MİTOLOJİ
Mitoloji kelimesi, basit anlamıyla yunanca mythos ( masal – hikaye ) ve logos ( söz ) kelimesinden türemiştir.(Bkz. Mitoloji Sözlüğü Azra ERAT)
Sponsor Bağlantılar
Mitolojinin; geçmiş zamanlara ait medeniyetlerin inandıkları, tanrıların kahramanların, devlerin, perilerin hayat ve olaylarından bahseden hikayeler olmasının yanı sıra, insanlığın ruh aleminin sembollerle ifade edilmiş bir aynasıdır. Mitoloji araştırmaları, din tarihi incelemeleri ile de yakından ilgilidir. Ancak yalnızca bir Din Tarihi olmadığı da bilinmelidir. Mitoloji ile ilgili yapılan çalışmalarda, bu konunun sadece Yunan ve Roma medeniyetlerine ait olmadığı, diğer kültür ve medeniyetlerin de çeşitli efsanelerinin, destanlarının, kahramanlık öykülerinin, inanç sistemlerinin, tanrılarının, masal ve, söylencelerini barındırdığı açığa çıkartılmıştır.
Üzerinde önemle durulması gereken diğer bir konu ise; ilerleyen zamanlarda göreceğiniz tüm mitolojik hikayelerde karşınıza çıkması muhtemel bazı terimlerin olduğudur. Tüm İnsanlık mitosunda mitolojiye yardım eden bu sözüne ettiğim terimler sizlerin Mitosu anlamanız açısından yardımcı olacak ve keyifli bir hale getirecek diye düşünüyorum. Şİmdi bunlara kısaca bir değinelim.
İKSİRLER
İksirler yenileyici ve şifa verici olduğu inanılan içkilerdir. Bu terim ilk önceden simyagerler tarafından (aynı zamanda felsefe taşı olarak bilinen) basit metalleri altına dönüştüren, hastalıkları tedavi eden ve yaşamı uzatan maddeyi tanımlamak için kullanılırdı. Simyagerler her ne kadar bu kelimeyi türetmişlerse de, böyle bir madde konusundaki inanç simyadan önce de vardı ve sürekli olarak mitoloji ve din tarihinde rastlanır.
İksirlerin Özelliği ve Önemi
Din, mitoloji ve peri hikayelerinde bir yerlerde yaşlıyı genç kılan, hastayı iyileştiren, veya ondan bir yudum, soluk veya parça ısıracak kadar şanslı, bilge veya kurnaz olana refah ve sonsuz yaşam veren bir ot, pınar, taş, sarhoş edici içki veya cadı kazanında hazırlanan zehirleyici bir karışım olduğu fantezisi oldukça yaygındır. Gılgameş Destanında Uruk’un görkemli kralı sonsuz yaşamın sırrını bulmak için yolculuğa çıkar ve denizin dibinde sonsuz yaşam otunu bulma şansını sahip olur. Onu yerinden söker ama dikkatsiz bir şekilde onu ortalıkta bırakır ve bir deniz yılanı onu çalar.
Gılgameş’in kaybettiği şeyi bulmak için sayısız insan çabalamıştır. Sağlık, refah ve sonsuz yaşamı bağışlayabilen sihirli bir maddenin varlığı konusunda inanç insanların ölüme meydan okuması kadar eski bir düşünsel dilektir. Ölümü yaşamın doğal sonucu olarak kabul etmekten uzak, her yerde insanlar ölümü cehalet ve kötü niyetin sonucu olarak görmüşlerdir. İnsanların bir zamanlar ölümsüz oldukları ve halen olmaları gerektiği inancı ölümün dünyaya nasıl girdiğini anlatan mitolojik öykülerde içerilmektedir. Gılgameş Destanındaki gibi bir deniz yılanın ölümsüzlük otunu çalması motifi dünyanın her tarafında tekrarlanmaktadır. Hepsi bir yılan veya deniz canavarının kutsal bir ölümsüzlük pınarı, yaşam ağacı, gençlik pınarı, altın elma vs. koruduğu mitinin varyasyonlarıdır. Bütün bu mitlerin arkasında tanrıların kıskanç olduğu ve ölümsüzlük iksirini insanların ulaşamayacağı yerlerde sakladığı korkusu yatar (Tekvin 3:22’e bakınız). İnsanlar öz hakkı olan ölümsüzlüğü geri kazanmak için tanrıları ayartmak veya atlatmak için gerek fiziksel, gerekse de ruhsal olarak büyük çaba harcamışlardır.
Yaşam Suları
Mısır, Hint, Yunan, Babil ve İbrani yaratılış efsanelerine göre hayat, her şeyin özünü taşıyan ilkel madde olan sudan çıkar. Tufan efsanelerinde hayat sulara (şekilsiz biçim) geri döner, buradan yeni şekillerle yeniden ortaya çıkabilir. Vaftiz töreni suyun hayatın kaynağı olduğu ve dolayısıyla yeniden doğma ve ölümsüzlüğün kaynağı olduğu inancından doğmuştur. Bu şekilde su nihai büyüsel ve tıbbi madde olmaktadır. Arındırır, gençliği yeniler ve bu yaşamda ve gelecek yaşamda ölümsüzlüğü temin eder. Bu sihirli “ab-ı hayat”a (yaşam suyu) birçok isim verilmiştir – soma, haoma, ambrosya, şarap – her biri insanlara ve tanrılara bilgi, güç ve ölümsüzlük başlayabilecek kutsal bir içecektir.
Hem aylık yinelenmesinden dolayı, hem de hayatın kaynağı su üzerindeki kontrolünden dolayı ay yinelenmenin nihai sembolüdür. Ayı deniz suyu, yağmur, bitkisel yaşam, dişi bereket, doğum, ölüm, inisiyasyon ve yinelemeye ilişkilendiren sembolizm Neolitik çağına dek iner. Güneş de güçlü bir yineleme ve ölümsüzlük sembolüdür. Güneş ve ayla ilgili mitolojik ve dini bağlantılar, insanların bu gök cisimlerine ilintili sıvı, bitki, hayvan, mineral ve metalleri kullanarak neden iksirler hazırlamak istediklerini açıklar.
Konumuzun ilerleyen bölümlerinde Yunan ve Roma Mitolojsi ile ilgili yazıların yanı sıra çeşitli medeniyet ve kültürlere ait mit’lere de YENİ MAKALE‘de yer vermeye ve bu konuda sizleri aydınlatmaya çalışacağım. Yunan ve Roma’ya ait mitlerin yanında Çin, Arap, Kelt, Etrüks, Pers, Aztek, Ermeni, Hint, Havai, İnka ve Babil Mitolojileri ile ilgili çalışmaları da YENİ MAKALE‘de okuma ve yararlanma fırsatını da bulacaksınız.
iyi
bende deneyeyim bakal?m. yorumlarda düzenleme yap?yoruz merak etmeyin 🙂
çok pis denerim..