Batιnιn insan tasavvuru zaten acayip, değilmi ki onlar “ilk günah” teorisine itaat ettiler, bu zaten baştan insanι mahkum etmekti. Dolayιsιyla „insan“ konusunda oldukça sorunlu olan bir uygarlιktan özel anlamda „kadιn“ konusunda sağlιklι bir yaklaşιm beklenemezdi, nitekim olmadι da.
Ancak bugün batιnιn bakιşιndan ziyade bizde durumun ne olduğuna ve niye olduğuna kιsaca deyinmek niyetindeyiz. Ülkemizde kadιna yönellik şiddet her zaman vardι, bugün de var. Gerçi kadιnlardan erkeklere yönelik şiddetin varlιğιnι da kabul etmek gerekir ama bunun istisna durumunda olduğunu belirtmekte yarar var. Esasen şiddet, insan denen varlιğιn „gen“ lerine yaratιcι tarafιndan kodifiye edilmiş bir melekedir. Yani şiddetin bir kιsmι vehbi bir kιsmι ise kesbidir. Mesele şiddeti inkar etmek yahut yok saymak değil „terbiye“ etmektir. İnsanιn vahşi tarafι yani „beşer“ olan tarafι ne kadar terbiye edilirse o ölçüde „insan“laşιr. Zira insan, insan olmadan önce beşerdi. İnsan da var olan şiddet eğiliminin nasιl terbiye edilmesi gerektiği yaratιcιsι olan Allah tarafιndan „vahy“ yoluyla insana bildirilmiştir. Yeter ki insan vahyi yüzüne yahut yüzünden okumanιn yanιsιra fehmederek, fιkhederek, fikrederek yani „tertil“ üzere okumaya niyetlenmiş olsun.
Memleketimizdeki kadιna yönelik şiddet meselesinde müslümanca yaşama konusunda fazla hassasiyeti bulunmayan insanlar arasιnda konunun daha bir yaygιn olduğunu gözlemlemekle beraber kιsaca “dindar“ diye nitelendirilmekte olan „mütedeyyin“ insanlarιmιz arasιnda da kadιna bakιşιn bir hayli sorunlu olduğunu gözlemlemek mümkündür. Halkιmιzιn „din“ konusunda malesef yegâne bilgi kaynağι konumunda olan cami hocalarιnιn „Kuràn“ yerine „hadis“ yahut “menkιbe“ anlatmalarι sonucunda muazzam bir bilgi kirliliği meydana gelmiş ve bu durum kadιna bakιşι yamultmuştur. Oysaki Vahye baktιğιmιzda, vahiy hiç bir zaman muhataplarιna böyle bir yaklaşιmda bulunmaz. Yani kadιna „dişiliği“ üzerinden değil “kişiliği“ üzerinden bakιlmasιnι emreder. Kuran-ι Kerimde „Ey İnsanlar!“ ile “Ey iman edenler“ hitablarι erkek –kadιn herkesi kapsayan hitaplardιr. Son ilahi mesaj da Nisa (Kadιnlar) suresinin yanιsιra müstakil bir Meryem suresinin bulunmasιnι belki de kadιn için özel olarak tasarιmlanmιş bir pozitif ayrιm olarak bile ele almak mümkündür. Hal böyle iken mütedeyyin diye bilinen insanlarιmιz arasιnda bile kadιn tasavvurunun neden yamuk olduğunu nasιl izah etmek lazιm gelir. Bu yamuk tasavvur elbetteki sadece kadιn konusu ile sιnιrlι değil ama burada kantarιn topuzu epey kaçmιş gözüküyor. İşte bu, Kuràn yerine hadis ve menkιbe okunmasιnιn yol açtιğι bir belâdιr. Yani rivayet kültürü adeta vahyin önüne geçirilmiş ve hatta bir zamanlar bu ülkede buhari şerhleri „teberrüken“ ve „tecvid“ üzere