresini çözelim…

Radyo da dinlemiş olduğum masal ilgimi çekti konu çok ilginçti, kafamda bazı soru işaretleri bıraktı.

Hatırladığım kadarıyla şöyle bir masaldı.
İki kumandan savaşır ve biri yenilir, ikisi de saygın birer hükümdardı, yenen yenilene, derki,

Sponsor Bağlantılar

Bir soruya cevap arayıp bulacaksın, bende canını bağışlayacağım der.

Kadınlar ne ister en çok nasıl mutlu olurlar cevabı bul ve gel der.

Yenik hükümdar arar dolaşır bir türlü cevabını bulamaz, bir Bilgin derki, falan dağda bir cadı yaşıyor işte ona sor o bilir der.

Hükümdar cadıyı bulur, o da bir şartla söylerim der, benimle evleneceksin, adam mecburen kabul eder. Ve Hükümdar bağışlanır, ama cadıyla evlenmek de var, çaresiz verdiği sözü tutar, evlenirler, akşam olduğunda adam gözlerine inanamaz cadı genç ve güzel bir kadına dönüşmüştür, adam şaşkınlık içinde sorar, hani sen yaşlıydın ve çirkindin, diye sorar? Aldığı cevap, günün yarısı çirkin olurum yarısında güzel olurum, bizde böyle der.

Ertesi sabah, kadın kocasına sorar, ne yapmamı istersin beyim sana nasıl davranmamı istiyorsan öyle hizmet edeyim der. Ve adam tuzağa düşmez, sen ne istersen onu yap der ve cadı bir daha o çirkin görünümüne dönüşmez.

Cevap neymiş biliyor musunuz? Kadınlar kendi kararlarını kendileri vermekten mutlu olurlarmış, sır buymuş, ne kadar da basitmiş öyle degilmi, keşke bu kadar kolay olsaydı, oysa en zor olan bu değimli, yalnız kadınlar için değil tüm insanlık için zordur. Bir farkla kadına baskı yoğundur, çünkü kadın ve erkek arasındaki denge sevgiye saygıya dayalı bir ilişki olmaktan çıkmıştır güçlü kim çatışması yaratılmıştır, asırlardan bu yana. Kadının daha narın güçsüz fiziksel yapısı yenilgiye uğratmış, ama ruhsal yapısı güçlüdür ve erkek ruhu bunu seziyor ve fiziksel gücünü kullanıyor, oysa duygusal gücünü kullanmayı keşfetse kadınlar cadı olmaktan çıkacaklar, insanlığın bir parçası olup mücadele etmekten vaaz geçecekler. Kadını baskı altına alıp onu yok sayan erkek egemen toplumlarda, kendi kararını vermek çok zor, herkeste bunu bilir inkâr eden var mı?

Yerleşmiş düzeni bozmak kolay değildir.

Çünkü tüm insanların kafasına yer etmiş kuralları yıkmak zor olan.

Bu konuda kadınlar erkekleri suçluyor, erkekler de kadınları, ben ayrı cinslerde suç aramıyorum, insanlıgın yanlışlarına değinmeye çalışıyorum.

Bir makalede ne kadar anlatıla bilirse artık.(bu konuyu kendi hayatımı konu ederek bir kitap olarak okuyucuya sunma çabası içindeyim, en kısa zamanda kitabımı yayına vereceğim) adı şeytanın veya şeytanımın, şifresini çözüyorum olacak.

Yıllardır kalbimde bir sıkıntı ve tutsaklık hissi vardı, sebebini çok aradım ve bulamadım şimdi

Buldum çünkü bu evliliğe kendim karar vermemiştim, büyüklerimin ve geleneklerin isteğiydi. O gün boyun eğip karşı çıkmadan malubiyeti kabul etmenin ezikliğini, hayat boyu yaşamak zorunda kaldım, ama şimdi hayatımda sorun yok, tek sorun o günleri yaşamaktı, bir karar aldım geçmişi silmeliydim.

Herkesim hayatı benim hayatımdan mükemmel değildi, neden elimde olan olanaklarla mutlu olmayayım ki. Bu gün bulunduğum ortamda mutluyum, neden geçmişte kalmış bir olayın acısını yaşamak zorunda olayım, bu neyi değiştirir, bana acı vermekten başka ne işe yarıyor, geçmişten kurtulup bu günü yaşamalıyım, atalarımın da bir bildiği vardı her halde, o günün şartları öyleydi, bu gün böyle ve ben bu günü yaşıyorum, tadını çıkarıyorum, şükürler olsun. Geçmişte bize yapılan yanlışlara öfke beslemek, bize haksızlık yapanları affedememe, keşkeler, pişmanlıklar, bizi hasta ediyor, lütfen geçmişi affedelim bu günü yaşayalım.

