Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dersim katliamı için özür dilediğinde “Daha özür dilenmesi gereken çok kişi var” demiştim.
Bazılarının hoşuna gitmemişti tabii bu söylemim.
İşte bugün 28 Şubat post- modern darbesinin yıldönümü.
Nasıl ki bu ülkede 1914 ve 1915 olaylarında Ermeniler, 1930’lu yıllarda Dersimliler, darbelerde sağcılar da solcular da Kürtler de çok büyük acılar çektiler işte 28 Şubat post- modern darbesinde de dindarlar çok büyük acılar çektiler.
İşini gücünü bırakıp üstüne vazife olmadığı halde tek tek dindarları fişleyen ordu, “irtica irtica” diyerek psikolojik harbin alasını gösterdi dosta ve düşmana kurgular ve provokasyonlarla “Ahan da irtica geldi İran oluyoruz” diyen medyanın da çok kocaman desteğiyle.
Aradan yıllar geçti…
Dindarların önü açıldı AKP iktidarıyla birlikte.
Anadolu’dan işadamları yurtdışına açıldılar, para kazandılar.
Üniversitelerde adını ‘saçma bir yasak’ olarak sonsuza kadar koruyacak olan başörtüsü serbest bırakıldı.
Dindarların üzerindeki baskılar da büyük bir oranda kalktı.
Ama dindarlarla uğraşmaya birileri hep devam ededurdu. Bu kapsamda, AKP ve Güleni Bitirme Planı bile hazırlandı.
Erzincan gibi birçok ilde dindarlar, cemaat mensubu kişiler fişlendiler.
Yani daha birkaç yıl öncesine kadar 28 Şubat’ın izlerini görmeye devam ettik bizler bu ülkede.
Hatta görmeye hala daha devam ediyoruz.
Nerede? Mesela ordu kurumlarında.
Nerede? Mesela Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu’nun son günlerde yazdığı üzere bürokraside.
“Acaba ikinci bir 28 Şubat mı yaşanıyor” soruları gündeme geliyor ‘AKP’nin cemaat kadrolarını tasfiye ettiği’ iddiaları üzerine.
“Acaba bu, şubat ayından mı kaynaklanıyor” diyen Bugün gazetesi yazarı Nuh Gönültaş’ın ifade ettiği gibi suç şubat ayında mı yoksa hala daha değişmeyen zihniyette mi?
Ahmet Bey, başkalarıyla tartışırken benim ismimi zikretme gereği niçin duydunuz?
Muhatabınız kimse ona hitaben yazmanızı istiyorum. Benim adımı karıştırmayınız!
Bir daha böyle bir nezaketsizlik yapmayacağınızı umuyor, şimdilik uyarmakla yetiniyorum
Maskeli Şovalye Ahmet! Senin gramafonun iğnesi ayarsız. Uzatıkça plağındaki çizik daha da derinleşti, bak gördün mü yine takılı kaldın:)
“Boru değil soru” sorar imiş(!) Ardıç, Kekeç, Ok-Ay filan yazar imiş(!) Ne alaka donkişt!? Tahta kılıcını kınına sok!.. Madem ki tanışmıyoruz, benim “Kemalist ideoloji”ye sahip olduğumu kahve falına bakarak mı öğrendin? Yani “Kemalizm” sana göre şeytani bir sembol, sen de şeytan taşlayıcısı mısın? Vay seni gidi yaramaz şey vay! minacık aklıyla ne oyunlar da oynarmış…
Tamam çok komiksin, çok da güldüm(!) Seni gidi sevimli,maskara şey…
Yediğin tekme fazla mı acıtı canını? Oysa seni cidiye almadığım için ironi yaparak vurmuştum(!) Bu kadar haylazlık yeter tamam mı?
(Başlıktaki ünlem işareti ne anlama geliyor?)
Oğuz’um aslanım artık kabak tadı vermeye başladın!
(Bu cümlenin sonundaki ünlem işareti ne anlama geliyor?)
Ne maskesinden bahsediyorsun?
(Bu cümlenin sonundaki soru işareti ne anlama geliyor?)
Ünlem işaretinin nerede ve ne şekilde kulanıldığını ben biliyorum de sen, o işaretin nerede nasıl okunması gerektiğini bilmiyorsun.
Ünlem işaretinin, cümleye ironi katması için ila parantez içinde kulanılması gerektiğini ilk kez senden öğreniyorum.
Alah Alah! Halbuki en çok ironik yazan Engin Ardıç ve Ahmet Kekeç gibi isimler, parantez içerisine almadan ünlem işaretini koyup bir güzel dalgalarını geçerler. (Biraz oku da bilgilen olur mu?)
