Akp hükümeti züccaciyeci dükkanına girmiş fil gibi; herkesi, herşeyi kırıp döküp, ülkeyi allak bullak ettikten sonra başına geleceklerin farkında, yaptıklarının bedelini ödememek için çıkış yolu arıyor, yolun sonu gözüktü, seçimlerden önce son hamleyi yapıp kurtuluş çaresinin peşindeler, kapıdan girdiler bacadan çıkmaya çalıyorlar, kapıdan çıkarsa zarar ziyanın hesabı sorulucak, hesabı ödememek için Ülke’nin çatısınıda göçertirsek kurtuluruz ümidindeler. Devlet içinde devlet inşa ettiler, şimdi sıra çatıya geldi.
Hesabın görüleceği yer; Ülke’nin çatısı olan Yüksek Yargı’yı alaşağı edip, kendi çatılarını kurmak için anayasa değişikliğini dayattılar ve referandumla Millet’e götürücez diyerek her zaman olduğu gibi yine Milli irade yuturmacasına sığındılar.
MİLLİ İRADE KANDIRMACASI:
Millet’in iradesi ve isteği ne hikmetse hep kendi başları derde girdimi, kendi iktidar ve istikballeri söz konusu olunca akıllarına geliyor, başka zaman kendi irade ve arzuları herşeyin üstünde oluyor. Kamu yatırımlarını, Millet’in geçim, iş, aş kaynağı fabrikaları haraç mezat satıp, işçileri sokağa atıp, kazanılmış haklarını elinden alınca, Millet’te buna karşı Demokratik hakkını kulanıp, eylem yapınca copu, biber gazını bas, sonrada Milli irade, Demokrasi de. Milli İrade’ye çok önem veriyorsanız neden özeleştirmeleri referanduma götürmediniz.
Ya açlımlar Millet Şehit, Gazi oluyor, Vatan için canını veriyor, hayatının baharında toprağa giriyor, uzuvlarını kaybediyor, genç yaşında sakat kalıyor, ocaklarına ateş düşüyor ve bunlara sebep olan teröristlerle, destekçilerine mükafat anlamına gelecek açılımlara girişiliyor ama kimse Şehit aillerine, Gazilere sormuyor, pkk’nın meclisteki temsilcilerinden işe başlanıyor, Şehitlerin kemikleri sızlatılıyor, Gaziler madalyalarını, beratlarını söküp atıyor, Şehit aileleri yıkılıyor, Millet’in onuruyla oynanıyor. Madem Milli irade diyorsunuz, işinize geleni Millet’e götürüyorsunuz, bu konuda esas söz ve hak sahibi Şehit ve Gaziler değilmi. Şehitlerin, Gazilerin aile ve akrabalarının iradesi Milli irade değilmi, açılımları da Millet’e, referanduma götürseydiniz ya.
Yok götüremezler, çünkü onların politikalarını;milletin değil, dış ve iç belli odakların iradesi belirliyor. Türk Milleti’nin değil;ABD, AB ve Akp’li yöneticilerle;tarikat ve cemaat önderlerinin gizli ve kirli emelleri belirleyici oluyor. Bu Ülkenin gidişatıyla ilgili dışardan birilerinin söz hakkı olucak ama hayatını Vatan’a adıyanların, vatan müdafasıyla ömrünü geçirenlerin olmucak.
Anayasa mahkemesince laikliğe karşı odak olmaktan hüküm giymiş yani Anayasa’yı ihlal etmiş bir partinin Anayasa’yı değiştirmesi gibi bir garabeti yaşıyoruz. Sırf bumu Devlet’in temel kurumlarıyla çatışma halinde, Milli iradeyi kelle başına oy hesabı, Demokrasi’yide en fazla oy alanın diktatörlüğü olarak gören bir zihniyetin;tek başına hazırladığı, kendi Anayasasını Millet’e dayatması da bir başka garabet.
