Cebinde eski dostlarından kalma bir yığın borç fişi bir de bir sürü küfür vardı biriktirdiği onları da aldı buruşturduğu kağıt gibi savurdu havaya. Güvenilmezdi insanlara yine kızdı dünyaya, herkese kanan kendisine şimdi biri sertçe bir tokat patlatsaydı keşke. Küçük hanım önüne bak diye bir ses işitti, irkildi, pardon diyerek yoluna devam etti. Çocukken okumadığı masal kitaplarını niye on yedisinde okumuştu ya da niye on yedisinde daha çok inanmıştı sonsuza dek mutlu yaşanılabileceğine bunu da düşündü. Redd kitten bile daha hızlıydı insanların yalanlarına inanma konusunda.
Rüzgâr kuvvetlendi önüne ne kattıysa uçurmaya başladı yüzüne doğru bir afiş geliyordu. Kaçsaydı kaçardı da nedense almak istedi afişi seçim dönemleri yaklaşmıştı yollarda en sık rastlanan çöp artık yiyecek paketleri değildi bu afişlerdi. Kaç kişi giderdi şimdi bu mitinglere, çığlık çığlığa bir bağırışma alır giderdi meydanları. İçini bir sızı aldı oysa içinde çığlık çığlığa insanlığın yasını tutan devrik bir lider edasıyla o da miting veriyordu, Pazar yerlerindekilere, köprü altındakilere, boğazdaki şık restorantta evlenme teklifi eden genç adamlara, teklife evet demekte direnenlere, 35 yıldır bu teklife evet demek için bekleyenlere, evet diyip boşanmaya çalışanlara hepsine ve herkese açık bir miting.
Meydanları dolduran kuru kalabalık yoktu burada vicdanının sesi konuşuyordu avaz avaz insanlık diyordu insanlık ölüyor sonra başlıyordu konuşmasına: Etiyopyalı 400 insanın geliri İsviçreli bir kişininkine eşittir diyordu. Batıda insanlar hayata 80 yıl yaşama umuduyla başlarken ortalama ömür Afrika ülkesinde 40 civarında diye devam ediyordu. Her sözünün sonunda ağlamak istiyordu sanki. Orada ki çocuklar açıklıktan ölürken bizler burada obezite ile uğraşıyorduk çok küçülen vicdanlarımızın sesi vücudumuzda büyüyordu sanki.
Hava soğudu iyice kabanının yakalarını kaldırdı elini dışarı çıkarmaya korktu. Yürürken nereye gideceğini hesap etmemişti kendini bir sahilde buluverdi. Ayağına takılıyordu iki de birde düşünceleri anlayamıyordu umursamaz olmayı acı çekiyordu. Denize doğru ilerliyordu kucağında ümit ettiği dünyanın hayaliyle. Çok yaklaştım diyordu içinden soğuk suyla göz göze geldi sonra hiç direnmeden soğuğa, denize ve kasıp kavuran dalgalara attı kendini soğuk suya. Dalgalar onu bekliyormuş gibi yutuverdi saniyeler içinde tüm bedenini. Ertesi gün kıyıya vuran cesedinin üstünde 5. Sayfadan bir manşet ‘sadece onun’ dikkatini çekti. “İntihar eden gencin hazin sonu“ yazı şöyle devam ediyordu bu garip gencin bilinen bir sorunu olmamasına rağmen yaşamaktan vazgeçmesi ailesini de şaşırtmıştı…
O an ölmemiş olsaydı bu ironik duruma gülebilirdi. Yine anlaşılmamıştı demek. Sorgu meleklerine hiç yalan söylemedi yaşadığı gibi anlattı her şeyi ve zebani gelince karşısına gideceği yeri önceden görmüşçesine alevlerin arasına atılıverdi…