bile okunarak talim edilmiştir. Rivayet kültürü üzerinden hareket ederseniz, „cerh“, „tadil“, „siyak“, „sibak“, „senet“, „metin“, „ravi“ ve benzeri literatürden dahasι ve en önemlisi „Vahiy“ ve Peygamberin hayatιndan bihaberseniz kadιnι aşağιlamak konusunda hiç zorlanmazsιnιz. Aşağιlamak zaten felaketlerin en büyüğüdür. Rivayet kültürünün içine sιzdιrιlmιş bulunan yüzlerce „israiliyyat“ size Allah Rasülünün söylemesi muhâl olan bir dünya hurafeyi söyletir de bunu siz „din“ zannedebilirsiniz. Rivayet kültürünün getirdiği yanlιş „din“ anlayιşι hemen her alanda müslümanlar için kanayan bir yara durumundadιr. Ancak madem ki bugün kadιn konusuna deyinme gayreti içinde olduk o halde makalenin hacmini fazla zorlamadan sadece bir kaç örnekleme yapalιm istiyoruz:
Ebu Hureyre den rivayetle Allah Rasulü buyur du ki:
„Kadιn kaburga kemiğinden yaratιlmιştιr, onu hiç bir şekilde düzeltmen mümkün değildir. Ondan yararlanacaksan, ancak sahip olduğu bu eğrilik durumuyla birlikte yararlanabilirsin. Onu düzeltmeye çalιşιrsan, kιrarsιn. Kιrιlmasι, boşanmasιdιr.“ (Müslim (17) Radâ h.59 (1468)
Rasulullah buyurdu ki:
„Beni İsrail olmasaydι et bozulmazdι; Havva olmasaydι, kadιnlar kocalarιna ihanet etmezlerdi.“ (Buhâri (60) Enbiyâ 1) (103)
Abdullah b. Ömer`den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle demiştir:
“Uğursuzluk evde, kadιnda ve at’tadιr.“ (Müsned2 126; Muvatta (54))
Yukarιda verdiğimiz örneklerin yanιsιra, kadιnlarιn cehennemde çoğunluk olduklarιna dair, yahut onlarιn cennette siyah kargalarιn içinde nadir bulunan „alacakargalar“ kadar az oilduklarιnι ifade eden nice „hadis“ adι verilen Kuràn ile taban tabana zιt rivayetler bulunmakta ve üstelik bunlar da en sağlam diye bildiğimiz hadis kaynaklarιnda yer almaktadιrlar. Meşhur söylemle „kütüb-i sitte“ diye bildiğimiz en sağlam hadis kaynağι altι kitap dιşιnda kalanlarda ise daha kadιnι aşağιlayan nice inciler(!) bulmak mümkündür. Bereket ki hocalarιmιz bunlarιn tamamιna değil sadece bir kιsmιna ancak vakιf durumdalar.
Burada maksadιmιz İslamda kadιnιn yeri ve konumun incelemek değil elbette. Sadece ülkemizde kadιna yönelik şiddet ve aşağιlamanιn birileri tarafιndan ιsrarla İslâma fatura edilmeye çalιşιlmasιna itiraz sadedinde bazι örnekler sunmaya çalιştιk. Ataerkil yapι bir de bu israiliyyat menkιbelerine kulak kabartιnca ortaya şiddeti olağan sayan bir anlayιş
çιkmιş oluyor.
Tekrar yasaya dönecek olursak böylesine sosyal kalibresi yüksek bir konuda sadece yasa yapmanιn yeterli olmayacağι açιktιr. Ancak bu yasa en azιndan bir başlangιç olarak desteklenmeyi haketmektedir. Emeği geçen herkesi kutlamak lâzιm. Muhtevaya tam vakιf olmadιğιm çin bizim toplumumuzun değer yargιlarιnιn asgari olarak dikkate alιnmιş olmasιnι temenni ediyorum.
