Edebiyat ve din arasındaki ilişki hep taze ve hem gündemde olan bir gerçektir. Edebiyatın ve dinin insanların duygularına, düşüncelerine ve hayat tarzlarına değinimi insanlara farklı bir boyuta sürükler. Şüphesiz edebiyatın temalarından birisi de dindir.Din, insanların inancını en güzel ve en mükemmel bir şekilde ifa etmeleri için oluştuğu gibi edebiyatta bu temanın zincirini oluşturmaktadır. Bizim Edebiyatımızda da din temalı edebi türler işlenmiş ve işlenmeye devam etmektedir. Bugün sevilerek ve saygı duyularak eserleri okunan birçok yazarımız var. Başlangıçtan günümüze kadar ki süreç içerisinde halkımız tarafından sevilen ve saygı duyulan yazarlar ya edebi türlerde ya da toplumsal olarak yaşadıkları bir takım olaylarla halkımızın hafızlarında yer edinmiştir. Çeşitli olaylardan geçen yazarları farklı kılan diğer bir özellik de yaşadıkları dönemin dini değerlerine din âlimleriyle olan ilişkileridir. Bu değerli âlimlerle tanışan yazarların birkaçının siyasi, fikri, ilmi ve dine bakış açıları değişmiş ve farklı bir boyuta bürünmüştür. Kimi yazarlar etkilendiği âlim vasıtasıyla eserler kaleme almış, kimisi de o âlimin yolunda kendisini talebe etmiştir. Kısa örneklerle bu konuya açıklık getirelim.

Sponsor Bağlantılar

İlk örneğimiz Milli Mücadele Dönemi şairlerinden olan ve bugün şiirleri hâlâ sevilerek okunan M. Emin Yurdakul’dur. M. Emin, yazmış olduğu ‘‘Cenge Giderken’’ adlı şiirini Döneminin âlimlerinden olan Şeyh Cemalettin Efgani hazretlerine okur. Efgani hazretleri de şiiri okuduktan sonra M. Emin’i alkışlamış ve ona:

—İşte, sizin asıl Edebiyatınız budur!’’ diyerek onu edebiyat alanında eserler yazmaya teşvik etmiş ve ondaki cevheri keşfetmiştir. M. Emin’de onun bu tavsiyesini dikkate alarak edebiyat alanında eserler kaleme almış ve ileride başarılı bir edip olmayı hak kazanmıştır. Bilindiği gibi şairimiz M. Emin, yaşadığı dönemlerde halkın manevi gücünü yüksek tutmak amacıyla da şiirler kaleme almıştır. Ve bu şiirler hem M. Emin’i Edebiyatımızda önemli bir yere taşımış hem de halkımız tarafından sevilen şairler konumuna yerleştirmiştir.

Bir diğer yazarımız ise milli marşımızı yazan, değerli büyük Türk düşünürü ve edibi milli şair, M. Akif Ersoy’dur. Mehmet Akif,  yaşadığı dönemin meşhur âlimlerinden olan Mısırlı din bilgini Muhammet Abduh ve özellikle de Cemalettin Efgani hazretlerinden etkilenmiş ve ‘‘İslam Birliği’’ altında eserler kaleme almıştır.  Güzel eserler yazmış olsa da M. Akif, idealini kurduğu ‘‘Türk Milleti’nin Öze Dönüşü’’ fikri yaşadığı dönemde oluşan I. Dünya Savaşı ve Osmanlı-Arap ilişkileri yüzünden oluşmamış ve M. Akif’i bu durum derin bir üzüntüye boğmuştur. Ve Mehmet Akif, hep idealini kurduğu ‘‘ Türk Milleti’nin Öze Dönüşü’’ alanında eserler kaleme almış ve dinini her alanda yüceltmiş ve korumuştur. Safahatındaki şiirler ve yaşamındaki izler bunun birer örneklerini teşkil eder…