İktidar dışındakilerin iradesi Milli iradeye dahil değil;ben kandırmakta başarılıyım, en fazla oyu ben aldım, öylesyse her istediğimi yaparım, düşman mevzini ele geçirir gibi iktidarı ele geçirdimmi;önüme geleni yıkar ezer geçerim, yağma, talan ederim. Ama tabi bu zihniyet bu ülkeyi dar-ül harb olarak gördüğü için;kin ve intikam duygularıyla Cumhuriyet ve kurumlarına karşı her yöntemi reva her yolu da mübah görüyor.
“ÇOĞUNLUK İRADESİ İSTERSE HERŞEYİ YAPAR, SINIRSIZ YETKİYE SAHİPTİR” = “İSTER AS, İSTER KES” ZİHNİYETİ:
İşte bu irticai zihniyeti bu kadar cüretkar yapan;Milli iradeyle, en çok oyu almayı birbirine karıştırması, daha doğrusu kasten öyle dayatması. Seçimlerde alınan oyun çokluğu sizi hükümet yapar, iktidara getirir ama iktidar partisini Milli iradenin tek temsilcisi yapmaz, her parti aldığı oy oranında Milli iradeyi temsil eder, meclise giremiyen partilerde dahil. Yani Milli irade seçmenin tümünü kapsar. Oyun çokluğu ise Ülke’yi hangi partinin yöneteceği konusunda Millet’in tercihidir, evet bu bir irade beyanıdır, ama bir süreliğine, geçici irade beyanıdır. zamanı gelince devretmek üzere hükümeti devralmak ve Devlet’in kurucu esasları, Anayasa ve yasalarla belirlendiği şekliyle hükümet etmek demektir, ilanihaye saltanat etmek değildir. Hele hele sandığa giderek oy veren halk;iktidara getirdiği partiye Devleti yıkıp yeniden kurma hakkı bile verirmiş gibi davranmak hiç değildir.
Demokrasi’nin nimetlerinden faydalanıp, Demokrasi’yi bir araç olarak kullannıp, rejimi tahrip etmek;Demokrat partiyle başlayıp, dinci partilerce devam ettirilen bir hastalık, yani Demokrasi’nin suistimali. Bu zihniyete göre mademki Demokrasi var millet isterse hilafeti bile geri getirebilmeli, bunlar Demokrasi’yi intihar etmek zannediyorlar, bu aynı zamanda;demokrasi var millet isterse Demokrasi’yide kaldırır demektir, yani Milli iradeye Demokrasi’yi vurdurmaktır. Dünyada böyle bir Demokrasi anlayışı varmı. Milli irade Demokrasi çerçevesinde meşruiyet kazanır, Demokrasi dışına çıkan Milli irade meşruiyetini kaybeder. Demokrasi’de seçimler rejim tercihi değil parti tercihidir. Ama bizdeki bu marazi anlayışa göre;çoğunluk isterse Demokrasi dışına çıkılabilmeli, Din Devleti, Federasyon, ayrılık da dahil herşey mümkün olabilmeli. İşte ileri Demokrasi dedikleri, değişim, dönüşümden kasıtta bu.
Zihniyet İSTER AS, İSTER KES” zihniyeti, öyle oluncada “BAŞBAKANLIK YETMEZ, ZAMANE PADİŞAHINA BAŞKANLIK GEREK”, çünkü denetlenmek, hesap vermek istemiyorlar, ne yargı denetimi, ne meclis ne, muhalefet denetimi, çünkü denetlenirse geçemiyeceği sınırları belli olan, ben yaptım oldu bittisiyle veremiyeceği hesaplar var. O nedenle de sınırsız yetkilerle donanmak istiyor. Devleti tüm kurum ve kuruluşlarıyla ben yönenetirim, yargıyı da ;yargı ne cüretle benim işime gelmiyen kararlar alır diyebilen, bir otaçağ zihniyetiyle karşı karşıyayız.