Şiddete başvurmak en hafif tabirle acziyettir. Hele ki bu şiddet kadιna uygulanιyorsa bu aynι zamanda bir zavallιlιktιr. Zira sözü güçlü olanιn sesini yükseltmesi gerekmez. Sesini yükseltenler sözünde güç olmayanlardιr. Beynini ve kalbini devrede tutan bir insanιn kaslarιna müracaat etmesi düşünülemez. Kaslara müracaat ancak beyin ve kalp zaafiyeti geçirenlere mahsustur. Güce perestiş edenler gücün esiri olurlar. Kadιna şiddet uygulamak bana kalιrsa „patolojik“ bir durumdur. İşte tam da bu sebeple eğitimin ne kadar yιl zorunlu olacağιndan daha fazla nasιl bir eğitim yapιlmasι gerektiği üzerine kafa yormak çok daha yararlι olacaktιr. En azιndan bundan sonraki nesillerin şiddet eğilimlerinin terbiye edilmesi yoluna gidilerek bir zihniyet devrimi gerçekleştirip şiddet kadιnιn kaderi olmaktan çιkarιlmalιdιr.
Şiddetin yerine “sevgi”nin ikame edileceği aydιnlιk günler temennisiyle…
Baki Selam ve Saygιlarιmla.
Ömer Erdem
Mainz/Almanya
Sayın ok bey. Lütfen biraz da anladığım dilden konuşun. Kadına şidete evet mı hayır mı? Benim şahsi fikrim; bazı kadınlar eşlerine karşı görevlerini yapmıyorlar,az ile yetinmeyi bilmiyorlar,gerektiği yerde susmayı bilmiyorlar… Ya ne olur ki eşinin bir lafı seninkinden fazla olsa. Ölür müsün? Ama yine de kadına şidete hayır.
Bu makalede darbeye ve darbeci zihniyete alkış mı tutulmuş?
Militarist ve despot, jakoben bir yönetim mi tercih edilmiş?
Ok-Ay yorum: Erbakan’ın eski öğrencileri için ne dediğini konferanslarından izlesin merak edenler… Erbakan: “Mili görüş gömleğini çıkardılar, bakın ne giydiler? Yahudi cüpesi… Hele şu göğsündeki madalya var ya ne olduğunu bilseydiniz ağlardınız..”
…Gerçekleri yazan kaleminize, hakı gören yüreğinize sağlık”
Ömer Erdem yorum: “…DARBECİ ZİHNİYETE ALKIŞ TUTMAK acaba nasıl bir zihniyetin eseridir? diyorsanız, buna diyeceğimiz bir şey olmaz. Bu da bir tercihidir NETEKİM!” (Alaycı üslubunuzun farkında mısınız?)
“Yukarıdaki yazıya bazı arkadaşlar “rafine”, bazıları ise “gerçekler” diye iltifat etmesi ise akılara zarar bir ileri görüşçülük olsa gerek.” (Bu kez de yorum yapanlarla ilgili alay ediyorsunuz)
“Seçilmiş insanları silah zoru ve entrikalarla işbaşından uzaklaştırmak nasıl bu kadar METHİYE alabilir, (Kim methiyede bulunmuş?)
“inanılır gibi değil… Miletin itibar etiklerini öncelerim ben..” demişsiniz. ( hepimiz darbeci olmaktan kurtulmak için Akp’li mi olmalıyız?)
Buna George Bush mantığı denir, “Ya bizdensiniz, ya da bize düşmansınız!” zihniyeti…
“Demedim” diyorsanız, demek istememişsinizdir, inanıyorum. Belki de ben yanlış anladım.
Ancak yine de hatırlatmak istiyorum ki, niçin yanlış anlaşıldığınız beli olsun..
YAZIDAN ALINTILAR:
Yazar, “28 Şubat çok popüler bir siyasi araç olarak kulanılmaya başlandı.” Diye makalesine giriş yapıyor,
“Darbelerle halkını dizginleyen ordunun yerini darbelerin öcünü almak için halkını kulanan siyasetçiler aldı…” diyerek, yazısına şöyle devam ediyor,
“…Erbakan’ın bu tezgâhta kulanılması ölüm üzerinden siyaset yapmak gibi âcizane bir durumu ortaya çıkarıyor.”
