Familya : Leguminosae
Latince : Cercis siliquastrum
Türkçe : Erguvan (Kırmızı Harip, Yuda Ağacı)
Erguvan Ağacının Doğal Yayılış ve Rakımı
Güney Avrupa, Batı Asya ve ülkemizde Akdeniz Bölgesi’nde makiliklerde, Kuzey Anadolu’da Karadeniz kıyılarında, Marmara ve Ege Bölgeleri’nde yetiştirilmektedir.
Erguvanın Toprak ve Besin İsteği
Kuru ve taze, kireçli, ağır balçık topraklarda ve güneye bakan yamaçlarda iyi gelişir. Kurak, kuru ve kumlu topraklarda da yetiştirmeye uygundur. pH=6.5-7.5 optimaldir.
Erguvan Bitkisinin Donlara Karşı Duyarlılığı
Soğuk iklim şartlarında himayeye ihtiyaç duyar. Vejetasyon mevsimi dışında -15 ° C sıcaklıklara kadar dayanır.
Erguvanın Sıcaklık ve Nem İsteği
Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü bölgelerde iyi yetişir. Kuzey bölgelerimizde ise sıcak ve korunaklı yerlerde yetişir.
Erguvan Ağacının Tohum Özellikleri
Kahverengi tohumları 5-8 mm. uzun, 2-3 mm. kalınlığında, eliptik ve serttir.
Erguvanın Tepe Şekli
Dar, yuvarlak bir tepe yapar. Tepe çapı 2-4 m.dir.
Erguvan Makaslama ve Budaması
Kışın bakım amacıyla budanabilir.
Erguvan Ağacının Büyüme ve Boylanması
Önceleri hızlı, sonraları yavaş büyür. Maksimum 8-10 m. boy yapar.
Erguvan Bitkisinin Kök Yapısı
Yayvan kök yapar. Kök sıkışıklığından hoşlanmaz . Köklerinde havanın serbest azotunu bağlayan yumrular vardır.
Erguvan Bitkisinin Işık İsteği
Yarı gölge ağacıdır.
Erguvanın Meyve ve Çiçekleri
Meyveler fasulye görünümünde, 9-10 cm. uzun, 2-5 cm. geniş, kızılsı kahve renginde, karın çizgisinde dar ve uzunca kanat bulunur. Tohumu boldur. Sonbaharda olgunlaşan meyve kış boyunca bitki üzerinde kalır. Nisan-Mayıs ayında açan çiçekleri hermafrodit olup yapraklanmadan önce açarlar. Uzun saplı olan çiçekler 3-8 çiçekli salkım kuruluşunda ve erguvan kırmızısı rengi ile çok dekoratiftir.
Erguvan Ağacında Yaprak ve Sürgün
Yaz yeşili yaprakları yuvarlak, böbrek biçimli, düz kenarlı, 9 cm. uzun, 12 cm. geniş, dip tarafı girintili, üst yüzü koyu yeşil, alt yüzü mavimsi-yeşil renkte olup her iki yüzü de tüysüzdür. Uç tomurcuk pseudoterminal, yan tomurcuk sürgüne almaçlı dizilmiştir. Yapraklar koyu yeşil-kırmızımsı ve uzun saplı, taze sürgünler kızılkahve renklidir.
Erguvanın Üretim Şekli
Tohum ve çelikle üretilir, ilkbaharda don tehlikesi olmayan yerlerde, doğrudan sonbaharda veya 3 aylık soğuk katlamanın ardından ya da sülfürik asitle bir saatlik muameleden sonra suda şişirilerek ilkbaharda ekilir. Temmuz-Ağustos ayında yarı olgun odun çelikleri ile üretilebilir.
Erguvan Bitkisinin Diğer Özellikleri
Çok dekoratif olan bu tür, soliter veya küçük gruplar halinde kullanılır. Odunu sert ve ağırdır. Tanenli yaprakları tıpta, meyveleri çikolata yapımında kullanılır.
batmanın sason ilçesinin boğazkapı köyünde olan ve yılarca acaba bu yöreye yabancı bu güzel renkli fasülyeye benzeyen meyvesi bulunan ama yenilmeyen ağaçları hep merak etmişim ama geçen sene internete erguvan resmini tesadüfen görünce erguvan olduğunu anladım hristiyanlar için kutsal ağaçmış acaba zamanında onlar mı istanbuldan getirtmiş kimsenin pek de umursamadığı merak etmediği işe yaramadığı düşünülen her an kesilme tehlikesi yaşayan bu ağaçların ki kesilmişler ama her seferİnde tekrar daha gür çıkmışlar köylülerimden duydum- bu ağaçların sason’a geliş hikayesini hala çok merak ediyorum burada ne işiniz var ey güzel ağaçlar…
alah boluk bereket versin (hafız kerem)
Bu çok zor zaten 4e gidiyor bunu çektmem ama beyendim
Ente male külüb ve sentühe
devamı için bkz : .eksisozluk.com/shoasp?t=contorium
(devam)
sadece contorium’u bir komplo teorisi olacak kadar destekli ‘salamadım’.
kimsenin contorium’a inanacağını düşünmedim:
-çünkü periyodik cetvelde contorium isimli bir element yoktu.
-çünkü periyodik cetvelde mineraler yer almazdı.
-çünkü erguvan sadece istanbul boğazı’nda çıkmazdı.
-çünkü contorium’da bahsedilen kurumların hiçbiri gerçekte yoktu.
-çünkü ‘con’ isminde klasör açılamamasının sebebi binlerce internet sitesinde açıklanmıştı.
-çünkü dimitri mendeleyev’in babası türk değildi.
-çünkü dünya, periyodik cetvel gibi kulanılamazdı.
-çünkü manisa-istanbul arası mesafe 367 km. değildi.
-çünkü brüksel uluslararası köprü yapım kanunu isminde bir kanun yoktu.
-çünkü 1/x ışını diye bir ışın yoktu vs vs
contorium’u para kazanmak ya da ünlü olmak için yaratığımı idia edenler oldu.
contorium üzerinden 1 tl bile kazanmadım.
-kitap anlaşmasını kendi isteğimle feshetim.
-contorium videosuna reklam almadım.
-contorium’u tek bir sitede yayınlayıp reklamdan para kazanmadım.
-contorium’un isim hakını satın almadım. contorium isminde mağaza, şarkı, site vs çıkıyor gogle’da aratırsanız. hiçbiri bana ait değil.
-taraf gazetesi’nde çıkan haberden sonra teklifler gelmesine rağmen hiçbir gazeteye, radyoya, televizyon kanalına çıkmadım.
-reklamcılık teklifi aldım, değerlendirmedim.
böyle bir meseleden gelecek ünü de, parayı da redetim.
her yanından tutarsızlık akan bir metni ve videoyu internete yaymamın sebebi bir komplo teorisi üretmek, para kazanmak ya da insanları kandırmak değildi. amacım;
interneteki bilgi kirliliğini ortaya çıkarmak, gerçek tehlikeleri fark etmek yerine her olayı komplo teorileriyle açıklamaya çalışmamızı eleştirmek ve ortalıkta dolaşan bilimselikten uzak forward mailerle dalga geçmekti.
ama ne yazık ki contorium çok cidiye alındı.
ve istemeden ortaya çok acı ‘gerçekler’ çıkartmış oldum:
– önümüze sunulan şeylere araştırmadan inanıyoruz.
– inanmak istediğimiz şeyler, bilimsel açıklamalarla çürütülse bile onlara inanmaya devam ediyoruz.
– ülkemiz ve kendimiz için çalışmak-okumak-araştırmak yerine bizi çalışmadan zengin edecek derinlerde gömülü definelerin peşine düşüyoruz.
contorium’un yalan olduğunu gazetede ve sosyal medyada açıklamama rağmen hazırladığım videoyla iktidar partisine yüklenenler oldu.
‘bu çocuğu susturmak için amerika haber yaptırdı ve contorium yalan dedirtiler’ diyenler oldu.
bana ulaşıp destek olmak isteyenler, tehdit edenler, küfür edenler, yürüyüş düzenlemek isteyenler oldu.
sonuç olarak ben contorium’un basit bir eğlenceden bir ‘toplumsal kanat’ haline evrilişine tanık oldum ve bunun nedenlerini araştırmaya başladım.
içinde eliye yakın gerçekdışı idia bulunan bir element-mineral nasıl oldu da bir sosyal deneye dönüştü? nasıl oldu da bir ‘inanç’ oldu?
umberto eco şöyle der:
“…insan isterse, her zaman, her yerde, her şeyle her şey arasında bağlantılar bulur; dünya ansızın, her şeyin her şeye yolama yaptığı, her şeyin her şeyi açıkladığı bir akrabalıklar ağına dönüşür.”
bu, komplo teorilerinin ortaya çıkış sebebini özetleyen muhteşem bir tespitir.
peki komplo teorileri neden varlar?
onlara neden inanırız?
komplo teorileri nasıl ve neden ortaya çıkarlar?
1) komplo teorilerine inanmak çok kolaydır. insanoğlu, karmaşık toplumsal olayları ya da devletler arası dengeleri analiz etmek yerine (bunu yapabilmek için okumak ve araştırmak gerekir) her şeyi kontrol eden ve yöneten bazı gizemli güçler olduğuna inanmak ister. hem komplo teorileri çeşit çeşitir. dini ve siyasi görüşüne en uygun komplo teorisini seçen birisi için bu, okumaktan-araştırmaktan-olaylara objektif bakabilmekten çok daha kolaydır, zevklidir.
