A) ŞEKİL YÖNÜYLE İNCELEME

1) Romanın Adı: Ben Büyüyünce
2) Romanın Yazarı: Gülten Dayıoğlu
3) Romanın Basıldığı Yer ve Tarih: Bağcılar/İstanbul Şubat 2013
4) Romanın Yayınevi: Altın Kitaplar Yayınevi
5) Romanın Ebatları: 19,5 cm x 13,6 cm
6) Romanın Sayfa Sayısı: 111 sayfa
7) Romanın Hitap Ettiği Yaş Grubu: Beşinci Sınıf ve Üstü
8) Baskı:32
9) Kapağın cinsi: Karton kapak
10) Kâğıdın özellikleri: Hamur
11) Karakter ve punto: Arial, 12 punto

Sponsor Bağlantılar

B) İÇERİK YÖNÜYLE İNCELEME

1) Olayın Özeti

Roman, genel hatlarıyla Anadolu’nun ismi verilmeyen bir köyünde yaşayan Sınıkçılar ve Ayıngacılar adlı iki aile arasında yaşanan kırk yıllık kan davasını ve sonuçlarını anlatıyor.

Sınıkçılar’ dan Nalbant Nuri ailenin reisidir eşinin adı Sultan çocuklarının ise sırayla Kerim, Mehmet ve İsmail’dir. İlk olarak Ayıngacılar’dan bir erkeğin Sınıkçı Kadir Ağa’yı öldürmesi ile başlayan kan davası kırk yıldır süre gelmiş ve en son Nalbant Nuri’nin büyük oğlu Kerim Ayıngacılar’dan Recep tarafından öldürülmüştür. Bunun üzerine öç alma sırası Sınıkçı ailesine geçmiştir. Ancak Nalbant Nuri ve oğulları Mehmet ve İsmail bu kini daha fazla devam ettirmeyi düşünmemektedir. Sultan Kadın ise Kerim’in intikamını almak için oğullarını sürekli cinayete azmettirmektedir. Bu sırada Mehmet ‘in Erek adında bir oğlu olmuştur. Erek, ninesi ve annesi Şerife’nin gözetiminde büyüyerek dört beş yaşlarına gelmiştir. Bir gün Sultan Kadın Ayıngacılar’ın kendilerinin de sahip oldukları kavakları kestiklerini görmüştür. Bunun üzerine Sultan Kadın intikam almak için ortalığı yine yaygaraya vermiştir. Ancak Nalbant Nuri kavakların kendilerine ait olmadığını söyleyerek yine temkinli davranmıştır. Ayıngacılar ise kestikleri kavakları satarak küçük oğlanları İdris’e bir motosiklet almıştır. Henüz on yedi yaşında olan İdris gençliğin verdiği enerji ile köyün altını üstüne getirmektedir. İdris’ i görüp kıskananlar arasında İsmail de bulunmaktadır. Oğlunun bu zaafını gören Sultan Kadın İsmail’i İdris’i öldürme konusunda kışkırtmıştır. İsmail, hem abisi Kerim’in hem de kavaklarının intikamını almak için bir plan kurmuş ve dayısının at arabasını alarak motosikletiyle kasabadan dönen İdris’e tuzak kurmuş ve onu yoldan çıkararak amcasının oğlu Ömer ile beraber öldürmüştür. Artık kan dökme sırası Ayıngacılar’a geçmiştir giden iki cana karşı iki can istemektedirler. Bunun farkında olan Mehmet karısı Şerife’yi de alarak Almanya’ya işçi olarak kaçmıştır. Nalbant Nuri ise Sultan Kadın ve Erek’i de alarak İstanbul’da bir gecekondu semtine yerleşmiştir. Ailesinin parçalanmasına sebep olan İsmail ise hapishaneye girmiştir. Nalbant Nuri’ye İstanbul’da gelini Şerife’nin dayısı sahip çıkmıştır. Mehmet oğlunun küçük yaşta Almanya’da asimile olmaması için ilkokul beşinci sınıfı bitirene kadar İstanbul’da kalmasını istemiştir. Dedesi ve ninesi Erek’i Ayıngacılar’dan korumak için üzerine titreyerek büyütmüştür. Erek Dereli denilen semtte ilkokula başlamıştır. Okulun ilk dönemlerinde ailesinden ayrı olmanın verdiği yalnızlık ve okuldaki zengin çocuklarının ötekileştirmesiyle içine kapanan Erek derslerinde başarılı olamamıştır. Öğretmeni ve dedesinin katkılarıyla ilerleyen dönemlerde okula ve okumaya alışan Erek başarısını arttırmıştır. Erek üçüncü sınıfın yaz tatili geldiğinde komşu çocuğu olan Erol’un yardımıyla yakınlardaki bir süpermarkette yük taşıyıcısı olarak işe başlamıştır. Bir yıl sonra yaz tatilinde yine aynı işe girmiştir. Bayram hazırlıklarının yapıldığı bir gün yaşlı bir bilim adamının yüklerini taşımak için yola koyulan Erek bu adamın düşmanlarınca bir silahlı saldırıya uğramış ve olay yerinde ölmüştür. Hiçbir suçu yokken yüklerini taşıdığı adamla beraber hayatını kaybetmiştir. Oysaki Erek hayatın anlamını kavramış, yaşamayı seven bir çocuktu ama onun uzun süre yaşamasına izin vermeyen bir yabancının silahından çıkan kurşunlar oldu.

