Eğitim devletin halka sunmak zorunda olduğu bir hizmettir. Bu hizmeti sunarken eşitlik ve adalete riayet etmelidir. Oysa ülkemizde eğitim, eşitsizliklerin en çok olduğu, adaletin ise hiç uğramadığı bir alandır.
Nasıl mı?
Öğretmen açığı örneğin: İstanbul’un bir ilçesinin merkez mahallelerinde okullarda norm kadro açığı birkaç kişiyi geçmez. Neden? Çünkü o okullara ayrı bir özen gösterilir. Ne yapalım buraları öğretmenler tercih ediyor diye pis bir kapitalist yaklaşımla izah edilmeye çalışılsa da bilenler iyi bilir ki o okullarda öğretmen açığına izin verilmez. Çünkü oralarda muktedirlerin, üsttekilerin, zenginlerin çocukları okumaktadır.
Aynı ilçenin varoş bir mahallesinde ise norm kadronun yarısı boştur ve ücretli öğretmen denilen çağdaş kölelerle eğitim kotarılmaya çalışılır. Alttakilerin, ezilenlerin ve mustazafların çocukları gider o okullara. Anne babalar ya gerekli kültürel birikimden yoksundur ya da eğitimle ilgilenmeye zamanları yoktur. Oysa devlet o insanlar farkında olmasalar da, önemini anlamasalar da eğitim imkanını önce onlara sağlamalıdır. Devlet eliyle çağımızın en önemli üstünlük araçlarından biri olan eğitim, zenginlerin lehine ve yoksulların aleyhine yapılandırılmış durumdadır. Her yıl bu iki kesimin çocuklarını aldığı eğitim hizmetinde uçurum daha da artmaktadır.
Bu ülkede öğretmen açığı hiç olmasın. Ama eğer bu açık varsa devlet elindeki öğretmen kadrosunu halkın alt sınıflarının lehine kullanmalıdır. Eğitim yatırımlarını toplumun alt kesimlerine yapmalıdır. Zenginler ve üst sınıflar eğitimde devletin desteğine hiç de muhtaç değiller çünkü…