İzmir’de Yunan İsyanının başladığı sırada 24 Mart 1821’de Le Spectateur Oriental adlı gazete yayınlanmaya başladı. Charles Tricon idaresindeki gazete Bu dönemde gazetede yayınlanan makaleler ve haberler bir taraftan Yunan İsyanı nedeniyle İzmir’de yaratılan korku ve paniği ve diğer taraftan Sultan’ın masumlara ilişilmemesi emrine rağmen Rumların kurbanı olduğu kırım ve eziyetleri aksettirmektedir. Bir köşede İzmir’in banliyölerine kadar inmeyi başaran Sakız Adalı korsanların kahramanlıklarından bahsedilirken, diğer köşede yeniçerilerin Yunanlıları nasıl katlettikleri ayrıntılı olarak hikaye edilmektedir. Genel olarak Osmanlı hükümetinin ve Türklerin davranışları ve faaliyetleri ticareti kesintiye uğratacak panik atmosferini yaratma amaçlı olarak telakki edilmektedir. Spectateur’un Yunan taraftarlığı, bölgeyi sarsan krizde asilerin rolü ve sorumluluğu üzerinde sessiz kalıp diğer taraftan ticaret emniyetinin, asilerin eylemlerine karşı müdahale edilmeksizin sağlanmasını Osmanlı Hükümetinden istemesinde kendini göstermektedir.[1]

Sponsor Bağlantılar

Gazetenin izlediği bu tutum nedeniyle yayını Osmanlı Hükümeti tarafından protestoya uğradı ve Fransız elçiliği tarafından 17 Mart 1824’te askıya alındı. Altı aylık bir dönemde Spectateur’un yerine yine Tricon tarafından Le Smyrneen yayınlanmaya başladıysa da yine Babıali’nin etkisi ile kapatıldı. Spectateur, ise Avusturya ve Prusya elçiliklerinin sağladığı yüz kadar abone ve bunun zorladığı bir politika değişmesi ve yeni bir yönetimle tekrar yayın hayatına başladı. Le Spectateur Oriental geçmişiyle ilişkilerini kopararak hemen yerel yöneticilerin korumasını sağlamaya yeterli olacak şiddette Yunan aleyhtarı bir tutum takındı. Bu politika değişimi, Yunan korsanlarının çapulculuğundan kazançları ciddi bir şekilde zarar gören İzmir ticaret çevrelerinin duygularına da tamamen tercüman oluyordu. Bu sebepten ötürü Fransız Konsolosluğu tarafından kapitülasyonlara dayanarak sık sık kapatıldı.[2]
 
Gazetenin yönetimi, 1826’da Tricon’dan Montpellier Tıp Fakültesinden mezun olan Combes d’Andree’ye geçmiştir. Bu kişinin yönetiminde de gazete aynı tutumunu sergilemeye devam etmiştir, ancak çok daha sert bir şekilde Yunan aleyhtarı olmuştur. Spectateur bu dönemde tarafsız kalma sözü verdiği halde İngiltere’yi “asilere” malzeme yardımı yapmakla suçladığından İngiliz Elçisi Canning tarafından gazetenin kapatılması istenmiştir. Bu sırada yönetim tekrar el değiştirerek Alexandre Blacque’e geçer.[3] Hamza Çakır, Black’in Osmanlı yanlısı yayım yapmasını sadece Türk dostu olmasına bağlar.[4] Türk-Yunan ilişkilerinde Osmanlı yanlısıdır. Bu nedenle gazete Fransız elçiliği tarafından kapatıldı. Black Bey bu defa Le Carrier de Symrne’e çıkardı ve Osmanlı lehinde yazılarına devam etti. Yayınlanmaya başladığı dönemde Osmanlı Devleti Rusya karşısında yenilgiye uğrayarak Edirne Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalmıştı. Blak ise, Balkanlarda etkisini arttırmayı amaçlayan Rusya’nın bu emeline karşı koyan düşünce akımının başındaki öncü kişi pozisyonundaydı. 1830’da Fransa’nın Cezayir’i işgali sırasında Blak ve gazetesinin Babıali’ye desteğinin zirveye çıktığı dönemdir. Ülkesinin emperyalist tutumunun bilincinde olan Blak , Fransız ordusunun işgal hareketine karşı tepkilerini ifade etmekten kaçındı. Kendine gelen bilgileri ise, yansız olarak iletmekle yetindi.[5] 1,5 yıl boyunca haftalık olarak yayımlandıktan sonra 9 Temmuz 1831’de kendiliğinden kapandı.
 
Osmanlı toplumunda gayrimüslim unsurlar basın faaliyetine Türklerden önce başlamışlardı. Osmanlı ulusları uyanış çağlarında gazeteyi bir haber organı olarak değil, daha çok eğitim amaçlı kullanmışlardır. İlk Bulgar gazetesi, Konstantin Fotinov tarafından  1842’de İzmir’de çıkarılan “Lyuboslovye” bunun tipik bir örneğidir.[6] Bulgar basının öncüsü durumundaki gazete neşrine şu şekilde başlamıştır; “Bir halk, vatanını tanımak için coğrafyasını, dilini iyi bilmek için gramerini, geçmişini tanımak için tarihini bilmelidir. Bulgarlar da bunları bilmelidir.” Bir süre sonra İstanbul Bulgar basınının merkezi oldu. “Tsarigradski Vestnik”, Dragan Tsankov tarafından 1859’da yayınlanmaya başlayan “Bulgarija” Bulgar basınının önde gelen isimleri oldu. [7]
 
