Deniz Feneri e. V davası çok garip bir şekilde yürütülüyor. Ergenekon davasından farklı bir kulvarda devam ediyor dava her ne hikmetse. Soruşturmayı yürüten savcılar görevden alındılar, davayı haber yapan gazetelere uyarılar gönderildi ve gazetelerden davayla ilgili haber yapmamaları istendi, haber yapanlara da davalar açıldı.Dava kapsamında yapılan gözaltıların biçimleri bile bambaşkaydı; gizlice gözaltına alıp mahkemeye getirmeler, görüntü alınmasına izin vermemeler, 6 kişinin tahliye edilmesi… Niye? Çünkü 3 ayda tutukluluk süreleri cezaya dönüşüyormuş! Allah Allah! Yargıçların akıllarına yeni mi gelmiş uzun tutukluluk sürelerinin cezaya dönüşmesi?
Birincisi, 3 ay uzun bir süre mi? İkincisi madem bu insanlar tahliye edildiler, peki Ergenekon tutukluları ne olacaklar? Zira Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay 3 yıldır içerdeler, Nedim Şener, Ahmet Şık ve Soner Yalçın 8 aydır içerdeler. Birçok davada yüzlerce sanık aylardır içerde. Onların uzun tutuklulukları cezaya dönüşmedi mi? Yargımızın bağımsız ve tarafsız olmadığı ortaya çıkmış oldu böylece. Yargı, herkes için… Masumiyet karinesi, herkes için… Tutukluluk süreleri de herkes için yanlış ve uzun süreler herkes için yanlış. Ama bizde pek de böyle değil. Ergenekon’dan içerde olanlara böyle bir uygulama yapılsaydı şayet hükümete yakın medya hiç böyle sus pus olur muydu? Ertesi gün yaygarayı koparırlardı manşetlerden. Daha ceza kesinleşmeden insanlar aylarca içerde yatıyorlar ve tedbiren uygulanması gereken tutuklamaların süresi uzayınca da cezaya dönüşüyor daha ortada iddianame yokken, suç kesinleşmeden. Halbuki ortada suç varsa ceza olur ve bunun için de deliller olur. Uzun tutukluluk sürelerinin hızlandırılması için en başta deliller hızlıca toplanıp, yargılamalar hızlandırılmalıdır…
Peki ama halkımız, referandumda % 58 “EVET” oyunu bunun için mi verdi? Maalesef yargı, kendi ayağına kurşun sıktı ve Ergenekon davasını bir kez daha sekteye uğratacak, davayı sulandıranlara koz verecek bir karara imza atmış oldu. Yargıya güven sarsılmaya devam ediyor kısacası. Tabii AKP’ye de…
Bülent Arınç değişti mi?
Bu arada Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın konuyla ilgili bazı açıklamaları oldu. Arınç, Deniz Feneri sanıklarının tahliyesi için “Tahliye edilmiş olmaları kim olursa olsun, bizim için sevinç doğurur. Bir insanın hürriyetinin bağlayıcı hale gelmesi, tutukluluk ya da hükümlülük hoş değil” dedi. Hüküm verilinceye kadar tutukluluk süresinin uzamasının doğru olmadığını belirten Arınç, Deniz Feneri e.V davası bağlantılı soruşturma kapsamında 3 kişinin çok doğru, haklı ve yerinde bir kararla, tutukluluk cezaya dönüşmesin diye tahliye edildiğini dile getirerek şöyle konuştu: “Bunları tahliye eden hakimin verdiği kararın, başka davalardaki hakimlere örnek olmasını diliyorum. Kalben inanıyorum ki yakın zamanda diğer mahkemeler, heyetler veya hakimler, tahliye kararlarını vermeye herhalde başlayacaklar. Başlamaları gerekir, diye söylemek istiyorum. Yoksa bunun izahı olmaz. Buradaki da mahkeme hakimi, oradaki de mahkeme hakimi. Buradaki de tutuklu, oradaki de tutuklu.” Milletvekili seçilen bir kişinin kaçacağı yönünde bir endişe olamayacağına işaret eden Arınç, “Sebahat Tuncel isimli bir bayan parlamentere tanınan bir imkanın bugün milletvekili seçilmiş Mustafa Balbay, Haberal ve Engin Alan’a uygulanmamasını benim vicdanım kabul etmiyor, doğru bulmuyorum” diye konuştu. Milletvekili seçilen birinin yerinin Parlamento olduğunu belirten Arınç, “Deniz Feneri sanıklarıyla ilgili tahliye kararının bütün davalarda yargılananlar için emsal teşkil ettiğine inanıyorum” dedi. Bu açıklamaya bazıları sert tepki gösterdi: Yok efendim Arınç değişmiş de, Arınç tuhaf konuşmuş da falan filan… Yahu Arınç’ın her konuşmasını ayakta alkışlayan bunlar değil miydi? Arınç’ı yerlere göklere sığdıramayanlar bunlar değil miydi? Arınç’ın, onlar gibi düşünmediğini gösteren bu açıklamaları niye bu kadar sinirlendirdi bunları? Arınç, doğru bildiklerini vicdanı olan bir insan gibi açıkça söyleyen, söyleyebilen bir siyasetçidir. Ki zaten birileri de hep böyle diyordu ta ki Arınç’ın bu açıklamalarına kadar. Peki ama Arınç’ın, vicdanı olan insanların düşüncelerine tercüman olan bu sözlerinin neresi yanlış?