Bütün bu Anayasa değişikliği, başkanlık sistemi hesaplarıda esasen ABD’nin kurdurmaya çalıştığı BOP jandarması YENİ OSMANLI FEDERASYONU için atılan hayati adımlar, başındada PADİŞAH-BAŞKAN RECEP HAZRETLERİ, ABD’nin başını çektiği küresel güçler için en kolay yönetme biçimi ;Yasama, Yürütme ve Yargının tek elde toplanması, çünkü ABD kuklası olan diktatörlükleri sever, önce onları muhteşem imkanlara, başdöndürücü bir güce, herkesin attığı adımdan haberdar edilen bir istihbarata boğar, muhaliflerini dehşetengiz operaslarla tasviye eder, artık o lider kendisini FİRAVUN GİBİ YARI TANRI zannetmeye başlar, amma kullanım süresi doluncada tıpkı Irak’ta olduğu gibi defterini dürer.
ANAYASADA DEĞİŞENLER VE ASIL DEĞİŞTİRİLMESİ GEREKENLER: Anayasa değişikliğiyle ilgili referandum öncesi bir dizi karalama kampanyasında;yargı kararlarına karşı bir taraftan “bize kan ağlatıyorlar, ayaklarımızda pranga var” gibi söylemlerle mağduru oynarken öte yandan mağrurca “Yargı darbesi, Demokrasi’ye sıkılmış kurşun, yetki gasbı, Anayasa’yı ihlal, pervasızlık, cüret, kanun tanımazlık, Yargı’nın güvenilirliği bitmiştir” gibi sözlerle futursuzca saldırıp ;Yargı vesayeti, Yargıçlar Devleti tartışmalarıyla, Yargı yıpratılarak referanduma zemin hazırlandı.
Sivil Anayasa, darbe Anayasası değil Mille’tin Anayasası diyerek;sözde Askeri vesayet Anayasasından kurtulucaz ama Akp Anayasasıyla sivil diktatörlüğe kapı açılıcak, YÜRÜTMENİN VESAYETİ başlıcak.
Demokratik Anayasa deniyor ama demokrasinin gereği çoğulculuk yani toplumun her kesiminden geniş katılımlı uzlaşı değilde, çoğunluk yani iktidarın çıkarına özel dayatma bir Anayasa var.
İleri Demokrasi deniyor ama dokunulmazlıklar, seçim barajı, hazine yardımındaki adaletsizlik, parti içi Demokrasi, lider sultası, katılımcı demokrasi , örgütlenme, fikir ve ifade özgürlüğü önündeki engeller gibi ileri Demokrasi konularında bu Anayasa değişikliğinde hiç bir şey yok.
/>
Hukuk reformu deniyor ama hukukun üstünlüğüne dayalı sistem alaşağı edilip YÜRÜTMENİN ÜSTÜNLÜĞÜ’ne dayalı bir sistem kuruluyor. Yargıda asıl, öncelikli sorunlar;Yargıya bütçeden ayrılan pay, hakim, savcı, mahkeme açığı, dosya yükü, uzayan mahkemeler, geciken adalet, vatandaşın adliyelerde, mahkeme kapılarında çektiği eziyetler gibi gerçek
Yargı reformuna yönelik hiç bir şey yapılmazken, YARGI’YI ELE GEÇİRME değişikliği reform diye yutturuluyor. Alabildiğine keyfi yetkilerle donatılmış Özel yetkili mahkemelerle toplum vicdanını yaralıyan hukuksuzluklara karşı hiç bir şey yapılmazken, Askeri mahkemelerin yetkileri kısıtlanıyor. Sendikal haklar ve özelleştirmelerle ilgili yargı yolu kapatılırken, cemaatçi askerler için YAŞ kararlarına yargı yolu açılıyor. Yargıyı kendine ayak bağı gören Akp hükümeti Yargı denetiminden kurtulup her istediğini yapabilmek için Yargıyı kendi denetimine almak istiyor. Adaket bakanı ve müşteşarının hakim ve savcı atamalarıyla ilgili HSYK’yı çalışamaz hale getirerek yarattıkları kriz ortadayken, Yargının bağımsızlığı diyerek;AB kararlarında HSYK’dan adalet bakanı ve müşteşarının çıkarılması istendiği halde;çok AB’ci gözüken Akp, aksine bakanın yetkilerini arttıyor, yargıyı hükümete dahada bağımlı hale getiriyor. Yargının tarafsızlığı denerek AKP YARGISI yaratılmaya çalışılıyor.
