Tek Düzen Hesap İzahnamesi ve VUK’taki değerleme prensiplerinin yerini UFRS alıyor. Bilindiği gibi; 6762 sayılı Türk Ticaret Yasası’nda, mali tablo ve muhasebe defterlerinde esas alınması gereken muhasebe prensipleri yer almamaktadır.Bu boşluk, Vergi Usul Kanunu’nun 3. kitap, 1. kısım, 1. bölümünde yer alan “Değerleme Esasları” ile doldurulmuş ve tüm işletmeler VUK’nun yürürlüğe girdiği 1961 yılından beri bahse konu değerleme esaslarını temel alarak mali tablolarını hazırlamışlardır.
Ancak sorun şudur: VUK’taki değerleme ile varlıkları ve borçları kayıtlara alma prensipleri, kamu maliyesi perspektifi ile oluşturulmuştur ve bu nedenle de, bir işletmenin gerçek mali durumu ve performansını (şeffaflık prensibi) göstermekten çok, işletmelerin vergi matrahını belirlemeye yöneliktir. Halbuki günümüzde, işletmenin ortakları dahil, işletme ile menfaat ilişkisi içindeki tüm paydaşları, hızla değişen ekonomik ortamlarda, şirketlerin “gerçeğe en yakın” mali durumu ve mali performansı ile ilgilenmektedirler. Dolayısıyla, UFRS ve ABD Genel Kabul Görmüş Muhasebe Standartları (US GAAP); tüm dünyada, “genel amaçlı mali tabloların” hazırlanma esasını teşkil eden muhasebe ve raporlama prensiplerini oluşturmaktadırlar.
Vergi matrahını belirlemeye yönelik muhasebe ilkelerinden en somut örnek; değer düşüklüğü karşılığının mali tablolara alınması ile ilgilidir. VUK’a göre, bir işletme ancak değersiz hale geldiği anda şüpheli alacak giderini, zarar olarak kaydedebilir. Maliye idaresi, değersiz alacakların objektif prensiplerini, acz vesikası almak vb. kriterlerle ortaya koymuştur. Ancak uygulamada, bu prensip şu sonuçları doğurmaktadır: İşletmelerin muhasebe müdürleri, tahsili şüpheli hale gelmiş alacaklarına, gider yazamama kaygısı nedeniyle karşılık ayırmamakta ve “varlık” niteliğini yitirmiş bir alacak, stok, iştirak, sabit kıymet veya herhangi bir aktif kalemi, bilançoda yanıltıcı bir biçimde varlık olarak gösterilmeye devam edilmektedir. Kısacası, mevcut uygulamada, Türk şirketlerinin mali tabloları, işletmelerin gerçek veya gerçeğe en uygun bilanço tarihindeki finansal pozisyonlarının göstermekten çok uzaktır, çünkü, VUK’taki esas gaye, vergi matrahının tespitidir. Benzer şekilde, ülkemizde 1970’li yılların ortalarından beri süre gelen yüksek enflasyon, daha ilk yıllardan beri enflasyon muhasebesinin gerekli kıldığı halde, ilk uygulama 2003 yılı bilançosunun düzeltmesi ile gerçekleşmiştir. Bunun anlamı şudur: Ülkemizde 2004 yılının başına dek düzenlenen mali tablolar, kümülatif olarak yüzde 8404’e ulaşmış enflasyon oranı, nedeniyle tamamiyle yanıltıcı olmuş ve bu tablolara göre alınan tüm yatırım ve yönetim kararları da o denli yanlış olmuştur.