2) Kişiler (Şahıs Kadrosu)

a) Asıl Kişiler

EREK: İlkokul beşinci sınıfa geçmiş olan küçük bir çocuktur. Sınıkçılar’dan Mehmet’in oğludur. Erek dört yaşına kadar köyde geniş bir ailenin içinde büyümüştür. Amcası İsmail’in Ayıngacılar’dan İdris ve Ömer’i öldürmesi sonucu dedesi Nalbant Nuri ve ninesi Sultan Kadın ile İstanbul’a yerleşmiştir. İstanbul’da geçmişten habersiz olarak Dereli diye anılan bir semtte büyüyen Erek burada okula başlamıştır. Okulun ilk yıllarında anne baba özlemiyle içine kapanık bir çocuk olan Erek daha sonra arkadaşları ve öğretmeninin de yardımıyla sevecen, yaşam dolu bir çocuk haline dönüşmüştür. Okuduğu kitaplar ve televizyonda izlediği kahramanlar sayesinde dünyayı daha iyi tanımaya başlamıştır. Anne ve babasından ayrı olması nedeniyle dede ve ninesi tarafından her istediği yerine getirilen bir çocuk olarak büyütülmüştür. Bunun yanında kumar oynamaması, borç almaması, savurganlık yapmaması gibi konularda dedesi ve ninesi tarafından sürekli uyarılmış böylece iyi ahlaklı bir çocuk olması sağlanmaya çalışılmıştır. Daha sonra her istediğini alabilmek için kendi parasını kazanmaya karar vermiş ve arkadaşı Erol’un yardımıyla bir süpermarketin anlaşmalı yük taşıyıcısı olmuştur. Bu iş deneyimi onun hayatı daha iyi anlayabilmesine katkıda bulunmuştur. Yine çalıştığı bir sırada tanımadığı kişilerce kurşunlanarak öldürülmüştür.

NALBANT NURİ: Sınıkçılar’ın aile reisi olan Nalbant Nuri insancıl bir karakterdir. Ayıngacılar ile aralarındaki kan davasına son vermek istemiş ancak eşi Sultan Kadın’ın kışkırtmalarına engel olamamıştır. Oğlu İsmail’in iki cana kıymasından sonra malını mülkünü satıp İstanbul’a kaçmıştır. İstanbul’da geçinmek ve oğlu İsmail’e avukat tutmak için salatalık satarak para kazanmaya çalışmıştır. Yaşamanın ve yaşatmanın güzelliğini kavramış olan Nalbant Nuri romandaki ana karakterler içinde en aklı başında olanıdır.