“Erbakan süten çıkmış ak kaşık değil. Eğer asker tankları yürütüyse bunların sebebini yaratan da Erbakan’dır. “Kanlı mı olacak kansız mı?” sözünü her halde ben söylemedim…”
“…28 Şubat’ta şu fişlendi bu fişlendi diyenler bugün fişleme yapıldığını ne için yüksek sesle haykırmıyorlar. Belki de 28 Şubat çığırtkanlarıdır bugün bizleri fişleyenler…”
“…En fazla da şu hükümete göre din değiştiren insanlara acıyorum. Acaba George Bush bizim başbakanımız olsa bu acizler Hristiyan olabilirler mi?..” Hükümetin politikalarını eleştiriyor ve..
“Sonuç: Gündemler oluşturur bizim siyasetçilerimiz. Onların belirlediği gündemde sıkışıp kalırız.
…Şu an 28 Şubat ve Necmetin Erbakan moda. Herkes bir şeyler söylemek zorunda. Çünkü gündem büyüklerimizin en büyük besin kaynağı.” apay gündemlerle halkın meşgul edildiğini öne sürüyor,
“Peki biz; gerçekler ne olacak? Bu ülkenin halkı yani gerçeğin ta kendisi ne olacak? Bugün Erbakan’a sarılan zihniyete… Ülkemiz için küçük bir toplama; 28 Şubat + 19 Mayıs + 10 Kasım + 27 Nisan =000000 Paraları sıfırdan kurtardık fakat doğrular hala sıfırlarda.” Diyerek de serzenişte bulunuyor?
Sayin Ok-Ay Beyefendi,
Yazi kimindi hatirlamiyorum, ancak sizi darbecilikle itham etmem sözkonusu degildir. Yanilmiyorsam o yazida 28 subata siyasiler sebep oldu, onlarda bunu haketmeseydi mealinde bir görüs vardi. Ben de buna karsi ciktim. 28 Subata siyasileri suclamak, evet darbe yandasi olmak demektir, bana göre böyledir. Bu bana ait bir düsüncedir. Herkesin benim gibi düsünmesini beklemek bana göre degil. Benim gibi düsünmeyenlerin hepsi de darbeci degil tabi, ancak bir kisminin darbeci oldugu kesin. Ben darbeden yana tavir almanin milete dogrudan hakaret olark kabul eden birisiyim. Yoksa isteyen istedigi gibi düsünür. Hata darbeci olmakta bir tavirdir. Ama ben de darbeden yana olanlari elestiririm hepsi bu. Hic kimseyi bireysel olarak sen sucusun, bucusun diye tenkit etmem. Ben sadece genel degerlendirmeler yapiyorum. Bazi insanlar kendilerini o kategoriye dahil ediyorsa benim yapabilecegim bir sey kalmaz.
ki Selamlar
Kadına şidete karşı olmadığınızı zaten ima etmedim ki. Sizin makaleniz halen burada durmakta ve benimde yazınızla ilgili yorum ve eleştirilerim hakeza..
Okuyanlar değerlendirmelerini yapacaklardır.
Başka bir konuda şudur beyefendi, 28 Şubat’la ilgili bir arkadaşımızın makalesine yorum yapmış ve kendisini tebrik etmiştim. Siz, o arkadaşın makalesine eleştiri yaparken şahsımı da hedef alan sözler sarfetmiş ve “darbeci zihniyet”e methiyeler gibi bir imada bulunmuşsunuz. Gerçi o sayfada gereken cevabı zat-ı alinize verdim ama ön sayfadan kalktığı için belki okumamışsınızdır. (Lütfen bakınız)
Neden dünya görüşünüze uymayan fikirlere karşı hep, “DARBECİ ZİHNİYET” etiketi yapıştırma gereği hisediyorsunuz, bu yaklaşımınız biraz ayıp olmuyor mu?
Herkes sizin gibi aynı mantıksal düzlemde mi bakmalı olaylara ya da kendi özgün değerlendirmelerini yapmamalı mıdır; yapınca da “darbeci zihniyet” sahibi mi oluyor? Herkes Akp’nin yaptıklarını beğenmek zorunda mıdır, karşıt düşünce ve fikirlerini söyleyemezler mi? Neden itham ediyorsunuz?
