Canlıların sonu var, ama düşünceler, isimler ve eylemler bakidir. Fikirlerine saygı duyduğum bir adamın ” Belki de çok zeki olan insanlar uzayın hayata daha elverişli yerlerine yolculuk edebilmenin bir yolunu bilip göçüp gittiler ve bizde geride kalan gerizekalılarız.” diye bir yorumu vardı. Mümkün, ama pek olası gelmiyor.
Benim sorularımdan birkaçına paralel bir görüş aslında. İnsan nedir? Neler yapabilir? Nereden gelmiştir? İnsan vücudunun muazzam bir enerji barındırdığını söyler dururlar, eğer bu enerjiyi doğru kullanabilirsek, insanlık türünün çeşitliliğinin artacağı ve fizik kurallarının alt üst olacağını söylerler. Bu düşünceyi savunanların sayısı az bunu kabul ediyorum. Ama kendimi sabit bir oluşum olarak görme fikri bana rahatsızlık veriyor.

Sponsor Bağlantılar

Evrimcilerin insanın bir primatın evrimleşmesi sonucu bu hale geldiği düşüncesine karşı, “Neden İnsan kadar aşırı gelişmiş başka bir canlının olmadığı” sorusu ile karşı çıkabilirim. Eğer bir primatın evriminden sadece bir tane düşünce ve karakter sahibi tür ortaya çıkıyorsa bu tez yanlış demektir. Paralel evrim süreçlerinde de benzer özelliklerin bulunduğu bir canlı türü olmalı. Evrimcilerin düşüncelerini böyle çürüttüğümüzü varsayalım.

Sıra yaradılışçılarda. Bu biraz daha zor… Çünkü Din kelimesinin altına toplanan birden fazla görüşe sahip insanlar var. Belkide çoğu Din’in ortak yanı insanın bir yaratıcı tarafından özenle hazırlandığı fikrine sahip olmasıdır.

Yaradılışçılara göre ilk insan Adem’dir. Ademin doğumunu gerçekleştiren yumurta yaşamın en önemli iki temeli öğesi toprak ve suyun birleşmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Yani canlı bu yumurtanın doğumu bizim bataklık olarak nitelendirdiğimiz ve günümüzde de birçok yaşam türüne ev sahipliği yapan çamurdan oluşmuştur. Peki şimdi neden olmuyor? Şimdi de bir çok bataklıkta bahsi geçen ortamlar sağlanıyor fakat herhangi bir insanın dünyaya gelişi bulunmuyor. Bunun yaratıcının dokunuşu olarak kestirip atmak kolaydır. Önemli olan bir defa bile olsa bunu açıklayabilmektir. Oluşan o yumurtaya nasıl can verildi?

Aslında durumu çözebilecek ve daha ilginci ise Havva’nın yaradılış, kuşakların bugüne geliş süreci, Adem’in yaradılışını kabul etmek pek akıl işi gelmiyor bana. Ama oldu ki ettim. Peki Havva? Burada bir yazıdan alıntı yapmak istiyorum;

“Nisa Sûresinin 1. ayet-i kerimesinde bu yaratılış, “O insandan eşini vücuda getirdi” mealindeki cümlesiyle ifade edilir.

Meşhur tefsirlerde bu ayet açıklanırken şöyle denilir: Cenab-ı Hak, Havva`yı Hz. Adem`in sol kaburga kemiğinden yarattı. O sırada Hz. Adem`i hafif bir uyku tuttu. Bir müddet sonra uyandığında Hz. Havva`yı gördü. İlk anda şaşırdı, sonra çok sevindi. Kalbi hemen ona ısındı ve aralarında bir ünsiyet ve ülfet meydana geldi.”

İnsanların inanışlarına saygı duyduğumdan yukarıda tefsire yorum yapmayacağım. Sorulması gereken soru;

– Havva yaratılırken Adem kaç yaşındaydı?

Havva yaratıldığında Adem’de ünsiyet ve ülfet meydana gelmesi için aklının bir takım şeylere erebilmesi gerekir. Yani Havva’nın yaratıldıktan hemen sonra Adem ile tanışıp arkadaş olduğu tefsir edilmiş. Ya Havva yaratıldığında aklı salim ve genç bir insadı, ya da Havva’nın yaratılışında Adem’in aksine yumurtadan doğum değil direk birey olarak meydana getirme var. En azından bebek veya cenin dönemine ait herhangi bir açıklama yok.

Katı davranmak istemiyorum ama bu fikirlerin ikisinin de doğruluğu zayıf. Farklı bir şey var ve insanlık birgün nereden nasıl geldiği ve sınırları hakkında detayli bilgiye sahip olabileceğine inanıyorum. Umarım o gün yaşıyor olurum ve aklımı kurcalayan bu ve benzeri sorularıma cevap alabillirim.