2) komplo teorileri bizi sorumluluk almaktan kurtarır. komplo teorileri sayesinde tarihi şekilendiren büyük olayları devletlerin, toplumsal sınıfların, sermayenin ve sıradan vatandaşların değil de her şeyi yöneten birtakım karanlık güçlerin çizdiğine inanırız. bu sayede kendimizi önemsiz görürüz ve ne yaparsak yapalım dünyada hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimize inanırız. bu, bizi sorumluluk almaktan kurtarır. ülkesinin aslında olması gerektiği noktanın gerisinde olduğunu fark eden birisi, çalışmak ve üretmek yerine çaresiz olduğuna inanmayı daha kolay görebilir.
3) ‘birtakım güçler’in çeşitli aşırı kuşkucu (hata paranoyak) senaryolar üreterek halka korku vermesi söz konusu olabilir. korku içinde yaşayan insanlar daha kolay yönetilebilir.
4)türkiye’de var olan tüm sorunların arkasında yabancıların ve bize düşman ülkelerin olduğuna inanmak çok sayıda kişinin işine geliyor. ülkemizin sorunlarını çözmek yerine dış güçlerin bu sorunların çözülmesine izin vermediğine inanmak ve inandırmak, bu sorunları çözmeye çalışmaktan çok daha kolay.
contorium, bir komplo teorisi değildir; komplo teorilerinin bir kısmıyla dalga için üretilmiş toplumsal eleştiri içerikli bir metinden-videodan ibaretir.
komplo teorilerinin hepsi yalan değildir ve bu teorilerin çoğu (neredeyse hepsi) bilimsel yolarla çürütülemez. contorium ise ilköğretimde verilen fen bilgisi dersindeki bilgilerle bile çürütülebilir. buna rağmen contorium’un sadece saçmalık olduğunu söylediğim üniversitede kimya okuyan öğrencilerinden bazıları “belki de contorium’u gizlemek için kimya bize yanlış öğretildi” dedi.
contorium’a halen inanılmasının bir diğer sebebi de interneteki bilgi kirliliğidir. güvenilirliğiyle ünlenmiş ansiklopedi sitelerinde bile contorium’un var olduğuna dair yazılar yayınlandı. gogle’a contorium yazan birisi halen contorium’u yalanlayan siteler ve contorium’u savunan sitelerle karşılaşıyor.
gerçekten samimi ve vatansever duygularla contorium’u paylaşan, arkadaşlarına gönderen kişileri kesinlikle küçümsemiyorum. bu insanlarla dalga geçmek için de contorium’u yaratmadım. contorium sayesinde aslında internete korkunç bir bilgi kirliliği olduğu ortaya çıktı. contorium’a inanan mühendislerin, doktorların, öğretmenlerin olması bize verilen eğitimin niteliğini sorgulamamızı sağladı. kuşkuculuğun toplumsal şizofreniye dönüştüğüne tanık olduk.
sizce bilmem kaç trilyon dolar değerinde bir definenin peşine düşmüş dış mihraklar mı bizler için daha tehlikeli yoksa araştırmadan önüne sürülene inanan/inanmak isteyen bizlerin içinde bulunduğu durum mu daha tehlikeli?
duyarlılık gösterdiğimiz meseleleri araştırmadan savunmaya ve inanmaya devam edersek bir gün önümüze çıkabilecek gerçek tehlikeleri fark edemeyecek kadar meşgul olabiliriz. ya da inandığımız komplo teorilerinin çöküşüne tanık olup bir daha asla memleket meseleleriyle ilgilenmeyebiliriz.
asıl tehlike budur, contorium değil.
contorium sebebiyle gurur duymuyorum ama pişman da değilim.
contorium mitleri
mit 1:
“contorium atom numarası 90, simgesi con, kütle numarası 367,4 olan…”
gerçek:
periyodik cetvelde en ağır elementin kütle numarası 250’lerdedir.
kütle numarası, proton ve nötron sayısının toplanmasıyla bulunur. atom numarası proton sayısına eşitir.
periyodik cetvelde hiçbir elemente nötron sayısı/proton sayısı=3 değildir.
contorium’a bu idiayı koyma sebebim contorium’un olağanüstü radyoaktif olduğunu idia etmekti.
mit 2:
“…sadece istanbul boğazı’nın diplerinde bulunan…”
gerçek:
bir element sadece akıntının güçlü olduğu bir kanalda bulunamaz. yılar içinde akıntının şidetiyle başka yerlere de (marmara denizi’ne) sürüklenir.
yalıları yabancıların satın alması, boğaz’ın stratejik önemi ve marmaray projesi’ni contorium’da kulanmak için sadece istanbul boğazı’nda bulunduğunu idia etim. bilecik’in diplerinde bulunduğunu idia etseydim bu kadar çarpıcı bir idia olmayacaktı.
mit 3:
“…faydalı radyasyon yayan…”
gerçek:
radyasyonun faydalısı olmaz. insana zarar veremeyecek düzeyde radyasyona zaten sürekli maruz kalıyoruz (cep telefonları, monitörler vs). düşük şidete radyasyonun bile kansere yol açabildiği kanıtlanmış bir şey.
radyasyon iki ucu keskin kılıç ama faydalı radyasyon diye bir şey yok.
mit 4:
“abd, ab, bilumum asya ülkeleri, avustralya, antartika ve yeni zelanda’nın, afrika’nın peşinde olduğu…”
gerçek:
antartika’da bilimsel araştırma yapma amacıyla orada bulunan bilim adamları dışında insan yok. bu ülkeleri seçerken alakasız bölgelerden ülkeler seçmeye özen gösterdim.
mit 5:
“sadece honduras basınında hakında yüzden fazla haber yapılan…”
gerçek:
contorium’u gogle’da aratınca türkçe olmayan sitelerde yer almadığını görürsünüz. bunun sebebi türkiye’de üretilmiş ulusal bir efsane olmasıdır, “araştırılması yasak” olduğu için değil.
mit 6
“…türkçesi dönergeçli energeç olan “
gerçek:
otobüsü “oturgaçlı ***ürgeç” diye türkçeye çevirmeye çalışanlara göndermede bulunmak istemiştim ama bu idiamı erke dönergeci ile bağdaştırdılar.
mit 7:
“bilgisayarınızda con isminde klasör bile açamazsınız…”
gerçek:
idialardan en ilgi çekici olanı buydu.
windows 3.1 dos üzerinde çalışıyordu. artık dos üzerinde çalışmasalar da şimdiki windows’lar eskilerini destekleyecek şekilde yapıldı.
‘con’, ‘console’ kelimesinin kısaltmasıdır.
‘con’, ‘prn’, ‘aux’, ‘nul’, ‘com1’, ‘com2’, ‘com3’, ‘com4’, ‘com5’, ‘com6’, ‘com7’, ‘com8’, ‘com9’, ‘lpt1’, ‘lpt2’, ‘lpt3’, ‘lpt4’, ‘lpt5’, ‘lpt6’, ‘lpt7’, ‘lpt8’ ve ‘lpt9’ isimlerinde klasör açamazsınız.
çeşitli hilelerle bunları açarsanız bilgisayarın çalışmasında bazı sorunlar ortaya çıkabilir. port isimleriyle klasörlerin isimlerinin çakışması sorun yaratabilir.
con isminde klasör açılmasını yasakladılarsa neden contorium isminde dosya açılabiliyor?
asıl contorium’u yasaklamaları gerekmez miydi?
peki siz contorium hakında araştırma yapacaksanız ila tüm çalışmalarınızı ‘con’ isimli bir klasörde mi saklamak zorundasınız? böyle bir yasaklama olur mu?
mit 8:
“contorium 367,4 kütle numarasına sahiptir. küsuratlı kütle numarasına sahip olmasının sebebi çekirdeğinin çatlak olmasıdır.”
gerçek:
bir element küsuratlı kütle numarasına sahip olabilir, ama bunun sebebi 0,4 nötrona sahip olması değildir.
bir elementin izotoplarının (aynı proton sayısına sahip olan ama nötron sayıları farklı olan) doğada bulunma yüzdelerinin ortalaması alınırsa kütle numarası çok büyük ihtimale küsuratlı çıkar.
periyodik cetvele bakacak olursanız elementlerin büyük kısmının kütle numarasının tam sayı olmadığını görürsünüz.
