Bu soğuk kış günlerinde dışarı adımımızı atar atmaz, soğuğun vermiş olduğu öfkeyle basarız velveleyi. Ufak bir üşüme anında isyan eder rahatlık isteriz. Gündelik programımız bittikten sonra ya eve gider sıcak bir köşede kıvrılırız, ya televizyon,  internet gibi bir şeylerle meşgul oluruz. Biz rahatlığın yollarını arayaduralım da acaba 1914 gençliği bizler kadar rahat mıydı?
Sene 1914 günlerden 22 Aralık, adı Sarıkamış olan ve amacı 1878 Berlin Antlaşmasıyla Ruslara bırakılan Kars, Ardahan ve Batum’u topraklarımıza katmak olan bir harekat başlatılır. 22 Aralık 1914’te dondurucu soğuğa rağmen kahraman askerlerimiz yollara dökülmüş kar ise insanların boyuna yetişir olmuştu. Üstünde incecik yazlık kıyafetle, ayaklarındaki yırtık çarıklarla aç bir şekilde gücünü kalbindeki vatan sevgisinden, bayrak sevgisinden alarak durmadan ilerliyordu. Yüreği koşmak ister ama yürüyemediği için hüngür hüngür ağlayarak, mavzeri ayaklarına doğrultup “yürüsene kopasıca ayaklar yürü yürü.” sesleri Allahuekber dağlarında yankılanıyordu. O öpülesi ayaklar morarmaya başlıyordu ama Mehmetçiğin umrunda mı? “Gerekirse bileklerimden keser, düşmanın üzerine sürünerek giderim” diyen bir ecdanın, gururlanarak söylemeli ki, torunlarıyız. Şanlı Türk Ordusu Rusları def etmek için, üç bir yandan taarruz ediyordu. Annesinin gözbebeği, yaşları 12 den başlayan aslan parçalarının, birkaç gün önce sevdiceğine çiçek veren eller o gün silah tutuyordu. Taarruz ediyor ama Mehmetçiğin başına kurşun gibi kar yağıyordu. Yağan her kar tanesi bedeninde donup kalıyordu. Savaş deyince akla silah gelir, top gelir, mermi gelir ama Sarıkamış’ta Mehmetçiğin bedenini parçalayan mermi değil -40 derece soğukta yağan ve her tanesinde yürekleri yakan kar taneleriydi. Harekat amacına ulaşabilseydi çok mükemmel bir ideal gerçekleşmiş olacaktı. Ama Rusları hiç beklemedikleri bir anda etkisiz kılmaya çalışmak için  yiyecek ve ısınma konusunda hiç bir hazırlık yapılmadann başlatılan bu harekatta maalesef olumsuz sonuç kaçınılmaz olmuştur. Bütün olumsuzluklara rağmen, vatan sevgisinden gelen dayanıklılık, itaatkarlık  ve son nefese kadar verilen mücadele dünyada emsali görülmeyen bir örnektir.

Sponsor Bağlantılar

Tarihin yüreğimizde açmış olduğu en derin yaradır Sarıkamış. Sarıkamış, ismini duyduğunuzda bir ürpertinin vücudunuzu sarıp yüreğinizin cız etmesidir. Sarıkamış, yazlık giysiler üzerine düşen ve direk tenine değen kar tanelerinin acısını bedeninde değil yüreğinde hissetmektir . Sarıkamış, düşmana ateş edecekken parmağını tetiğe götüreceği anda tetiğe basamadan donup şehit olmaktır. Sarıkamış, her tarafın karlarla örtülü olduğu, karın insan boyuna yetiştiği yerde, yağan her kar tanesinde biraz daha karların altında kalması, sevdiceklerini yüreklerine gömmesidir. Sarıkamış, yiğit askerlerimizin öleceğini bile bile yolundan dönmeden ilerlemesi, son nefesine kadar mücadele etmesi, kendi yazdığı mektupla şehadet haberini anasına vermesidir. Sarıkamış, 90. 000 vatan sevdalısının, vatan aşkıyla karlar altında ebedi bir uykuya dalmasıdır. Bir ayçiçeğinin güneşe bakışı gibi, bir tohumun ormana, bir derenin denize koşması gibi sevmeli insan vatanını. İşte 1914 gençliği. İşte bir vatan uğruna yapılabilecek fedakarlıkların en güzel örneği… Sarıkamış… Böylesine kutsal bir ecdada layık bir nesil olma gururunu yaşıyoruz ki ne mutlu bize. Sözlerime son verirken Mehmet Akif’in gözyaşları içerisinde Sarıkamış’a ithafen yazdığı dizelerine kulak verelim.

“Gitme ey yolcu beraber oturup ağlaşalım,

Elemim bir yüreğin payi değil, paylaşalım.

Karşımda vatan namına bir kabristan yatıyor!”

YASİN ER tarafından “Makale Yarışması” için yazılmıştır…