TRT’nin Kürtçe kanalı TRT ŞEŞ (6), yayın hayatına başladı. Canlı yayınlanan açılışta Nilüfer Akbal ve Rojin sunuculuk yaptılar, şarkılar söylediler. Açılışa, Devlet Bakanları Mehmet Şimşek, Mehmet Aydın, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile çok sayıda AKP milletvekili katılırlarken, KYB Ankara Temsilcisi Bahros Galalı da çelenk yolladı.
TRT’nin Kürtçe yayına başlamasını daha sonra basın mensuplarına değerlendiren Başbakan Erdoğan; “Özellikle Güneydoğu ve Doğu’da yaşayan halkımız, devlet televizyonunu çok daha yakından takip etme imkânını bulacaktır. Zaman içerisinde bu çok daha farklı adımların atılmasına da vesile olacaktır. TRT’nin Kürtçe yayını, Kürt kökenli vatandaşlarımızın aidiyet bağlarını daha da güçlendirecektir” diye konuşurken, yeni açılımlar mesajına bir katkı da YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’dan geldi. Özcan, İstanbul Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi’nde Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümleri açmayı planladıklarını söyledi.
Buraya kadar her şey güzel de, tepkiler yok değil. Başta PKK ve bazı DTP’liler olmak üzere, biraz MHP ve biraz da CHP tepki gösterdi.
TRT ŞEŞ’in test yayınlarına bilindiği üzere DTP’liler özellikle katıldılar. Özellikle katılmalarının sebebi açık; “Kürtçe TV”.
Test yayınına katılan DTP, neden daha sonraki açılışa katılmadı? Aslında bu pek de muamma değil. Çünkü; PKK liderlerinden Murat Karayılan’ın “Bu kanala çıkacak herkes siyasi korucudur” açıklaması var. Sonuç; DTP, bu sefer de kendi inisiyatifini kullanamadı ve Karayılan’a itaat etti.
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, yeni kanalın Kürtleri anlayan, taleplerine cevap veren bir yayın politikası izlemesi gerektiğini söyleyerek, “Dikkat ve hassasiyetle süreci izliyoruz. Gerçekten bir hak mıdır? Bir kültürü, kimliği kabullenme midir, yoksa yine seçim hesabıyla yapılan bir şey midir? Zamanla göreceğiz. Kanalın Kürtlerin sosyal, kültürel, kimliksel taleplerini dile getiren bir yayın anlayışına sahip olması gerekiyor” dedi.
A. Türk’ün beklentisi kısaca şu idi; “Kürtçe TV değil, Kürtçü TV istiyoruz”.
DTP’li Bengi Yıldız’ın yaptığı; “İzlenecek hiçbir yanı yok. Bu kanala en iyi cevabı halkımız verecek. Sadece korucular izleyecek sanırım. Zaten halkımız da kanalın ismini ‘Korucu TV’ koydu” demesi, Karayılan’ı kopya çektiğini gösterirken, peşin hükmün en güzel örneğini ortaya koydu.
DTP’li Osman Özçelik de peşin hükümlüler arasında yerini aldı. Özçelik; “Kürtçe kanal, resmi ideolojiyi Kürtlere dayatmamalı, Kürt dilini, edebiyatını, kültürünü küçük düşüren, aşağılayan bir kanal olmamalı” diyerek, öküz altında buzağı aramaya koyuldu.
Aysel Tuğluk; “Bir televizyon ve bir-iki biçimsel düzenlemeden sonra ‘Artık ötesi yok, daha fazla şey istemeyin’ ifadesiyle özetlenebilecek bir yaklaşım bu” diye değerlendirir, “manası yok” anlamında Kürtçe TV’yi pek de önemsemediklerinin, çok daha fazla beklentileri olduğunun mesajını verirken, amacın; aslında “üzüm yemek” olmadığını gösterdi.
Bazı DTP’liler ise; Kürtçe, Meclis tutanaklarında ‘bilinmeyen dil’ olarak geçiyor. Bilinmeyen bir dilin televizyonu olur mu? Bilinmeyen bir halkın, bilinmeyen bir dilin, bilinmeyen bir TV’sinin yayını başladı” şeklinde kendilerince mizah yaparak, serzenişte bulundular.
Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor ki; bir dilin, bilinen veya bilinmeyen bir dil olduğunun belirlenmesindeki en önemli kıstas; dilin, farklı ülkelerin farklı insanları tarafından biliniyor ve kullanılıyor olmasıdır. Örneğin İngilizce, dünyanın her yerinde konuşulur ve bu itibarla da “Bilinen Dil” sıfatı almıştır. Yoksa, herhangi bir dilin, belli bir kesim insan tarafından biliniyor olması, O’nun “Bilinen dil” sıfatını kazanmasını sağlamaz. Aynen Türkçe’nin de olduğu gibi. Türkçe, Türkiye’nin dışında, 200 milyonu aşkın insan tarafından birçok ülkede konuşuluyor olmasına rağmen, uluslar arası literatürde “Bilinen Dil” sıfatı kazanmamıştır. Ayrıca, bir dilin bilinmeyen bir dil olarak algılanması, O’nun reddedildiği anlamına gelmez. Buna böyle bakmak gerekir. Öte yandan, Kürtçenin, sadece Kürtler tarafından bilindiği ve konuşulduğu, Türkiye’de yaşayan Kürtlerin, başta Öcalan olmak üzere büyük bir çoğunluğu tarafından bilinmediği gerçeği de ortadadır. Bu nedenledir ki, DTP’nin hemen hemen tüm oturumları, toplantıları, etkinlikleri, Türkçe olarak yapılmaktadır.
DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, test yayınına ilişkin değerlendirmesinde, Kürtçe kanalı, PKK’nın yayın organı ROJ TV’ye benzetirken, farklı bir bakış açısını da fark etmeksizin ortaya koyuyor. Kaplan, “İzlerken, ‘Bunları görmek için 25 yıl boyunca binlerce insan ölmeli miydi?’ diye düşündüm” diyor.
Bana göre, üzerinde biraz durulması gereken bir ifade bu. Kaplan’ın söylemine göre; “25 yıldır ölen binlerce insanın, serbestçe Kürtçe televizyon izlemek ve serbestçe Kürtçe şarkı ve türkü dinlemek için hayatlarını kaybettiği” anlaşılıyor. Hal gerçekten böyle olsaydı; ŞEŞ TV’nin, yayın hayatına başlamasıyla birlikte, PKK’nın hemen kendini tasfiye etmesi, dağdaki PKK’lıların üçer beşer dağdan inerek televizyonları karşısına geçmeleri, DTP’lilerin de sözü edilen eleştirileri hiç yapmayarak, “Oh nihayet. Evet, şimdi oldu” demeleri gerekmez miydi?
Bu arada en mantıklı ve belirleyici açıklama ise; test yayını ile ilgili olarak ŞEŞ TV’de röportaj yapılan Kürt yazar Muhsin Kızılkaya’dan geldi.
Kürt yazar Kızılkaya; “Çok profesyonel bir test yayındı. İleride çok renkli bir kanal olacağına dair işaret verdi. Gerçekten de öyle olursa, Kürtçe bilen 10 milyon insanı kendisine çekebilecek niteliğe sahip. Kanal, Kürt toplumunun bütün renklerini yansıtabileceğine dair izlenim verdi. Kürtlerin bir halk olarak var olduğu dolaylı olarak tescil edildi” diyerek memnuniyetini bildirdi.
Ömrünü Kürt diline verdiği bilinen Kızılkaya’nın altı çizilmesi gereken açıklaması ise şu; “Bu sayede Kürtçe artık siyasetin cenderesinden kurtulacak, masumiyetini ispatlayacak ve şiir, edebiyatın diğer dalları, müzik gibi alanlarda Kürtçenin kullanımı ile, bir dili dil yapan özelliklerin Kürtçe için de geçerli olduğu anlaşılacak” diyor Kızılkaya.
Demekle kalmıyor, böylesi güzel denebilecek bir gelişmeye, yaptığı son derece çarpıcı açıklamalarla, “Şeş-i Beş” bakmayan aklıselim insanların da var olduğunu ortaya koyuyor, bir bilen olarak Sayın Kızılkaya.
sabahattintalu@gmail.com
Turkıyenın su karanlık donemecı donememe sebeblerınden bırı
asırı uclardan kaynaklanmaktadır.bızım toplumumuz sukru terbıyeyı sevgı saygıyı devlete baglılıgı ıyı bılen bır toplumdur.yerı geldıgınde cebınden harcayıp devletın parasına yazık dıye bılen bı toplumdur.en ıyı ornegı bırlıgın ve beraberlıgın gecmısımızdekı savaslarda orneklerle doludur.kısacası ulkeyı bolmeye calısan odakların oyununa gelmemek lazım.ortada galeyana cabuk gelen kabak cıceklerıne uymamak lazım.secım zamanı o kabak cıceklerı suyunu aldımı(devleten odenek) ask olsun tuta bılene. ……. Neyse yaradanın ıznı ıle bu kervan yurur. ha sunuda soyleyeyım onlar ıstedı dıye olmuyor reıs verırse alıyorlar.30 kusur sene alamadılar,
ÜLKEMIZIN EN GRERKSIZ YATIRIMI OLAKARK GÖRDÜĞÜM TRT 6 NIN AÇILIP YAYIN HAYATINA GIRMESI TURK DUNYASINDA DERIN IZLER BIRAKMISTIR DOGUDA KAÇAK ELEKTRIGIN %70 KAÇAKÇILGIN %78 SAGLIK GIDERLERININ ULKE ORTALAMSININ COK COK UZTUNDE OLMASI HER MEZRAYA OKUL YAPILMAK ISTENMESI GEREKSIZ OYUNLAR PK YA YATAKLIK VE AYRICA BU ULKEYE IHANET EDIP HALA EKMEGINE BAL SURULEREK MUKAFATLANDIRILAN BI HALK YOKTUR DUNYADA..ŞUNU SORGULAMAK LAZIM BU ULKE TURKIYE EN FAKIR YASAM STANDARTI EN AZ KOYLER ANADOLUDA YER ALIYOR AMA ONLAR AGLIYOR MU DEVLETIN GELIRLERI BELI AMA YINEDE AKIŞ YONUDE BELI ARTIK FAKIR EDEBIYATI YAPMAYIN KÜRTLER…ANADOLUNUN KOYLERINE GIDIN ONU BIRAKIN BASKENT IN ANKARANIN KOYLERINE GIDIN HALEN KAĞNI VAR NANKÖR OLMAYIN GÖZÜNÜZE DURUR BİR GUN …..