çekirdeği çatlak olan bir element zaten parçalanır gider.
ne yazık ki üniversite öğrencilerinin takıldığı forumlarda “küsuratlı kütle numarası mı olurmuş?” diyen bir sürü mühendislik ve temel bilim öğrencisiyle karşılaştım. bu konuda contorium’a inananları aşağılamak için uzun yazılar yazan bu arkadaşlar gogle’dan birkaç saniye içinde periyodik cetvel bulup küsuratlı kütle numarasına sahip element var mı yok mu diye kontrol edebilirlerdi.
mit 9:
“süper nato topografik araştırma enstitüsü’nün yaptığı incelemelerde…”
gerçek:
süper nato topografik araştırma enstitüsü diye bir kurum yoktur.
topografya, coğrafyayla ilgilenir. kimya ile değil.
mit 10:
“elektrik devrelerine sürüldüğünde bilgisayarın fişe takılmadan yılarca çalışabilmesini sağlar.”
gerçek:
bilgisayarlar, radyasyonu elektriğe çevirebilecek donanıma sahip değildir.
türkiye’de yaraların üzerine yoğurt vb. besinler süren insanlara gönderme yapma amacıyla bu idiayı ortaya atmıştım.
salça gibi elektronik devrelere sürülebilecek bir made fikri hoşuma gitmişti.
not: contorium prize sürülürse de elektrik üretmez. zaten contorium diye bir şey yoktur.
mit 11:
“bunun dışında nükler santralerin duvarlarını boyamak için kulanılan boyalara katıldığında nükler sızıntı olmasını engeler çünkü 1/x ışını yayar ve zararlı radyoaktif x ışınlarıyla çarpışıp ortamı nötrler.
1/x . x = 1(nötr)
bu madenin sate, cep telefonunda ya da herhangi bir elektrik devresinde kulanılması her türlü zararlı radyasyona bir kalkan vazifesi sağlar. “
gerçek:
x işını: görünür ışık ya da radyo dalgalarına benzeyen elektomagnetik ışınım biçimi. x ışınları gözle görülemez. x ışınlarını 1895’te alman bilim adamı wilhelm röntgen keşfetmiştir. bu sebeple bu ışınlara röntgen ışınları da denir. bu keşfiyle 1901’de ilk nobel fizik ödülü’nü kazanan röntgen bu yeni ve gizemli ışınlara x ışını adını vermiştir.
bilinmeyenlerle dolu olduğunu vurgulamak için x isminin verildiği ışınları 1/x ile çarpıp nötrlemek, sakat eğitim müfredatımızda bile mümkün değildir.
kimya ile matematiğin birleştiği bu idiamda çarpışma sonucu ortaya çıkan 1’lerin(1/x.x=1 ) nereye gitiklerini ya da neden nötr olduklarını ben de bilmiyorum.
radyoaktif (ama faydalı radyasyon yayan) bir madeyi cebimizde taşıyıp radyasyondan korunma fikri çok çekici gelmişti.
mit 12:
“tüm faydalarına rağmen yenmesi durumunda mutasyonlara sebep olur. istanbul boğazı’nın diplerinde bulunan contorium’dan yiyen balıklar şu anda kurtuluş atom müzesi’nde sergilenmektedir.”
gerçek:
kurtuluş atom müzesi diye bir yer yoktur.
videoda kulandığım “mutasyona uğramış” balıklardan biri hariç hepsi derin su balığıdır. tsunami sonrası karaya vurmuş bu balıklar birkaç bin metre derinde yaşadıklarından bildiğimiz balıklara pek benzemezler. videodaki derin su balığı olmayan balık ise balık bile değildir. bir maketir ve fotoğrafı uzun yılar internete “korkunç balık karaya vurdu” başlığıyla dolanmıştır.
mit 13:
“her maden bulunduğu toprağın bitki örtüsünü şekilendirir. örneğin dibinde bakır bulunan bir toprağın üzerinde bakıra özel bir bitki örtüsü yetişir. eski çağlarda insanlar madenlerin yerini bu şekilde bulmaktaydı.”
gerçek:
buğday yetişen toprakların dibinde altın yoktur.
mit 14:
“peki sadece istanbul boğazı’nda çıkan ağaç nedir?
erguvan.
ikisinin aynı renkte olması sizce tesadüf müdür?”
gerçek:
erguvan dünyanın birçok bölgesinde bulunan bir ağaçtır. gogle’a sadece erguvan bile yazacak olursanız karşınıza istanbul’da çekilmemiş binlerce fotoğraf çıkar.
mit 15:
“contorium’un bulunduğu noktalardan çıkan erguvan ağaçları sebepli dış güçlerin contorium’un yerini bulması için hiçbir şey yapmasına gerek yoktur.”
gerçek:
erguvan ağacının kökü yerin yüzlerce metre dibine uzanmaz. madenler bitki örtüsünü şekilendirmezler.
mit 16:
“en zengin contorium yatakları rumeli hisarı bölgesinde ve boğaziçi üniversitesi güney kampusu’nun diplerinde bulunmaktadır.
çıkarılmayan contorium’u simgelemek amacıyla üstü boş şekilde güney kampusa dikilen ‘meçhul contorium anıtı’ öğrencileri ibretle titretmektedir.”
gerçek:
boğaziçi üniversitesi güney kampüs’te üstü boş bir beyaz sütun vardır. modern sanat eseri olduğu söylenen bu sütunun ismi “meçhul contorium anıtı” değildir. ama artık bazı öğrenciler kendisinden “contorium direği” diye bahsediyorlar.
mit 17:
“ilk olarak dimitri mendeleyev tarafından bulunan contorium, rusya’nın sıcak denizlere inme politikasının temelerini oluşturur.”
gerçek:
rusya’nın sıcak denizlere inme isteği çok daha eskilere dayanır.
mit 18:
“babası sibirya türklerinden olan dimitri mendeleyev periyodik cetvelde doksan numaralı yeri boş bırakması için baskı görmüştür.”
gerçek:
mendeleyev’in babası türk değildir. babasının türk olduğunu öğrendikten sonra türkiye’yi korumak için canını ortaya atacak bir çılgın bilim adamı hikayeye heyecan katar diye düşündüm.
mit 19
” …ancak o günümüzde sebebi anlaşılabilen bir cinlikle oraya toryumu yerleştirip (onun da atom numarası 90) ileride bu minerale ilgili araştırma yapılabilmesi için geleceğe ışık tutmuştur.
peki nasıl?
toryum, atom numarası 90, atom ağırlığı yaklaşık 232 olan,1700 °c de eriyen, kurşun renginde, havada bozulmaz, atom enerjisi kaynağı olarak kulanılan radyoaktif bir elementir. türkiye’de manisa-gördes’te çıkarılır.
şimdi türkiye haritasını periyodik cetvel gibi düşünüp kuzeye 367 km. (yani contorium’un kütle numarası kadar) gidince nereye gidiyoruz?
cevap belidir:
istanbul boğazı.
periyodik cetvelde de aynı grup içerisinde kuzey yönüne gidilince kimyasal özelikler değişmez.”
gerçek:
periyodik cetvelde kuzey yönüne gidilince kimyasal özelikler değişmez ama dünya periyodik cetvel değildir.
aynı atom numarasına sahip iki ayrı element olamaz. kimyanın en temel kanunlarından birini hiçe sa***** ortaya atığım bu idiayı 12 yaşında bir çocuk bile çürütebilir çünkü proton sayılarının elementlerin kimlik numarası olduğu ve asla aynı atom numarasına sahip iki farklı element olamayacağı ilköğretimde fen bilgisi dersinde işlenmektedir.
ne yazık ki benimle görüşmek isteyen bazı kimya bölümü öğrencileri “demek ki bize şu güne kadar kimya yanlış öğretildi” dediler.
mit 20:
“peki daha sonraları contorium’a sahip olma savaşında rusya’ya saldıran kişi kimdir?
“bu büyük ulusta her erkeği, kadını ve çocuğu tehdit eden bir şeytan yaşıyor. iç güvenliğimizi sağlamak ve topraklarımızı korumak için doğru adımlar atmalıyız.”
adolf hitler”
gerçek:
contorium olsaydı ve adolf hitler contorium’a sahip olmak isteseydi doğrudan türkiye’ye saldırırdı.
mit 21:
“tüm bu olaylardan sonra türkiye’yi işaretlemek için türkiye’ye uluslararası telefon kodu olarak +90 numara yani contorium atom numarası verilmiştir. tam o tarihlerde mili eğitimimizi düzenlemek isteyen amerikalılar müfredata aynı atom numarasına sahip iki ayrı element olamayacağı gibi bir saçmalığı eklemişler ve contorium’un önünü kesmişlerdir.”
gerçek:
contorium’un peşini asla bırakmayacak ‘dış mihraplar’ varken türkiye’nin uluslararası telefon kodunu değiştirip izini kaybetirmesi mantıken pek mümkün değildir.
“açın türkiye’nin önünü!” sloganıyla siyasete atılan cem uzan’a göndermede bulunmak için contorium’un önünü kestiklerini idia etim.
mili eğitimimizi amerikalıların düzenlediğini de ilk olarak bir taksi şoföründen duymuştum.
mit 22:
“türkiye’de contorium’un adı ilk olarak 1993 yılında geçmiştir.
konu ile ilgili açıklama yapmak isteyen bilim dünyasından insanlar susturulmuş ve o sene boğaz yalılarına yabancı bankalarla arap şeyhleri normalin üstünde bir ilgi göstermiştir.
bir sene sonra çıkan windows 95 işletim sisteminde ‘con’ ismi klasör olarak açılamadığı gibi contorium’un izotopları olan ‘com1’ ve ‘com2’ de isim olarak açılamamaktadır.”
gerçek:
con isminin klasör olarak açılamaması windows 95’ten öncesine dayanır.
türkiye’de contorium’un adı ilk olarak 2007 yılında ekşisözlük’te ve facebok’ta geçmiştir.
konuyla ilgili açıklama yapmak isteyen bilim dünyasından insanların hepsi de “contorium saçmalıktan ibaret” demişlerdir.
bir elementin izotopu farklı isimde olmaz, hele numarası hiç olmaz. ilköğretim fen bilgisi dersinde bu konu işlenmektedir.
mit 23:
“planlarını gören bil gates vicdan azabına dayanamamış ve ‘con’ isminde klasör açılabilmesi için kurmaylarına emir vermiştir. peki bu emirden sadece birkaç gün sonra ne olmuştur?
con isminde klasör açılabilmesi için yapılan çalışmalar sırasında microsoft merkezi hedef alınarak nasıl şeytani bir bizans eylemi yapılmıştır?