Sorular basit, cevapları kazık: 3 ay, Deniz Feneri sanıkları için uzun da diğer davalardaki sanıklar için uzun değil mi? Diğer davalardaki sanıklar için 3 yıl veya 5 yıl uzun değil mi? Madem bu süreler uzun, bu sanıklar niye serbest değil? Madem uzun değil, niçin Fener sanıkları için 3 ay uzun kabul ediliyor? Çifte standartçı olmayan gazeteciler bu soruları sormalı, yine aynı şekilde çite standartçı olmayan yargıçlar bu soruların cevaplarına göre karar almalılardır.
Anonim kaçarken, şunları da yanına al;
“Saçların Aklamış Tarık Akan” adlı yazımın altına benden tutukluluk süreleri ile ilgili yorum istediniz. Ben de yazdım. Cevabım, iki ayrı dünyanın insanları olan bizi bir noktada birleştirdi zira cevabımı beğendiniz. Beni sıkıştıramayınca da başka yönlere ve sorulara geçtiniz. Ben, o cevabı yazarken size aynı zamanda birkaç soru yöneltim. Ortada bir ikiyüzlülük var dedim. Siz hiç oralı olmadınız. Aradan zaman geçti ve ben, size sorularımı yine hatırlatım ve bu yazıda yine bir araya geldik. Ben, ısrarla size sorularımı hatırlatım, siz, ısrarla sorularıma cevap vermediniz. Hadi madem sorularım zor geldi ne diye konuyu Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk’e getirdiniz ısrarla? Biliyorsunuz ki ben, bu konularla ilgili pek yazı yazmayan birisiyim ve ayrıca bu konuda net ifadeler de kulanmadım zira böyle bir tartışmanın içerisine girmek istemiyorum. Ama siz ısrar edince ben de birkaç soru sordum. Dersim’de ne oldu, insanlar niye idam edildi, öldürüldü, o dönemde devletin başında kim ve hangi parti vardı, çocuklar niye öldürüldü?
Bence önemli olan önce insan olmak ve ne mutlu insanım diyebilmek. Bence insanların ırkları ve dinleri ne olursa olsun önemli olan önce insan olmak ve hep birlikte yaşayabilmek. Tartışmamız güzel oldu, ben çok eğlendim. Sizden bir şey öğrenmedim ama eğlendim, güldüm. Siz ise yaşınızın da büyük olması hasebiyle hemen parladınız, sinirlendiniz ve galiba çok cidiye aldınız işi. Sorularıma da cevap vermediniz ve ısrarla, beni bir türlü sıkıştırmaya kalktınız. Evet çok ama çok gencim ancak yine de çekinmeden bu şekilde tartışırım ve böyle ucuz numaralarla da beni sıkıştıramazsınız. Zira siz önce sorularımı yanıtlayın ve bırakın başka konularla beni sıkıştırmaya çalışmayı… Tamam mı adalet dağıtan ancak demokrasiden mahrum kalmış sayın avukat! Demokrasiden anlıyorum. Umarım bir gün siz de anlarsınız ve ırkçılıktan, insanların değerlerini ve en önemlisi de hayat haklarını savunursunuz. O zaman, “herkes ‘Ne mutlu Türk’üm demek zorunda” demezsiniz, o zaman “asmayalım da besleyelim mi” demezsiniz, o zaman Çölaşangileri savunmayı bırakırsınız! İşte o zaman ırkçılıktan da, antidemokratlıktan da kurtulursunuz. Unutmayın, demokrasi ve demokratlar kazanacak, siz ve sizin okuduğunuz o darbe seven yazarlar ve gazeteleri mutlaka kaybedeceksiniz Türkiye Demokrasi Tarihi önünde. Çünkü o tarihte darbeleri alkışlayanlara yer yok. Çünkü o tarihte fikri, düşüncesi, inancı ve ırkı her ne olursa olsun hiç önemli değil sadece demokratlar, darbeleri alkışlamayanlar, insanların değerlerini aşağılamayanlar, insanlara hakaret etmeyenler, demokrasiyi hiç saymayanlar yer alacak. Bazı gazeteler, gazeteciler, yazarlar… Yani milyonlarca insan…
Anasayfa da Fatih Bey’in bir yorumu var dersimle ilgili onu okuyun, işte o yoruma bende katılıyorum.Neden idam edildi bu kişiler Erden Bey?İdam edilmeyipte ne yapılacaktı?Bu ayrı bahsin konusu zaten geçelim.Neden idam edildiklerini bilmiyorsanız bu sizin ayıbınızdır!
