Mevsim yaz. Plajdayız, Dikili’de. Sevimli yeğenlerim kumlarla oynuyor. Ellerinde kovalar, kürekler. Hemen yanlarında çarşaf gibi bir deniz. Upuzun, masmavi.

Birden hareketleniyor deniz. Dalgalar köpürmeye başlıyor. Sular yeğenlerimin kalesine doğru ilerliyor. Onlarsa olacaklardan habersiz kaleye yeni burç eklemekle meşgul. Bir ara artıyor esinti. Şemsiyeler uçuyor, havlular, deniz topları. Kum fırtınası sanki. Gözlerimiz diken diken. Gözlerimi açıyorum. Herkes bir şeylerin peşinde. Deniz topu, şemsiye, havlu. Yeğenlerime bakıyorum. Kalelerinin yerinde yeller esiyor.

“Şimdi ağlayacaklar!” diyorum. Bilirim çünkü tutturdular mı susmak bilmezler. Daha geçen gün bir külah dondurma için neler yapmadılar! İşte şimdi kaleleri yerle bir. Hayret! Hiç tepki yok. Üzülmüyorlar, ağlamıyorlar… Oysa kaç saat uğraşmışlardı o kaleyle. Anlamadım gitti şu çocukları!

Sponsor Bağlantılar

Sonra kendime döndüm. Mavi denize doğru yolladım bakışlarımı. Az önce olanları düşünüp hayret, dedim kendi kendime. Hayret! El kadar çocuk insana neler öğretiyor. Kaleleri yerle bir oldu. Onlar ne ağladı ne sızladı. Sarıldılar küreklere. Doldurdular kovaları. Denizden biraz uzaklaşıp başladılar yeni bir kale yapmaya.

Bakışlarım mavi denizde. Düşünceler martı gibi dolanıyor kafamda. Günlük hayat da deniz gibi. Kıyısında kumdan kaleler yapıyoruz kendimize. Umutlarımız o kelenin burçları, hayallerimiz duvarları… Sağlam sanırız, yıkılmaz sanırız. Sonra bir dalga yükselir hayattan. Bir sıkıntı, bir fırtına, bir yokluk… Sonra ne olur? Evet, ne olur?

Gözyaşı, üzüntü, hayal kırıklığı.

Çocuklar öyle mi ya? Az önce gördünüz. İşte kaleleri yerle bir, onlarsa yenisi ile uğraşıyorlar.

“Daldın kızım!” diyor babam. “Ne düşünüyorsun yine?”

“Hiç…”

“Hiç diyorsun ama yine yumurtlarsın yakında bir yazı. İyice kaptırdın kendini bu işe. Hadi kalk da deninize girelim?”

Kardeşimle babam kurbağa gibi yüzüyorlar. Benim elimdeyse bir makarna. Çok ağır değilim. Ben de ayrı bir makarna.

Açılıyoruz denize. Dalgalara bırakıyorum kendimi. Bizimkilerde bir panik.

“Handan nerede?”

“Nerede olacak?” diyorum. “Kendini dalgalara bırakırsan kıyıda alırsın soluğu.”

“Oh!” diyor bizimkiler. “Buradaymış, kıyıda!”

Çıkıyorum dışarı. Havluya sarılıyorum. Dişlerim zangırdıyor. Yeğenlerim oracıkta kaleyle meşgul. Oturuyorum onların yanına. Bakışlarım yine denizde. Ötelerde…

Hayat denizinin kenarına hayallerimin burçlarını yükseltiyorum. Hem onlar da benim kumdan kalelerim değil mi?

Handan KURTULUŞ
Haziran 2010