İnsan sayısı kadar Paradigma ile karşılaşmak mümkündür. Çünkü her insan farklı bir açıdan bakar iç ve dış dünyasına. Bu yüzden de bireyler arası uyumsuzluklar baş gösterir. Sonrasında ise ”Beni anlamıyor…”, ”Ben haklıyım…” gibi isyankar ifadelerle karşılaşılır. Eşler arası uyumsuzlukların, arkadaş ilişkilerinde baş gösteren hararetli tartışmaların, hatta ebeveyn-çocuk arasındaki sürtüşmelerin de ana kaynağı her bireyin farklı paradigmaya sahip olmasıdır aslında. Çünkü her bireyin olayları algılama biçimi farklıdır. Oysaki sürtüşmeler başlamadan önce bireyler gözlüklerini birbirlerine ödünç olarak verebilseler, birbirlerini anlamaları elbette ki bu kadar karmaşık bir hal almaz.
Geçmişte yaşadığımız ama hâla bilinçaltımızın derinliklerinde bastırdığımız olaylar, ilgilendiğimiz alanlar, mesleğimiz, yaşadığımız çevrenin kültürel özellikleri, ekonomik durumumuz, ihtiyaçlarımız, kazancımız, okuduğumuz bir kitap, izlediğimiz bir film… ve sayısını çoğaltacağımız bir çok etken tarafından paradigmamız şekillenir.
Ne kadar geniş bir paradigmaya sahip olursak ve olayları algılarken ne kadar farklı bakış açısı alternatifleri üretirsek çevremizle uyuşum sürecimizde o kadar az sorun yaşarız. Uyumlu ilişkiler kurabilmemiz için gözlüklerimizin çerçevesini kaldırmaya ihtiyacımız var…