ACI İLAÇ’IN ÇUKULATA KAPLAMASI’DA SAHTE:
12 eylül darbecilerinden hesap sorucaz, darbecileri yargılıcaz deniyor oysa bunun hukuken mümkün olmadığını ortada, en basitinden zaman aşımı nedeniyle bu mümkün değil.
12 eylül darbe Anayasasını değiştiricez, “darbe Anayasası değil Milletin Anayasası”diyorlar oysa 12 eylül darbe Anayasası şimdiye kadar 16 kez hem de uzlaşmayla değişmiş ve bu değişiklikler özellikle hak ve özgürlüklere yönelik darbeyle özdeş antidemokratik maddelerin ağırlıklı olduğu üçte birlk bölüm. Yani Milleti yanıltıp evet oylarını yükseltmek için;12 eylül darbesi ve darbenin mağdurları araç olarak kullanılılıyor. Öte yandan 12 eylül ürünü YÖK ve yine 12 eylülle Anayasaya giren HSYK’da Adalet bakanı ve müşteşarının bulunması kuralı kaldırılmıyor, çünkü onlar ellerinde, ele geçiremedikleri de darbe ürünü oluyor. Üstelik toplumun katılımı ve üzerinde hiç bir uzlaşı olmayan, muhalefetin dışlandığı, tek başına Akp ürünü olan bu Anayasa değişikliği nasıl Milletin oluyor.
Çoğu anayasada zaten varolan ve İnsan haklarıyla ilgili uluslar arası sözleşmelerlede kabul ettiğimiz, halen uygulaması olan kadın, çocuk, yaşlı ve engellilerle yönelik pozitif ayrımcılıkla ilgili olanlar ve yine şehit aileleri ve gazilerle ilgili Anayasada zaten var olan ve yeni bir şey getirmeyen düzenlemelerle, toplumu üzerinde hassasiyetle durduğu kesim üzerinden tavlanmaya çalışıyorlar, Yani Şehitler, Gaziler, Yaşlı, Çocuk ve Engelliler bile bu oyuna alet ediliyor.
İşçilere sendikal haklar veriyormuş gibi yapıp toplu görüşme ve hakem kuruluyla idare edin deniyor;toplu sözleşme, Grev ve yargıya gitme hakkı verilmiyor. Kamu denetçiliği kurumu ve Ekonomik sosyal konseyle ile ilgili eksiklerle dolu, yetersiz ve işlevsiz bir takım düzenlemelerle bir başka oyun oynanıyor.
GÖZDEN KAÇANLAR:
Yerindelik denetimiyle ilgili düzenlemeylede;küresel sermaye ve yandaş rantiyeye, kamu yararı heba ediliyor. Yurt dışına çıkış yasağı hakim kararına bağlanarak;vergi kaçakçıları, rejim muhalifleri ve tabi Akp ve yandaşları için durumun tersine dönme ihtimaline karşılık yurt dışına tüymelerin önü açılıyor.
MİLLİ İRADE, DEMOKRASİ, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ YALANLARI:
Milli iradeyi dillerinden düşürmeyenler Anayasanın değiştirilicek 26 maddesini Mecliste milletvekillerince tek tek oylatırken, Referandumda vatandaşa 26 maddenin hepsini bir seferde oylatıcak, işte buda Akp’nin demokrasiye, milletin iradesine ne derece önem verdiğinin delili.