(11 eylül saldırıları)”
gerçek:
sadece ‘con’ isminde klasör açılamasını engelemek için dünya tarihinin en büyük terörist saldırısının gerçekleştirildiğine inanan kimse olmaz diye düşünmüştüm.
mit 24:
“sadece haliç’te ve istanbul boğazı’nda bulunan bir minerali ele geçirmek için bedavaya haliç’i temizleme önerisinde bulunan yabancılar şimdiyse durmadan boğaz’dan yalı satın almaktadır.”
gerçek:
haliç’in dibinde altın olduğu ve japonların haliç’i bedavaya temizleme önerisinde bulunduğu ama bunun rededildiği çok eski bir şehir efsanesidir. daha sonraları bu efsaneye haliç’in dibindeki çamurun çok değerli bir ‘seramik çamuru’ olduğu idiası da eklenmiştir. istanbul boğazı çok güzeldir. birkaç yüz yalı da çok pahalıdır. dünyanın en zengin insanları da istanbul boğazı’ndan yalı satın alabilirler, çok doğal.
mit 25:
“sebep sizce de petrolün pabucunu dama atacak olan ve böylece arap şeyhlerinin zenginliğini bitirecek olan contorium’a ulaşmak değil midir? satın alınan yalılara hiçbir türk’ün girememesi ve bu yalılarda tuhaf araştırmalar yapılması sizce tesadüf müdür?”
gerçek:
yalılara hiçbir türk’ün girememesi saçmalıktan ibaretir.
mit 26:
“marmaray projesi ihalesinin türklere verilmemesi de mi tesadüftür? boğaz’ın yüzlerce metre altında ne araştırması yapılmaktadır?”
gerçek:
marmaray projesini üstlenen şirketler arasında türk şirketler de vardır.
marmaray’da demiryoları istanbul boğazı’nın altından batırma tüp tüneler ile birleştirilecektir. dibe gönderilen tünelerin dipte birleştirilmesiyle oluşturulan bir proje söz konusudur, dipte bir araştırma değil.
boğaz’ın en derin yeri yaklaşık 120 metredir. ortalama derinlik 60 metredir. “boğaz’ın yüzlerce metre altı” diye bir şey söz konusu değildir.
mit 27:
“bilindiği gibi istanbul’a üçüncü köprü yapılacak. bu köprünün istanbul’un kuzeyinden geçmesi planlanıyor. istanbul boğazı’nın kuzeyinde zengin contorium yatakları var. brüksel uluslararası köprü yapım anlaşması’nın b bendinin 23. madesine göre köprü yapım sırasında temelden çıkan madenler ve toprak köprüyü yapan şirketin oluyor.
bu şirket çıkanları çöpe de atabilir başka yerlerde de kulanabilir.
ne yazık ki köprüyü japonların yapacağı söyleniyor.
madenlerimize kanunen sahip olmalarını engelemek için yapılacak tek şey köprü yapım anlaşmasının iptal edilip bu iznin türk bir şirkete verilmesi.”
gerçek:
brüksel uluslararası köprü yapım kanunu isminde bir kanun yoktur.
mit 28:
“contorium temas etiği madeyle etkileşime girip o madeyi yapısal olarak taklit eder. madesel mutasyona girip şekil değiştirebilmesi sayesinde kök-element olarak nano teknolojide boşlukları doldurmak ve üretilmesi zor parçaları çoğaltmak için kulanılabilir.
süper nato topografik araştırma üsü temel bilimler makalesi sayfa 218.”
gerçek:
‘süper nato topografik araştırma üsü temel bilimler makalesi’ isminde bir makale yoktur.
temas etiği madeyi taklit edebilen metal terminator 2’de kulanılmıştı.
madesel mutasyon diye bir şey yoktur.
kök-element’i, kök hücreden esinlenerek uydurdum.
mit 29:
“bu videoyu hazırlayan ve contorium gerçeğini fark etikten sonra olayı yerinde öğrenmek için boğaziçi kimya bölümüne giren…”
gerçek:
boğaziçi kimya bölümüne girmem boğaziçi matematik bölümüne girememem sebeplidir. olayı yerinde öğrenmek için girmedim. zaten contorium metnini boğaziçi’ne girmeden bir yıl önce yazmıştım. contorium’un boğaziçi üniversitesi ile hiçbir alakası yoktur.
contorium videolarında ve metinde yer alan bilgilerden hiçbiri doğru değildir.
contorium’u yaratan kişi olarak her yerde contorium’u yalanladım ve bu yazı, contorium’la ilgili hazırladığım en kapsamlı yazı. lütfen contorium’u savunan birini görürseniz kendisine bu metni iletin.
gerçeğin üç aşaması ile başlayan videonun sonundaki mail ve twiter adresimden de bana ulaşıp soru sorabilirsiniz.
saygılarımla.
(ortamvirusu, 27.11.2007 19:00 ~ 05.01.2012 22:44)
“insan en kolay kendi kendini aldatır, zira doğru olmasını istediği şeyin doğru olduğuna inanır genelikle.”
2007 yılında con isminde klasör açılamadığını farkedip yaratığım elementir. motivasyonumu sağlayansa sadet partisi’nin seçim vatlerinde “feomidyum mineralinin çkarılması” madesinin bulunmasıydı.
süreç:
-2007 yılında metni yazıp(“ırak’ın işgal edilmesinden sonra acaba abd nereye yönelecek? şu anda hakında en çok gizli araştırma yapılan mineral simgesi “con” olan contorium” ile başlayan ilk metin) facebok grubunu açtım, birkaç bin üyesi oldu, forwardlar dolaşmaya başladı.
haftalık bir dergide haber olma ihtimali vardı.
-ama dergi kapatıldı.
-facebok hesabım silindi.
-hesabın silinmesiyle grup da kapandı.
-bir yıl kadar sonra grubu tekrardan açtım, video hazırladım. videoda seslendirme çok kötüydü. ismi “contorium devrimi” idi. bunun dışında başka insanlar da contorium’la ilgili videolar hazırlamaya başladılar.
-tekrar binli üye sayısına çıktım. neredeyse her gün tebrik maileri alıyorum “vatan sevgim” ve cesaretimden ötürü. videoya mailimi de koymuştum, oradan görüp mesaj yoluyorlardı. bir süre sonra elementin değerinin 23 trilyon dolar değil, 270 katrilyon dolar olduğuna dair bir mail aldım maden mühendisinden. sonra
-1 mayıs 2011’de taraf’a haber oldu:
.taraf.com.tr/…ver-elementi-contorium.htm
sonra türkiye gazetesi’nde, açık radyo’da, yerel haber sitelerinde yer aldı.
-1 gün sonra “gerçeğin 3 aşaması” ile başlayan ve contorium furyasını başlatan videoyu yapıp seslendirdim:
.youtube.com/watch?v=kozxkmxip8
sosyal medyadaki asıl patlamayı bu videodan sonra gerçekleştirdi contorium.
videodaki görseleri gogle’dan, zeitgeist’tan ve earthlings’ten aldım.
-“contorium’u ciden sen mi buldun?” diye sorular geliyor. contorium, internete ilk olarak ekşisözlük’teki contorium başlığından ve facebok’taki “contorium mineraline sahip çık” grubundan yayıldı 2007 sonbaharında. altında ortamvirusu@gmail.com imzası vardı, yani ekşi sözlük’te 9 yıldır kulandığım nick ve mail. sonradan nick değişikliği yapıp videolarda cantiersen nickini kulanmaya başladım. contorium’un internete yayıldığı ilk metne baktığınızda ortamvirusu nickini görebilirsiniz. videolarda kendi sesimi kulandım. kitap hazırlama teklifini almadan önce de, medyada yer almadan önce de contorium’u benim yaratığıma dair kanıtlar sunmamı istediler. tüm bunlardan sonra da olayı benden başka kimse sahiplenemedi.
contorium’u neden yaratım?
