En son yaşananlardan ve Mavi Marmara olayından sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin İsrail Devleti’nden beklentilerini yerinde ve zamanında dile getirmesi ve söylediklerinin arkasında durması süreci Türkiye açısından olumlu bir gelişme olarak görülmektedir.
Davutoğlu’nun ciddi tarih tecrübesi ve dış ilişkilerde tam anlamıyla olması gereken yerde durması Türkiye’nin elini güçlendiren en büyük etken. Çünkü Davutoğlu işini yaparken iki düşünen bir söyleyen ve tarihi süreçleri iyi okuyabilen bir insan. Söylediklerinin de sonuna kadar arkasında durabilen siyasetin ucuz laflarına düşmeyen her zaman ağırbaşlılığını ve edebli olmasını bilen bir siyaset adamı. Zannediyorum ki tarihin sürecini yaşanılan yerlerde görerek tecrübe etmiş bir tarihçi.
Şimdi Davutoğlu faktörünü ortaya koyduktan sonra Türkiye-İsrail ilişkilerideki faktörleri ele alalım.
PKK, Askeri anlaşmalar, Amerika, Batı, Türkiye’nin istikrarsızlığı, Arap coğrafyasındaki Batı ve İsrail etkinliği(özellikle Mısır), Türkiye’de asker-hükümet arasındaki ciddi fikir ayrılıkları ve askerlerin ülkeyi korumaktan ziyade darbe amaçlı çalışmaları İsrail’i Türkiye karşısında daha güçlü pozisyonda tutuyordu.
Pkk’ya eskiden açıktan yardım edebilen ülkelerin çıkarları gereği Pkk’yı satması kendilerince girdikleri mücadelede Barzani ve Talabani’nin ikiyüzlü ülkelerin gerçek yüzlerini görmeleri İsrail’in Pkk kozunu zayıflatmıştır. Ama tabi ki bu zayıflama yeterli düzeyde olamamıştır. Ayrıca son zamanlarda yaşanan olaylardan sebep bu nasıl bir zayıflama diyenler olabilir ama bu köşeye sıkışan birinin durumdan kurtulmak için daha az gücüyle daha etkili işler yapmaya çalışmasına benzer bu durum.
Askeri anlaşmlar ile ilgili One-Minute ve Mavi Marmara olayları bu konuda da İsrail’in elini zayıflatmıştır. Ayrıca Türkiye’nin askeri gücünün hiç küçümsenmeyecek kadar büyük olması ve Türk Savunma sanayinde son yıllardaki büyük gelişim İsrail’i zor durumda bırakmıştır.
Amerika açısından ise Obama’nın Bush kadar İsrailci olmaması İsrail’i biraz daha zor duruma düşürmektedir. Amerika’da seçimlerin yaklaşıyor olması ise Türkiye’nin durumunu zora sokmaktadır.
Yakın zamana kadar Türkiye-İsrail arasında ciddi ticari ve askeri işbirliği bulunmaktaydı. Ve yine yakın zamana kadar bu işbirliği süreçleri Türkiye’nin aleyhine işlemekteydi. Son yıllarda ise bu durum biraz daha orta yollu bir konuma gelmeye başladı.
Mısır’da yaşanan değişim de İsrail’in çıkarılarına ters vaziyette devam etmektedir. En azından Mübarek yönetimine nazaran kötü gidiş olduğu aşikar.
İsrail Devleti tamamen dış mali desteklerle hayatını idame ettiren bir devlettir. Bu nedenle İsrail’e Batı ve Amerika’dan gelen mali yardımlar dünyadaki ekonomik istikrarsızlığın neticesi olarak İsrail’in harcamalarına dikkat etmesi gerektiği uyarılarına neden olmaktadır. Özellikle Filistin topraklarına yerleşim yerleri yapmayı sürdüren İsrail hükümeti Batı ve Amerika’dan bu konuda uyarılar almaktadır. Ayrıca ülke vatandaşları mali sıkıntıyı çok hissettikçe hükümete de bu kötü gidişi protesto gösterileriyle göstermektedir. İsrail hükümetinin hem mali hem siyasi açıdan baktığımızda eli oldukça zayıflamaktadır.
Türkiye’de sürekli Ak Parti hükümeti ile çatışan genelkurmay başkanlarının yerine hükümetle uyumlu çalışan bir genelkurmay başkanının seçilmesi Türkiye’nin elini hiç olmadığı kadar güçlendirmiştir. Çünkü hükümet açılım politikası izlerken Büyükanıt’ın Kandil’i BBG evi gibi izliyoruz diyerek açılıma darbe vurmak istemesi, 27 Nisan E-Muhtırası, Yunanistan Başbakanı Papandreu Erzurum’a geldiğinde Yunan adalarına alçak uçuş gerçekleştiren Türk Hava kuvvetleri ve lav silahını eline alıp basın açıklaması yapan bir Başbuğ Türkiye’nin dışarıya karşı elini daima zayıflatmaktaydı. Şu an Kıbrıs’a hemen gemi çıkarmaları yapabiliyorsak ve Akdeniz’de seyrüsefer yapacağımızı rahatça söyleyebiliyorsak bunlar asker-hükümet işbirliğinin meyvelerini oluşturmaktadır.
Netice itibariyle Türkiye’nin artan bölgesel gücü ve İsrail hükümetinin gereksiz ve zamansız hareketleri ile Türk siyaset ve devlet adamlarının yerinde ve zamanında hareket etmeleri Türkiye’yi daha güçlü kılmaktadır. Bunların yanısıra Pkk’nın giderek zayıflaması, Mısır’da Mübarek’in gidişi, İsrail’in mali sıkıntıda olması, Türkiye’nin mali gücünün yerinde olması, Amerika’nın eskisi gibi İsrail’e her şeyde destek çıkmaması, Batı’nın İsrail’in mali harcamalarına “yeter artık bizde de yok” demesi, Türkiye’nin savunma sanayi anlamında gelişimi bunları hep bir araya getirirsek Türkiye’nin İsrail’e karşı 5-10 sene önceye göre daha etkili olduğu sonucuna varabiliriz. Ancak henüz yeterli düzeyde istediğimizi istediğimiz şekilde yönetecek bir durumda değiliz. Bunun için daha çok çabalamamız ve rehavete kapılmamamız gerekli. Belki eskisinden daha ziyade birbirimize kenetlenmemiz gerekiyor. Çünkü tabir-i caizse şu 3-5 yılda ekilen tohumların mahsüllerini almaya geldi iş. Tamam mahsülü almak biraz zor olacak ama bu zorluktan sebep mahsülü toplamaktan vazgeçmek demek daha önce harcanan emeklerin boşa gitmesi demek.
Kritik sıkıntılı süreçleri en az zararla kapatabilmek ümidiyle….
Hamza Furkan OĞUZHAN
hamzafurkan88@hotmail.com
26.09.2011
laf story