SULTAN KADIN: Nalbant Nuri’nin eşi olan Sultan Kadın geleneklerine bağlı, çalışkan bir kadındır. Büyük oğlu Kerim’i kan davasında kaybettikten sonra intikam duygusuyla kavrulan ve çocuklarını sürekli adam öldürmeye sevk eden hastalıklı bir insana dönüşmüştür. Onun bu kışkırtmasına yenik düşen İsmail iki cana kıymış ve sonrasında gelişen olaylarla ailesi paramparça olmuştur. Daha sonra yaptıklarından pişmanlık duyan Sultan Kadın torunu Erek’i üzerine titreyerek büyütmüştür.

MEHMET: Mehmet aklı başında, ailesinin geleceğini düşünen genç bir adamdır. Kardeşi İsmail’in iki cana kıymasının ardından ölüm korkusuyla eşini de alarak Almanya’ya kaçmıştır. Burada kazandığı paranın bir kısmıyla birikim yapmakta diğer kısmını ise İstanbul’a babasına göndermektedir. Mehmet annesinin boş dolduruşlarına gelmeyen zor anlarda akılcı çözümler üreten bir karakter olarak tanımlanabilir.

ŞERİFE: Köyde yaşadıkları dönemde oğlu Erek’in üzerine titreyen akıllı genç bir kadındır. Almanya’ya göçtükten sonra da çalışarak aile ekonomisine katkıda bulunan fedakâr bir eştir.

İSMAİL: On yedi yaşında kanı hızlı akan genç bir delikanlıdır. Annesinin kışkırtması sonucu bir anlık öfke ile iki cana kıymış ve sonucunda hapishaneye düşmüştür. İsmail, ailesinin dağılmasına neden olan cahil bir genç olarak tanımlanabilir.

b) Yardımcı Kişiler

ŞERİFE’NİN DAYISI: Romanda ismi geçmeyen uzun yıllar önce köyden İstanbul’a taşınmış olan yardımsever bir insandır. Köylerinden İstanbul’a gelen insanlara yol gösteren tecrübeli birisidir.

EBE HACER: İlk görev yeri olan köyde Sınıkçılar tarafından sahip
çıkılan ve daha sonra şehir merkezine tayin olan bir sağlık personelidir. Erek’ in kızamık geçirerek hastaneye yatırıldığı dönemde Sınıkçı ailesine maddi manevi yardımda bulunan vefalı bir insandır.

İDRİS: Ayıngacılar’ın ufak oğludur. Romanda kavak paralarıyla alınan motosikletin sahibi olan ve İsmail tarafından öldürülen kişi olarak geçiyor. İdris gençliğin verdiği enerji ile gösterişte bulunma eğiliminde olan birisidir.

ÖMER: Romanda sadece İdris’in amcaoğlu olan ve motosiklet kazasında onunla birlikte ölen genç olarak geçmektedir.

EROL: Erol, Erek’ten bir yaş büyük olan komşu oğludur. Ailesinin yoksul olması nedeniyle küçük yaşta çalışmaya başlayan ve bu yönüyle Erek’ e de örnek olan temiz huylu bir çocuktur.

ERTUĞ: Erek’in sınıfa sonradan gelen sıra arkadaşıdır. Babası aslında Ayıngacılar’dan olan ve kan davasından kaçarak köyü terk eden askeri bir doktordur.

ÖĞRETMEN HANIM: Erek’in görev bilinci yüksek olan ilkokul öğretmenidir. Erek’in okumayı sevmesinde en önemli rolü üstlenen insandır

3) Olayın Geçtiği Mekânlar

a) Mekânlar ve Bu Mekânların Özellikleri

KÖY: Genel olarak olaylar romanda ismi net olarak belirtilmeyen bir köyde geçmektedir. Olayların geçtiği bu köy geleneklerin hala canlı olduğu, geçimini çiftçilikle sağlayan insanların yaşadığı, kan davası gibi ilkel olayların halen devam ettiği bir mekândır.

