Dahası yine bir duvarcı efsanesinden hareketle masonik teolojide çok önemli bir yere sahip olan bu kavramın halkımızın masonluĝa karşı olan hassasiyeti de göz önüne alındıĝında kötü bir şöhrete sahip olduĝunu bile söylemek mümkündür. Ancak hemen her hususta önemli bir sosyolojik dönüşüm hamlesini başaran Başbakan bu kavramın sicilini de temize çıkarmayı başarmıştır.
9 yıl içerisinde onca seçime girip hepsinden başarıyla çıkacaksın. Hemen herkesin diline pelesenk olan iktidar yıpranmışlıĝı gerçeĝine raĝmen büyüyerek seçim kazanacaksın. Bu gerçekten „Usta“ işidir.
Başbakan gerçek bir Usta olduĝunu dost-düşman herkese ispatlamıştır. Birilerinin „Muhtar“ bile olamaz dediĝi adam şimdi üçüncü kez başbakanlık koltuĝuna oturmaya hazırlanıyor. Koskocaman bir meclis grubunu onbinlerce teşkilat yötecisini, yüzbinlerce gönüllüyü ve milyonlarca üyeyi her dönemde hem de artırarak geliştirmek çok çalışmakla, hizmetle falan açıklanabilecek bir durum deĝildir.
Ak Partinin Türkiyemizin tarihine imza atacak çok önemli çalışmalar ve hizmetler ürettiĝi inkar edilemez bir gerçek. Türkiyemiz demokrasi tarihinde en büyük atılımları bu dönemde gerçekleştirdi. Ülkemizin yurtdışındaki itibarı olabildiĝince arttırıldı. 10 sene önce hayal bile edilemeyen bir çok mesele çözüldü yahut çözüm yoluna girdi. Dünya`da sözü geçen, fikri sorulan bir ülke haline geldik. Dünya`nın 17 büyük ekonomisinden biri haline geldik.
Bütün bu olumlu gelişmeleri arttırmak ve listeyi uzatmak mümkün..
Ancak bütün bunlar bu olaĝanüstü başarıyı açıklamaya yetmez. Merhum Özal bir zamanlar dört eĝilimi birleştirme marifetiyle önemli bir seçim başarısı yakalamıştı. Ancak burada böyle bir eĝilim teorisi de yok. Bu durumda bu başarı nasıl açıklanmalıdır?
Partinin muhteşem bir profesyonellikle yönetilmekte olduĝu gerçeĝini hatırlattıktan sonra bu başarıda kişisel karizması tartışma konusu bile edilmeyen başbakanı buralara taşıyan başat etmenlere bir göz atalım:
Başbakan,
-Sadece yapabileceklerini söylüyor, söylediklerini ise yapıyor.
-Emanet, Ehliyet ve Liyakati esas alıyor ve ahde-vefa gösteriyor.
-Diklenmeden Dik durmasını beceriyor.
-Lafları eĝip bükmeden kitabın ortasından konuşuyor.
-Ortak aklı önemsiyor, kararını verince asla dönmüyor.
-Söylediĝi her söz ve eylemin arkasında duruyor.
-Gece-gündüz bütün mesaisini Türkiye için harcıyor.
Zorluklar karşısında tırs mıyor, başarıda ise asla şımarmıyor.
-Hiçbir eylemde „EGO“ sunu öncelemiyor, başarıları arkadaşları ile paylaştırıyor.
Bu saydıĝımız ve daha da çoĝaltabileceĝimiz özelliklerin tamamı Başbakan da fazlasıyla var. Ama hepsinden önemlisi ve esas başarının temel anahtarı kuşkusuz „SEVGİ“ dir.
Evet esas „sır“ buradadır. Koca koca sosyologlar, siyaset bilimciler, uzmanlar, akademisyenler boşuna beyin çatlatmayın, uzun uzun yorumlar yapıp insanlarımızı boşuna yormayın. Bu başarının tek kaynaĝı sevmekten geçer. Zira Başbakan bu ülkeyi ve bu ülkenin insanlarını, garazsız, iĝvasız ve karşılıksız seviyor. Karşılıksız sevdiĝi için de seviliyor. Miting meydanlarındaki „Biz bu millete sevdalıyız“ sloganları ve sürekli sevgi içeren seçim şarkılarının yapılması elbetteki tesadüf deĝildir. Üstelik başbakan bence bunu bu milleti seversen o da mutlaka seni sever mantıĝı ile de yapmamıştır. O gerçekten sadece sevmiştir, sevmeye de devam etmektedir. Zaten koşullu sevgilerin ömrü de uzun olmaz. Siz candan severseniz, sevindirirseniz, sevginin yegane kaynaĝı olan ilahi güç, sizi hem sevdirir ve hem de sevindirir. Zira bu yüce yaratıcının yaratılmışlara baĝışlamış olduĝu deĝişmez, deĝiştirilmesi teklif dahi edilemez bir yasadır.
Başarı isteyenler için bir mesaj ile bitirelim:
Sevmesini bilmiyorsanız hiç siyasete bulaşmayın. Yahutta „Sevgi“ ile böylesine muhteşem baĝı olmayan başka memelektelerde siyaset yapın. Veya sevmeyi deneyin. Unutmayın severseniz, sevilirsiniz.
Baki Selam ve Saygılarımla.
Ömer Erdem
Mainz/Almanya