Ben vala Türk doğdum Türk öleceğim.Bundan hiç bir zaman gocunmadım.Sorularınızı yantlamıştım bunlar farklı sorular değil kanımca.
Cumhuriyeti kimin kurduğunu yazmaya dahi diliniz varmıyor çok acayip bir durum.Soracak sorunuz biti yanıtlar aşağıda duruyor.Yolun sonuna geldik sanırım evet, tartışma bitmiştir.
İnteraktif ortamda tartışmak güzel bir durum umarım biz bir örnek teşkil etmişizdir.Başarılar Erden Bey…
” “Kimler neden oldu” diye soruyorsunuz? Kimler neden olmuş? Biliyorsanız söyleyin: Cemat mi, hükümet mi? Yoksa her ikisi de mi? Yoksa haklarında suça ilişkin deliler oldukları için mi ortada bir yargılama var bu gazeteciler (Balbay, Özkan, Şık, Şener ve Yalçın) hakında? Bakın bu gazetecilerin tutuklanmalarından ziyade uzun süredir tutuklu yargılanmaları, bu insanlar aylarca yatıktan sonra idianamenin açıklanması tartışılıyor. Yanlış mı? Basın özgürlüğü var mı yok mu peki Türkiye’de? Araştırma pek de olmadığını gösteriyor. Bakın Türkiye’de hangi gazetede çalışırsanız çalışın en başta insanların bir kısmı sizi yaftalıyorlar. Ya Ergenekoncu oluyorsunuz, ya yandaş oluyorsunuz, ya candaş oluyorsunuz, ya cematçi oluyorsunuz, ya hain oluyorsunuz… Yani insanlar en başta sizi kafalarında yargılıyor. İnsanlar en başta “bu, o gazetede çalışıyorsa kesin şöyledir” diyor. Velev ki öyle olsun niye bu tahamülsüzlük? Bakın bu ülkedeki gazetecilere hergün tehditler, hakaretler, küfürler yağıyor. Bizler de bunlardan nasibimizi alıyoruz. Ayrıca üzerine gidilen haberler derinlere iniyorsa işin boyutu da değişiyor. En başta insanların bu şekilde davrandığı böyle bir ülkede basın özgürlüğünün araştırmadaki gibi çıkmasının çok da anormal olmaması lazım, değil mi? Ama şunu da söylemek lazım ki bu ülkede yılar önce uzun bir süre gazeteciler öldürülüyorlardı. Çok şükür ki bir süredir böyle olaylar yaşanmıyor. Bu da basın özgürlüğünde kat etiğimiz mesafeyi göstermesi bakımından önemli. Tabi bir de derin yapılardan temizlenmemizin de… Uzun tutukluluğun sorumlusunu mu soruyorsunuz? Bunun sorumlusunu herhalde siz de biliyorsunuzdur. Tabi ki hükümet değil eğer onu ima ediyorsanız. Çünkü uzun tutukluluk geçmişten beri var olan bir şey. Yani AKP’den önce de vardı. Aslında yargımızın düzelmesi lazım… Türkiye’deki büyük problemlerden birisi de gazeteci ve yazarların yargılanmalarıdır. Geçtiğimiz günlerde Taraf’ta bir haber vardı: “Terörist Neşe” diye. Habere göre Gazeteci Neşe Düzel, yaptığı bir söyleşiden dolayı yargılanıyor ve “terör propagandasından” ; yargılanıyor. Bu ülkede sadece ve sadece gazetecilik yaptığı için yargılanan, haklarında tazminat ve hapis cezası bulunan o kadar çok meslektaşımız var ki. Saymama gerek var mı bilmiyorum ama Şamil Tayar (O şimdi miletvekili) ve Mehmet Baransu ilk aklıma gelenler. Özelikle Ergenekon Davasını haber yapan birçok gazeteci ve gazeteleri aleyhine açılan yüzlerce dava var. Bu insanlar ne yapmışlar? Gazetecilik yapmışlar. Suçları ne? Yalan haber mi? Hayır. İftira mı? Hayır. Baransu’nun yaptığı ve Taraf’ın yayınladığı haber ve belgelerin hangisi yalan çıktı bugüne kadar? Hiçbiri. Ayrıca kaç tane davadan bu gazeteciler ceza gördüler? Cezanın olabilmesi için ortada suçun olması lazım değil mi? Mesela Baransu bu davalardan berat eti. Birçok gazeteci, bu davalardan berat eti biliyor musunuz? Zaman gazetesinden de var yargılananlar, Star’dan da… Ayrıca 301. madeyi bilirsiniz. Birçok kişi bu madeden yargılandı. Fakat sizin dediğiniz gazeteciler galiba Nedim Şener, Ahmet Şık…
Evet uzun bir süredir Tuncay Özkan, Mustafa Balbay tutuklular. Bir süredir de Nedim Şener, Ahmet Şık ve Soner Yalçın tutuklular.