“insan en kolay kendi kendini aldatır, zira doğru olmasını istediği şeyin doğru olduğuna inanır genelikle.”
contorium’u yaratma amacım aslında çok basiti:
interneteki bilgi kirliliğini ortaya çıkarmak, komplo teorilerinin bir kısmıyla dalga geçmek, kendisine sunulana araştırmadan inanan zihniyeti eleştirmek.
contorium’u yazarken herhangi bir insanın contorium’da ortaya atığım her idiayı birkaç dakika içinde çürütebilmesine olanak sağladım. contorium metnini çok daha inandırıcı yazabilirdim ama yapmadım.
senaryoyu kurgularken paranoid bir düşünme mekanizmasına sahip biri gibi düşündüm:
birtakım dış mihrakların madenlerimizi ele geçirmek için yakın tarihi yazdığını idia etim.
açıkçası contorium’u en iyi tanımlayacak şey ‘olmayan bir madenin viral reklamı’dır.
yanlış anlaşılmasın, yakınlarda piyasaya sürülecek ‘contorium’ isimli pembe bir gofret yok.
sadece contorium’u bir komplo teorisi olacak kadar destekli ‘salamadım’.
kimsenin contorium’a inanacağını düşünmedim:
-çünkü periyodik cetvelde contorium isimli bir element yoktu.
-çünkü periyodik cetvelde mineraler yer almazdı.
-çünkü erguvan sadece istanbul boğazı’nda çıkmazdı.
-çünkü contorium’da bahsedilen kurumların hiçbiri gerçekte yoktu.
-çünkü ‘con’ isminde klasör açılamamasının sebebi binlerce internet sitesinde açıklanmıştı.
-çünkü dimitri mendeleyev’in babası türk değildi.
-çünkü dünya, periyodik cetvel gibi kulanılamazdı.
-çünkü manisa-istanbul arası mesafe 367 km. değildi.
-çünkü brüksel uluslararası köprü yapım kanunu isminde bir kanun yoktu.
-çünkü 1/x ışını diye bir ışın yoktu vs vs
contorium’u para kazanmak ya da ünlü olmak için yaratığımı idia edenler oldu.
contorium üzerinden 1 tl bile kazanmadım.
-kitap anlaşmasını kendi isteğimle feshetim.
-contorium videosuna reklam almadım.
-contorium’u tek bir sitede yayınlayıp reklamdan para kazanmadım.
-contorium’un isim hakını satın almadım. contorium isminde mağaza, şarkı, site vs çıkıyor gogle’da aratırsanız. hiçbiri bana ait değil.
-taraf gazetesi’nde çıkan haberden sonra teklifler gelmesine rağmen hiçbir gazeteye, radyoya, televizyon kanalına çıkmadım.
-reklamcılık teklifi aldım, değerlendirmedim.
böyle bir meseleden gelecek ünü de, parayı da redetim.
her yanından tutarsızlık akan bir metni ve videoyu internete yaymamın sebebi bir komplo teorisi üretmek, para kazanmak ya da insanları kandırmak değildi. amacım;
interneteki bilgi kirliliğini ortaya çıkarmak, gerçek tehlikeleri fark etmek yerine her olayı komplo teorileriyle açıklamaya çalışmamızı eleştirmek ve ortalıkta dolaşan bilimselikten uzak forward mailerle dalga geçmekti.
ama ne yazık ki contorium çok cidiye alındı.
ve istemeden ortaya çok acı ‘gerçekler’ çıkartmış oldum:
– önümüze sunulan şeylere araştırmadan inanıyoruz.
– inanmak istediğimiz şeyler, bilimsel açıklamalarla çürütülse bile onlara inanmaya devam ediyoruz.
– ülkemiz ve kendimiz için çalışmak-okumak-araştırmak yerine bizi çalışmadan zengin edecek derinlerde gömülü definelerin peşine düşüyoruz.
contorium’un yalan olduğunu gazetede ve sosyal medyada açıklamama rağmen hazırladığım videoyla iktidar partisine yüklenenler oldu.
‘bu çocuğu susturmak için amerika haber yaptırdı ve contorium yalan dedirtiler’ diyenler oldu.
bana ulaşıp destek olmak isteyenler, tehdit edenler, küfür edenler, yürüyüş düzenlemek isteyenler oldu.
sonuç olarak ben contorium’un basit bir eğlenceden bir ‘toplumsal kanat’ haline evrilişine tanık oldum ve bunun nedenlerini araştırmaya başladım.
içinde eliye yakın gerçekdışı idia bulunan bir element-mineral nasıl oldu da bir sosyal deneye dönüştü? nasıl oldu da bir ‘inanç’ oldu?
umberto eco şöyle der:
“…insan isterse, her zaman, her yerde, her şeyle her şey arasında bağlantılar bulur; dünya ansızın, her şeyin her şeye yolama yaptığı, her şeyin her şeyi açıkladığı bir akrabalıklar ağına dönüşür.”
bu, komplo teorilerinin ortaya çıkış sebebini özetleyen muhteşem bir tespitir.
peki komplo teorileri neden varlar?
onlara neden inanırız?
komplo teorileri nasıl ve neden ortaya çıkarlar?
1) komplo teorilerine inanmak çok kolaydır. insanoğlu, karmaşık toplumsal olayları ya da devletler arası dengeleri analiz etmek yerine (bunu yapabilmek için okumak ve araştırmak gerekir) her şeyi kontrol eden ve yöneten bazı gizemli güçler olduğuna inanmak ister. hem komplo teorileri çeşit çeşitir. dini ve siyasi görüşüne en uygun komplo teorisini seçen birisi için bu, okumaktan-araştırmaktan-olaylara objektif bakabilmekten çok daha kolaydır, zevklidir.
2) komplo teorileri bizi sorumluluk almaktan kurtarır. komplo teorileri sayesinde tarihi şekilendiren büyük olayları devletlerin, toplumsal sınıfların, sermayenin ve sıradan vatandaşların değil de her şeyi yöneten birtakım karanlık güçlerin çizdiğine inanırız. bu sayede kendimizi önemsiz görürüz ve ne yaparsak yapalım dünyada hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimize inanırız. bu, bizi sorumluluk almaktan kurtarır. ülkesinin aslında olması gerektiği noktanın gerisinde olduğunu fark eden birisi, çalışmak ve üretmek yerine çaresiz olduğuna inanmayı daha kolay görebilir.
3) ‘birtakım güçler’in çeşitli aşırı kuşkucu (hata paranoyak) senaryolar üreterek halka korku vermesi söz konusu olabilir. korku içinde yaşayan insanlar daha kolay yönetilebilir.
4)türkiye’de var olan tüm sorunların arkasında yabancıların ve bize düşman ülkelerin olduğuna inanmak çok sayıda kişinin işine geliyor. ülkemizin sorunlarını çözmek yerine dış güçlerin bu sorunların çözülmesine izin vermediğine inanmak ve inandırmak, bu sorunları çözmeye çalışmaktan çok daha kolay.
contorium, bir komplo teorisi değildir; komplo teorilerinin bir kısmıyla dalga için üretilmiş toplumsal eleştiri içerikli bir metinden-videodan ibaretir.
komplo teorilerinin hepsi yalan değildir ve bu teorilerin çoğu (neredeyse hepsi) bilimsel yolarla çürütülemez. contorium ise ilköğretimde verilen fen bilgisi dersindeki bilgilerle bile çürütülebilir. buna rağmen contorium’un sadece saçmalık olduğunu söylediğim üniversitede kimya okuyan öğrencilerinden bazıları “belki de contorium’u gizlemek için kimya bize yanlış öğretildi” dedi.
contorium’a halen inanılmasının bir diğer sebebi de interneteki bilgi kirliliğidir. güvenilirliğiyle ünlenmiş ansiklopedi sitelerinde bile contorium’un var olduğuna dair yazılar yayınlandı. gogle’a contorium yazan birisi halen contorium’u yalanlayan siteler ve contorium’u savunan sitelerle karşılaşıyor.
gerçekten samimi ve vatansever duygularla contorium’u paylaşan, arkadaşlarına gönderen kişileri kesinlikle küçümsemiyorum. bu insanlarla dalga geçmek için de contorium’u yaratmadım. contorium sayesinde aslında internete korkunç bir bilgi kirliliği olduğu ortaya çıktı. contorium’a inanan mühendislerin, doktorların, öğretmenlerin olması bize verilen eğitimin niteliğini sorgulamamızı sağladı. kuşkuculuğun toplumsal şizofreniye dönüştüğüne tanık olduk.
sizce bilmem kaç trilyon dolar değerinde bir definenin peşine düşmüş dış mihraklar mı bizler için daha tehlikeli yoksa araştırmadan önüne sürülene inanan/inanmak isteyen bizlerin içinde bulunduğu durum mu daha tehlikeli?
duyarlılık gösterdiğimiz meseleleri araştırmadan savunmaya ve inanmaya devam edersek bir gün önümüze çıkabilecek gerçek tehlikeleri fark edemeyecek kadar meşgul olabiliriz. ya da inandığımız komplo teorilerinin çöküşüne tanık olup bir daha asla memleket meseleleriyle ilgilenmeyebiliriz.
asıl tehlike budur, contorium değil.
contorium sebebiyle gurur duymuyorum ama pişman da değilim.
contorium mitleri
mit 1:
“contorium atom numarası 90, simgesi con, kütle numarası 367,4 olan…”
gerçek:
periyodik cetvelde en ağır elementin kütle numarası 250’lerdedir.
kütle numarası, proton ve nötron sayısının toplanmasıyla bulunur. atom numarası proton sayısına eşitir.
periyodik cetvelde hiçbir elemente nötron sayısı/proton sayısı=3 değildir.
contorium’a bu idiayı koyma sebebim contorium’un olağanüstü radyoaktif olduğunu idia etmekti.