TÜRKİYE MUHASEBE STANDARTLARI TMS/TFRS SETİ
TMS 1 Finansal Tabloların Sunuluşu
TMS 2 Stoklar
TMS 7 Nakit Akış Tablosu
TMS 8 Muhasebe Politikaları, Muhasebe Tahminlerinde Değişiklikler ve Hatalar
TMS 10 Raporlama Döneminden (Bilanço Tarihinden) Sonraki Olaylar
TMS 12 Gelir Vergileri
TMS 16 Maddi Duran Varlıklar
TMS 17 Kiralama İşlemleri
TMS 18 Hasılat
TMS 19 Çalışanlara Sağlanan Faydalar
TMS 20 Devlet Teşviklerinin Muhasebeleştirilmesi ve Devlet Yardımlarının Açıklanması
TMS 21 Kur Değişiminin Etkileri
TMS 23 Borçlanma Maliyetleri
TMS 24 İlişkili Taraf Açıklamaları
TMS 26 Emeklilik Fayda Planlarında Muhasebeleştirme ve Raporlama Konsolide ve Bireysel Finansal Tablolar (2011 Öncesi Versiyonu)
TMS 27 Bireysel Finansal Tablolar (2011 Versiyonu)
TMS 28 İştiraklerdeki Yatırımlar (2011 Öncesi Versiyonu)
TMS 28 İştiraklerdeki ve İş Ortaklıklarındaki Yatırımlar (2011 Versiyonu)
29 Yüksek Enflasyonlu Ekonomilerde Finansal Raporlama
TMS 31 İş Ortaklıklarındaki Paylar
TMS 32 Finansal Araçlar: Sunum
TMS 33 Hisse Başına Kazanç
TMS 34 Ara Dönem Finansal Raporlama
TMS 36 Varlıklarda Değer Düşüklüğü
TMS 37 Karşılıklar, Koşullu Borçlar ve Koşullu Varlıklar
TMS 38 Maddi Olmayan Duran
TMS 39 Finansal Araçlar: Muhasebeleştirme ve Ölçme
TMS 40 Yatırım Amaçlı Gayrimenkuller
TMS 41 Tarımsal Faaliyetler
Son Yıllardaki Gelişmeler
Sermaye Piyasası Kanunu’nun (SPK) hükümlerine tabi halka açık şirketler, mali sektör kuruluşları ve yabancı ortaklıklar dışında, ülkemizde bağımsız denetimi ve UFRS’yi bilen profesyonel yönetici ve iş adamı sayısı, bugün itibariyla çok azdır. Ancak, TTK’daki değişim ve yabancı işletmelerin Türkiye’ye yapacakları yatırımlar sayesinde, bu iki kavram da, hızla öğrenilecektir ve ülkemiz ekonomisinde rasyonel kararların egemen olması ancak böyle gerçekleşecektir. Diğer taraftan, şirket satın almaları veya birleşmeleri esnasında yapılan, “işletme değerlemeleri”’nin büyük bir kısmı, UFRS’ye göre düzenlenmiş bilançolar temel alınarak yapılmakta, veya geleceğe yönelik nakit akış/kâr zarar tahminlerinin geçmiş performanslar ile karşılaştırılmasında UFRS bazlı mali tablolar kullanılmaktadır. Dolayısıyla, özellikle son 3 yıldır, Türk iş adamları, UFRS’yi, ve bağımsız denetimi tanımaya başlamışlar, hatta bu kavramların kişisel servetlerini de ne kadar yakından etkilediğini kavramışlardır.
Diğer taraftan Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu (TMSK), 2005 yılından itibaren, Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu’nun (UMSK) onayı ve ülkemizdeki büyük ve orta ölçekli bağımsız denetim firmalarının desteğiyle, UFRS’leri Türkçe’ye çevirmiş ve Türkiye Muhasebe Standartları (TMS) olarak, Resmi Gazete’de yayınlamıştır. Yeni TTK’nın yürürlüğe girmesiyle, TMS tüm, bilanço usulüne göre defter tutan şirketler için geçerli olacaktır.1
TÜRKİYE VE DÜNYADA MUHASEBE STANDARTLARININ GELİŞİMİ
Dipnotlar:
______________________
1 http://www.ortakpayda.com/articles.php?ID=7156, Ferda Elarman, Türk İş Dünyası Şeffaflaşmaya Hazırmı, 23/02/2007