Mainz, 11.03.2012
 
Bugünlerde en fazla gündemde olan bu netameli konu. Bakan Fatma Şahin’ìn üstün gayret ve çabalari ile temel olarak „kadιnι korumak“ amacιyla hazιrlanmιş olan bir yasa tasarιsι mecliste kabul edildi ve büyük bir ihtimalle yakιnda yasalaşmιş olacak.Yasanιn muhteviyatιna henüz sadece basιndan takip ettiğimiz kadarιyla bir vukufiyetimiz bulunduğundan üzerinde durmayacağιz. Ancak kadιna yönelik şiddetin görmezden gelinemiyecek kadar ciddi bir problem olduğu vakιadιr. Kadιna yönelik şiddetin son zamanlarda artmakta olduğu kanaati bana hiç de doğru gelmiyor. Kadιna yönelik şiddet kadim zamanlardan beri var olan bir gerçektir. Şimdilerde konunun üzerine gidilmekte olduğu için daha bir görünür olmaya başlamιştιr. Üstelik bu husus sadece bizim memleketimizde olan bir husus da değildir. Hani o bazιlarιmιzιn ağzιndan bal damlarcasιna anlatmakta olduklarι „medeni(!) batι“da da bu çok önemli bir konudur. Modernitenin en tipik özelliği zaten „atomize“ etmektir. Yani bütünü parçalamak. Önce toplumu parçaladι, ardιndan aileyi ve hemen ardιndan da insanι parçaladι, onun hayatιnι tumturaklι bir takιm evrelere ayιrarak atomize etti ve sonunda insanιn „insanlιğιnι“ elinden almayι başardι, tabii olarak kadιnlar da bundan payιnι almιş oldu. Kadιn erkek eşitliği terannileri ile altιn terazisiyle patates tartmaya kalkιşarak her birine zulmetmiş oldular.

Sponsor Bağlantılar

Batιnιn insan tasavvuru zaten acayip, değilmi ki onlar “ilk günah” teorisine itaat ettiler, bu zaten baştan insanι mahkum etmekti. Dolayιsιyla „insan“ konusunda oldukça sorunlu olan bir uygarlιktan özel anlamda „kadιn“ konusunda sağlιklι bir yaklaşιm beklenemezdi, nitekim olmadι da.

Ancak bugün batιnιn bakιşιndan ziyade bizde durumun ne olduğuna ve niye olduğuna kιsaca deyinmek niyetindeyiz. Ülkemizde kadιna yönellik şiddet her zaman vardι, bugün de var. Gerçi kadιnlardan erkeklere yönelik şiddetin varlιğιnι da kabul etmek gerekir ama bunun istisna durumunda olduğunu belirtmekte yarar var. Esasen şiddet, insan denen varlιğιn „gen“ lerine yaratιcι tarafιndan kodifiye edilmiş bir melekedir. Yani şiddetin bir kιsmι vehbi bir kιsmι ise kesbidir. Mesele şiddeti inkar etmek yahut yok saymak değil „terbiye“ etmektir. İnsanιn vahşi tarafι yani „beşer“ olan tarafι ne kadar terbiye edilirse o ölçüde „insan“laşιr. Zira insan, insan olmadan önce beşerdi. İnsan da var olan şiddet eğiliminin nasιl terbiye edilmesi gerektiği yaratιcιsι olan Allah tarafιndan „vahy“ yoluyla insana bildirilmiştir. Yeter ki insan vahyi yüzüne yahut yüzünden okumanιn yanιsιra fehmederek, fιkhederek, fikrederek yani „tertil“ üzere okumaya niyetlenmiş olsun.

Memleketimizdeki kadιna yönelik şiddet meselesinde müslümanca yaşama konusunda fazla hassasiyeti bulunmayan insanlar arasιnda konunun daha bir yaygιn olduğunu gözlemlemekle beraber kιsaca “dindar“ diye nitelendirilmekte olan „mütedeyyin“ insanlarιmιz arasιnda da kadιna bakιşιn bir hayli sorunlu olduğunu gözlemlemek mümkündür. Halkιmιzιn „din“ konusunda malesef yegâne bilgi kaynağι konumunda olan cami hocalarιnιn „Kuràn“ yerine „hadis“ yahut “menkιbe“ anlatmalarι sonucunda muazzam bir bilgi kirliliği meydana gelmiş ve bu durum kadιna bakιşι yamultmuştur. Oysaki Vahye baktιğιmιzda, vahiy hiç bir zaman muhataplarιna böyle bir yaklaşιmda bulunmaz. Yani kadιna „dişiliği“ üzerinden değil “kişiliği“ üzerinden bakιlmasιnι emreder. Kuran-ι Kerimde „Ey İnsanlar!“ ile “Ey iman edenler“ hitablarι erkek –kadιn herkesi kapsayan hitaplardιr. Son ilahi mesaj da Nisa (Kadιnlar) suresinin yanιsιra müstakil bir Meryem suresinin bulunmasιnι belki de kadιn için özel olarak tasarιmlanmιş bir pozitif  ayrιm olarak bile ele almak mümkündür. Hal böyle iken mütedeyyin diye bilinen insanlarιmιz arasιnda bile kadιn tasavvurunun neden yamuk olduğunu nasιl izah etmek lazιm gelir. Bu yamuk tasavvur elbetteki sadece kadιn konusu ile sιnιrlι değil ama burada kantarιn topuzu epey kaçmιş gözüküyor. İşte bu, Kuràn  yerine hadis ve menkιbe okunmasιnιn yol açtιğι bir belâdιr. Yani rivayet kültürü adeta vahyin önüne geçirilmiş ve hatta bir zamanlar bu ülkede buhari şerhleri „teberrüken“ ve „tecvid“ üzere bile okunarak talim edilmiştir. Rivayet kültürü üzerinden hareket ederseniz, „cerh“, „tadil“, „siyak“, „sibak“, „senet“, „metin“, „ravi“ ve benzeri literatürden dahasι ve en önemlisi „Vahiy“ ve Peygamberin hayatιndan bihaberseniz kadιnι aşağιlamak konusunda hiç zorlanmazsιnιz. Aşağιlamak zaten felaketlerin en büyüğüdür. Rivayet kültürünün içine sιzdιrιlmιş bulunan yüzlerce „israiliyyat“ size Allah Rasülünün söylemesi muhâl olan bir dünya hurafeyi söyletir de bunu siz „din“ zannedebilirsiniz. Rivayet kültürünün getirdiği yanlιş „din“ anlayιşι hemen her alanda müslümanlar için kanayan bir yara durumundadιr. Ancak madem ki bugün kadιn konusuna deyinme gayreti içinde olduk o halde makalenin hacmini fazla zorlamadan sadece bir kaç örnekleme yapalιm istiyoruz:

Ebu Hureyre den rivayetle Allah Rasulü buyur du ki:

Kadιn kaburga kemiğinden yaratιlmιştιr, onu hiç bir şekilde düzeltmen mümkün değildir. Ondan yararlanacaksan, ancak sahip olduğu bu eğrilik durumuyla birlikte yararlanabilirsin. Onu düzeltmeye çalιşιrsan, kιrarsιn. Kιrιlmasι, boşanmasιdιr.“ (Müslim (17) Radâ h.59 (1468)

Rasulullah buyurdu ki:

Beni İsrail olmasaydι et bozulmazdι; Havva olmasaydι, kadιnlar kocalarιna ihanet etmezlerdi.“ (Buhâri (60) Enbiyâ 1) (103)

Abdullah b. Ömer`den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle demiştir:

Uğursuzluk evde, kadιnda ve at’tadιr.“ (Müsned2 126; Muvatta (54))

Yukarιda verdiğimiz örneklerin yanιsιra, kadιnlarιn cehennemde çoğunluk olduklarιna dair, yahut onlarιn cennette siyah kargalarιn içinde nadir bulunan „alacakargalar“ kadar az oilduklarιnι ifade eden nice „hadis“ adι verilen Kuràn ile taban tabana zιt rivayetler bulunmakta ve üstelik bunlar da en sağlam diye bildiğimiz hadis kaynaklarιnda yer almaktadιrlar. Meşhur söylemle „kütüb-i sitte“ diye bildiğimiz en sağlam hadis kaynağι altι kitap dιşιnda kalanlarda ise daha kadιnι aşağιlayan nice inciler(!) bulmak mümkündür. Bereket ki hocalarιmιz bunlarιn tamamιna değil sadece bir kιsmιna ancak vakιf durumdalar.

Burada maksadιmιz İslamda kadιnιn yeri ve konumun incelemek değil elbette. Sadece ülkemizde kadιna yönelik şiddet ve aşağιlamanιn birileri tarafιndan ιsrarla İslâma fatura edilmeye çalιşιlmasιna itiraz sadedinde bazι örnekler sunmaya çalιştιk. Ataerkil yapι bir de bu israiliyyat menkιbelerine kulak kabartιnca ortaya şiddeti olağan sayan bir anlayιş
çιkmιş oluyor.

Tekrar yasaya dönecek olursak böylesine sosyal kalibresi yüksek bir konuda sadece yasa yapmanιn yeterli olmayacağι açιktιr. Ancak bu yasa en azιndan bir başlangιç olarak desteklenmeyi haketmektedir. Emeği geçen herkesi kutlamak lâzιm. Muhtevaya tam vakιf olmadιğιm çin bizim toplumumuzun değer yargιlarιnιn asgari olarak dikkate alιnmιş olmasιnι temenni ediyorum.

Şiddete başvurmak en hafif tabirle acziyettir. Hele ki bu şiddet kadιna uygulanιyorsa bu aynι zamanda bir zavallιlιktιr. Zira sözü güçlü olanιn sesini yükseltmesi gerekmez. Sesini yükseltenler sözünde güç olmayanlardιr. Beynini ve kalbini devrede tutan bir insanιn kaslarιna müracaat etmesi düşünülemez. Kaslara müracaat ancak beyin ve kalp zaafiyeti geçirenlere mahsustur. Güce perestiş edenler gücün esiri olurlar. Kadιna şiddet uygulamak bana kalιrsa „patolojik“ bir durumdur. İşte tam da bu sebeple eğitimin ne kadar yιl zorunlu olacağιndan daha fazla nasιl bir eğitim yapιlmasι gerektiği üzerine kafa yormak çok daha yararlι olacaktιr. En azιndan bundan sonraki nesillerin şiddet eğilimlerinin terbiye edilmesi yoluna gidilerek bir zihniyet devrimi gerçekleştirip şiddet kadιnιn kaderi olmaktan çιkarιlmalιdιr.

Şiddetin yerine “sevgi”nin ikame edileceği aydιnlιk günler temennisiyle…

Baki Selam ve Saygιlarιmla.

Ömer Erdem
Mainz/Almanya