mit 2:
“…sadece istanbul boğazı’nın diplerinde bulunan…”
gerçek:
bir element sadece akıntının güçlü olduğu bir kanalda bulunamaz. yılar içinde akıntının şidetiyle başka yerlere de (marmara denizi’ne) sürüklenir.
yalıları yabancıların satın alması, boğaz’ın stratejik önemi ve marmaray projesi’ni contorium’da kulanmak için sadece istanbul boğazı’nda bulunduğunu idia etim. bilecik’in diplerinde bulunduğunu idia etseydim bu kadar çarpıcı bir idia olmayacaktı.
mit 3:
“…faydalı radyasyon yayan…”
gerçek:
radyasyonun faydalısı olmaz. insana zarar veremeyecek düzeyde radyasyona zaten sürekli maruz kalıyoruz (cep telefonları, monitörler vs). düşük şidete radyasyonun bile kansere yol açabildiği kanıtlanmış bir şey.
radyasyon iki ucu keskin kılıç ama faydalı radyasyon diye bir şey yok.
mit 4:
“abd, ab, bilumum asya ülkeleri, avustralya, antartika ve yeni zelanda’nın, afrika’nın peşinde olduğu…”
gerçek:
antartika’da bilimsel araştırma yapma amacıyla orada bulunan bilim adamları dışında insan yok. bu ülkeleri seçerken alakasız bölgelerden ülkeler seçmeye özen gösterdim.
mit 5:
“sadece honduras basınında hakında yüzden fazla haber yapılan…”
gerçek:
contorium’u gogle’da aratınca türkçe olmayan sitelerde yer almadığını görürsünüz. bunun sebebi türkiye’de üretilmiş ulusal bir efsane olmasıdır, “araştırılması yasak” olduğu için değil.
mit 6
“…türkçesi dönergeçli energeç olan “
gerçek:
otobüsü “oturgaçlı ***ürgeç” diye türkçeye çevirmeye çalışanlara göndermede bulunmak istemiştim ama bu idiamı erke dönergeci ile bağdaştırdılar.
mit 7:
“bilgisayarınızda con isminde klasör bile açamazsınız…”
gerçek:
idialardan en ilgi çekici olanı buydu.
windows 3.1 dos üzerinde çalışıyordu. artık dos üzerinde çalışmasalar da şimdiki windows’lar eskilerini destekleyecek şekilde yapıldı.
‘con’, ‘console’ kelimesinin kısaltmasıdır.
‘con’, ‘prn’, ‘aux’, ‘nul’, ‘com1’, ‘com2’, ‘com3’, ‘com4’, ‘com5’, ‘com6’, ‘com7’, ‘com8’, ‘com9’, ‘lpt1’, ‘lpt2’, ‘lpt3’, ‘lpt4’, ‘lpt5’, ‘lpt6’, ‘lpt7’, ‘lpt8’ ve ‘lpt9’ isimlerinde klasör açamazsınız.
çeşitli hilelerle bunları açarsanız bilgisayarın çalışmasında bazı sorunlar ortaya çıkabilir. port isimleriyle klasörlerin isimlerinin çakışması sorun yaratabilir.
con isminde klasör açılmasını yasakladılarsa neden contorium isminde dosya açılabiliyor?
asıl contorium’u yasaklamaları gerekmez miydi?
peki siz contorium hakında araştırma yapacaksanız ila tüm çalışmalarınızı ‘con’ isimli bir klasörde mi saklamak zorundasınız? böyle bir yasaklama olur mu?
mit 8:
“contorium 367,4 kütle numarasına sahiptir. küsuratlı kütle numarasına sahip olmasının sebebi çekirdeğinin çatlak olmasıdır.”
gerçek:
bir element küsuratlı kütle numarasına sahip olabilir, ama bunun sebebi 0,4 nötrona sahip olması değildir.
bir elementin izotoplarının (aynı proton sayısına sahip olan ama nötron sayıları farklı olan) doğada bulunma yüzdelerinin ortalaması alınırsa kütle numarası çok büyük ihtimale küsuratlı çıkar.
periyodik cetvele bakacak olursanız elementlerin büyük kısmının kütle numarasının tam sayı olmadığını görürsünüz.
çekirdeği çatlak olan bir element zaten parçalanır gider.
ne yazık ki üniversite öğrencilerinin takıldığı forumlarda “küsuratlı kütle numarası mı olurmuş?” diyen bir sürü mühendislik ve temel bilim öğrencisiyle karşılaştım. bu konuda contorium’a inananları aşağılamak için uzun yazılar yazan bu arkadaşlar gogle’dan birkaç saniye içinde periyodik cetvel bulup küsuratlı kütle numarasına sahip element var mı yok mu diye kontrol edebilirlerdi.
mit 9:
“süper nato topografik araştırma enstitüsü’nün yaptığı incelemelerde…”
gerçek:
süper nato topografik araştırma enstitüsü diye bir kurum yoktur.
topografya, coğrafyayla ilgilenir. kimya ile değil.
mit 10:
“elektrik devrelerine sürüldüğünde bilgisayarın fişe takılmadan yılarca çalışabilmesini sağlar.”
gerçek:
bilgisayarlar, radyasyonu elektriğe çevirebilecek donanıma sahip değildir.
türkiye’de yaraların üzerine yoğurt vb. besinler süren insanlara gönderme yapma amacıyla bu idiayı ortaya atmıştım.
salça gibi elektronik devrelere sürülebilecek bir made fikri hoşuma gitmişti.
not: contorium prize sürülürse de elektrik üretmez. zaten contorium diye bir şey yoktur.
mit 11:
“bunun dışında nükler santralerin duvarlarını boyamak için kulanılan boyalara katıldığında nükler sızıntı olmasını engeler çünkü 1/x ışını yayar ve zararlı radyoaktif x ışınlarıyla çarpışıp ortamı nötrler.
1/x . x = 1(nötr)
bu madenin sate, cep telefonunda ya da herhangi bir elektrik devresinde kulanılması her türlü zararlı radyasyona bir kalkan vazifesi sağlar. “
gerçek:
x işını: görünür ışık ya da radyo dalgalarına benzeyen elektomagnetik ışınım biçimi. x ışınları gözle görülemez. x ışınlarını 1895’te alman bilim adamı wilhelm röntgen keşfetmiştir. bu sebeple bu ışınlara röntgen ışınları da denir. bu keşfiyle 1901’de ilk nobel fizik ödülü’nü kazanan röntgen bu yeni ve gizemli ışınlara x ışını adını vermiştir.
bilinmeyenlerle dolu olduğunu vurgulamak için x isminin verildiği ışınları 1/x ile çarpıp nötrlemek, sakat eğitim müfredatımızda bile mümkün değildir.
kimya ile matematiğin birleştiği bu idiamda çarpışma sonucu ortaya çıkan 1’lerin(1/x.x=1 ) nereye gitiklerini ya da neden nötr olduklarını ben de bilmiyorum.
radyoaktif (ama faydalı radyasyon yayan) bir madeyi cebimizde taşıyıp radyasyondan korunma fikri çok çekici gelmişti.
mit 12:
“tüm faydalarına rağmen yenmesi durumunda mutasyonlara sebep olur. istanbul boğazı’nın diplerinde bulunan contorium’dan yiyen balıklar şu anda kurtuluş atom müzesi’nde sergilenmektedir.”
gerçek:
kurtuluş atom müzesi diye bir yer yoktur.
videoda kulandığım “mutasyona uğramış” balıklardan biri hariç hepsi derin su balığıdır. tsunami sonrası karaya vurmuş bu balıklar birkaç bin metre derinde yaşadıklarından bildiğimiz balıklara pek benzemezler. videodaki derin su balığı olmayan balık ise balık bile değildir. bir maketir ve fotoğrafı uzun yılar internete “korkunç balık karaya vurdu” başlığıyla dolanmıştır.
mit 13:
“her maden bulunduğu toprağın bitki örtüsünü şekilendirir. örneğin dibinde bakır bulunan bir toprağın üzerinde bakıra özel bir bitki örtüsü yetişir. eski çağlarda insanlar madenlerin yerini bu şekilde bulmaktaydı.”
gerçek:
buğday yetişen toprakların dibinde altın yoktur.
mit 14:
“peki sadece istanbul boğazı’nda çıkan ağaç nedir?
erguvan.
ikisinin aynı renkte olması sizce tesadüf müdür?”
gerçek:
erguvan dünyanın birçok bölgesinde bulunan bir ağaçtır. gogle’a sadece erguvan bile yazacak olursanız karşınıza istanbul’da çekilmemiş binlerce fotoğraf çıkar.
mit 15:
“contorium’un bulunduğu noktalardan çıkan erguvan ağaçları sebepli dış güçlerin contorium’un yerini bulması için hiçbir şey yapmasına gerek yoktur.”
gerçek:
erguvan ağacının kökü yerin yüzlerce metre dibine uzanmaz. madenler bitki örtüsünü şekilendirmezler.
mit 16:
“en zengin contorium yatakları rumeli hisarı bölgesinde ve boğaziçi üniversitesi güney kampusu’nun diplerinde bulunmaktadır.
