Her şeyden önce bu sorunun tek başına ciddi bir çalışma gerektirdiğini ifade ederek başlayalım. Zira bunu, böylesi küçük bir çalışmada tüm yönleriyle irdelemek pek mümkün değil. Fakat bununla birlikte hiç olmazsa ana hatlarıyla bu konuya değinmek zorunlu olacaktır.
Doğuş zamanının tam olarak tespit edilemediği Keloğlan tipi birçok ülkede mevcut olan bir tiptir (Alangu2011: 191-192). Türkiye’de de oldukça yaygın olan bu tip Türk insanının ezilen, hor görülen ama zekâsıyla bu olumsuz tabloyu bertaraf eden yönünü temsil eder.

Sponsor Bağlantılar

Sözlü kültür ortamında birçok masalda tanıdığımız Keloğlan’ı görsel yayınlar ortaya çıktıktan sonra film kahramanı olarak görürüz. Tıpkı masallardaki gibi giyinen, anasıyla yalnız yaşayan, saf görünen ama kurnaz olan Keloğlan uzun bir süre bu sinema filmleriyle çıktı karşımıza. Bir dönem beğeni kazanan bu ürünün tüketimi zamanla azalmıştır. İşte bu noktada üreticilerin bu durumu fark etmeleri ve üretimde yeniliğe gitmeleri gerekirdi. Zira sözlü kültür ortamında ortaya çıkan ürünlerin sürekliliği tartışılmaz lakin bu sürekliliği sağlamak ancak ürünü dönemin hayat şartlarına uygun hale getirmekle mümkün olur.1 Keloğlan’ın sinema filmleri masal olarak dinlediklerimizden pek farklı değildir. Oysaki ilk zamanından bu yana Keloğlan’ın da hayatına yeni olgular, kavramlar girmiş olmalıydı. Bir taraftan dünyanın küreselleşerek küçüldüğünü söyleyip bir taraftan millilik kisvesi altında kültürel ürünlerimizde hiçbir değişikliğe gitmemek büyük bir çelişkidir. Konuyla ilgili şu ifade oldukça ilginç aslında: “Ama biz Keloğlan’ı günümüze taşıyamadık. Belki de asıl problem buydu. Caillou gibi bir kahraman yapamadık, o yüzden de çocuklar onu sevmedi. Keloğlan anaokuluna gidebilirdi. Devlerle savaşacağına metrobüse binebilirdi. Tarihin tozlu sayfalarında kalacağına, güncelleştirilebilirdi” (http://www.kadinhaberleri.com/index.php?ctgr id=97&content view=21681).

Evet, galiba en doğru ifade onu güncelleştiremediğimiz. Zamanın değiştiğini, dünün çocukları ile bugünün çocukları arasında büyük farklar olduğunu bildiğimiz halde dünün hayalleriyle oluşturulmuş bir masal kahramanını bugünün çocuklarının da benimsemesini, sevmesini istiyoruz. Bu büyük çelişkiyle ortaya koyduğumuz tavır Keloğlan’ın dünde kalması sonucuna sebep olmuştur.

Elbette ki vereceğimiz insani, milli ve ahlaki mesajları değiştirecek değiliz. Fakat bunları farklı ambalajlarla çocuklara sunmak daha doğru bir davranış olacaktır. Keloğlan’ın günümüze göre giydirilmesi, günümüz şartlarında okula gitmesi çocuklara iyiliğin, doğruluğun mesajını vermede bize engel değildir. Zaten bugün Avrupa’nın yaptığı sadece bundan ibarettir. Verilen mesajlar da, öğretiler de aynı fakat bunlar yeni, günümüz çocuklarının ilgisini çekecek şekilde ambalajlandığı için başarıya ulaşmıştır.

Keloğlan’ın omzuna sazını atmasından vazgeçseydik milli bir öğemiz yok mu olurdu? Peki, Keloğlan’ı örneğin bir bağlama kursuna göndererek vermek istediğimiz mesajı yine de vermiş olmaz mıydık? Onun hayatla mücadelesini devlerle, ejderhalarla değil de teknoloji ile günümüz çocuklarının yaşadığı olumsuzluklarla yapmasına izin verseydik o yine de çocuklara olumlu mesajlar vermeyi başaramaz mıydı?

Şunu kabul etmek zorundayız ki, dünün çocuklarının hayal dünyası ile bugünün çocuklarının hayal dünyası arasında büyük farklılıklar var. Bunun en önemli sebebi yaşadıkları dünyada teknolojinin değişmiş, gelişmiş olmasıdır. Örneğin 50 yıl önce cep telefonu tasavvur edilemiyorken bugün ilkokul çağındaki çocukların bile cep telefonu var. Keza bilgisayar için de aynı durum söz konusu. Hal böyle iken bugünkü çocukların cep telefonu ya da bilgisayar üzerine hayal kurmalarını beklemek ne kadar doğru olabilir?

Fakat şunu da itiraf etmemiz gerekir ki, bu bağlamda hiçbir şey yapılmadığını söylememiz de haksızlık olur. Bunlara ayrıca değineceğiz fakat bu yapılanların yetersiz olduğu yapmaya çalıştığımız Caillou-Keloğlan karşılaştırmasının ana sebebi zaten.

Kısacası arzı, talep doğrultusunda ve seviyesinde yapamadığımız için Keloğlan’ı dünden bugüne getiremedik…

BİZ KAYBETTİK ONLAR BULDU, KELOĞLAN DA CAİLLOU OLDU

T.C. CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK HALKBİLİMİ ANA BİLİM DALI YÜKSEK LİSANS ÖDEVİ
_______________
1 “Sözlü Anlatıların Sürekliliği Üzerine Düşünceler” isimli çalışmasında sürekliliğin nasıl sağlandığını anlatan Şeref Boyraz, bu ürünlerin aslını kaybetmeden, zamana ve tüketim talebine göre değişim ve gelişimini sembollerle ayrıntılı olarak izah etmiştir. Geniş bilgi için bkz.: (Boyraz 2008).