Akp’liler Anayasa değişikliğinin daha demokratik, daha özgür bir Türkiye için yapıldığını söylerlerken;Demokratik hakkını kullananarak değişikliğe karşı çıkıp “HAYIR” diyeceklere “aklından zoru var, vatan sevgisinde sıkıntısı var, darbeci, Ergenekoncu, bitaraf olanlar bertaraf olurlar” gibi olmadık hakaret ve tehtiti savurmaları;nasıl bir demokrasi ve özgürlük oluyor. Buda Milli İradeye, Demokrasiye karşı duydukları saygının delili.
“Üstünlerin Hukuku değil, Hukukun Üstünlüğü” diyen Recep efendi;12 eylül darbe döneminden beter uygulamalarla;temel hak ve özgürlükler, adil yargılanma hakkı, masumiyet karinesi gibi hukukun üstünlüğünün göstergesi ilkeler çiğnenerek, Akp ve Cemaat hukukunun hakim kılındığı sürecin hangi kategoriye girdiğinide söylemesi gerekiyor, ya Deniz Feneri ve Kayıp trilyon davalarına ne demeli, peki onlar hangi üstünlerin hukuku. Madem ki kim güçlüyse onun hukuku üstün oluyorsa, buda mübah ve hayırhak’tan olabiliyorsa ne yüzle bu lafı söylüyorsunuz, buda Akp’nin Hukukun Üstünlüğüne olan inancının delili. mağdur edebiyatıyla mağrur demogojisi yapma RECEP. HAYIR, HAYIR, YÜZBİN KERE HAAYIR İNANMIYOORUM SANAAA. . .
.
BU ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE NEDEN KARŞI ÇIKILIYOR:
Aslında Anayasa değişikliğine karşı çıkılmıyor, karşı çıkılan; Akp’nin hukuki konumu, zihniyeti, zamanlaması ve yöntemi, daha doğrurusu yönetememe siyasetine kaşı çıkılıyor. Değiştirilmek istenen maddelerle ilgili hiçbir aciliyet, toplumsal ve kurumsal talep ve de mutabakat yokken seçime bir yıl kala bütün sorunlar bittide anayasanın bu maddelerini değiştirmek mi Milletin derdi. Milletin esas gündemi işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk;mahkeme ve hastane kapılarında sürünmek;sağlık, eğitim ve Adeletteki eşitsizlik;kurs, sınav ve işe girmedeki cendereler;çiftçinin tarım ve hayvancılığın bitirilme noktasına getirilmesiyle borç ve haciz batağında oluşu;sanayici ve ihracatçının yüksek kur nedeniyle üretim yapamaz hale gelmesi gibi say sayabildiğin kadar bitmeyen dertler varken Akp’nin kendi özel derdi Milleti niye gersin ki. Anayasalar toplumsal sözleşmeleridir, o nedenle toplumun her kesiminden katılım ve uzlaşma gerektirir, aksi halde topluma mal olmaz, kabul görmez millete rağmen belli bir kesimin dayatması olur, dolayısıyla bu anayasa Akp anayasasıdır. Üstelik Anayasa ülkenin rejimi yani düzenin, sistemin esasıdır;eğer geniş kabul görmezse devlettle, rejimle sorunlu huzursuz toplum yaratılır ki buda kaos getirir. Yani bu Anayasa değişikliği ülkede iç barışı daha da bozucak demektir.
Yasama-Yürütme-Yargı kuvvetler ayrılığı ilkesi, hukukun üstünlüğü ilkesi ve yargının bağımsızlığı tamamen ortadan kalkıp, yargıda hükümetin emrine girecek, Yüksek Yargıda özel yetkili mahkemeler, habur çadır mahkemeleri gibi talimatla görev yapar bir yapıya dönüşecek. Yürütmenin üstünlüğüne dayalı parti devletine, çoğunlukçu tek parti diktatörlüğüne geçilecek. Adalet mülkün(devletin, ülkenin) temeli olmaktan çıkıp, iktidarın demokles kılıcı olucak.
