Muhbir

Tasvir-i Efkar

Ceride-i Havadis

Sponsor Bağlantılar

Tercüman-ı Ahval

Osmanlı İmparatorluğu’nda kitaplar, gazeteler, telgraf çoğunlukla yönetici sınıfın hizmetinde idi. Zamanla haberler diğer sınıflara da ulaşmaya başladı. Buna Osmanlı’nın, merkeziyetçi yapısını az da olsa eleştirebilen iktidar karşısında bağımsız iki Türkçe gazete öncülük etmiştir. Bunlardan ilki 1860’da ortaya çıkarılan Tercüman-ı Ahval’dir. Kurucusu Agah Efendi, Meclis-i Maarif’e izin konusunda verdiği dilekçesinde; “Çeşitli bilgilere dair konular iç ve dış olaylara dair havadislerin uygun olanlarını yayınlamak için birkaç günde bir Türkçe olarak bir gazete neşretmek istiyorum.

 
Devletimizin ve yabancı devlet uyruklularının bazılarının Arapça, Türkçe ve diğer dillerde, nizamlara uygun olarak yaptıkları yayınlar gibi, her trlü masrafı ve hasılatı kendime ait olmak üzere devlet ve milletimin siyasetini ve özel menfaatlerini korumak şartıyla söz konusu gazetenin yayınlanması için bana da resmi ruhsat verilmesi hususunda yüksek müsaadelerinizin esirgenmemesi…”Agah [1]. Agah Efendi Tercüman-ı Ahval ile Takvim-i Vekayi ile Ceride-i Havadis’ten farklı olarak içeriği zengin bir gazetecilik örneği sergilemiş ve ciddi bir kamuoyu oluşturmuştur.
 

Ayrıca bu gazete, Türk ideologları için de bir yetişme mekanı olmuştur. Bunların arasında ünlü yazar ve şair Ziya Bey, ünlü tarihçi ve lisan uzmanı Ahmet Vefik Paşa[2], Hasan Suphi Efendi daha sonraları kendi edebiyat gazetesi Mirat’ı çıkarmaya başlayan gazeteci Mustafa Refik Bey[3] ve daha başka genç Türk aydınları bulunuyordu. Ama, Tercüman-ı Ahval’in ilk 25 sayısının çıkarılmasında hemen hemen baş rolü oynamış bulunan ünlü şair İbrahim Şinasi’nin[4] adı (1826-1871), gazeteyi çabuk üne kavuşturdu. Şinasi’nin bu gazetenin kuruluşundaki rolüne değinen Ahmet Rasim şöyle diyor: “Her ne kadar “Tercüman-ı Ahval”, Agah Efendi’nin imzası altında yayımlandıysa da aslında, Şinasi’nin bir yazar olarak büyük gayretleri sayesinde kurulabilmiştir.”[5] Ancak Şinasi, gazete ile ilişkisini daha ilk sayıdan sonra kesmiş, ilk makaleden sonra tek bir siyasî yazmamakla bunu göstermiş, sudan edebî yazılar, kitap tenkitleri ve şiirleri ile sürdürdüğü ilgisini, şeklen 24. sayıya kadar devam ettirmiştir.

 

Agah efendi ile Şinasi’nin karakter farklılıkları yollarını ayırmada etken olmuştur. Agah Efendi aksiyon adamıdır. Şinasi ise teori insanıdır. Agah düşünür, kararını verir ve hedefe ulaşmak için hemen harekete geçer, bunun için de en kısa yolu seçer. Şinasi, düşünür, yavaş yavaş tertipler, acelesi yoktur, hedefine uzun vade ile ulaşmakta mahzur görmez. Agah efendi sabırsızdır, Şinasi ise sabır timsalidir.[6]

 

1860 yılı Aralık ayında Tercüman-ı Ahval, sayfalarında Türk basın tarihinde ilk kez bir tartışma yayınlandı. Bu aynı yılın Ekim ayından itibaren gazetede kısım kısım çıkan Şinasi’nin “Şair Evlenmesi” adlı oyununa ilişkindi. Bu oyunda Şinasi, Türk feodal toplumunun bozukluklarını anlatıyordu. Oyunun bütün amacı, “iş, kişilerin kusurlarında ve noksanlarında değil,, düzenin ve yaşam biçiminin yetersizliğindedir.” savını ortaya koymaktı.

 

“Şair Evlenmes”’ni W. Churchill, bir koca-karı ilişkisi olarak tanımladı. Bu davranışına karşılık, Tercüman-ı Ahval gazetesi, 26 Aralık 1860 yılında yayımladığı bir yazı ile, Ruzname-i Ceride-i Havadis’in nasıl kurulduğunu, sahibinin bir İngiliz olduğunu ve hükümetten yardım gördüğünü okurlarına açıkladı. “Milletimiz içinde ilk defa gazete yayınlamaya muvaffak olduğundan Agah Efendi’ye herkes teşekkür etmektedir. Bunun için gazete günden güne rağbet görmektedir. Gazeteyi tebrik ederiz Allah yardımcı olsun.