(Şimdi önce bir soru: Niçin Şener ve Şık’ın tutuklulukları bu kadar sık gündeme geliyor da Yalçın’ın ki gelmiyor?)
Evet Türkiye’de uzun tutukluluk süreleri var. Hata bazen çok uzun oluyor. Çünkü davalar hızlı yapılmıyor, yargılamalar uzun sürüyor, deliler hızlıca toplanmıyor vs. Yani uzun tutukluluk süreleri malesef birilerinin aklına Şener ve Şık ile geldi. Halbuki bu ülkede yılardır insanların uzun süre özgürlükleri uzun süre için elerinden alındı. Birçok masum insan, uzun süre içerde yatı sonradan ‘pardon’ denilerek serbest kaldı. Bir diğer ikiyüzlülük de şu: Yukarıda örneklerini verdiğim bazı gazeteciler Baransu vs. yargılanırlarken basın özgürlüğü naraları atan gazeteciler, yazarlar ve gazeteci cemiyetleri ortada yoklardı. Onların da akıları Şener ve Şık ile başlarına geldi.
(SAÇLARIN AKLAMIŞ ADLI YAZIMIN ALTINDA YER ALAN YORUMLARIMIN AYNISI YUKARIDA. SORULAR DA DURUYOR, CEVAPLARINIZI BU KEZ BEKLİYORUM)
Niye herkes Türk’üm demek zorundaymış? Böyle bir kaide mi var? Hayır efendim Türk olmayanların “Ben Türk’üm” demek gibi bir zorunlulukları yok. Kim ne ise odur. Kimseye sorulmadı değil mi dünyaya gelirken “Türk’mü, Kürt’mü olacaksın” diye? Ne bileyim bana sormadılar size sordular mı anonim! Tabi ki hayır o halde saçmalamayalım… Sorularınızın cevaplarını ben biliyorum da siz benim size sorduğum soruların cevaplarını bilmiyorsunuz sanırım. Bilseydiniz cevaplarımı çoktan alırdım zira.
Ayrıca Cumhuriyet’i kimin kurduğunu filan biz biliyoruz merak etmeyin. Ama Dersim ne zaman yaşandı? Seyit Rıza ve onun gibi birçok insan niye ve ne zaman asıldı? Ben bir şey demiyorum yorum da yapmıyorum. Ancak siz tartışmayı niye bu yöne çevirdiniz? Konumuz Atatürk filan değildi ki! Sizinle başka konuları tartışıyorduk…
Benim de sorularım var
1.Cumhuriyetimizin kurucusu kimdir?
2.Soyadı Kanununu kim çıkarmıştır?
3.Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu kimdir?
5.Laiklik, Cumhuriyetçilik,Halkçılık, Devrimcilik, Miliyetçilik gibi inkilapları getiren kimdir?
6.Türk Alfabesini öğreten kimdir?
7.”Beni Türk doktorlarına emanet ediniz.” diyen kimdir?
8.”Bütün umudum gençliktedir” diyen kimdir?
cevabı çok basit aslında…Ha bu arada herkes “insan” zaten bunu kişilerin ayrıca demesine gerek yok.Herkes Türk değil asıl Türk’üm demektedir mesele…
Heyecana mahal yok ben de bir Türk’üm ama önemli olan “Ne mutlu insanım diyene!” Anonim…
Madem sizin vaktiniz yok ve sorularımı bulamıyorsunuz o halde ben o yazımın altındaki sorularımı tek tek çıkarıp size yeniden soracağım. Tamam mı? Vala bende yürek var da sizde bazı gerçekleri görebilecek ve “evet bunlar yaşandı” diyebilecek yürek var mı? Ayrıca anlama zorluğum yok zira bunu, sizin de iyi bildiğinize eminim.
Ne mutlu Türk’üm diyene Erden Bey! Bu cevap yeterlidir umarım.Atatürk’ün sözüdür biliyorsunuz heralde dimi? nutuk okudunuz mu acaba(hiç sanmıyorum!)Neyse anlıyorum sizi…Atatürk umrunuzda değil sizin dimi?Bu soruya cevap verecek yürek var mı sizde?