Yeni Deniz Fenerleri, Kayıp trilyon yolsuzlukları olucak ve yine hasap sorulamayacak ama yeni Ergenekonlar, sanal darbe planları üretilip; TSK’nın, muhaliflerin canına okunucak, TSK terör örgütü, Komutanlarda terörist muamelesi görmeye devam edicek.
Recep efendi Cumhuriyet yıkıcılığı yol haritasında kendisine öğretilen “korkuyu korkutucaksın” Gladyo taktiğiyle;korktuğu tüm kurumlara karşı tertipler, psikolojik savaşlar düzenlemeye
devam edicek; krizlere, kaosa dayalı korku düzeni bugünleri aratıcak bir hale gelicek.
Yasal olmıyan yollarla elde edilen;dinlemeler, ses ve görüntü kayıtları, internet yazışmalarının ;şantaj, iftira, karalama kampanyalarıda ve özel yetkili engisizyon mahkemelerinde delil olarak kullanılmasının;sahte belgeler, gizli tanıklar, imzasız ihbar mektupları gibi kirli oyunlarla muhaliflerin tutuklanıp, neyle suçlandığını bilmeden, savunmaları alınmadan yıllarca cezaevlerinde tutulmasının sonu hiç gelmicek.
AKP’NİN ÜÇ DERDİ: 1. YÜCE DİVAN 2. YARGI DENETİMİ 3. AÇILIMLAR
Bu Anayasa değişikliğinin esas itibariyle 3 sebebi var; ilki Akp’nin yüce divandan kurtulması, ikincisi yargı denetiminden kurtulması, yani yargı denetimi olmayan bir yasama, yürütme keyfiyetine ulaşması, sonuncusu ve en önemlisi ise şu; Recep efendi ne demişti;bu değişiklikler bir kapı açıcak milli birlik ve kardeşlik projemizle(pkk açılımı) ilgili yapılıcak asıl değişiklikler bundan sonra, işte işin aslı bu nokta;yani açılımların gerçekleşmesi için yapılıcak yeni Anayasa ile değiştirilemez maddeler, Anayasanın başlangıç maddeleriyle ilgili düzenlemelerle federasyon temelleri atılıcak.
BOP eşbaşkanı recep “durmak yok yola devam “diyecek, BOP Türkiyede nihai hedefe ulaşıcak, öcalan kurtulup, kürdistan kurulacak.
SON SÖZ:
BOP Eşbaşkanı Boşbakan Recep ve Akp’lilerin yaptıkları yolsuzluk, yağma, talan ve vurgunların, Ülkeyi satıp, savmanın;Türkiye cumhuriyeti rejimi ve kurumlarına her tür kirli yöntemi ve ellerine geçirdikleri Devlet imkanlarını kullanarak yaptıkları saldırıların, bozgunculuk, ayrıştırma ve yıkım faaliyetlerinin;rejim düşmanı dinci, bölücü, AB’ci, küreselci iç güçler ve küresel dış güçlere elbirliğiyle tertiplenen işbirlikçi sivil darbenin hesabını vermesin, yüce divandan kurtulup dahada güçlenerek;Türkiye Cumhuriyeti’nin Laik, Üniter, Ulus Devlet yapısını değiştirip, anayasadaki Türk ibaresini kaldırıp ANADOLU FEDERE İSLAM DEVLETİNİ kursun, sonrasındada Ülke parçalanıp, yıkılsın ve bölüşülsünmü? İmralı canisi kurtulsun, kürdistan kurulsunmu?İşte esas itibariyle bunlar oyalanacak referandumda;bütün bunlara evet mi denecek yoksa HAYIR mı? Türkiye tam bir dönüm noktasında ;tıpkı bir evvelki yüzyılın başındaki işgal yıllarındaki gibi, işbirlikçi damat ferit hükümeti ve SEVR tarihten ders almıyanlar için tekerrür etmekte, aslında Türkiye bu referandumda İHANET ve SADAKATİ oyluyacak, Türk insanın %60’ı aptaldır diyenleri, haini boldur diyenleri haklı mı çıkaracağız görücez. Ne diyor bu hükümetin bir bakanı “HAYIR diyenlerin ya aklından zoru vardır yada vatan sevgisinde sıkıntısı vardır” Akp’lilerin tüm sözlerini olduğu gibi bu sözüde lütfen tersten okuyun, bu söz aslında evet verenler için söylenebilecek en doğru söz.