Ayrıca ünlem işaretinin nerede ne anlam katacağını yazar düşünür ve okur da onu anlar. Senin gibi anlayamayanlar ise bir şeyler saçmalar. Yavu ünlem işareti bir duyguyu yansıtır.
Hata bazen bu işaret ile ne anlam verilmek istendiğini anlayamaz insanlar. (Sen gerçi hiçbir şeyi anlayamıyorsun o ayrı konu!)
(Bu ünlem işareti ne anlama geliyor?)
Mesela verdiğin “Tebrikler, müthiş bir anlatımdı!” örneğinden iki anlam da çıkar: Ya gerçekten müthişmiş ya da dalga geçmek için bu cümle kurulmuş. Ben aynı cümleyi senin için kulanabilirim ama tabi ki dalgamı geçmek için.
Beni tekrar ele alacakmışsın!
(Bu ünlem işareti ne anlama geliyor?)
(Ben sana çok büyüğüm daha sen büyüyecek okuma yazma öğreneceksin!)
(Bu ünlem işareti ne anlama geliyor?)
Yahu Alah aşkına şu saçmalamanı keser misin?
Yaptığım yorumda ben sana niye kızayım?
Yahu yorumumda seninle nasıl dalga geçtiğimi anlayamayacak bir zekaya! sahip birisine ben niye kızayım ki, seni cidiye mi alırım yorumundan dolayı? Ama sonradan ila kendini cidiye aldırdın bana iftira atarak. (Cümledeki ünlem işareti ne anlama geliyor?)
Bu arada sen beni nereden tanıyorsun da dedeğim dedikmiş?
Daha önce karşılaştık mı?
Maskem filan yok!
Ben benim! Sen de sensin!
Uzatan sensin bu arada.
Milet beni mi tekmeleyecek?
Sahi milet kim? Senin gibi okuduğunu anlamaktan imtina eden Kemalist ideolojiye takılıp kalmışlar kişiler mi?
Hadi ama çok komik oluyorsun?
Seni mileten filan saymam zaten!
(Bu cümledeki ünlem işareti ne anlama geliyor?)
Mesela “sen ne yaptın?” sorusunu ben birisine sordum. Bu sorudaki anlamı, cümlenin önü ve arkasını oku***** anlayabiliriz. (Sen değil biz! Bu arada ünlem işaretinin anlamını bul) Çünkü sen ne yaptın sorusu kızarak da sorulabilir veya gerçekten neler yaptın diye de sorulabilir. (Yok kimseye hakaret filan hemen başlama bir şey yapmadın sen tarihte olup biteni saymazsak tabi)
Neyse, ben sıkıldım bu dilbilgisi dersinden. Bu arada ben Ahmet’im de sen Oğuz değilsin. Zaten senin isminin Oğuz olmadığını bildiğim için bu tartışma başladı ve sayende buralara kadar geldi. Beni tanırsın daha önce de seninle tartışmışlığımız var. Adım: Ahmet. Soyadım: Boşver
Ok- ay! Do you understand me? (Pardon İngilizce yazdım, vala Türkçe’ye filan hakaret söz konusu değil!) (Bu ünlem işareti ne anlama geliyor?)
Taktığın kocaman maskeyle suratını saklayamadın, incecik ünlem işaretinin arkasına hiç saklanamazsın Maskeli Ahmet!
ÜNLEM İŞARETİ NEREDE VE NASIL KULANILIR:
Ünlem işareti, sevinme, kızma, korku, mutluluk, şaşkınlık gibi aşırı heyecan anlatan cümlelerin sonuna konur. çağrı, emir, hitap, yasaklama bildiren cümlelerde ünlem işareti kulanılır.
Eğer ünlem işareti, cümlenin içinde, parantez işareti içinde verilirse, cümleye; dalga geçme, alay etme anlamı katar.
Örnek:
Güya kulanmasını binmeden otobüs kulanacakmış(!).
Fitne-fesadla koca mileti yenebilecek güçteymiş(!)
İsteseymiş aynştayn olurmuş(!)
Güya ünlem işaretinin manasını da bilirmiş(!)
Ünlem işareti, seslenme ve hitap sözlerinden hemen sonra konulabileceği gibi cümlenin sonuna da konabilir.
Örnek:
Ey, Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk….
Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!
Tebrikler, müthiş bir anlatımdı!
Eyvah, depoda yangın çıkmış!
Dur, yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak bir devrin batığı yerdir.
Arkadaş, biz bu yolda türküler tutururken, sana uğurlar olsun… Ayrılıyor yolumuz!