Okuduğunuzu anlayabiliyorsunuz değil mi?Sorun yanıtlayayım dedim.Sorunuzu bulmakla uğraşamayacağım.O kadar da vaktim yok inanın.Zira yanıtlamaya da çalıştım.Demek ki cevabını merak etmiyorsunuz ya da öyle bir soru yok varsa YAZIN.
Demokratik ülkede olduğunuzu mu sanıyorsunuz?Hele ki şu zamanlarda.Ben sinirli filanda değilim ama siz sadece anlamakta ya güçlük çekiyorsunuz yada anlamamakta ısrar ediyorsunuz mesele budur.
Pembe Panter filminden bir sahne hatırlıyorum: “Sen şu antrenör olan antrenör müsün?” Sahi Sayın anonim, siz bir keresinde “tartışalım” diyerek benden uzun tutukluluk süreleri konusuyla ilgili yorumumu alıp, sonra da “siz işin gırgırındasınız, sizinle tartışamam” diyerek, verdiğim cevap hoşunuza gidince beni sıkıştıramayacağını anlayarak sorularıma bile cevap vermeden, “Bana ne bana ne, sen benim istediğim cevabı yazmadın ki” deyip ortadan kaybolan hukukçu anonim misiniz?
Eğer geçmiş yazılarıma bakarsanız, benim kimleri nasıl eleştirdiğimi görür, tarafsızlığımın yeni olmadığını anlarsınız. Hata küçük de bir tüyo: Yılmaz Özdil’in son günlerde yazdığı 2 yazısı hoşuma giti ve eğer zaman bulabilirsem onlarla ilgili yazmayı düşünüyorum. Evet ilk kez Özdil’i alkışlayacağım iki yazı olacak bunlar. Bilseniz nasıl heyecanlıyım! Siz sıkı bir Özdil okuru olarak benim Özdil’in hangi yazılarını beğendiğimi tahmin edebilirsiniz elbete. Değil mi? Neyse… Yakında, bu sitede yeniden görüşmek dileği ile…
Bu arada Ömer, sağol ya bu sefer ki yazımı beğendiğin için! Hatırlarsan ben de ilk kez senin son yazını ‘biraz’ beğenmiştim. Ödeştik!
Bizim gibileri mesleğiniz icabı tanıdığınızı söylüyorsunuz ancak tanımadığınız ortada. Veya tanıdıysanız nasıl tanıdınız acaba? Andımızda e dendiğini biliyorum fakat her gün, Türk olmayanlara da Türk’üm dedirtmek nedir sizce? Kızmayın sadece bir soru soruyorum siz de cevap verin. Diğer sorularıma cevap vermediniz belki buna verirsiniz! Tartışılmasını dahi doğru bulmuyormuşsunuz. Yanılıyorsunuz zira demokratik toplumlarda her fikir şidete dönüşmediği müdetçe tartışılabilir bunu unutmayın. Sorularımı yanıtlamadınız ki ben de sürekli yanıtlamadınız diyorum. Komik olan bir şey yok sadece cevaplarını hala daha alamadığım sorular var.
Sizin gibileri mesleğim icabı çok tanıdım.Andımızda ne diyor hatırlarsınız belki okuduysanız!Zorunuza mı giti andımızı okumak? ben gülmüyorum ama inanın hem bu duruma acıyor ve üzülüyorum.Bunların tartışılmasını dahi doğru bulmuyorum.
Demokrasiden anladığınız demek ki Atatürk’e laf uzatmakmış.Yazık size belki de verilen emeklere.Demokrasinin kurucusu kim?Atatürk değil mi? Siz kendinizi inkar ediyorsunuz yazar/gazeteci/vatandaş her neysen artık!
Atatürk hakında dahi yorum yapmıyorsunuz.Neden?
Sorularınızı yanıtladım varsa başka sorun sorun. sorum var hala yanıt alamadım demenizden bıktım(yanıtladığım halde!)Ya yazın yada cevap alamadım demeyin komik oluyor.Sizin kimin görüşlerine saygı duyduğunuz ortada.
Ha bu arada tavsiye “şu çılgın Türkler”kitabını okuyun belkim bir işe yarar!!!