Bir daha şahsıma karşı darbeci-marbeci, militarizme alkış tutan vs. dememenizi, buna asla hak ve selahiyetinizin olmadığını, bu kötü alışkanlığınızdan vazgeçmeniz gerektiğini hatırlatır ve bu hususta uyarırım; hadinizi aşmayınız beyefendi.
Sayin Okay Bey,
Kadina yönelik sidetin insanlik sucu olduguna aynen istirak ediyorum. Ben zaten vardi derken olsun devam etsin yahut bunu hafife alma niyeti beslemedim. Sadece bir kanat ileri sürdüm. Görünür olmasinin da yararli oldugunu söyledim. Zira cözüm icin cabalar gelistirilebiliyor. Bu konudaki her tür cabayi sidete kaersi bir insan olarak desteklemekte oldugumu bilmenizi isterim.
Sayin Ali Bey,
Dini dar insanlari biz yetistirmedik. Bu insanlar devlete vergi verdiler ama devlet onlarin cocuklarinin saglikli bir din egitimi almalarina habire engel oldu.Her darbe söyle bir müslümanlari ezerek gecti ve bugünlere geldik. Baksaniza bir dindar nesil kavrami bile ülkeyi ayaga kaldirdi. Ne kadar da din den rahatsiz olanlar varmis meger. Inanmak fitri bir ihtiyactir. Buna hic bir güc engel olamaz. Insanlara dogruyu ögretmezseniz onlar da gidip yanlislari din edinirler.
Ben de zaten yazimda bu konudan müsteki oldugumu ifade etmeye calistim.
Baki Selamlar
Kadına şidetle yüce kitabımız Kur’an’ın elbete uzak-yakın hiçbir alakası yoktur. Sorun, din zanedilen rivayet kültüründe.. Ve siz de buna çarpıcı örneklerle değinmişsiniz.
Yaratılıştan gelen vahşi beşeri özeliklerin rolünü ve psikolojik, patolojik bir vak’a olduğunu da belirmişsiniz ki, çok haklısınız.
Yalnız, “kadına şidetin abartıldığı” ve “zaten hep vardı, şimdi daha çok görünür oldu” söylemlerinizi talihsizlik olarak nitelendiriyor ve asla katılmıyorum.
Olay vahim, kan dondurucu, akıl dışı. Gerekçesi ne olursa olsun, bir insan yok ediliyor, dövülüyor, sokak ortasında bıçaklanıyor, istemediği şeylere zorlanıyor.
Öteden beri oluyor olması, şimdi olmasına olayın ağırlığı ve vahamet derecesi bakımından hafiflik sağlamaz.
Kadına şidet sıradan bir olay değildir, adi olaylar muvacahenesinde görülemez, bu konuyu daha çok dilendirmek, yapılması gereken herşeyi acilen ve titizlikle yapmak (Eğitim, tedavi ve rehabilitasyon, caydırıcı ağır cezai müeyideler, koruma tedbirlerinin sağlamlaştırılması, eğitim vs.) gerekir.
KADINA ŞİDET BİR İNSANLIK SUÇUDUR!
Bu arada, şeytanın inanmayanla hiç bir işi olmadığı için. İnanmayanların mantığının analitik işlemesine bir engel yoktur. Ama inanç sahipleri sürekli şeytanla karşı karşıyadır ve şeytan yapamadığı yerde Haktan görünerek saldırmayı çok sever.Tabi nefse hoş görünen hak süslü şeytan cümleleri, Müslüman çoğunluğun hakikatı aramaması yüzünden, Müslümanların temiz bir akıla düşünmesine engel olduğundan, hata yapan, hatalı karar veren müslüman malesef inanmayan fakat mantıksız düşünen inançsızdan çok daha fazladır.
“Hal böyle iken mütedeyin diye bilinen insanlarιmιz arasιnda bile kadιn tasavurunun neden yamuk olduğunu nasιl izah etmek lazιm gelir?”
DİNİ DAR insanlar yetiştirirseniz, okuyup araştırıp öğrenecek nesiler yerine sizin uydurmalarınıza esir olan bir topluluk var etmiş olursunuz. Tabi onlar sadece sizin değil, içinde dinle ilgili kelime geçen bütün cümlelere yürekten bağlanırlar.