ACEPÇİYAN EFENDİ! ŞİMDİ SENİ TEKRAR ŞÖYLE BİR ELE ALALIM!
ALALIM MI? ALALIM, ALALIM:)
“…O GERÇEK BİR TÜRK OLSA GEREK! TÜRK ZEKASI BU OLSA GEREK!” (Altan 4.yorum penceresi) Miletimize dil uzatma alçaklığını gösterdiğin cümlende ünlem işaretini dalga geçme anlamında “(!)” parantez içine alarak mı kulanmışsın yoksa böyle “!” kızma anlamında mı kulanmışsın?..
Bir de bana Türk Dili ve Edebiyatı ve Yazım Kuraları dersi mi vermeye çalışıyorsun Ahmet! Bak Maskeli Şovalye Ahmet! “Geri manevra yapamıyorsun, in ağır vasıtadan!” dedim, “Bak tamponunda büyük hasar var, in!” dedim, “Çırpındıkça batıyorsun!” dedim. Fakat sen bir türlü laftan anlamıyorsun. Hala “dediğim dedik, çaldığım düdük” lerdesin…
Yapma Maskeli Ahmet! Bütün milet arkanı tekmelemeden benimkiyle yetin olmaz mı? Hadi uzatma! Hakediyorsun ama seni daha fazla örselemek istemiyorum! Hadini çapını bil ve çekil!..
Ne güzel de yazmışsın “Kim ne yazmış, neyi nasıl söylemiş hepsi burada, herkes okuyor değerlendiriyor merak etme” diye. Evet, doğru seninle boşuna uğraşmaya değmez. Zira nasıl olsa her şey burada yazıyor. Ben yazdıklarımla; sen de yazdıklarımdan saçma sapan şeyler çıkarmaya çalışıp iftira atmak için bin dereden su getiren, okuması anlaması olmadan bir şeyler okumaya uğraşan ama hiçbir şey anlamayan ve hata anlamadığını bile anlamayan ve muhtemelen de hiç bir zaman öyle bir yeteneği olamayacak bir varlık olarak kal. Ben bisiklet kulanabilecek birisi olayım; sen ise bisiklet kulanırken okumayı yeni sökmeye çalışan çocuklar misali yoldan gelip geçen araçların plakalarını ve yol kenarındaki dükanların isimlerini okumaya çalışan birisi ol. Sen bu hızla okumayı sökersin de anlama kısmı ne olacak! Neyse o da eksik kalıversin yavu! Sen zaten anlama yeteneğine sahip olsan da işine gelmeyenleri yine anlamak istemeyeceğin için no problem! (Bak cümlenin sonunda ünlem işareti var. Hay Alah ne demeye çalıştım acep!) (Of vala sıkıldım yavu! Eğlenceli bir konu bul, sen iyi bilirsin öyle daldan dala atlamayı)
Bak Maskeli Şovalye Acepçiyan efendi! Ağır vasıta araç kulanmasını hiç bilmiyorsun. Defalarca uyardım değilmi?Gördünmü bak geri manevra yaparken yine kaza yaptın, arka tamponunda ağır hasar var farkındamısın? Gel inat etme oradan in üç tekerlekli bisiklete bin. Sevsinler senin ironi yapmalarını, ünlem işaretlerini. Önce sen trafik işaretlerini öğren. Bisiklet kulandığında yağışlı havalarda dışarı çıkma ve arkana birini oturtmaya kalkma. Kim ne yazmış, neyi nasıl söylemiş hepsi burada, herkes okuyor değerlendiriyor merak etme. Biliyorsun ak ve kara nerede beli olur. Çırpınma dostum, çırpındıkça batıyorsun.
Yahu sen hakikaten daha okuduğunu anlayamayacak bir varlıksın.
Yahu sen gerçekten daha ironi cümlelerini bile anlayamayan bir varlıksın.
Yahu senin neyine yazı, makale filan okumak?
Sen önce git bir okuma- yazma öğren.
Yahu yazdığım cümlenin sonunda ünlem işareti var görmüyor musun gerçekten? Göremiyor musun o ünlem işaretini? Yoksa görmek mi istemiyorsun?
Milete hakaret etmediğimi sen de iyi biliyorsun ama sırf şeyliğine (Engin Ardıç’a slm olsun) saçmalama yoluna gidip, zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışıyorsun.
Yemezler!
Ayrıca yalanda, iftirada üstüne yok maşalah.
Bu sefer de beni ‘Türk miletinin düşmanı’ olmakla itham etmişsin.
Vala yazdığım birkaç yorumdan bunu nasıl çıkardın acep?