Hayır ben bir yazar değilim ama gazeteciyim. İyi ki de gazeteciyim. İyi ki bir zamanlar tüm medyayı elerinde tutan demokrasi düşmanlarının yerini bugün ben ve benim gibi demokratlar almışız. Ben, sizin görüşlerinize saygı duyuyorum ama “siz sabrımın sonu” filan diyerek ne demek istiyorsunuz ve niye saygı duymuyorsunuz? Velev ki sabrınızın sonu. Ee ne olacak? Tüm fikirler, şidete dönüşmediği sürece tartışılabilir ama malesef sizin gibi düşünenlerin sayesinde tartışılamıyor Türkiye’de. Evet Dersim de tartışılır… Evet başka uygulamalar da… Hakikaten niye her sabah andımız okutuluyor zorla okularda? Alın size bir soru daha. Bu arada ben, hala daha sorduğum soruların yanıtını alamadım sizden. Bu gidişle siz, o soruların cevaplarını vermeyeceksiniz ve “ben gider, sabrım taştı benim be” deyip bir daha karşıma çıkmayacaksınız anlaşılan. Ama ben, inanın sizinle fikir alışverişinde bulunurken mutlu oluyorum! Hata gülüyorum! Engin Ardıç’ın bununla ilgili çok güzel bir sözü var. Denk gelirsiniz bir gün umarım o söze. Gülüyorum ama…
Bu arada bir soru daha: Ulusal bir gazetede çalışıyorum dedim ama siz iyi ki de gazeteci değilmişsiniz dediniz. Acaba hukukta gazeteci başka bir anlama mı geliyor da benim haberim yok!
Neyse sayın anonim; İsterseniz biraz sakinleşin de benim sorularımın cevaplarını bir zahmet veriverin. Benim de soruların cevaplarını biran önce sizin gibi bir hukukçudan öğrenmeyi beklemek gibi bir sabrım var aman o da taşmasın!!! (Bekliyorum zira haftalar oldu)
Sordunuz yanıtınızı aldınız Erden bey veya Erden İsmini kulanan yazar.Demokrasiden anladığınız ne sizin?Atatürk’e laf uzatmak mı?
Dozunuzu aşmayın artık, kendinize gelin. kulandığınız parada bile Atatürk’ün resmi var.Niye var parada o resim?Andımız neden var?Okularda Atatürk’ün resmi niye var?Kaldırılsın mı bunlar Erden Bey?Cevap verin.Bazı şeyleri idrak edin artık.Çölaşana gelince, evet doğrucu bir yazardır.Tavsiye ederim okuyun nasıl tarafsız olunur görün belki ders alırsınız,bir şeyler öğrenirsiniz ondan.Atatürk’e laf uzatmadığı için mi sevmiyorsunuz acaba?
İyi ki, adalete bizim gibilere yer var iyi ki!!!
Zaten Gazeteci de değilmişsiniz iyi ki…
Sayın anonim;
Sorularım, Saçların Aklamış Tarık Akan yazımın altındaki özelikle ‘cevabımla beni sıkıştıramadınız mı’ ve ‘uzun tutukluluk süreleri’ başlıklı yorumlarımda duruyor. Onları tekrar yazmıyorum zira sayıları biraz fazla… Hangi birini yazayım di mi ama?
Ayrıca bir soru daha: “Kime göre gerçekler” mi yoksa “gerçekten gerçekler” mi? Hangisini söylemeye kimin dili varmıyor acaba? Kimi söylemeye dilimiz varmıyormuş? Neyse siz önce benim ta uzun süre önce sorduğum sorularıma cevap verin sonra bunları da zaman olursa tartışırız. Malum siz adalet dağıtıyorsunuz! Umarım bir gün demokrasi de dağıtırsınız!
Güzel de sağolun da benim asıl sorularım bunlar değildi ki! Benim sorularım hala daha ‘Saçların Aklamış’ yazımın altında durmakta.
Ayrıca evet bir gazetede yazar değilim. Sadece zaman zaman bir yerlere yazıyorum.
Hangi gazetede çalıştığımın pek bir önemi yok zira ben Erden Özkant olarak karşınızdayım ve bu isimle yazılarımı kaleme alıyorum.
Evet Ahmet Altan sevdiğim bir yazar ve yazılarını beğenerek takip ediyorum. Ancak başka beğendiğim yazarlar da var tabi ki. Ama bu isimler demokrasiden yana olanlar. Yani sizin sevdiğiniz Çölaşangiler değil!
Soru 1:Bu cevabı okuyunca beni sıkıştırmadınız değil mi?
Cevap1:Gerçekleri söylemeye diliniz varmıyorsa yapacak bir şey yok.
Soru2:Kimler neden oldu biliyorsanız söyleyin?
Cevap2:Söylemeye dilinizin varmadığı isimler var ya hani hah tam işte onlar.
Soru3:Bu insanlar aylarca yatıktan sonra idianamenin açıklanması tartışılıyor, yanlış mı?
Cevap3:Doğru.
Soru4:Basın özgürlüğü var mı yok mu Türkiye de?
Cevap:Bana mı soruyorsunuz !? Ya sizce? (Önceden istatistiki bilgiyi verdim size gereksiz olmuş sorunuz.)
