Bizi yaratan, akıl ve beden lütfeden Allah’a gereğince yakın mıyız? O’na yalnızca zorluk zamanlarında mı yalvarıyoruz? Yoksa O’nu her an anıyor muyuz? Dua ettiğimizde O’nun bize çok yakın olduğunu, fısıltıyla söylediğimiz her sözü hatta içimizden geçirdiğimiz her düşünceyi bildiğinin şuurunda mıyız? O’nun yarattığı her şeyi sarıp kuşattığını, yaşamımızdaki en büyük dost ve yardımcımızın O olduğunu ve herşeyi O’ndan istememiz gerektiğini ne kadar düşünüyoruz?

Sponsor Bağlantılar

Dua insanın Yaratıcısı ile bağlantı kurma yoludur. Önemi Kuran’da, “… Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?” (Furkan Suresi, 77) ayetiyle haber verilir. Samimi insan Allah’a dua etmeye ve O’na yakınlaşmaya sınır koymaz.

İnsanların yaşamlarının ayrılmaz/doğal bir parçası olan dua, bazı kişiler için yalnızca zor zamanlarda; korku duydukları ya da tehlikelerle karşı karşıya kaldıklarında hatırladıkları bir ibadettir. Oysa insan Allah karşısındaki aczinin bilincinde olarak hem rahatlıkta, hem de zorlukta Allah’tan yardım istemelidir.

‘Çağırmak, seslenmek, yardım istemek’ anlamlarına gelen dua ihtiyaç içindeki, güçsüz ve sonlu bir varlık olan insanın, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, sınırsız ve sonsuz Rabb’ine çağrıda bulunması,  yardım dilemesi ve tüm benliğiyle O’na yönelmesidir.

Zorluk zamanlarında çaresiz kalan insanlar, o an Allah’a sığınırlar. Ancak bela üzerlerinden kalktığında, yaşadıkları acizliği unutan kişiler, tekrar eski duyarsız, Allah’tan uzak yaşamlarına geri dönerler. Yaşadıkları felaket anında Allah’tan başka sığınacak güç olmadığını anladıkları halde, ders almazlar.

Bu kişiler musibetler, belalar, felaketler sona erdiğinde, öğüt almak bir yana, yaşadıklarını tamamen unuturlar. Kendilerinden ne kadar emindirler; oysa Yüce Allah’ın azabından asla emin olunamaz. Allah yarattığı her musibetle insanlara Kendisini hatırlatır; hepsi Allah’ın merhametindendir. Ancak insanların çoğu sorunları çözülüp sıkıntıyı atlattıklarında, daha sonra yaşayacakları bir zorluk anına kadar Allah’ı unutur ve ondan bir şey istemeyi akıllarına dahi getirmezler.

İnsan kulluğunun şuurunda olduğu sürece Allah Katında değer kazanabilir. Bu nedenle Allah’a yönelmek, yapılan hatalar konusunda O’na itirafta bulunmak ve yalnızca O’ndan yardım dilemek gerekir. Bundan farklı bir davranış Allah’a karşı büyüklenmektir ki, Kuran’da bunun cezasının sonsuz azap olduğu haber verilir.

İnsanların bir başka bölümü de oldukça hatalı bir dua anlayışına sahiptir. Bu kişiler için dua, küçük yaşlarda genellikle ailenin yaşlı bir bireyinden öğrendiği ve anlamını bilmediği bazı sözlerdir. Önceden ezberlediği dua kalıplarını anlamadan tekrarlayıp duran kişi, Rabb’inden -icabet edeceğini umarak- neyi istemektedir?…Oysa Kuran’da insanlara açıklanan dua bundan tamamen farklıdır. Bu şekilde dua eden kimseler dualarında Allah’ın varlığı, birliği, büyüklüğü, gücü, kendisini sürekli olarak görüp-işittiği gibi hayati konuları pek düşünmezler.

Günümüz toplumlarında diğer birçok ibadet gibi duanın da terk edilmiş bir gelenek olarak düşünülüyor olması dikkat çekicidir. Gerçekte bu düşüncenin yerleşmesinin ardında “Allah’tan bağımsız, kendiliğinden işleyen bir dünya” olabileceği telkini vardır. İnsanların büyük çoğunluğu yaşamları boyunca tüm olayların kendilerinin ve çevrelerindeki insanların kontrolünde meydana geldiğini düşünürler. Bu nedenle de çok büyük bir felaketle ya da ölümle karşılaşmadan Allah’a dua etmezler. Oysa dua, yaşamın geneline yayılması gereken çok önemli ve tek başına bir ibadettir.

Bütün insanların duaya ihtiyacı vardır. Yaşam koşulları zor olan birinin zengin bir insana göre duaya daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünmek, bu konuyu temelinden yanlış anlamaktır. Yaşamında tüm isteklerine kavuştuğunu düşünen insanın dahi duaya ihtiyacı vardır. İnsanın duaya ihtiyacı olmadığını düşünmesi, dua etmesinin tek nedeninin dünyevi arzularının tatmini olduğu anlamına gelir. Müminler ise hem dünyadaki yaşamları için, hem de ahiretleri için dua ederler.  Bütün yolların evrendeki tüm kudretin sahibi olan Allah’a dayandığını bilmek, yalnızca O’na dua etmek, mümin için bir büyük ferahlık ve güven kaynağıdır.

Dua etmek, Allah’la bağlantı kurmanın en kolay yoludur. Allah’ın sıfatlarını düşünürsek; O, insana şah damarından daha yakın olan, insanın içindekini bilen, işitendir… İnsanın içinde gizlediği tek bir düşünce bile Allah’tan gizli kalmaz. İnsanın samimiyetle Allah’tan bir istekte bulunması için düşünmesi bile yetebilir. İşte Allah’a ulaşmak bu denli kolaydır. İnsan olumsuz düşüncelerle oyalanacağı yerde dua etse, Rabb’i icabet edecek ve sorun çözülecektir.

Sıfatlarının üzerimizde tecelli etmesi için Allah’a dua edelim. O verecektir; yeter ki içten, yalvararak isteyelim. Dua çok güçlüdür; istediğimiz şey üzerinde düşünerek kafamızı yorarız yalnızca…Oysa Allah’a yönelip dua ettiğimizde konu çok kolaylaşacaktır.

Rabbiniz dedi ki: “Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir. (Mü’min Suresi, 60)

elif@elifalaca.com