KASABA: Köy halkının günlük işlerini karşılamak için gittiği, ismi verilmeyen bir mekândır.

ŞEHİR: İnsanların hastane gibi daha büyük ihtiyaçlarını karşılamak için gittiği yine ismi verilmeyen ancak sahip olduğu imkânlar doğrultusunda çok küçük olmadığı tahmin edilen bir mekândır.

DERELİ SEMTİ: İstanbul’da yeni oluşturulan, Anadolu’dan gelen insanların yaşadığı bir gecekondu semtidir. Nalbant Nuri, İstanbul’a geldiğinde buradan ev kiralamış, Erek burada büyümüş ve ölmüştür.

MAÇKA: İçerisinde lunapark bulunan İstanbul’da bir semttir.

ALMANYA: Mehmet ve Şerife’nin kan davasından kurtulmak için gittiği bir Avrupa ülkesidir.

b) Mekânların Kahraman ve Olaylarla İlişkisi

Mekânlar arasında kahraman ve olaylara en çok etki eden yer köydür. Köy içerisinde barındırdığı geleneklerle; insanların düğünlerine, çocuk büyütmelerine, yaşamlarını devam ettirmelerine doğrudan etki etmiştir. Kan davasının halen sürdürülmesi sebebiyle olayların kötü yönde gelişmesine neden olmuştur.

İstanbul ise insanlara yeni bir umut kapısı olması nedeniyle önemlidir. Erek, İstanbul’da büyüyerek hem kanlılarından habersizce yaşamış hem de büyük şehirlerin faydalarından yararlanarak eğitim, para kazanma, farklı kesimlerden arkadaşlar edinme gibi konularda kendisini geliştirmiştir.

Almanya ise uzak bir ülke olduğu için Mehmet ve Şerife’nin rahat bir yaşam sürdüğü yerdir.

4. (Zaman)

a) Kronolojik Zaman

Yıl: Romanın hangi yıllar arasında geçtiği belirtilmemiştir. Roman içerisinde kan davasının kırk yıldır sürdürüldüğüne değinilmiştir. Bununla birlikte Erek’in doğumu ile ölümü arasında geçen süre tahmini olarak 10-11 yıl arasıdır. Bütün bu belirsizliklere rağmen olayların geçtiği dönemi tahmin etmemizi sağlayacak bir ipucu bulunmaktadır. Bu ipucu; insanların televizyonda Komiser Kolombo isimli bir diziyi izlemesidir. Bu dizi ülkemizde 1980’li yıllarda yayınlanmıştır.

b) Zamanda Geriye Dönüşler

Roman içerisinde zamanda geriye dönüşlerin olduğu yerler büyük çoğunlukla kan davasının geçmişi ile ilgili olan zamanlardır. Nalbant Nuri’nin kan davasının nasıl başladığını anlatırken dedesi Sınıkçı Kadir Ağa’ dan bahsettiği diyaloglar, Sultan Kadının ölen oğlu Kerim’i hatırladığı yerler, Ertuğ’un babasının Ayıngacılar’ın bir mensubu olması sebebiyle Erek’i tanıdığı zaman geçmişe yönelik yolculuk yaptığı anlar roman içerisinde zamanda geriye doğru yapılan dönüşlere örnektir.

5. Anlatıcının Bakış Açısı

Roman hâkim bakış açısıyla kaleme alınmıştır. Yazar, olayları üçüncü bir şahıs olarak olay örgüsüne dâhil olmadan okuyucuya aktarır.

