İçimden geldi birden yazmak, pek de beceremem ama bir dene dedi bir ses, bir dene bakalım neler çıkacak ortaya….:))))))
Çok fazla bir şey beklemeden okuyun bu yazıyı, sadece kalemimden dökülenler olacak ve unutulup gidecek kısa bir süre sonra nasıl olsa… Bilmem belkide hep anılacak ama hayattan gerçekler sunucam iyi okuyun bak…..:)))
Hayat nasıl istersen ve düşünürsen o şekilde gelir sana, hayatına girenler ve gidenler hep senin çağırdıkların ve gönderdiklerindir. Herkes kendi filmine sahip diye düşünürüm ben hep, sen de kendi filminin hem yönetmeni hem de baş rol oyuncususun, geri kalan herkes ise birer figüran, ve bu filmde kimlerin rol alacağı tamamen sana kalmış… Bu kadar basit mi gerçekten herşey? Bu mu yani hayat bir film mi sonunun daha başından belli olduğu?
Yooo bu kadar karamsar olmak yakışmadı bak sana. Evet sonu belli, belli ama peki arada kalan sürprizler, her karede acaba ne olacak diye bekleyişler, üzüntüler ve sevinçler, bunlar değil mi o filmi heyecanlı ve izlemeye değer kılan, sonunda ne olacağını bilsende…
Sıkıca sarılmak gerek hayata, iyisiyle-kötüsüyle, derdiyle-sevinciyle, dostuyla-düşmanıyla, geri kalanları da siz ekleyiverin listeye. Liste sizin ne de olsa kime ne…
Bir sohbet sırasında dedeme “Ne var geride, ne kaldı 74 yıldan sonra elinde” diye sordum. Gülümseyerek baktı yüzüme ve “Ne mi kaldı, bilmiyorum ki, 74 sene mi geçmiş hiç farkında değilim” dedi.
Hayat çok çabuk geçiyor dostlar, kıymetini bilmek, yaşanılan her saniye ve dakika için şükretmek gerek. Unutmayın ki “Günün en karanlık vakti, güneş doğmadan az evvelki vakittir” ve o güneş mutlaka ama mutlaka doğar. Hep aydınlıkta olmanız dileğiyle…