çıkarılmayan contorium’u simgelemek amacıyla üstü boş şekilde güney kampusa dikilen ‘meçhul contorium anıtı’ öğrencileri ibretle titretmektedir.”
gerçek:
boğaziçi üniversitesi güney kampüs’te üstü boş bir beyaz sütun vardır. modern sanat eseri olduğu söylenen bu sütunun ismi “meçhul contorium anıtı” değildir. ama artık bazı öğrenciler kendisinden “contorium direği” diye bahsediyorlar.
mit 17:
“ilk olarak dimitri mendeleyev tarafından bulunan contorium, rusya’nın sıcak denizlere inme politikasının temelerini oluşturur.”
gerçek:
rusya’nın sıcak denizlere inme isteği çok daha eskilere dayanır.
mit 18:
“babası sibirya türklerinden olan dimitri mendeleyev periyodik cetvelde doksan numaralı yeri boş bırakması için baskı görmüştür.”
gerçek:
mendeleyev’in babası türk değildir. babasının türk olduğunu öğrendikten sonra türkiye’yi korumak için canını ortaya atacak bir çılgın bilim adamı hikayeye heyecan katar diye düşündüm.
mit 19
” …ancak o günümüzde sebebi anlaşılabilen bir cinlikle oraya toryumu yerleştirip (onun da atom numarası 90) ileride bu minerale ilgili araştırma yapılabilmesi için geleceğe ışık tutmuştur.
peki nasıl?
toryum, atom numarası 90, atom ağırlığı yaklaşık 232 olan,1700 °c de eriyen, kurşun renginde, havada bozulmaz, atom enerjisi kaynağı olarak kulanılan radyoaktif bir elementir. türkiye’de manisa-gördes’te çıkarılır.
şimdi türkiye haritasını periyodik cetvel gibi düşünüp kuzeye 367 km. (yani contorium’un kütle numarası kadar) gidince nereye gidiyoruz?
cevap belidir:
istanbul boğazı.
periyodik cetvelde de aynı grup içerisinde kuzey yönüne gidilince kimyasal özelikler değişmez.”
gerçek:
periyodik cetvelde kuzey yönüne gidilince kimyasal özelikler değişmez ama dünya periyodik cetvel değildir.
aynı atom numarasına sahip iki ayrı element olamaz. kimyanın en temel kanunlarından birini hiçe sa***** ortaya atığım bu idiayı 12 yaşında bir çocuk bile çürütebilir çünkü proton sayılarının elementlerin kimlik numarası olduğu ve asla aynı atom numarasına sahip iki farklı element olamayacağı ilköğretimde fen bilgisi dersinde işlenmektedir.
ne yazık ki benimle görüşmek isteyen bazı kimya bölümü öğrencileri “demek ki bize şu güne kadar kimya yanlış öğretildi” dediler.
mit 20:
“peki daha sonraları contorium’a sahip olma savaşında rusya’ya saldıran kişi kimdir?
“bu büyük ulusta her erkeği, kadını ve çocuğu tehdit eden bir şeytan yaşıyor. iç güvenliğimizi sağlamak ve topraklarımızı korumak için doğru adımlar atmalıyız.”
adolf hitler”
gerçek:
contorium olsaydı ve adolf hitler contorium’a sahip olmak isteseydi doğrudan türkiye’ye saldırırdı.
mit 21:
“tüm bu olaylardan sonra türkiye’yi işaretlemek için türkiye’ye uluslararası telefon kodu olarak +90 numara yani contorium atom numarası verilmiştir. tam o tarihlerde mili eğitimimizi düzenlemek isteyen amerikalılar müfredata aynı atom numarasına sahip iki ayrı element olamayacağı gibi bir saçmalığı eklemişler ve contorium’un önünü kesmişlerdir.”
gerçek:
contorium’un peşini asla bırakmayacak ‘dış mihraplar’ varken türkiye’nin uluslararası telefon kodunu değiştirip izini kaybetirmesi mantıken pek mümkün değildir.
“açın türkiye’nin önünü!” sloganıyla siyasete atılan cem uzan’a göndermede bulunmak için contorium’un önünü kestiklerini idia etim.
mili eğitimimizi amerikalıların düzenlediğini de ilk olarak bir taksi şoföründen duymuştum.
mit 22:
“türkiye’de contorium’un adı ilk olarak 1993 yılında geçmiştir.
konu ile ilgili açıklama yapmak isteyen bilim dünyasından insanlar susturulmuş ve o sene boğaz yalılarına yabancı bankalarla arap şeyhleri normalin üstünde bir ilgi göstermiştir.
bir sene sonra çıkan windows 95 işletim sisteminde ‘con’ ismi klasör olarak açılamadığı gibi contorium’un izotopları olan ‘com1’ ve ‘com2’ de isim olarak açılamamaktadır.”
gerçek:
con isminin klasör olarak açılamaması windows 95’ten öncesine dayanır.
türkiye’de contorium’un adı ilk olarak 2007 yılında ekşisözlük’te ve facebok’ta geçmiştir.
konuyla ilgili açıklama yapmak isteyen bilim dünyasından insanların hepsi de “contorium saçmalıktan ibaret” demişlerdir.
bir elementin izotopu farklı isimde olmaz, hele numarası hiç olmaz. ilköğretim fen bilgisi dersinde bu konu işlenmektedir.
mit 23:
“planlarını gören bil gates vicdan azabına dayanamamış ve ‘con’ isminde klasör açılabilmesi için kurmaylarına emir vermiştir. peki bu emirden sadece birkaç gün sonra ne olmuştur?
con isminde klasör açılabilmesi için yapılan çalışmalar sırasında microsoft merkezi hedef alınarak nasıl şeytani bir bizans eylemi yapılmıştır?
(11 eylül saldırıları)”
gerçek:
sadece ‘con’ isminde klasör açılamasını engelemek için dünya tarihinin en büyük terörist saldırısının gerçekleştirildiğine inanan kimse olmaz diye düşünmüştüm.
mit 24:
“sadece haliç’te ve istanbul boğazı’nda bulunan bir minerali ele geçirmek için bedavaya haliç’i temizleme önerisinde bulunan yabancılar şimdiyse durmadan boğaz’dan yalı satın almaktadır.”
gerçek:
haliç’in dibinde altın olduğu ve japonların haliç’i bedavaya temizleme önerisinde bulunduğu ama bunun rededildiği çok eski bir şehir efsanesidir. daha sonraları bu efsaneye haliç’in dibindeki çamurun çok değerli bir ‘seramik çamuru’ olduğu idiası da eklenmiştir. istanbul boğazı çok güzeldir. birkaç yüz yalı da çok pahalıdır. dünyanın en zengin insanları da istanbul boğazı’ndan yalı satın alabilirler, çok doğal.
mit 25:
“sebep sizce de petrolün pabucunu dama atacak olan ve böylece arap şeyhlerinin zenginliğini bitirecek olan contorium’a ulaşmak değil midir? satın alınan yalılara hiçbir türk’ün girememesi ve bu yalılarda tuhaf araştırmalar yapılması sizce tesadüf müdür?”
gerçek:
yalılara hiçbir türk’ün girememesi saçmalıktan ibaretir.
mit 26:
“marmaray projesi ihalesinin türklere verilmemesi de mi tesadüftür? boğaz’ın yüzlerce metre altında ne araştırması yapılmaktadır?”
gerçek:
marmaray projesini üstlenen şirketler arasında türk şirketler de vardır.
marmaray’da demiryoları istanbul boğazı’nın altından batırma tüp tüneler ile birleştirilecektir. dibe gönderilen tünelerin dipte birleştirilmesiyle oluşturulan bir proje söz konusudur, dipte bir araştırma değil.
boğaz’ın en derin yeri yaklaşık 120 metredir. ortalama derinlik 60 metredir. “boğaz’ın yüzlerce metre altı” diye bir şey söz konusu değildir.
mit 27:
“bilindiği gibi istanbul’a üçüncü köprü yapılacak. bu köprünün istanbul’un kuzeyinden geçmesi planlanıyor. istanbul boğazı’nın kuzeyinde zengin contorium yatakları var. brüksel uluslararası köprü yapım anlaşması’nın b bendinin 23. madesine göre köprü yapım sırasında temelden çıkan madenler ve toprak köprüyü yapan şirketin oluyor.
bu şirket çıkanları çöpe de atabilir başka yerlerde de kulanabilir.
ne yazık ki köprüyü japonların yapacağı söyleniyor.
madenlerimize kanunen sahip olmalarını engelemek için yapılacak tek şey köprü yapım anlaşmasının iptal edilip bu iznin türk bir şirkete verilmesi.”
gerçek:
brüksel uluslararası köprü yapım kanunu isminde bir kanun yoktur.
mit 28:
“contorium temas etiği madeyle etkileşime girip o madeyi yapısal olarak taklit eder. madesel mutasyona girip şekil değiştirebilmesi sayesinde kök-element olarak nano teknolojide boşlukları doldurmak ve üretilmesi zor parçaları çoğaltmak için kulanılabilir.
süper nato topografik araştırma üsü temel bilimler makalesi sayfa 218.”
gerçek:
‘süper nato topografik araştırma üsü temel bilimler makalesi’ isminde bir makale yoktur.
temas etiği madeyi taklit edebilen metal terminator 2’de kulanılmıştı.
madesel mutasyon diye bir şey yoktur.
kök-element’i, kök hücreden esinlenerek uydurdum.
mit 29:
“bu videoyu hazırlayan ve contorium gerçeğini fark etikten sonra olayı yerinde öğrenmek için boğaziçi kimya bölümüne giren…”
gerçek:
boğaziçi kimya bölümüne girmem boğaziçi matematik bölümüne girememem sebeplidir. olayı yerinde öğrenmek için girmedim. zaten contorium metnini boğaziçi’ne girmeden bir yıl önce yazmıştım. contorium’un boğaziçi üniversitesi ile hiçbir alakası yoktur.
contorium videolarında ve metinde yer alan bilgilerden hiçbiri doğru değildir.
contorium’u yaratan kişi olarak her yerde contorium’u yalanladım ve bu yazı, contorium’la ilgili hazırladığım en kapsamlı yazı. lütfen contorium’u savunan birini görürseniz kendisine bu metni iletin.
gerçeğin üç aşaması ile başlayan videonun sonundaki mail ve twiter adresimden de bana ulaşıp soru sorabilirsiniz.
saygılarımla.