İsminden dolayı sana ‘şoven miliyetçi’ filan demediğimi bildiğin halde saçmalamaya devam etmişsin. Yahu ben, senin isminin o olmadığını bildiğim için sana o cümleleri söyledim.
Anlamak gibi bir özeliğin olmasa da söyleyeyim: Bak, sen sırf şoven miliyetçilik yapmak gibi başka şeyler için o isim ile yorum yazıyorsun. Bu senin ve senin gibilerin içindeki şeyleri dışavurumunun aynası.
Halbuki hiç böyle bir isme gerek duymaksızın yorumunu yapabilir, ‘oğuz kan türkoğlu’ diyerek ne kadar Türk olduğunu anlatmana gerek yok ki. Bir insanın “Bak ben işte bu kadar Türk’üm” demek istemesinin sebebi ne olabilir acaba?
Ayrıca benim yorum yazmamın sebebi Erden Özkant’ın yazısıyla alakasız bir yorum yazmandı.
Alakasız yorumların devam ediyor, alakasız şeylerle uğraştığın gibi başkalarını da uğraştırıyorsun.
Bu arada farketiysen Erden Özkant yazısında herkesten bahsediyor: Ermenilerden de, dindarlardan da, sağcılardan da, solculardan da…
Tabi sen Türkoğlu Türk olarak sadece Türk’lerden bahsedilmesini istiyor olabilirsin ama ben de bir Türk olarak herkesin acılarının yazılmasından tarafım.
Türk olmam, Ermenilerden de Kürtlerden de bahsedilmesinden rahatsız olmam anl***** gelmez.
Ok- ay!
Galiba plağın çizik Ahmet iğne takılı kaldı. Bana bak kendini zeki, başkalarını ***** sanan maskeli şovalye! “O gerçek bir Türk olsa gerek! Türk zekası bu olsa gerek!” diyerek miletimize hakaret eden, ismimi bahane ederek bana “Senin gibi şoven miliyetçi, Irkçı..” diyen sen değilmisin? Bu seviyesizizliğin sebebi sensin Ahmet! Türk miletine karşı içinde biriktirdiğin öfke, kin, husumet ve düşmanlık açığa çıktı Ahmet! Masken düştü, “takva” numaralarına hiç yatma gerçek yüzün gözüktü Ahmet (Ahmet ismini kulanan) Fransa’nın Ermenilerle ilgili çıkarmak istediği yasanın iptaline üzüldünmü Ahmet! Bu memlekete herkes acı çekti de Türkler, hem de kendi vatanında acı çekmedi mi? Türk ölünce bu sayılmıyor mu? Hocalı katliamı daha dün oldu, dağlık karabağ hala ermeni ordusunun işgali altında, Kars-Erzurum ve havalisinde Müslüman Türklere ait toplu mezarlar var, kanıtlar, tanıklar, anıtlar var. 1914-15’li yılar sadece Ermenilerin değil Türklerin de büyük acılar çektiği yılardır. Kaldı ki, “gel acılarımızı unutup bundan sonra birbirimize düşmanlık etmeyelim” diyen de Türklerdir. Ancak kabul etmeyen, hem uluslararası düzeyde, hem bir devlet olarak anavatana ve kardeş azerbaycan’a düşmanlıktan geri durmayan Ermeni diasporası ve Ermenistan devletidir. Şimdi siz ey maskeli Ahmet! Neyin peşindesiniz, derdiniz, misyonunuz ne? Devleti kutsadığımı söylüyorsun ya hayır, yanlış söyledin-eksik söyledin her karışı aziz şehid kanlarıyla sulanmış bu vatan kutsaldır! Kendini bu vatana ait hiseden, bu toprakların insanına ve vatanına ihanet etmeyen herkes kardeştir, her etnisite her unsur baş tacıdır. Mikro miliyetçiliği, şovenizmi ve ırkçılığı kaşıyanların kim olduğu ortada, onlar ağzını açtığında Ermeniler, Kürtler, Sağcılar-Solcular diye söze başlarlar, Dilerine Türk Mileti-Türkiye Halkı, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı demek ağır gelir. İnsanlar sınırlı hayatlarında bir kısa ömür sürer ve toprağa karışıp giderler. Yaşamlarında bıraktıkları izlere, onlardan geriye kalan tarihe göre değer alırlar. Bir umut, heyecan ve heves içinde hareket etmektesiniz, yanlış üzerine yanlış yapmaktasınız Ahmet!
Bak, sen sen ol karşındakini çocuk yerine koyma.
Sen sen ol, karşındaki kim olursa olsun hadini bil.
Sen sen ol, karşındaki kim olursa olsun terbiyesizlik yapma.