 

Zannederim ki Ceride-i Havadis’den başka millet ve vatanını sevenlerin hepsi bu duayı etmektedir. Bu Ceride’nin müdürü (Miyop Çörçil) milletimize ve lisanımıza yabancı olduğu halde Devlet-i Aliyye’nin müsaadesi ile gazete çıkarmaya ruhsat almış ve devletten maaş bağlanmış ve yardım görmekten başka şimdiye kadar dilimizde ondan başka gazete olmadığı sebebiyle çaresiz ona rağbet edildiğinden epeyce vakit işini uydurmuştur…[7]

 

Böylelikle Tercüman-ı Ahval, bu polemiğe politik bir renk katarak, Babıali’nin memnuniyetsizliğine hedef oldu. Bu sert muhalefetleri durdurmak için Hükümet Agah Efendi’yi destekleme kararı alarak O’nu 1861’de Posta Nazırlığı’na atadı. Ancak aynı gazetede eğitim sistemini şiddetle eleştiren Ziya Bey’in yazısı yer alınca, 1861 yılı Mayıs ayında gazetenin çıkarılmasına bir süre ara verildi.

 

Tercüman-ı Ahval, 11 Mart 1866 tarihine kadar çıktı. Liberal eğilimli özel bir gazete olarak kendisini kabul ettirerek, kültürel eylemin gelişmesinde, Türk toplumunun siyasal uyanışında rol oynadı. Ancak Şinasi’nin çekilmesinden sonra gelişen burjuva-liberal muhalefetin temel organı durumundaki Tercüman-ı Ahval’in önemi giderek azaldı.[8]

 

Tercüman-ı Ahval gazetesinin yaptığı büyük hizmetler vardır. Öncelikle Osmanlı İmparatorluğu’nda çeşitli unsurların çıkaragelmekte oldukları 40 kadar gazetenin içinde, teşvikleri sayesinde, ilk defa olarak, devletin ana unsurlarından bir kişinin, bir Türk’ün gazete çıkarmasını sağlamış ve Türklere “gazetecilik” kapısını açmıştır. Şinasi’nin başmakalesi ile “madem ki vergi veriyorum, devlet işlerinde söz söylemek hakkımdır!” gerçeğini ilk defa ortaya atarak, toplumun kendisine de, idarecilerine de, bu tabii hakkı hatırlatması yapabileceği hizmetlerin en büyüğü olmuştur.

 

Batı tarzı gazetecilik Tercüman-ı Ahval ile başlamıştır. O zamana kadar çıkan gazetelerde her çeşit havadis birbiri ardından , aynı sütunda alt alta adeta istiflenircesine sıralanarak verilirdi. Bunları cinslerine göre ayırmak, çeşitlerine göre genel başlıklar altında toplamak usulünü çıkarmıştır.

 

Şinasi ayrıldıktan sonra Türkiye’nin ilk siyasî başmakalesi Tercüman-ı Ahval’de  çıkmıştır. Bu Tercüman-ı Ahval’in 30. sayısında çıkan yazıdır. Bu makale ile, yine “Avrupa’da gazetelerin siyasi olaylar hakkında başmakale yazdıkları, bununla olayı inceleyerek halkı siyasî hadiseler hakkında düşünmeye yöneltmek amacının güdüldüğü” anlatılmaktadır.

 

Şinasi’nin gazeteden ayrılmasından sonra 25. sayısından itibaren Pazar, Salı ve Perşembe günleri olmak üzere haftada üç defa çıkarılmaya başlayan gazetenin boyutu % 50 küçültüldü. Refik Bey’in gayretleriyle gazete bir süre daha yürüdü. Refik Bey’in ölümünün ardından Namık Kemal’in yazı yardımları ve Hasan Suphi’nin gayretleriyle biraz daha devam etti. Fakat O’nun da Halep’e memur edilmesi üzerine yavaş yavaş söndü ve kayboldu.[9]

 


[1] Ziyad EBUZZİYA; Şinasi, Yay.Haz.: Hüseyin Çelik, İletişim Yay.,I.Baskı, İstanbul 1997, s.168.

[2] Ahmet Vefik Paşa’nın eserleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.: F.A. TANSEL; “Ahmet Vefik Paşa’nın Eserleri”, Belleten, C.XXVIII, S.109-112, (1964), ss.249-283.

[3] Refik Bey 1865’te kolera salgını esnasında ölmüştür. Kendisi, Yeni Osmanlılar atarafından Yeni Oosmanlı hareketinin bir müjdesi olarak görülür. Süleyman Nazif, Namık Kemal hakkındaki eserinde, Ondan Batının liberal fikirlerine “Kemal’in gözlerini açmış” kişi olarak söz eder.Bkz. MARDİN; Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu, s.289.

[4] Şinasi Hakkında Bkz.: Abdülhalim AYDIN; “Batılılaşma Döneminde Şinasi ve Fransız Etkisi”, Hacettepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dergisi, C.17, S.2, Aralık 2000, ss.105-131

[5] A.D. JELTJAKOV; Türkiye’nin Sosyal ve Kültürel Hayatında Basın, İstanbul,1979, s.52.

[6] EBUZZİYA; Şinasi, s.175,182.

[7] İlhan YERLİKAYA; “Tercüman-ı Ahval Gazetesi ve Hükümet Destekli Habercilik Anlayışı”, Toplumsal Tarih, C.IV, S.21, Eylül 1995, s. 58-59.

[8] JELTJAKOV; Türkiye’nin Sosyal ve Kültürel Hayatında Basın, s. 54.

[9] EBUZZİYA; Şinasi, s.176,180,191.