Yıllar önce on daireli bir apartmanda yaşadım. Apartman sakinleri olarak en çok hırsızlardan şikayetçiydik. Öyle ki hırsızlar adeta staj yapıyordu apartmanımızda. Hırsızların girmediği daire kalmamıştı. Her hırsızlık vakasından sonra komşular olarak gerekli tedbirleri almamız gerektiğini söylüyorduk. Bu kadar aciz miyiz biz diyorduk.. Hemen bir kamera sistemi taktırmalıydık apartman girişine. Kararlıydık hırsızları engellemeye. Ancak birkaç ay içinde yine bir daire soyuluyordu. Biz yine aynı tepkileri veriyor ve ateşli ateşli konuşuyorduk. Zamanla bu durumu kanıksar oldum.

Sponsor Bağlantılar

Yine o yıllarda İsrail yılda bir kaç kez Filistinlileri bombalıyordu. Her katliamdan sonra İslam dünyası ayağa kalkıyordu. İsrail çizmeyi aşmıştı artık. İyi bir ders verilmeliydi bu İsrail’e. Büyük gösteriler düzenleniyor, cuma namazı çıkışı cemaat İsrail bayraklarını yakıyor ve BM göreve çağrılıyordu. Ancak bir kaç gün içinde ortalık sakinleşiyor ve bir dahaki İsrail saldırısına kadar gündem değişiyordu. Bu her defasında tekrarlanıyordu ve ben zamanla apartmanımızdaki tedbir alınamayan hırsızlık olayıyla Filistinlileri katleden İsrail arasında bir benzerlik olduğunu anlamaya başladım. Neydi o benzerlik?

Kuyruğuna basılan kedi… Bizler yani hırsızlığa önlem alamayan apartman sakinleri ve İsrail her Filistini bombaladığında İsrail’i lanetleyen bizler kuyruğuna basılan kediydik. Kuyruğuna her basıldığında feryat eden ama kuyruğuna basılmasını engelleyemeyen bir kedi…

Bugünlerde sanırım bir kuyruğumuz da kalmadı artık…