Osmanlı yönetimindeki Rumlar ise, Yunan çıkarlarına dönük bir yol izlemekten çekinmemiştir. Özellikle Girit bunalımı sırasında Türklerin Girit’teki “mezaliminden” ve Yunan “zaferlerinden” açıkça söz edebilmişlerdir. 1844’te Yunan Parlamentosunda başlatılan Megalo İdea akımı, İstanbul’da 1863’te kurulan Neologos gazetesiyle resmi yayın organını bulmuştur. Bu gazetede açıkça; “Yunan ırkının Megalo İdeası, Yunan eğitimi, Yunan yaşamı ve uygarlığının, Osmanlı Devleti’nin koruyucu gücü altında, Osmanlı İmparatorluğu ve Doğuya yayılmasıdır… mademki bütün ekonomik girişimler ve bir çok kamu hizmetleri Rumlar tarafından ve Rum sermayesi sayesinde gerçekleşmektedir, o halde Türkiye ekonomik olarak bir Yunan devletidir.”[8] “Filos ton Neon”, “Amalthia”, “Anatolios Minitor” önde gelen Rum gazetelerden bazılarıdır.[9]
 
Musevilerin ilk sürekli yayın organı ise 1842 de İzmir’de Rafael Uziel Pinşerle tarafından yayınlanan “La Buena Esperansa” (İyi Ümit) adlı gazetedir. Bunu İstanbul’da 1853’de Leon Haim de Kastro tarafından yayınlanan “Or İsrael” (İsrail Işığı) ve 1860 yılında Yehezkel Gabay tarafından çıkarılan “Journal İsraelit” adlı gazeteler izler ki son adı geçen gazete Avram Galanti’ye göre köklü Musevi gazeteciliğinin başlangıcı olarak kabul edilir.[10]
 
Türkçe dışında Osmanlı basını olarak 1746 gazete ve derginin mevcudiyeti tespit edilmiştir. Ancak bu rakam da Ebuzziya’ya göre gerçek rakamın ancak beşte birini teşkil etmektedir.[11]
 
Gazetelerin yaygınlaşması Osmanlı İmparatorluğu’nda Avrupalı güçlerin etkisinin artmasına paralellik arzetmektedir. Yabancı dildeki yayınlar da bir yandan İmparatorlukta varlıklarını güçlendiren Batılı güçlerin sözcüsü olurken öte yandan İmparatorluk içinde yaşayan farklı grupların organı olarak yayınlanmışlardır.[12]
 
Basın Osmanlı Devleti’nde Avrupa’daki dinamizmin aksine, Hıristiyan milletlerde sınıflaşma eğilimini güçlendirirken aynı zamanda yönetici Müslüman otoriteye karşı  dinsel bir dayanışma içinde olma fikrini getirmiştir.[13]



[1] Orhan KOLOĞLU; Osmanlı Basınının Doğuşu ve Blak Bey Ailesi, Müteferrika Yay., Çev.: Erol Üyepazarcı, İstanbul 1998, s.9-10.

[2] Zeki ARIKAN; “Tanzimat ve Meşrutiyet Dönemlerinde İzmir Basını”, T.C.T.A, C.I, İletişim Yayınları, İstanbul 1985, s.103.

[3] KOLOĞLU; Osmanlı Basınının Doğuşu…, s.15-16.

[4]Hamza ÇAKIR; Osmanlıda Basın-İktidar İlişkileri, Siyasal Kitabevi, Ankara 2002, s.7-9.

[5] KOLOĞLU; Osmanlı Basınının Doğuşu…,S.43-44.

[6] Ayrıntı için Bkz.: İlber ORTAYLI; “İzmir’de İlk Bulgar Gazetesi”, T.C.T.A, C.I, İletişim Yayınları, İstanbul 1985, s.108.

[7] İlber ORTAYLI; “Tanzimat Devri Basını Üzerine Notlar”, Cahit Talas’a Armağan (Ayrı Basım), Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yay., s.400-401.    

[8] KOLOĞLU; “Osmanlı Basını: İçeriği Rejimi”, T.C.T.A, C.I, İletişim Yayınları, İstanbul 1985,  s.78.

[9] ARIKAN; “Tanzimat ve Meşrutiyet Dönemlerinde İzmir Basını”, s.104.

[10] Nesim BENBANASTE; Örneklerle Türk Musevi Basınının Tarihçesi, Sümbül Basımevi, İstanbul 1988, s.19.

[11] Ziyad EBUZZİYA; “Osmanlı İmparatorluğu’nun Türkçe Dili Dışındaki Basını”, Türkiye’de Yabancı Dilde Basın, İstanbul Üniversitesi Yay., İstanbul 1985, s. 30.Korkmaz AELMDAR, “Tükiye’de Yabancı Dilde Basın” adlı makalesinde Ziyad Ebuzziya’nın bu çalışmasını kaynak göstererek 1795’ten Cumhuriyet dönemine kadar 22 ayrı dilde toplam 2046 gazete ve dergi yayınlandığını söyler.

[12] Korkmaz ALEMDAR; “Türkiye’de Yabancı Dilde Basın”, s.38.

[13] Orhan KOLOĞLU; “Osmanlı Basını: İçeriği ve Rejimi”, s.70.