Diğer örneğimiz de ise saf şiir alanında tanınmış ve tiyatro alanında da başarılı eserler bırakmış olan yazarımız Necip Fazıl Kısakürek’tir. Bu değerli yazarımız da yaşadığı dönemin ünlü âlimi Abdülhakim Arvasî  ile tanışma fırsatı bulmuş ve hayatını sil baştan yeniden kaleme almıştır. Edebiyata yeni ve farklı bir türde yaklaşan şairimiz, güzel eserler kaleme almış ve İslam dinini yücelterek topluma dini bir feyiz vermeyi amaçlamıştır. Abdülhakim Arvasî hazretleriyle tanışmadan önceki edebiyat alanında yazdıkları eserleri, âlimimizle tanıştıktan sonra ret etmiş ve yeni bir Necip Fazıl kimliğine bürünerek eserler oluşturmuştur. Ve Necip Fazıl bugün şiirleri okunan ve gururla halkımızın gönlünde yer edinmiş değerli bir şairdir…

Bir diğer yazarımız Yedi Meşale Dergisi’nin şairi Ziya Osman Saba’dır. Bilindiği gibi bu şairimiz şiir ve hikâye türünde eserler vermekle birlikte daha çok Edebiyatımızda ‘‘Yunus Emre’’ misali sade ve yalın bir dil kullanmış ve konularından birisi olan Allah inancıyla ilgili çok güzel şiirler kaleme almıştır. Onun ‘‘Geç Kaldık Ya Rab, Rabbim Nihayet Sana, Kabul’’ gibi şiirleri Allah inancını işlemekte ve Ziya Osman Saba’yla birlikte insanlarda bir inanç teslimiyeti yaşanmaktadır. Ve bugün Ziya Osman Saba’nın eserlerine olan ilgi gün geçtikçe artmaktadır.

Son örneğimiz ise günümüz yazarlarından olan İsmet Özel’dir. İsmet Özel’in yaşamış olduğu birtakım değişimlerden sonra dine karşı düşüncesi değişir ve İslami bir çerçevede eserler kaleme alır. Bugün İsmet Özel’in eserleri de halkımız tarafından okunmaktadır.

Verilen örneklerde görüldüğü gibi İslam âlimlerinin ve İslam dininin edebiyat ve yazarlar üzerinde büyük bir etkisi görülmektedir. Bu İslam dininin yazarlar açısından verimli kılmakla birlikte, dine bakış açılarının da olumlu etkilemekte aynı zamanda da halkın din anlayışına farklı bir yorum getirmektedir. İslami tarzda yazılan eserlerle halk, dini kuvvetleri bağlı, İslam dinini severek bir ibadet aşkının arzusundadır. Yazarlarımızın yazdıkları şiirlerden birkaç örnekler:

Yaratan’ın kitabını kaldırtmam
Osmancığın bayrağını aldırtmam
Düşmanımı vatanıma saldırtmam

Allah’ın evi viran olmaz giderim.

(Mehmet Emin Yurdakul, Cenge Giderken)

Ruhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli!
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

(Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı)

Ey akıl, nasıl delinmez küfen?
Ebedi oluşun urbası kefen!
Kursa da boşluğa asma köprü, fen,
Allah derim, başka hiçbir şey demem!

(Necip Fazıl Kısakürek, Allah Derim)

Geç kaldık, Ya Rab, geç kaldık!
Şu hayat işte, gök, dallar, gün,
Bizi sardı, Ya Rab, geç kaldık…
Bırakıp fazlasını ömrün
Koşup sükûnuna ermeye,
Koşup sana hesap vermeye,
Geç kaldık Ya Rab, geç kaldık…

(Ziya Osman Saba, Geç Kaldık)

Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım

Ya Rabbe-l Âlem’in

Tütmesi gereken ocak nerde?

(İsmet Özel, Münacat)

Bu şiirler toplum zihninde hala yer edinmiş, okunurken duygu lirizminin yükselişte olduğu şiirlerdir. Edebiyatımıza böyle güzel ve anlamlı şiirleri bize kazandırmış olan ediplerimizi saygıyla yâd ediyoruz.