6. Dil ve Anlatım Özellikleri

a) Anlatım Türleri

Roman öyküleyici anlatım biçimiyle kaleme alınmıştır. Yazar geçmişte olan bir olayı hikayeleştirerek aktarmıştır.

b) Dil ve Üslup Özellikleri

Roman akıcı bir şekilde, yalın bir dille kaleme alınmıştır. Roman içerisinde halkın günlük dili başarı ile işlenmiştir. Albastı, köstek kesme, diş buğdayı gibi gelenekler olduğu gibi yansıtılmıştır. Yazar özellikle köyde geçen olaylarda kullanılan kelimeleri söylenildiği gibi yazmıştır. Ayrıca haberci manasında muştucu, söylemek manasında ünlemek gibi halk ağzındaki kelime varlıklarına yer verilmiştir.

7. Romanın Türü

Roman, genel özellikleri itibari ile sosyal olayları konu alan bir yapıttır. İçinde bulunulan yılları sosyal olayları ile aktaran yer yer ders vermek amacında olan bir eserdir. Yani sosyal yönü güçlü didaktik bir romandır.

8. Romanın Konu ve Teması

a) Konu

Roman kan davasını iki ailenin hayatını zindana çevirmesi ve bunun sonuçlarına bağlı olarak gelişen olayları anlatıyor. Kan davasından kaçmak için köyünü terk eden Sınıkçılar’ın yarısının Almanya’ya olan göçünü diğer yarısının ise İstanbul’a olan kaçışını, İstanbul’da gözlenen insanlar arası sosyo ekonomik tabakalaşmayı okuyucuya aktarıyor.

b) Tema

Yazar, romanında okuyucuya hayatta en güzel şeyin yaşamak ve yaşatmak olduğunu aktarmaya çalışılıyor. Kan davasının olumsuz etkilerini seçtiği iki aile üzerinden aktararak bu tür kötü olayları okuruna yansıtıyor. Yazarın yaşama ve insan sevgisi temasını işlemek için oluşturduğu iki önemli karakter vardır. Bunlar Nalbant Nuri ve Erek’tir.

c) Romanın Yazıldığı Dönem ile İlişkisi

Romanda daha önce belirttiğim gibi bahsedilen yıl insanların televizyondan izlediği dizi isimlerinden hareketle tahmin edilmektedir. Bu yılların 1980’ li yıllar olduğu varsayılırsa o dönemde İstanbul ve Anadolu halkının yaşantısı hakkında bilgilere ulaşıyoruz. Yeni yeni yapılan göçlerle gecekondu şehrine dönüşen ve insanlar arasında tabakalaşma gözlenen İstanbul tarihe uygun olarak aktarılmıştır. Ayrıca bu yıllarda olayların geçtiği gecekondu mahallesindeki evlerde henüz suyun bulunmadığını görüyoruz. Yine insanların daha yeni yeni evlerine televizyon aldığı ve Komiser Kolombo gibi diziler izlediğini görüyoruz. Bu dizinin 1980’ lerde yayınlandığı bilindiği için anlatılanların gerçek hayatla bağlantılı olduğunu söyleyebiliriz.

d. Yazarın Hayatı, Sanatı ve Eserleri Hakkında Kısa Bilgi

Gülten Dayıoğlu (d. 1935; Emet, Kütahya), Türk roman ve öykü yazarı.

İstanbul’da eski adıyla Atatürk Lisesi olan Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi’ni bitirdi. Bir süre İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğrenim gördü. Daha sonra okulu bıraktı. Dışarıdan sınavlara girerek ilkokul öğretmeni oldu. On beş yıllık hizmetten sonra 1976’da istifa etti.

İlkokul üçüncü sınıfta, öğretmeninin yazarlık yeteneğini
saptamasıyla yazma bilinci edinmeye başlamıştır. On beş yaşında bir öyküsü, Afyon’da, yerel bir gazetede (1950) yayınlandı. O zamandan bu yana (1963-2009) kesintisiz olarak 73 kitap yazdı. Bu eserler, altıncı yaştan itibaren çocuk ve gençlik düzeyine göre hazırlanmış öykü ve romanlardır.