Sen sen ol, kendini kutsama ırkından, dininden, dilinden dolayı.
Sen sen ol, karşındakinin kim olduğunu bilip bilmeden kafana göre saçmalama.
Sen sen ol, karşındakini dininden, dilinden, ırkından dolayı yargılama.
Sen sen ol, Türklüğünle değil insanlığınla övün, eğer insansan!
Unutma Alah katında üstünlük takvadadır.
Alah’a emanet ol!
İsmim Oğuz Kan Türkoğlu. Ne o nedir öğrenmek istediğin. Yoksa yeni figürlerini peçe takmadan bana özel olarakmı sergileyeceksin? İsmini saklayan asıl sensin sen. Söyle bakalım Ahmet gerçek adın ne? Acepçiyanmısın Garabetçiyanmısın?
Maşalah sen iyi biliyorsun bu işleri. Büyük ihtimale o yarışmalara kendin katıldığın için başkalarına da öneriyorsun. Durmak yok yarışmalara katılmaya devam et, marifetlisin, Oğuz’um aslanım! Keşke bir de ismini filan gizlemesen di mi?
Oryantalde bayağı marifetlisin. Buralarda kendini harcama istersen, yarışmalara katıl. İsmim Oğuz Kan diye, benim şoven miliyetçi, ırkçı olduğumu söylecek kadar öfke ve kin dolusun ve haysiyet dışı sözler etmişsin. Bak kendini bilmez adam. Benim zekamı ölçeceğine ne dediğine bak. İroni yapmış mış. Sen ironi değil, nefret saçıp düşmanlık yapıyorsun.
İşte tam olarak ben de bunu anlatmaya çalışıyorum. Sorun kimsenin Türk ya da Kürt olmasında değil, senin gibi bazılarının yaptıkları şoven miliyetçilikte, ırkıçılkta. Kendine ‘Oğuz Kan’ diyerek en iyi Türk, en miliyetçi Türk, en vatansever Türk’ün kendin olduğunu zanetmende. Yani ‘Oğuz Kan’ adını kulanarak gösteri yapmanda. Oğuz Kan diyerek miliyetçilik yapan zekan ile alay etim. Daha benim yazdığım ironi cümlesini bile anlayabilecek kapasetiye sahip değilsin be Oğuz’um aslanım! Sen de biliyorsun ki kimseye bir hakaretim filan yok. Ama sırf o içindeki o şey var ya… (Vala Engin Ardıç geldi aklıma!!) Bu arada sen hiçbir yere tükürme zira zaten içindeki kin tükürükleriyle kendi kendini boğacaksın bu gidişle.
Türk olmam bazılarınızda alerjimi yaptı, Evet Türk’üm! Türk zekası diyerek genelemeler yapma, Türk’e öfke kusacağın yer bu platformun kabı değil, hazırladığınız zehirli yemeğin çömleğidir. Hakaret etiğin bu milet suratına tükürmeden çekil kendi karanlığına, git orada kendi kabına tükür.
Erden Bey, elerinize sağlık.
Oğuz Kan diyerek Türklüğünü gösterdiğini zaneden birisi, zehirlenmekten bahsetmiş. Bu yazıdan bunu çıkardığına göre o geçek bir Türk olsa gerek! Türk zekası bu olsa gerek!
Söylenecek pek debir şey yok: Oğuzum, aslanım sen zaten zehirlenmişsin, seni zehirlemeye gerenk yok ki!
İçine siyanür katarak hazırladığın 1915 yemeğine Sağcı-Solcu, Dersim, Kürt sosu ekleme. Dürüst ol Kendi iç dünyanda ağıdını yak. Yemeği kendin ye, bari mileti zehirleme.
Bu süreçlerde ben ve benim gibiler sesiz kaldık. medyanın da dolduruşuna geldik. laiklik elden gidiyor sandık. “sandırıldık”. “Fişlenenler dinciler” dedik, umursamadık. Şimdi de gücü elinde bulunduranlar fişlemeye ve siyah- beyaz ayırmaya çalışıyorlar. Siz de bunları görmezden gelin. Ödeşelim.
28 şubat gerçekten soruşturulursa, çok acıların ve ızdırapların olduğu görülecektir.
kaymakamların BÇG’den aldığı emir doğrultusunda geceleri yurt baskınları hem de kız yurtlarına yapılan baskınlar yaptığı görülecektir. Yeşil sermayeli esnaf ayrımıyla kan ve göz yaşının sel olduğu, işten atılanların iş bulmalarının engelendiği daha neler neler saymakla bitmez.
Bu zulmü yapanlardan adalet hesap sormalı.