(ortamvirusu, 27.11.2007 19:00 ~ 05.01.2012 22:44)
(ekşi sözlük’ten alıntıdır.)
Sanırım bu ağacı insanlarımız Tanımıyor ya nasl olurda Yahudilerin kendilerini koruyacağına inandıkları bir müslümanlar dikiyorlar?
Arkadaşlar Erguvan ağacı (Gargat ağacıdır) yahudileri koruyacak olan ağaçtır, onların son zamanlarda yaptıkları ağaç dikme kampanyalarına kanıp bu ağacı dikmeyin başka güzel ağaçlarda var onları dikin…
bu mantığa gore erguvan ağacının oldugu yerlerde bu element var demektir.o zaman erguvan ağacı sadece bogazın kıyısındamı yetişiyor
editörüm her şey bu kadar net iken hala bir şey yapılmıyorsesimizi duyuramıyoruz
haklisin kardesim, bende daha yeni CONTORIUM görütüsünü izledim, siz de izleyin, ve eger bu gercek ise, bunu kesinlikle dis ülkelerin eline gecirmemeliyiz, duyduklarima göre maramara bölgesinde yapilan her isi yabancilar yapmak üzerelermis, yabancilar bize beli etmek istemden bütün istanbul bogazinin dibinde olan contorium madenleri almak istiyorlar, fakat bu bizim hakimiz, onun icin onlar o bölgedeki Insat islerini kendileri yapmak icin cok para teklif de bulunuyorlar bizim Atalarimiz istanbulu fethetmek icin Hakyolunda , hicbirseyden korkmadan, gelecekleri icin, sadece müslümanlar degil, tüm dünya huzur ve dogru yol üzerine yasamasi icin, o tarih de dünyanin en kuvetli ve en büyük sehir olan istanbulu feth etmisler, rahman ve rahim olan alah bize nasip etmis bu madeni, ey insanlar, osmanli devleti sadece dini üzerine düskünlükleri icin bu kisacik ölümlü dünyadan korkmayip, dünyayi yaratanin bilen en güzel sekilerde ögrenip öyle yasamislar hayatlarini, akilarini calisdirmislar, mantigi din ile birlestirip bu inanilmaz basarilari elde edebilmisler, onun icin her seyde aklimizi kulanip, dogruyu secelim, tarihe bakip, gelecegimizi öyle güzelesdirelim, elimizi cabuk tutup, dünyada belki kötü niyetlilerin elinie bu nadir madeni gecirmemeliyiz.
CONTORIUM elementinin Radyasyona karşıda bir kalkan olması..bence çok güzel bi mucize..7,8 yaşındaki çocukların bile telefon kulandığı bi zamanda radyasyonu önleyecek bir elementin bulunması ve daha da güzeli bunun TüRkiye de yeterli miktarda bulunması çok güzel…Ama bunun da değeri bilinmiyor.başka ülkeler bizim madenlerimizi yer altı zenginliklerimiz bizden çok araştırıp daha çok bilgiye sahipler.Ne yazıki …
yorumlarınız için teşekür ederim. bu contorium’u inceleyeceğim. gerekirse konuyla ilgili bilgilendirici bir makale hazırlayabiliriz. sizlerde bu mesajımı okursanız konuyla ilgili yardımlarınızı bekliyor olacağım.
iletişim bölümümüzden bizimle irtibat kurabilirsiniz.
saygılarımızla.
Kanal istanbul’un amaçlarından biride bu contorium elementidir… dış mihraklar bizi uyutarak bunu ele geçirmek istiyor… peki yeni mi başladı bu planları? Hayır tabi… şuan da uyuyoruz ve planlarının bir kısmını gerçekleştirdiler, gerçekleştiriyorlar… arkadaşlar bu yüzden “siyonizm”i iyi tanıyıp mücadelemizi verelim yani birleşelim İSLAM BİRLİĞİni kuralım…
erguvan agacı neden bogazda özelikle çoktur?bunun sebebi dünyada sadece bogazın derinliklerinde bulunan CONTORIUM elementidir bu element atom yapımında kulanılar ve elektronık bir esyanın sadece kablosuna surulerek yılarca çalısmasına sebep olabılecek bır madedir.ne alaka şimdi dıgceksınız bu element erguvan agacının rengindendir bu madenin bol oldugu yerlerde bu agaçlardan cok vardır.asıl tehlike kapitalist ulkelerın bogazınızı biz temizleyelim,bogaz koperulerınızı bız yapalım deyip bu yeraltı madenlerimizi çalmaktır asıl amaçları.şimdi 3. köprü yapılacak ve bunu japonların yapcagı söleniyor brüksel uluslar arası köprü yapım kanununun b bendinin 23.cu madesine gore kopru yapım sırasında temelde cıkan maden veya topragı kopruyu yapan sırket alıyor şimdi bu anlaşmanın fes edılmesı ve ıhalenın turk sırkete verılmesı gerekli..
martın sonunda tepecikteki yazlığımıza iki tane erguvan ağacı ektik. Çok güneş alan bir yer. Öğlen 12’den akşam 8’e kadar güneş alıyor. Kışın da çok soğuk ve rüzgarlı bir bölge . Ağaçlar bu ortamda büyür mü? Verdiğiniz bilgiler için şimdiden teşekürler.
hayırlı günler ben van da yaşıyorum erguvan ağacım olmasını istiyorum fide olrak yada tohum olarak nerden bulabilirim ve bahçeme dikersem nasıl korurum doğu anadoluda görmedim fakat şanlı urfada gördüm yardımcı olursanız sevinirim.
çalışmalarınızdan dolayı tşk. ederim.benimde bir sorum olacak ? bana bir yer tarif etiler erguvan ağacı için , tarifteki yer bir göl kıyısı ama ağacın olduğu yer gölden yaklaşık 15-20 km yüksek bir tepede güneş alan ve normal ağaç sayısının az olduğu bir yermiş sizce böyle bir yerde yetişmesi ve büyümesi mümkünmü mümkünse ben bu ağacı bu ayda nasıl tanıyabilirim bana yardımcı olursanız sevinirim.tekrar iyi çalışmalar…
rica ederiz.
yorumunuz için teşekürler.
hürem sultan romanında okumuştum hep erguvan bitkisini.merak etim gerçekten güzel
bunun için tarlaya gerek yoki. evinizin önünde ufakta olsa bir alan varsa yine dikebilirsiniz. çok güzel bir ağaç.
Kış biter bitmez bir bahçede bulunan ağacın isminin Erguvan olduğunu öğrendim. Çok şık ve değişik bir ağaç herkesin tanımasını istiyorum. Gelecekte bir talam veya bahçem olursa dikeceğim ağaçlardan birisi, yaprakları da iri iri oluyor. Gölgesi serin tam altında dinlenilecek ağaç.
bitki yetiştiricilerinden temin edilebilir. yakın bir çiçekciye giderseniz size yol göstereceklerdir. ilgili adresleri kendileri verebilirler.
bahçeme erguvan ağacı dikmek istiyorum fide bulamıyorum yardımcı olursanız sevinirim yada nereden bulabilirim seralarda yok bulamadım lütfen e-mail atın
OKUDUĞUM BİRKAÇ KİTAPTA İSMİ GEÇEN ERGUVAN AĞACINI SAYENİZDE TANIDIM. GENİŞ BAHÇEMDE BOLCA KENDİ HALİNDE YETİŞEN, YERLİ KOMŞULARIN “BOYNUZ” İSMİYLE MEYVESİ YENMEDİĞİ İÇİN PEKTE SEVMEYİP ARAZİLERİNDE İSTEMEDİĞİ BİTKİNİN ERGUVAN OLDUĞUNU ÖĞRENMEK ÇOK GÜZEL. TEŞEKÜRLER
bilgiler tarım il müdürlüğünün bir çalışmasıdır. kendilerinden izin alarak sitede yayınlıyoruz. onların ynlış bilgi verebileceklerini hiç sanmıyorum. bu nedenle verdiğimiz bilgiler doğrudur. yorumunuz için teşekür ederiz.
bilgiler güzel, tesekürler. ben biraz sasirdim, bana erguvan agaci diye tanitilanin cicekleri eflatun renkte ve bir nevi hibiscus´a benziyordu!
teşekürler verdiğiniz bilgiler için.