Fakat düşünüyorum da, bu bana özgü bir durum değil, türümüzün özelliği, tüm kadınlar mutlu olmayı bir türlü başaramıyoruz, çünkü temelden yanlış olan sebepler var. Mutluluğu başka insanlarda arıyoruz, oysa kendi içimizde aramalıyız, geçmişte değil bu günü yaşamak lazım başkalarının yaşadığı hayatı örnek almadan, kendi imkânlarımız doğrultusunda, elimizde var olanın tadını çıkarmak en doğru olandır, eğer örnek almak gerekliyse bizden kötü durumda olanları görelim, yüksekte olanları değil, onların da bir sorunu mutlaka vardır. Bizler her şeye layığız, ama ne var ki, ancak hak edebildiğimizi yaşaya biliriz.

Birkaç örnek verelim, eskiden büyüklerimiz bizlerin yerine karar veriyordu, bütün suçu onlara yükleye biliriz. Günümüzde büyük çoğunluk kendisi karar vermesine rağmen mutlu değiller, bana kalırsa sebepleri şunlar olmalı, maddi çıkar, dış görünüş, kendi kararlarını verecek kadar kişiliğimiz gelişmemiş olabilir. Kalbimizden GELEN SESE kulak vermeyi bilmiyor olabiliriz, iç sesimize kulak verelim çıkar gözetmeden, illa de çıkar önemli gözüküyorsa mutsuz bir hayatı göze almalıyız kendi benliğimizin isteği dışımda bir hayat sorunlarla dolu olacaktır. Kadın erkek fark etmez.

Suçu hep karşı cinslerimiz de aramayalım.

Bunlar bizi büyük bir yanlışa itiyor, genelleme yapıyoruz. Bu dünya var olduğu günden bu yana kendi yasalarıyla varlığını sürdürüyor, güçlünün güçsüz üzerinde egemenlik kurma yasası.

Kendi ülkemizi ele alalım, her yöreyi, kenti köyü, kasabayı, aynı kefeye koya bilir miyiz?

Her bölgenin kendine özgü bir yaşam anlayışı var, bazı bölgede, erkek egemen bazısında kadın. Yukarda bahsedilen, masalı hatırlayalım güçlü hükümdar güçsüze nasıl bir baskı kuruyor bunların ikisi de saygın kişiler ve erkek, lakin biri güçsüz düşüyor. Buda benim tezimi haklı çıkarıyor. Ezilen sadece kadın değil. Gücü elinde tutan güçsüz düşeni eziyor, insanlık onuru diye bir şey tanımıyor. Herkes güç bende ise ben haklıyım mantığı taşıyor. Oysa herkes haddini bilse, benim kendim için doğru bulmadığım hiçbir şeyi başkaları için doğru değil demeyi bilse, hayatlarımız daha kolay olacak. Biz başkalarına isteğine düşüncesine, tercihine, saygı duyalım ki, saygı beklemek kolay olsun. İnsan başkalarının da haklı olduğunu düşüne bilir, eğer egolarını yene bilseler.

İnsanı yoldan çıkaran başlıca sebep ben merkezli yetiştirilmemiz. Kendimizi sorgulamak yerine kusuru hep başkasında veya başka yerlerde aramamızdır. Egomuz kıskançlığımız bencilliğimiz, şeytanın ta kendisidir.

Gelin hep birlide şeytanın şifresini çözelim.

Ben yaşadığım olumsuzlukların sebebini aradım buldum, işe kendi düşüncelerimi, yani olumsuz olanlarını, ortadan kaldırmakla başladım, içten gelen değişime kendim bile inanmakta güçlük çektim. Düşüncelerim duygularım dünya görüşüm insanlığa bakış açım, kendime, bakışım, çevreme bakışım tamamen değişti. İNSAN İSTERSE DEGİŞE BİLİR.

Yol gösteren kaynaklarıma teşekkür ediyorum ve kendime minnettarım.

(hangi kaynaklar mı kitaplar doğru olan kitaplar ve inanç, inanarak okudum kazandım.)

(ha birde iyi bir dinleyiciydim, ruhuma hoş gelen her şeyi can kulağıyla dinlerdim)

Yeter KARAER