Biz gördüğümüz bu kabuslu rüyayı HAYIRA yorup, Türk milletinin DAMARLARINDAKİ ASİL KANA, engin sağ duyusuna ve aklına güveniyor; bu referandumdan yüksek bir HAYIR çıkacağını düşünüyoruz. AKLINDAN ZORU OLANLARIN VATANA İHANETİNE. HAYIR
Akp’nin Devlet olanakları ve iktidar gücüyle yürüttüğü bu referandum kampanyasının hafızalardan silinmiyecek ibretlik incileri;Boşbakan Recep efendinin “bitaraf olan bertaraf olur” tehtitiyle, hokkabaz Fetullah efendinin “imkan olsa mezardakileri bile kaldırıp ‘evet’ oyu kullandırmak lazım” telaşı olucak. Bütün bu çılgınlığın sebebi;yegane kurtuluş reçetesi olarak bu Anayasa değişikliğini görmeleridir;Recep efendinin Anayasayla ilgili toplantılarda, Akp’li milletvekillerine: ‘YA TARİH YAZARSINIZ YA TARİH BİZİ SİLER’ diyerek;korku ve tehtit içeren sözleriyle her şeyi açıkça ortaya koyuyor. Cumhuriyet yıkıcılığı “KUTLU YÜRÜYÜŞ”ünün nihai hedefe ulaşması için, bu referandumu varlık ve bekalarıyla ilgili hayati önemde görüyorlar. Öncelikle bilinmesi gereken şudur;TÜRKİYE CUMHURİYETİ REFERANDUMLA, SANDIKTAN ÇIKAN OYLA KURULMADI, M. Kemal ve arkadaşlarının kelleyi koltuğa alıp, aleyhlerinde çıkarılan ölüm fermanlarına rağmen, ölümü göze alarak, bizzat savaş meydanlarında savaşıp, vatanı düşmandan kurtarmalarıyla kuruldu. Bu Devlet savaş meydanlarında, kurucu Askeri iradenin, Asker Millet’le kurduğu bir Devlet. Eğer birileri bu topraklarda kendi amaçladıkları devleti kurmak istiyorlarsa;tıpkı pkk gibi kan dökmeyi, Türk Ordusuna silah çekmeyi göze almalılar, anlaşılan oki o birileri bunun hazırlığında, bir iç savaşın peşinde ve tıpkı Osmanlı’nın son dönemindeki gibi Emperyalistleri işgale çağırıp, Türk ordusunu altedip, Devleti tasviye ederek, kendi rejimlerini kurma peşindeler, yani Recep’in hocası Erbakan’nın hedeflediği “KANLIMI OLACAK KANSIZMI”nın son oyunları sahneleniyor.
Recep’in hocası Erbakan bir şey daha demişti “ACI İLACI ÇİKOLATA KAPLAYIP YUTTURACAĞIZ, ZAMANI GELİNCE BU ACI İLACI İSTESENİZDE, İSTEMESENİZDE YUTACAKSINIZ” ve Recep’te Anayasa paketi için “HAP YAPTIK” dedi, demekki zamanı geldi acı ilacı Millete yutturacaklar, acı olduğu anlaşılmasın diyede şekerlemeyle kaplıyıp sundular ama oda gerçek şeker değil suni tatlandırıcı. Peki Millet bu ilacı yutacakta Millet’in derdine çare olucakmı HAYIR, kimin derdine çare olucak Akp’nin, yani MİLLET HAPI YUTACAK AKP ŞİFA BULACAK. AMA MİLLET HAYIR DERSE AKP HAPI YUTUP MİLLET ŞİFA BULACAK.
Hakan Ataman
Eyüp-İstanbul