Soru5:Niye bu tahamülsüzlük?
Cevap5:Şaka mısın birader!
Sayın Erden Bey,
1.Ulusal gazetede çalışıp çalışmadığınızdan ziyade hangi gazetede çalıştığınızı sormuştum.Bu arada yazar olduğunuzu sanmıştım.Ama neyse konumuz bu değil zaten,geçelim.
2.bakacağım ve yanıtlayacağım.
3.Ahmet ALTAN sevdiğiniz bir yazar olduğu için ilginizi çeker belki diye yazdım…
4.Gerçeklerin bilinmediği apaçık ortada Erden Bey.İlgili yazı bunun ispatıdır.
5.Tarihi okumak yetmez, araştırmak lazım bir yerde!
6.gerçekler yalansa acıtır ve malesef işte bu yüzden acıtır!
Sayın anonim;
1- Ulusal bir gazetede çalışmaktayım ancak yazar olarak değil.
2- Sorum, Saçların aklamış yazısının altında halen durmaktadır.
3- Ahmet Altan’ın yazısını ve bu yazı ile ilgili yorumunuzu niye buraya yazdığınızı pek anlamadım doğrusu.
4- Dersim başta olmak üzere gerçekler tüm çıplaklığı ile, artıları ve eksileri ile ortada değil mi zaten?
5- Tarih okuduk Türkiye insanı olarak ama okuduğumuz tarih değil resmi tarih olageldi hep.
6- Gerçekler acıdır ve malesef acıtır…
“Dersim katliamının planlayıcısı, yöneticisi ve sorumlusu Mustafa Kemal’dir. Cumhuriyet tarihi boyunca büyük bir “beyin yıkama” operasyonundan geçen bu halkın, karşılaştığı yeni gerçekleri kabulü biraz zor olacak ama yeni bir ülke ancak geçmişin günahlarıyla ve yalanlarıyla yüzleşerek kurulabilecek.
Ahmet ALTAN
Not:Bu nasıl bir yazıdır böyle?Bu bir saygısızlık ve tarihi bilmezliktir!
Kim kimin beynini yıkamış?Bunları diyen birinin idialarını ispatlaması gerekir.Ortada hiçbir ispat yok ama çamur atmak var!Tek kelime yazıklar olsun…Atatürk’ü karalamaya çalışanlar bilsin ki şuanda bu güzel ülkede rahatlıkla nefes alıp verebiliyorsak Atatürk sayesindedir.Yahu hiç mi tarih okumadınız bu vicdansızlık niye?Atatürk’ü çekememezlik niye?Atam bunları okudukça ben utanıyorum ama sen yinede rahat uyu…
Kusura bakmayın desemde nafile boş insan değiliz yoğunuz heralde o nedenle geçikti yanıt anca açabildim .sorunuz zor gelmedi diyebilmem için sorunuzu bilmem gerekir haliyle…Lütfen net olarak sorunuzu sorun, ben bulamadım sorunuzu.Sorun; cevabını alın.Şunu da belirteyim, uzun tutukluluk süreleriyle ilgili mevzuda hemfikiriz.
Bu arada hangi gazetede yazarsınız?
Anonim, senden sorularıma cevap filan istemiyorum. Zira aradan günler geçmiş olmasına rağmen hala cevap yok sorularıma. Tamam tamam cevap vermeyin siz. Halbuki çok zor soru sormamıştım ama neyse…
Bugün Çağlayan Adliyesi’nde ODA Tv duruşması var. Sizin orda Sayın Anonim…
Cinsiyetiniz ve kimliğiniz, tabi ki önemli değil. Bu kanıya gerçekten vardım mı onu da bilmiyorum. Ama en azından istediğiniz takdirde çok çabuk bir şekilde soruma cevap verebildiğiniz. İşte ben de belki de bunu denedim ve cevabımı aldım. Mutluyum, zira istediğiniz takdirde cevap sürenizin çok kısa olabileceğini görmüş oldum. Ayrıca Sinem Hanım, adalet mahlasını kulanıyor Türkan Saylan fotoğrafı ile… Neyse…
Hayır Tespitiniz doğru değil.Bahsetiğiniz şahıs ben değilim.Bir kere cinsiyetimiz farklı.Bunu bir kere daha sormuştunuz hayır demiştim.Nerden bu kanıya vardığınızı anlamamakla birlikte kimliğimi neden bu kadar merak etiğinizi pek anlamadım.Ben bir vatandaşım, yazınıza yorum yapan bir vatandaş.Lütfen bunu bu şekilde düşünün ve o şekilde yorum yapın bahsetiğiniz kişi bu sitede bir hukukçu yazar veya öğrenci her neyse…Ama ben değilim o kişi.(Ben Avukatım e haliyle hukuk mezunuyum.Bayan zaten değilim!)
