Cesaretin yüreğinde uyandırdığı heyecanla yoluna koyuldu tekrar tekrar. Sabırdan kafes yaptı gönlüne, umutları kaçıp gitmesinler diye… Yollarda özlemi tanıdı, nerden bilebilirdi yalnızlığın bu kadar inatçı olduğunu. Uzaklaştıkça her sancıdan, inatla kendine yaklaştığını… Samimi buldu bu duyguyu özleme hasret duymuş ama canı yandıkça bir o kadarda kızmıştı…
Hayalleri vardı birde. Öle derinden. Herkes gibi kendinden defalarca büyük seçmiş, bir sonraki seneye saklamıştı. Hayal imkânsızı değildi onun. İnançları kadar kutsaldı… İyimserliğinde saklardı onları.
Gün geldi hayaller yalnızca rüyalara yetebildi… Susmayı öğrendi o anlarda… Alaylı bakışlara alışmıştı artık. Savaşmadı hiç yaşadı sadece… Büyük dağların arkasında değildi onun için mutluluk… Fark edilmeyi bekleyen ayrıntıları seçerdi hep… Herkeste olan kusursuz mutluluklara toktu kalbi. Fakat doyumsuz ruhları hesap edemedi. Merhametle nefreti öğrendi… Güçlendi tüm bunlara rağmen. Yeri geldi acımasızca kalbini ezdi geçti. Yeri geldi düşlerini bir kenara itti. Ve bazen de hayallerine sus demeyi bildi. Her şeyi kendine yaptı. Gurur denilen şeyin nasıl bir erdem olduğuna tanıklık etti her seferinde… Zamanı tecrübe ederken, incelikleriyle yüreğine işleyen hayat nakışlarına, olası ihtimaller ekledi kendince. Korkmuyordu eskisi gibi. Sadece düşleri değildi dostları…
Acı tecrübeleri de sevdi… Dün yaşanan, zamansız acı diye bildiklerine kızmaktan vazgeçti… Yoksa bugünün zamanı, bu anlayışa yetecek tecrübeyi vermezdi… Öğrendi işte bugüne kadar bilmesi gerekenleri… Yorulmaması gereken bir yoldu onunki. Çünkü biliyordu yorulmak demek sonsuza dek vazgeçmekti… Tek bir şey uğruna hepsine yenilmekti. Yakıştıramazdı kendine bunu. Sabretmek tüm ihtimalleri zorlamak demekti… Taze düşlerini yüreğinde tutmak istiyorsan eğer, yarının yeni bir heyecan olacağını merak et… O bunları seçerken hayallerine inandı peki ya sen? srpkly…