İlk eseri, “Bahçıvanın Oğlu” adını taşıyan bir çocuk kitabıydı. Ayrıca yirmiden çok radyo ve televizyon oyunu yazdı. 1965’ten beri eğitim ve öğretim sorunlarıyla ilgili görüşlerini Cumhuriyet ve Milliyet gazeteleri başta olmak üzere çeşitli gazete ve dergilerdeki yazılarıyla dile getirmiştir. Daha çok çocuk edebiyatıyla uğraşmıştır. 1963-1971 yıllarında çocuklar için, birer hikâyelik yirmi altı küçük kitap yayınladı. 6-9 yaş grubu için yirmi kitaplık “Ece ile Yüce” isimli bir de dizi hazırladı.

Evli ve yükseköğrenimlerini tamamlamış iki oğlu ve iki torunu vardır. Eserlerinin bir bölümü, çeşitli kurumlarca ödüllendirildi. Bir bölümü de yabancı dillere çevrildi. Yazar, Fransızca ve orta derecede İngilizce bilmektedir

Aldığı Ödüller

• 1964-1965:Yunus Nadi Yarışması (İkincilik) aldı
• Leylek Karda Kaldı: 1974-1975 Arkın Çocuk Edebiyatı Ödülü aldı
• Gül Gelin: 1987 Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı Ödülü aldı
• Kaf Dağının Ardına Yolculuk: 1923 Kültür ve Turizm Bakanlığı Çocuk Edebiyatı Ödülü aldı

Parbat Dağının Esrarı: 1943 İzmir Büyük Şehir Belediyesi Çocuk Romanı Ödülü aldı, 1990 Altın Kitap Ödülü.

e. Roman Hakkında Kişisel Duygu ve Düşüncelerim

Roman kan davası gibi toplum içerisinde kapanmaz yaralara neden olan bir sosyal olayı konu edinmesi ve bunun sonuçlarını ibret verici bir tablo halinde okuyucuya sunması nedeni ile gayet başarılıdır. Romanın okuyucu kitlesi olarak ilkokul çağındaki çocukları düşünecek olursak onlara küçük yaşta bu tür olumsuz bir sosyal olayı aktarmak açısından güzel bir tercih olarak görüyorum. Yazar romanı kaleme alırken günlük konuşma dilini başarılı bir şekilde yansıtmış ve kültürümüze ait unsurları olay örgüsü içinde okuyucuya aktarmıştır. Çocukların kültürel ögelerimizi öğrenmesine vesile olduğu için yazarı tebrik ediyorum. İstanbul’da geçen olaylarda Erek’in harçlığını çıkarmak adına küçük yaşta çalışmasının romanın anlatıldığı yılları da göz önünde bulundurarak olumlu buluyorum. Borç para almak, savurganlık, kumar oynamak, büyüklere asi olmak gibi toplumda hoş karşılanmayan hareketleri Erek üzerinden okuyucuya ders verici bir şekilde aktarmasını da gayet başarılı buluyorum. En önemlisi sevgi, yaşamak, yaşatmak hayatı ve insanları sevmek gibi bir tema üzerine kurulmuş olan bu eseri ilkokul çağındaki çocuklara ders verici olması yönü ile çok beğendim. Eğer bir ilkokul öğretmeni olsaydım bu eseri öğrencilerime hayatı öğrenmeleri ve iyilik, sevgi gibi erdemleri kazanabilmeleri için önerirdim.

f. Romanı İncelerken Faydalanılan Kaynaklar

Romanı incelerken sadece anlatılan yılları kestirmek için interneti kullandım. İnsanların o yıllarda televizyonda izlediği Komiser Kolombo adlı dizinin yayınlanma tarihini internette araştırıp bir kanıya vardım. Bunun haricinde eseri roman inceleme metotlarına uygun olarak kendi düşünce ve tespitlerime göre inceledim.

BEN BÜYÜYÜNCE ROMANININ İNCELEMESİ İSMAİL UYSAL TARAFINDAN YAPILMIŞTIR.