Not:Sorunuza yanıtım geçikebilir insanlık hali usura bakamayın.
Sayın anonim;
Sinem Hanım siz misiniz? Anladığım kadarıyla yeni mezun bir hukukçusunuz. (Doğuş Üniversitesi’nden) Fakat okurken bile hukuk ile ilgili makaleler (Evlat edinme gibi) yazmışsınız. Ve yine galiba o blogun sahibi de sizsiniz. Özgüveniniz yüksekmiş. Zira hatırladım da birkaç yazımın altına yazdığınız yorumları ve yaptığımız fikir alışverişlerini…
Başarılar…
Sayın Anonim;
Hukuki Yorum blog sitesini siz mi kurdunuz? Bugün dikat etim. Belki bu soruma cevap verirsiniz!?
Evet bu aralar işim icabı yoğunum, kusura bakmayın.Ben İst.barosuna kayıtlıyım .Sualinizi en kısa zamanda yanıtlamaya çalışacağım.Çağlayan Adliyesi aktif bulunduğum yerdir.Memleketin sorunları bitmiyor malesef…Hak savunması yapmak kutsal bir görev ama o kadar tuhaf haksızlıklar var ki Avukat olarak şaşırıyorum…
Sayın anonim, dün yazdığım yorumun üzerinden 24 sat geçti ve hala daha ne bir yorumunuz var ne de sorularıma cevabınız…
Ee tabi hukukçu olmak zor ne de olsa… Bir şey daha sorayım belki bu sorumu görür de cevap verirsiniz: İstanbul’da mı hukukçusunuz? Zira ben Ankara’da gazeteciyim ve zaman zaman adliyeye gidiyorum haber için. Aklıma geldi belki Ankara’da olabilirsiniz diye de ondan sordum.
Vala çok yoğun bir gün bugün… Bir yandan Bakanlar Kurulu diğer yandan Suriye ile ilgili gelişmeler… İnanın yılın sözü ve bir hukukçunun takdir etmesi günün tüm yorgunluğunu üzerimden aldı! Evet sayın anonim; size soru sormuştum ama cevabımı alamamıştım. Soru, sizinle fikir alışverişi yaptığımız yazımın altında hala duruyor. İsterseniz bakıp cevaplayabilirsiniz.
Neymiş Dündar ile Özdil olayında işin özü? Ayrıca başka siparişiniz var mı? Varsa söyleyin onu da yazalım! Bu arada bir hukukçuyu sevindirdiğim için nasıl sevindim anlatamam!
Evet, şu “Meşhur Hukukçu” benim.Siz bana soru mu sordunuz?Sordunuzsa niye haberim yok?Varsa buyrun sorun ne ise o soru…Zira, yanıtını alacaktır sorunuz; kuşkunuz olmasın.
Bir yazar olarak sizi anlamakta gerçekten zorluk yaşıyorum.Bazen bir yazı yazıyorsunuz-Taraflı yazılmış gibi- bazen de bir bakıyorum ki tarafsız bir yazınız çıkıveriyor ortaya.
Ama sevindim bu yazınıza inanın çok takdirimi aldınız ama istediğimi yazdığınız için değil; gerçeği,doğruyu yazdığınız, ne ise onu ele aldığınız için…Bu takdirimin nedenide budur yoksa istediğim yanıt olması hasebiyle değil.
Bu arada Özdil’e ve Uğur Dündar’a yapılan haksızlığı da bi yazıverin Erden Bey… vaktim olsa da yazabilsem keşke, ama siz yazın, bi okuyalım bakalım neymiş şu işin özü…
Tek kelimeyle Bravo…Bu yazınızda her kelimenin altına imzamı atabilirim.Gerçek budur!Doğru budur!Tarafsızlık budur!
Deniz fenerinin içini bilmemiz mümkün değil ama gidişata müdahale edildiği yönünde bir intiba edindi bu milet. Bu da yürekleri dağladı. Tutukluluk süreleri uzundur, kısadır bu ayrı ama Deniz Feneri davası nedeniyle bunlar gündeme gelmemeliydi. Ayrıca darbe yapıp AKP ve Güleni bitirme planları yapan insanların da yargılanmalarına müdahale edilmemeli. Arınç’a ne oldu anlayamadım. Birden Ergenekon’un tutuklularını salıverin diyor. Bu resmen ve alenen YARGIYA MÜDAHALEDİR. YAPMA EY ARINÇ. Sana vadedilenler verilmez. İşte a.latif şenerin durumu ibret al. Bu halk sana bu yüzde 50’yi darbelere karşı çıktığın için verdi. Ekmek yediğin yere nankörlük yapma..
Bu seferki yazın güzel olmuş